19/08/2024 | Yazar: Defne Güzel
2021 yılında etkisini iyiden iyiye hissettiren hedef göstermeler ve nefret söylemleri ifade özgürlüğü başta olmak üzere son üç yılda LGBTİ+’ların bütün temel hak ve özgürlüklerini olumsuz yönde etkiledi.
Geçtiğimiz üç yıl LGBTİ+’lara nefret söylemi giderek yaygınlaştı. LGBTİ+’ların devlet kademeleri tarafından hedef gösterilmesi olağan hale geldi. LGBTİ+’ların içine itildiği bu güvensiz ortamda nefret söylemleri yaygınlaşırken LGBTİ+’ların ifade özgürlüğü ihlalleri de artış gösterdi. Benzer bir ihlal artışı toplanma ve örgütlenme özgürlüğünde de kendisini gösterdi. Bu yazı nefret söylemindeki artışın LGBTİ+’lara dönük ihlalleri de arttırdığını göstermek amacıyla geride bıraktığımız üç yılın örneklerine odaklanıyor.
2021 yılı
2021 yılı LGBTİ+’lara hak ihlallerinin önceki yıllara göre derinleştiği ve yeni hak alanlarında LGBTİ+’lara karşı ihlallerin baş gösterdiği bir yıl oldu. Siyasetçilerin, üst düzey kamu yöneticilerinin ürettiği ve yaydığı nefret söylemleriyle birlikte devlet desteğiyle medyada sürdürülen nefret kampanyaları, ifade özgürlüğü alanında gerçekleşen ihlallerde adeta sıçrama yarattı. Bir ifade özgürlüğü yöntemi olarak toplanma özgürlüğü ihlalleri açısından bakıldığında, ifade özgürlüğü devlet tarafından çarpıcı bir şekilde baskı altına alındı. Nefret söylemlerini engellemeye dönük politikasızlığın sonucunda da ihlaller artış gösterdi. Başka bir deyişle; nefret söylemi arttıkça ifade özgürlüğü ihlalleri arttı.
En üst devlet kademelerinden bürokratlara, bürokratlardan memurlara kadar uzanan bu söylemler ve cezasızlık pratiği, ayrımcılık ve suç işleme motivasyonunu arttırdı. Öte yandan LGBTİ+’ları sembolize eden ifade araçları 2021 yılında idari kısıtlılıklarla karşılaştı. Bu kısıtlamalara geçmişte de tanık olsak da 2021 yılı gökkuşağı bayrağı, trans bayrağı gibi sembollerin ceza soruşturmalarına ilk defa konu edildiği bir yıl olarak önceki yıllardan ayrıştı.
Polis tarafından sürdürülen şiddet ve kötü muamele, işkence boyutlarına ulaştı. Karar alıcılar, kolluk aracılığıyla LGBTİ+’ların toplanma özgürlüğünü şiddet uygulayarak bastırdı. Valiliklere başvurularak yapılmak istenen etkinlikler bile yasaklandı. LGBTİ+’lar 2021 yılında hiçbir şekilde toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkını kullanamadı. LGBTİ+’ların üzerine boca edilen nefret söylemi ve aşağılamalara karşı ceza hukuku mekanizmaları hayata geçirilmedi.
Boğaziçi Eylemleri
Kamuoyunda “kayyum rektör” olarak hitap edilen Melih Bulu, 1 0cak 2021 tarihinde Cumhurbaşkanı tarafından Boğaziçi Rektörlüğü’ne atandı. Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin ve akademisyenlerinin karara tepkisi hızlı ve örgütlü oldu. 4 Ocak 2021 tarihindeki eylemlerde “homofobik rektör istemiyoruz” sloganları duyulurken üniversite bileşenleri tarafından bu atama kampüsteki LGBTİ+’lara ve LGBTİ+ örgütlerine dönük tasfiyenin ilk adımı olarak yorumlandı.
İlk eylemin ardından özel harekat timleri tarafından uzun namlulu silahlar kullanılarak gece baskınları yapıldı. Gözaltına alınan aktivist LGBTİ+’lar işkence ve kötü muameleyle karşı karşıya kaldı. Boğaziçi’nin LGBTİ+ örgütü BÜLGBTİ+ kulübünün kapısındaki çıkartmalar söküldü. Kulüp tarafından düzenlenen kolaj sergisindeki bir görsel sanatsal ifade özgürlüğüne değinilmeden tartışmaların ve linç kampanyalarının aracı haline getirilirken LGBTİ+’lara dönük nefret ve şiddet dalgası da yayıldı. Rektörlük BÜLGBTİ+ kulübünü kapattı. Bu süreçte iki öğrenci tutuklandı. Kapatma işlemine açılan davada talep edilen yürütmeyi durdurma kararı reddedildi. Dönemin İçişleri Bakanı “LGBT sapkını” ifadesiyle nefret söylemlerinin ve hedef göstermelerin önünü açtı. Şubat 2021 tarihinde ise Cumhurbaşkanı çeşitli konuşmalarında LGBTİ+’ları hedef aldı. LGBTİ+’ların varoluşunu, hukuksal varlığını yok saydı. Cumhurbaşkanı’nın “LGBT yok öyle bir şey. Bu ülke millidir, manevidir ve bu değerlerle geleceğe yürümektedir” sözü akıllarda yer etti.
Yine Boğaziçi eylemleri sırasında 25 Mart tarihinde üniversitenin yer aldığı Hisarüstü Mahallesi’nde dört genç, gökkuşağı bayrağı taşıdıkları gerekçesiyle gözaltına alındı. Soruşturma sonunda açılan, Boğaziçi Gökkuşağı Davası olarak da anılan davada 12 öğrenci yargılandı. Gökkuşağı bayrağı ise bu davada bir suç delili olarak ele alındı. Yaşananlar bunlarla da sınırlı değildi. ODTÜ’de merdivenleri gökkuşağına boyayan 45 öğrenciye de soruşturma açıldı. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kutlaması için yapılan gösteri ve eylemlerde polisin gökkuşağı ve trans bayraklarını ve bu bayrakları taşıyanları hedef alması da kriminalize edilmenin yalnızca Boğaziçi eylemlerinde olmadığını gösterdi. Birçok kentte düzenlenen eylemlerde spesifik olarak bu bayraklar ve dövizler hedef alındı. İstanbul Kadıköy’de gerçekleşen eylemde polis trans+ kortejine saldırdı. Zorla mikrofonu kapattı ve eylemin sona ermesinin ardından trans aktivistleri izinsiz şekilde takibe alıp taksiden indirerek gözaltına aldı.
2021’den kalanlar
● 2021’e damgasını vuran bir karar da İstanbul Sözleşmesi’nin feshiydi. LGBTİ+’lar bakımından da koruyucu bir alan açan sözleşme “toplumsal cinsiyet”, “cinsiyet kimliği” gibi ifadeler sebebiyle LGBTİ+ karşıtı kampanyaların hedefi oldu. Sözleşmeden çekilme kritik haklar bakımından bir geriye gidiş oldu.
● Hekimlik andından cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği ifadelerini çıkaran Sakarya Üniversitesi’ni Eskişehir Osmangazi Üniversitesi ve Malatya Üniversitesi takip etti.
● Çeşitli illerde düzenlenen Onur Yürüyüşleri, Kaymakamlar ve Valiler tarafından yasaklandı. Yasağa rağmen gerçekleştirilen yürüyüşlere polis saldırdı.
● RTÜK tarafından yayıncı kuruluşlara LGBTİ+ karakterlere yer vermemeleri doğrultusunda gözdağı verildi.
● LGBTİ+ varoluşları içeren yayınlar muzır ilan edilerek sansürlendi.
● Müzisyenler de LGBTİ+ olmaları gerekçesiyle Konya, Diyarbakır, Gaziantep ve Bursa’da sahne yasaklarıyla karşı karşıya kaldı.
● Dernekleri düşük, orta ve yüksek riskli olarak sınıflandırmak üzere bir kanun maddesi uygulandı. Böylece risksiz bir sivil toplumun devlet anlayışında olamayacağı vurgulandı. LGBTİ+ hak örgütleri gerekçesizce denetim süreçlerine alındı.
Kaos GL 2021 Medya İzleme Raporunda şu değerlendirmeye yer verdi:
“2021 yılı yazılı basında LGBTİ+ kimlik ve varoluşunun “ahlaksızlık”, “hastalık”, “sapkınlık”, “suç” ve “günah” olarak gösterildiği bir yıl oldu. Yazılı basında ayrımcı dil çok sık bir biçimde kullanıldı. Metinlerin yarısından fazlası ayrımcıydı. 2021’de bütün metinlerin neredeyse yarısında (1898 metin) LGBTİ+’ların düşünce ve örgütlenme özgürlüğünü ihlal etmeye çağrı vardı. “LGBTİ+ Dernekleri Kapatılsın” üst başlığıyla yıllardır sürdürülen karalama kampanyaları, Boğaziçi Üniversitesi protestoları ve İstanbul Sözleşmesi gündemleriyle birleşerek hız kazandı. Yazılı basında LGBTİ+’larla ilgili metinlerin neredeyse yarısında LGBTİ+ örgütlenmeleri hedef gösterildi, LGBTİ+ derneklerinin kapatılması çağrısı yapıldı veya yaygınlaştırıldı. LGBTİ+’ların var olmaları dahi hedef gösterildi ve LGBTİ+’ların ifade özgürlüğüne saldırıldı. Bu durum, LGBTİ+ karşıtlığının artık medyada kemikleşmiş bir hal aldığını, gündem ve olaylar değişse de LGBTİ+ düşmanlığının sürdüğünü gösteriyor.”
Kaos GL’nin 2021 yılı için hazırladığı LGBTİ+’ların İnsan Hakları Raporuna yansıyan ihlal verilerinin ise %29,4’ünü yalnızca ifade özgürlüğü ihlali oluşturdu ki bu veriye toplanma hakkının ihlali dahil edilmedi.
2022 yılı
2022 yılında yoğunlaşmış bir eylem ve ihlal süreci olmamasına rağmen genel olarak ihlallerinin 2021 yılıyla benzer seyrettiği görüldü. Bu durum 2021 yılındaki Boğaziçi eylemleri paranteze alındığında esas olarak 2022 yılında LGBTİ+’lara hak ihlali üreten olayların aslında artış seyrettiğini ortaya koydu. Özellikle barışçıl toplantılara polis tarafından yapılan saldırılara bağlı olarak LGBTİ+’ların kişisel bütünlük ihlallerinde de artış yaşandı. Barışçıl toplantıları yasaklama veya polis saldırısı ile engelleme şeklindeki ihlallerde aşırı derecede artış yaşandı.
2022’de devlet şiddetinin hedefinde yalnızca LGBTİ+’lar yoktu. Aynı zamanda LGBTİ+’lara dönük şiddeti belgelemeye ve haber alma hakkının kullanımını sağlamaya çalışan basın da aynı şiddetten payına düşeni aldı. Öte yandan İstanbul Sözleşmesi’nden Türkiye’nin çekilmesinin barışçıl yollarla protesto edildiği bir gösteriye katılması nedeniyle İranlı mülteci hakkında sınır dışı kararı verildi. Karara yapılan itiraz ise reddedildi.
Medyada nefret söylemi de hız kesmeden devam etti. Basın İlan Kurumu, nefret söylemi üreten yayın medya organlarına vergilerden oluşan fonları tahsis ederken, ‘Basın Ahlak Esasları’nda din ve kutsal değerlere saygının altını kalınca çizdi. “Toplumun temeli olan aile yapısını bozmaya yönelik ve ailenin korunmasına aykırı yayın yapılamaz” diyerek LGBTİ+ haklarını topluma karşı tehdit olarak gösteren egemen söylemini, yazılı bir kural haline getirdi.
Hekim andına uygulanan homofobik ve transfobik sansür 2022’de de devam etti. Sansürü Çapa Tıp Fakültesi öğrencileri andın okunması esnasında protesto etti. Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunları sansüre karşı metnin orijinalini okurken yetkililer salonun ışıklarını ve perdelerini kapattı. Türkiye genelinde en az 571 kişi LGBTİ+’lar tarafından organize edilen barışçıl gösteriler sırasında gözaltına alındı. Onur Yürüyüşlerini de içine alan Onur Haftalarının diğer etkinlikleri de yasaklandı.
Nefret mitingleri ve anayasa tartışmaları
RTÜK, nefreti teşvik misyonunu bir adım öteye taşıyıp açıkça nefreti yayan ve nefret mitingine çağrı yapan bir videoyu radyo ve televizyonların yayınlaması için kamu spotu ilan etti. Devlet yetkililerinin hiçbir şekilde denetlemediği mitingte LGBTİ+’ların yasal örgütlenmelerinin kapatılması için imza toplanırken, imza metinde eşcinselliğin suç olarak düzenlenmesi dikkat çekti.
Nefret mitingleri ilk olarak İstanbul Saraçhane’de gerçekleştirilen mitingle sınırlı kalmadı. Ülkenin dört bir yanında bu mitingler homofobi ve transfobi saçtı. Eş zamanlı olarak LGBTİ+ hakları gerilerken Türkiye kendisini Anayasa değişikliği tartışmasının içerisinde buldu. Başörtülü kadınların özgürlüklerini güvence altına alan yasa önerisi, iktidarın el yükselterek içeriğinin ve kapsamının genişlemesi ile devam etti. Ailenin korunmasına ilişkin 40. maddenin heteronormatif yapısını güçlendirerek LGBTİ+ varoluşunu “sapkınlık” olarak tanımlamaya gayret eden öneri Cumhurbaşkanı tarafından da dile getirildi. Cumhurbaşkanı’nın “Güçlü bir ailede LGBT diye bir şey olabilir mi?” sözleri LGBTİ+’lara dönük nefret söylemlerini de yeni bir zemine taşıdı.
2022 yılında ayrıca iki dernek aleyhine açılan kapatma davası devam ederken, bir dernek ise LGBTİ+ hakları alanındaki paylaşımlarının ardından idari denetime maruz bırakıldı. Derneğin bazı kamusal hizmetlere erişimi kısıtlandı.
2023 yılı
Önceki yıllarla benzer şekilde yayınların muzır ilan edilmesi, RTÜK cezası gibi ihlallerle gözümüzü açtığımız 2023 yılı aynı zamanda LGBTİ+ karşıtı söylemlerin iyiden iyiye seçim stratejisi haline geldiği bir yıl da oldu. Ak Parti ve Yeniden Refah Partisi nefrette birleşerek LGBTİ+ haklarının aleyhine bir protokol imzaladı. Anayasa tartışmaları da yıl içerisinde belirginleşti. 2023 yılında LGBTİ+ derneklerinin kapatılması ve propaganda yasağı seçim vaadine dönüştü. Cumhurbaşkanı neredeyse tüm seçim konuşmalarında “LGBT’ci” ifadesine yer vererek muhalefeti hedef aldı ve LGBTİ+’larla mücadele mesajı verdi. Cumhurbaşkanı’nın oluşturduğu zeminle dönemin İçişleri Bakanı da çıtayı yükselterek “Hak Muhammed Ali’nin yolunda LGBT var mı?” gibi skandal açıklamalarda bulundu. Cumhurbaşkanı ve İçişleri Bakanı’na Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı’nın da destekleri yıl boyunca sürdü.
Mayıs ayında “Kız kıza takılmak kadar kolay” ifadelerinin yer aldığı bir reklam afişi dönemin İçişleri Bakanı’nın hedef göstermeleri ve talimatıyla kaldırıldı. Onur Ayında ise yine Valiler kendi şehirlerindeki etkinlikleri ve yürüyüşleri yasakladı. Kaymakamlar ve üniversite rektörleri de bu yasakçı uygulamalara eşlik etti. 2023 Onur Ayında yürüyüş ve etkinlikler yasaklanırken LGBTİ+’ların piknik yapmak veya çay içmek için buluşması da engellendi.
Karne dağıtım töreninde arkada bulunan gökkuşağı renkli süslemeler sebebiyle hedef gösterilen ve hedef gösterilmesinin ardından açığa alınan bir öğretmenin basında kendisine yer bulmasıyla 2023 yılında hedef göstermeler ve ifade özgürlüğüne dönük ihlaller iyiden iyiye derin bir boyut kazandı. Yine bu dönemde LGBTİ+ haklarını desteklediğini söyleyen sanatçıların da konserleri yasaklandı.
Temmuz ayına geldiğimizde RTÜK ardı ardına yayın platformlarına ceza yağdırdı. Para cezalarının gerekçesi “Cinsiyet temelli alternatif bir dünya düşlemek” oldu. Tabiri caizse LGBTİ+’ların ifade özgürlüğünün önlenmesi için soyut ve olmayan nedenler olağan bir şekilde gerekçe gösterildi.
Sonuç
2021 yılında etkisini iyiden iyiye hissettiren hedef göstermeler ve nefret söylemleri ifade özgürlüğü başta olmak üzere son üç yılda LGBTİ+’ların bütün temel hak ve özgürlüklerini olumsuz yönde etkiledi. Geçen sürede LGBTİ+’ların ifade özgürlüğü hakkını kullandığı eylemler ve etkinlikler yasaklanırken yasakçı zihniyet bununla sınırlı kalmayıp LGBTİ+’ların bütün hayatını denetim altına alma işine soyundu. LGBTİ+ temsilini sokakta, medyada ve kamusal alanda yok etmeye çalışan devlet yetkilileri uluslararası insan haklarını bir kenara bırakıp yasakçı uygulamalarında sınır tanımadı.
Nefret söylemleri, hedef göstermeler ve yasaklar aracılığıyla ifade özgürlüğü ihlali Türkiye’de LGBTİ+’lar açısından patlama yaşarken LGBTİ+’lar bir arada olmak için etkinlikler düzenlemeye, hakları için eylemler organize etmeye, bayraklarını dalgalandırmaya ve hayatın her alanında görünür bir biçimde var olmaya, başka bir deyişle ifade özgürlüğünü kullanmaya devam ediyor.
Kaos GL dergisi bir tık uzağınızda
Bu yazı ilk olarak Kaos GL Dergisinin Dünden Bugüne dosya konulu 193. sayısında yayımlanmıştır. Dergiye kitapçılardan veya Notabene Yayınları’nın sitesinden ulaşabilirsiniz. Online aboneler dergi sitesinden dergiyi okuyabilir.
*KaosGL.org’ta yayınlanan köşe yazıları, KaosGL.org’un editoryal çizgisini yansıtmak zorunda değildir. Yazı ve çizimlerden yazarları ve çizerleri sorumludur. Yazının ya da çizginin KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki veya çizimlerdeki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.
Etiketler: insan hakları, medya, kültür sanat, mülteci, nefret suçları, çalışma hayatı, eğitim, kent hakkı, aile, siyaset, onur yürüyüşü, dava, araştırma, inceleme, yorum