02/07/2009 | Yazar: Kaos GL

Anıl Alacaoğlu, Üçüncü Sınıf Kadın

Anıl Alacaoğlu, Üçüncü Sınıf Kadın

‘kadın ve erkeğin acımasız doğası arasına sıkışan aşk, tutku ve hüzün’

Arzu Erekli, Anıl Alacaoğlu'nun kitabı "Üçüncü Sınıf Kadın"ı yazdı...
 
Anıl Alacaoğlu, ilk romanının kapağında okuyucuya bu cümleyle sesleniyor. Henüz on sekiz yaşındayken kaleme aldığı bu ilk romanda Alacaoğlu, kendi deyimiyle ‘aşk, tutku ve hüzün’ü konu ediniyor; ancak alışık olduğumuz bir üslupla değil. Yalnızca bizim toplumumuza özgü olmayan, evrensel bir şekilde aşkı iki cins arasına sıkıştıran özcü yaklaşımı sorgulayan yazar, eşcinsel aşkı zaman zaman kendi hayatından örnekler taşıdığını düşündüren kimi tecrübelerle okuyucuya sunuyor. Bu yaklaşım, kitabın türünü belirlememiz açısından okuyucuyu bir anlamda zora sokuyor. Kitaba ilk bakışta roman demek kolaycı bir yaklaşım; çünkü Alacaoğlu hem deneme hem anlatı hem de günlük formunda anlatımıyla romanın sınırlarını esnetiyor. Metin, konusu itibariyle okuyucunun ezberini bozmasının yanı sıra, bir ‘türler arası’ olarak değerlendirilebilecek yapısıyla da okuyucuyu başka bir yerden kavramayı başarıyor. Bu noktada, metnin konusu ve türü arasında bağlantı kurmamız da bir aşırı yorum olmuyor.
 
Yazar, ataerkil sistemin ve söylemin bize dayattığı heteroseksüel ilişki hiyerarşisini sorgularken, edebi olarak herhangi bir türe bağlı kalmayarak da başka bir dayatma sistemini kırmaya çalışıyor. Alacaoğlu’nun metni yukarıdaki yorumlardan hareketle yalnızca kabul görmüş ilişki sistemini eleştiriyor gibi algılanmamalı. Yazar, metin içinde eşcinsel aşkı anlattığı bölümlerde de aynı sorgulama halini sürdürüyor. Ve belki de metnin ‘önem’i bu noktada ortaya çıkıyor.
 
Son dönemlerde, özellikle Fransız Feminist kuramcılar üzerine geliştirilen eleştiriler, ataerkil hiyerarşinin ters çevrilmesini savunurken kadına bir kutsiyet yükledikleri yönünde. Kadına yüklenen bu kutsiyetse yıkılmaya çalışılan yapıyı başka türlü de olsa yeniden kurmak anlamına geliyor. Alacaoğlu, metninde bu tutumu sergilemiyor. Eşcinsel aşkı, yalnızca olumlama üzerine kurmayıp aynı hiyerarşik yapının var olduğu ilişki sistemini de irdeliyor. Bu bağlamda yalnızca aşk değil, aile ve özellikle ‘baba’ otoritesi de bu tür eleştirilerden payına düşeni alıyor.
 
Doğal olarak edindiğimizi düşündüğümüz kimi yapıların ele alındığı bu metin, en azından okuyucuya kimi soruları sordurtacak gibi görünüyor. Anlatım olarak okuyucuyu zorlamayan üslubu, türsel olarak esnek yapısı ve konusu ve bu konunun ele alınış şekliyle Alacaoğlu’nun ilk romanı okunmaya ve en önemlisi üzerine düşünmeye değer bir eser.     


Etiketler: kültür sanat
2024