19/02/2008 | Yazar: Kaos GL

Ertürk Alp

Ertürk Alp

Sabah ilk ders istatistikti. Herkes sınıfta toplanmaya başladı, hocayı bekliyorduk. Tahtada dünden kalan yazılar vardı. Herhalde ders ya İngilizceydi ya da başka bir dersti, bilemiyorum. Tahtada bir sürü not vardı ama benim için önemli olan şuydu: "Gay and homosexuals should have social rights." (Eşcinsellerin de sosyal hakları olabilmeli)

Tekin Soytürk - Diyarbakır

Yer: İstanbul’da bir üniversite.

Olay: Erkek bir öğretmenin söylemi.

"Gay and homosexuals should have social rights."

Ben, tabii sevindim bu yazıyı tahtada görünce. Arkadaşlar hoca gelmeden önce o yazıyla ilgili konuşup, kıs-kıs içlerinden gülüyorlardı. Bazıları da bariz bir şekilde gülmüştü. Hoca
geç geldi. Tahtayı da öğrenciler silmez, bilirsiniz:)
Neyse... Hoca geldi. Işıkları yaktı, biraz karanlıktı. Silgiyi aldı eline ve başladı silmeye. Ben de merak ediyorum. Acaba silecek mi, silmeyecek mi diye. Her şeyi sildi tahtadaki, bir tek o cümle kaldı. Özellikle bıraktı; konuşmak, aşağılamak, küçümsemek için.

Bu hareketi yaptığı için zaten uyuz oldum. Tam da beklediğim bir konuşmayı yaptı. İnanılmaz homofobik bir konuşmaydı. Sizlere hocanın söylediği birkaç cümleyi yazacağım. Oradan bir çıkarım yapmanızı diliyorum. Şöyle ki:

"Homoseksüellik çok güzel bir şeymiş gibi hayatımızın içine soktular, sokmaya çalışıyorlar." İstanbul’da bir özel üniversitede dinliyoruz bu sözleri...

"Onlara yakışan, yakıştırılan 'i' ile başlayan bir kelime var. Şimdi söylemek istemiyorum. Siz anlarsınız. Bunu illa kendilerine söylettirmeye çalışıyorlar, nedense?!" Erkek bir öğretmen sınıfta konuşuyor...

Ayrıca, bunları söyledikten sonra, hayvan haklarından konuyu açtı. Konuştu, konuştu. Sokaktaki hayvanları bile insanlardan daha çok koruyorlar, kolluyorlar, dedi. İnsanlara bu kadar önem gösterilmiyor, dedi. Yani, konuyu hayvanlarla özdeşleştirerek anlatmaya
çalıştı. Bu hoca bir "doçent". Aslında, bu ülkede kimler neler oluyor... O da, ayrı bir tartışma konusu.

Eşcinselliği, eşcinselleri kötüleyerek kendine rant sağladı. Öğrencilere kendi "erkek"liğini gosterdi iki dakikada. Güya!

Hayvan haklarına konuyu bağlaması, beni en fazla rahatsız eden noktaydı.

YORUMLAR:

Serhat:

Bu durumlar hayatın her evresinde var...

Bizlere bakılan görüş açıları malum... Bizler zoru başarıyoruz açıkçası kendimizden başka bir kişilik yaratıp olduğumuzdan ötesini oynuyoruz... Isparta’da durum farklı mı? İnanın bilmiyorum çok da fark edeceğini sanmıyorum!

Soykan:

Çok saçma ya hadi kabullenmeyebilirsin ama neden başkalarına da kendi fikrini söyleme gereği duyuyorsun ki, yani az da olsa % 11’lik bir oranla orada eşcinsel olma durumu var yani. Bu insanlar, senin öğrencin. Öğretmen olarak onların gözündeki değerini korumalısın.
Bir de bilmiyorum erkek mi öğretmeniniz ama eminim lezbiyen fantezili porno film izlerken öyle düşünmüyordur o kişi.

Erdem:

Devlet üniversitesinde okuyan, bir Psikolojik Danışmanlık öğrencisi olarak şunu söyleyebilirim ki; geçen terapi/tedavi eğitimine gelen hocamızın da dediği gibi "Türkiye’de eşcinsellik hâlâ psikolojik rahatsızlık (kişilik bozukluğu) olarak görülüyor ve Türkiye psikoloji reformlarını her konuda yaptığı gibi 30 yıl geriden takip ettiği için ancak 30 yıl sonra eşcinsellik psikoloji ve dolayısıyla toplumda kabul görecek"

Ben bu kadar karamsar olmak istemiyorum. Ama Amerikan kökenli bütün psikoloji kaynaklarında eşcinselliğe koca bölümler ayrılır. Eşcinselliğin hormonlarla, zihinsel bozukluklarla ya da kişilikle alakası olmadığı yüzlerce deneyle kanıtlanmıştır. Türk kökenli ve hatta sanıldığının aksine Avrupa kökenli kaynaklarda bile, eşcinsellik ya konuların içinde yer almıyor ya da kişilik bozukluğu kısmında şöyle bir değinilip geçiliyor.

Hal böyleyken ne kadar daha umutlu olmaya devam edebilirim bilmiyorum. Dün gece eşcinselliğin keşfi ile ilgili bir filmi Türkçeye çevirirken filmi izleme fırsatı da buldum ve orada irdelenen konularla bizim uğraştığımız konuları karşılaştırınca o kadar bir tablo çıktı ki ortaya!

Bu konuda daha fazla yazarsam sanırım sinirimden bir yerleri tırmalıcam. Burada noktayı koyuyorum...

Ali (İzmir):

Şimdi bunları yazıyorum diye çok laf söyleyenleriniz çıkabilir ama bir şekilde dile getirilmesi, olanın ne olduğu konusunda da farklı düşünülebilmesi ve davranılabilmesi gerekiyor gibi görünüyor. Ve ne yazık ki pek sevimli bir görüntü değil!

Böylesi ayrımcı, hatta bu örnekte hakarete varan tavırların varlığını sanırım herkes biliyor. Ha, bunu burada yazıya dökerek paylaşmak sizleri rahatlatıyorsa, bu da yapılsın elbette. Ancak arkadaşlar, ah-vah çekip bir adım ötesine geç(e)meme gerçeği de bir şekilde yüzümüze bir tokat gibi çarpabilmelidir. Ben kaybetmeyi, baştan kabullenmeyi sindiremiyorum, böylesi bir olay karşısında verilecek tepkinin doğurabileceği olumlu sonuçları yok saymaya yol açan nedir?
Nedir bu sinmişlik, kabullenmişlik?
Buna vurgu yapabilecek kimse yok mudur; bu grup içerisinde?
Biz bile eşcinsel olarak bilinmeyi bir yafta olarak görüyorsak, kafasında bin bir türlü önyargı olanlar ne düşünür?
Biz kendimiz değil miyiz; bu insanları dönüştürecek olan?
Dışarıdan bir güç mü bekliyoruz yoksa benim bilmediğim?
Bir şeyler değişecekse, biz değiştireceğiz. Bugünkü dünya değilse, nefes almak istemediğimiz, nefes alınır hale biz getireceğiz. Ve burada veya arkadaşlar arasında mazi paylaşımlarıyla olmayacak bu, elbette bunun da faydaları olacak ama sadece burada kaldıkça hiçbir şey değişmeyecek. Dernekler, örgütler var... ‘Onlar çalışsın işte, bana da yarar!’ demek de kendinin farkına varamamak bence.

Haklılığımı gösterecek kendi üzerimden çok fazla öyküm de var. Ve rica ediyorum; bu sorumluluğu üstlenin, az da olsa. En azından, cevap verememiş olmaktan ötürü rahatsız hissedebilin. Değiştirebileceğiniz, değiştirebileceğimiz çok şey var. Başkası değil, biz. Biraz da yorulalım ya! Varsın, yorucu olsun.
Ve son not; bu postayı kimseyi suçlamak için yazmadım. Sadece, ‘biraz farklı düşünebilir miyiz acaba?’ sorusu için paylaştım sizinle. Ne olur bunları gerçekleştirmenin zorluğu, yapılamazlığı üzerinden buna cevap yazmayın.

Garphield:

Mutlaka, öyle... Kanıksamamak gerekir. Ama orada bir şey söylesen, ne kadar anlayacaklar? Bu bir! Bir de, onlara bunu orada, o kadar kısa süre içinde anlatmak için dil dökmek yorucu olacaktır. Konuştuğunla kalma durumu var.

Ayrıca, tabi ki sessiz kalmamak gerekir. Ama konuşup, konuşup daha sonra da insanların sana aptal gibi bakması, bir şey anlamaması, üzerine seni yaftalamaları da cabası.

Belki de ben yanlış düşünüyorumdur?...

Nox Noctis:

Hocanın söyledikleri, o kadar da şaşırılacak şeyler değil. Günümüz Türkiyesinde ama gel gör ki, bunları kanıksamamak gerekir. Eşcinsellerin bu durumu kabullenip hareketsiz kalmamaları gerekir.

Yazarın Notu: Bu tartışmalar ‘glkampus’ e-grubunda yapılmıştır.

Etiketler: insan hakları, eğitim
2024