06/08/2015 | Yazar: Murat Sayan

Milyonlarca insan HIV taşıyor ve son derece etkili antiretroviral tedaviye ulaşabilmişlerse eğer HIV’in çoğalmasını durdurmuş durumdalar. Ancak ne hasta oluyorlar ne de HIV’den arınabiliyorlar. Bu arafta kalma hali son bulabilir mi? Eğer, HIV rezervuarları uyandırılır ve temizlenirse bu mümkün olabilir mi?

Milyonlarca insan HIV taşıyor ve son derece etkili antiretroviral tedaviye ulaşabilmişlerse eğer HIV’in çoğalmasını durdurmuş durumdalar. Ancak ne hasta oluyorlar ne de HIV’den arınabiliyorlar. Bu arafta kalma hali son bulabilir mi? Eğer, HIV rezervuarları (görünmeyen, gizli, insan hücre DNA’sına yapışık durumdaki HIV…) uyandırılır ve temizlenirse bu mümkün olabilir mi?

Şuradaki makale, HIV rezervuarlarını uyandıran (aktive eden) ve ortadan kaldırma potansiyeli yaratan bir bileşikten söz ediyor. Üstelik bu bileşik PEP005 koduyla FDA (ABD Sağlık Bakanlığına bağlı Gıda ve İlaç Dairesi) tarafından onaylanmış bir bileşik. 

Normalde HIV tedavisi başarılı olmasına rağmen tedavi kesildiğinde HIV yeniden artmaya başlıyor. Çünkü HIV rezervuarları uyanıyor ve havuz dolmaya başlıyor. Bu nedenle tedavinin kesintisiz sürmesi ve HIV’i olanların tedavilerine bağlı kalmaları gerekiyor.

Makale, HIV rezervuarlarını uyandırmak için kullanılacak bileşiğin toksik olmaması ve ciddi yan hasarlar oluşmadan bunu başarmanın peşinde. Ama işler o kadar da kolay değil. Çünkü HIV çok karmaşık bir virüs. İnsan bağışıklık sistemi ile ilişkisi de bir o kadar… Ama makalenin gösterdiği bir şey var; bir bileşik - ki bu PEP005 olarak kodlanmış – sessiz HIV’leri yapılan testlere göre uyandırıyor. Hatta başka bir bileşikle (JQ1) yapılan kombinasyonla HIV daha güçlü bir şekilde uyandırılmış. Bütün bunlar ölçümlere dayalı ve denetlenebilir bilgiler.

Bilim HIV rezervuarlarına odaklanıyor ve şimdilik iyi işaretler geliyor. Ancak yeniden etkinleştirilen sessiz HIV’lerin ortadan kaldırılmasında daha uzun bir yol var gidilecek. Bütün mesele doğru yönde önemli adımlar atmakta sanırım…

***

Doğanın gerçekliğini anlama arayışımızda, temel varsayımlarımızı sürekli bir şekilde sorgulamamız, bilgisizliğimizi de hem ölçmemiz hem de kabul etmemiz gerekir. İşte bilimin metodu bu: Gerçeği arıyorum ve bunu ölçülebilir, denetlenebilir yeniden kurgulanabilir fikirlerle yapıyorum. Bunun dışındaki tüm yaklaşımlar bizi farklı medeniyetlere götürür ve çatıştırır. Nedense bugünlerde bu hissiyatla dolanıyorum… Fotoğraf, Ayano Tsukumi’nin bir çalışmasına dair. Bize bilimsel metotları öğreten eğitim sistemini iyi özetlemiş gibi. Belki de başka bir şey demek istemiştir…

Murat Sayan'la iletişim kurmak için:

Facebook

E-posta: sayanmurat@hotmail.com


Etiketler: insan hakları, sağlık
nefret