28/05/2018 | Yazar: Melika Vivian

Bugün var olun; yüksek sesle! Ama bunu konuşarak yapmayın; kendinize o kadar inanın ki sesiniz her yerden duyulsun!

Aidiyet duygusu belki de en çok yargılanan ama gizliden gizliye hasreti çekilen bir duygu. Genellikle insanların başkalarına ait olma ihtiyacı duyduğunu fark ettiğimiz anda o insanı küçük görme eğilimindeyiz. Peki bu duygu gerçekten bu kadar itilmeyi hak ediyor mu?

Birine ait hissetmek gerçekten onun sahip olduğu bir mal olduğumuz anlamına mı geliyor yoksa sadece ona duygusal anlamda bağlı hissettiğimiz anlamına mı? Peki ya sadece başka insana mı ait hissedilir? Kendimize karşı ya da dünyaya karşı bir aidiyet hissedemez miyiz?

Ben hiç kimsenin ait hissetme isteğinden yoksun olduğunu düşünmüyorum. Bu duygu bazen kendini devlet gibi yaratılan şeylere ait olma isteği olarak önümüze çıkıyor, bazen bir takıma, bazen bir gruba, bazen bir ideolojiye. Bazense duygulara, ya da düşüncelere. Nitekim bu isteklerin hepsi ait hissetme ihtiyacının kişinin değerlerince inşa edilmiş hali.

Bunların haricinde başka bir aidiyet mevzusu var ki oda insanın kendine ait olma veyahut dünyaya ait olma hali ki bu yazımın asıl amacıdır.

Evet, bize sürekli kendimizi sevmenin bencillik olduğu işlendi ama bence artık kabul etmek zamanı geldi; kendini sevmek haktır. Hem de en önemli haklardan biri. Çoğu zaman başkalarına bize hak ettiğimizden daha az değer verme izni veriyoruz çünkü daha fazlasını hak ettiğimizi düşünmüyoruz. Bu düşünce o kadar içimize işliyor ki varlığımıza ihanet ediyoruz. Bunu hak etmediğimizi düşünüyoruz ya da bunun önemsiz olduğunu düşünüyoruz. Sonra da karşıdan gelen “sen yoksun” uyarılarına da “ben varım” deme ihtiyacıyla tepki gösteriyoruz. Ama kendimiz buna inanmazken karşımızdakine neden bırakıyoruz bu kararı?

Şu “sen yoksun” meselesini biraz açayım: Tam olarak bu meseleyi nasıl anlatacağım bilemiyorum ama şöyle söyleyeyim, bu duygu kendimizi kanıtlama ihtiyacı şeklinde ortaya çıkıyor. İnandığımız şeylere daha bir sıkı bağlanıyoruz, nefret ettiğimiz şeylere daha çok öfkeleniyoruz çünkü bunların bizi var ettiğini sanıyoruz ya da başkalarının sevgisine ihtiyaç duyuyoruz bunun için, belki de onayına; bizi var kılsınlar istiyoruz. Ama aslında bunların hiçbirine ihtiyacımız yok çünkü zaten varız; var olduğumuzu söylediğimiz şekilde. Başka birinin bizi bu şekilde kabul etmemesi bizim varoluşumuzu önemsiz kılmıyor.

Demek istediğim şey şu ki bütün o inançlarınızdan, değerlerinizden, deneyim ve yeteneklerinizden öte kendi özününüzün farkına varın ve sadece hayatta olduğunuz için var olduğunuzu ve bunun yeterli olduğunu bilin. Olmanız gerektiği söylenen kalıplar ve yapmanız gereken şeylerin hepsi sizi bir düzene sokmak için; bunların hiçbiri olmak zorunda ve de hiçbir şeyi yapmak zorunda değilsiniz. Sadece içinizden gelen şeyleri yapın; yapmayı seçin, buna mecbur kalmayın. Çünkü eğer zorunda bırakıldığınız bir hayatı yaşıyorsanız kendinizi yaşamıyorsunuz.

Bugün yüksek sesle var olun; hayatın her alanında, her şekilde. Siz varlığınıza güvendiğinizde; kendinize ait olduğunuzda hiçbir kuvvet sizi yokmuşsunuz gibi ya da değersizmişsiniz gibi hissettiremeyecektir. Çünkü hiç kimse bir diğerinden daha değerli ya da önemli değildir.

Bugün var olun; yüksek sesle! Ama bunu konuşarak yapmayın; kendinize o kadar inanın ki sesiniz her yerden duyulsun!

*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. Yazının KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.


Etiketler: yaşam
İstihdam