31/05/2010 | Yazar: Erdal Partog

Queer Siyaset Adına Temel Bir Hak Olarak Vatandaşlık Gelirini Savunmak İnsan haklarının en temel unsurlarından biri toplumsal hayat içinde ayrımcılığa ve dışlanmaya maruz kalma

Queer Siyaset Adına Temel Bir Hak Olarak Vatandaşlık Gelirini Savunmak
İnsan haklarının en temel unsurlarından biri toplumsal hayat içinde ayrımcılığa ve dışlanmaya maruz kalmadan kaliteli bir şekilde hayatımızı devam ettirebilmektir. Ancak vatandaş olarak insani kabiliyetten doğan doğal hakkımızı istediğimiz gibi kullandığımız söylenemez. Çünkü bu hakkı bizler devlete devretmiş ve devletin bizim adımıza bunu düzenlemesine izin vermişizdir. Bu yüzden devletler vatandaşlarının mutluluğu ve özgürlüğü için çalışır. Ancak bazı siyasi iktidarlar bu temel sorumluluğunu sıkça unutur ve kendi çıkarını kollamaya, gözetmeye çalışır. Siyasi iktidarlar halka verdikleri sözü unutup kendi dertleri ile meşgul olur. Bu durum vatandaşları umutsuzluğa iter. Bu umutsuz kesimlerden biri de yoksullar ve düşük ücretle çalıştırılan iş güvencesi olmayan işçileridir.

Bugün neo-liberal politikalar sonucunda yoksulluktan ve işsizlikten dolayı insanların özgürlüğü kısıtlanmış ve insanlar toplumsal hayattan dışlanmıştır. Düzenli bir gelire sahip olmayan birçok insan geleceğin belirsizliği karşısında moral değerleri düşük kalitesiz bir hayat sürmeye mahkûm edilmiştir. Bu mahkûmiyeti ve mağduriyeti gidermek, yoksul ve işsiz tüm kesimlere vatandaşlıktan doğan haklarının bir gereği olarak ‘Vatandaşlık Geliri[1]’ verilmesini sağlamak siyasi bir zorunluluk haline gelmiştir. Bu anlamda her on sekiz yaş üstü bireye ‘Vatandaşlık Geliri’ verilmesi mikro ölçekte insanların huzuru ve refahı için atılması gereken onurlu bir davranış olacaktır. Asgari ücretten az ama çok da düşük olmayan düzenli bir gelir yoksul ve güvencesiz kesimler için onurlu bir yaşamın başlangıcı olacaktır.

AKP Diyarbakır Milletvekili Prof. Aziz Akgül’ün 17 Mart 2006 tarihinde TBMM’ne verdiği ‘Vatandaşlık Geliri Hakkındaki Kanun[2]’ teklifi maalesef tarihin tozlu raflarında yerini almıştır. Bu teklif AKP hükümeti tarafından göz ardı edilmiştir. Queer siyasetin dayandığı temel ilkelerden hareketle ‘Vatandaşlık Geliri’ni AKP’nin ya da CHP’nin neo-liberal devlet politikalarına karşı savunmak bugün daha çok zaruridir.
 
Queer siyaset yoksul vatandaşın ya da düzenli bir geliri olmayan herkesin bu yoksunluktan kaynaklanan dışlanmasına karşı iyi niyetini ve somut projelerini hayata geçirmeyi önemli bulur. Yoksulluğun mutlak bir kimlik olmadığı, yoksulluğun insanların özgürlüğünü kısıtlayan bir vatandaş-devlet sorunu olduğunu görmek gerekir. Dün işçi olan bugün patron yarın da bakan olabilir gibi neo-liberal ekonomi için başarılı hikâyeler yoksulları daha çok mağdurlaştırmıştır.
Queer siyaset insanın var olma kapasitesinin arttırılması üzerine kurulan mutlu ve güvenli bir yaşamı kendine ilke edinir. İster sınıfsal olsun isterse kimlik boyutlu olsun hepsinin de temelinde insan haklarının temel ilkesi olan bireyin var olma ve hayatını sürdürme hakkının kişi ya da kurumlar tarafından ihlal edilmemesi anlayışı vardır. Vatandaşların insan onuruna yakışmayan bir hayatı yaşamak zorunda bırakılması kişisel bir tercih değil siyasi iktidarın kendi çıkarları ile çelişkisinden doğan olumsuz bir durumdur. Oysaki insanlar devlete karşı, onuruna ve kendi haklarına halel gelmediği sürecek bağlıdır. Ancak bu bağlılık şartlı bir bağılıktır. Vatandaşın mutluluğu devletin âli çıkarlarından her zaman üstündür.
 
Queer siyaset özgür ve mutlu bir devlette yoksulluğu bir kimlik olmaktan çıkaracak demokratik bir adım olarak ‘Vatandaşlık Geliri’ni destekler. Queer siyaset insanın önü açan ona özgürlük ve mutluluk getiren her türlü politikayı destekler ve bu yönde toplumsal olarak kendini kurar. Dışlayıcı ve kural koyucu kimliklerden sınıfsal yaklaşımlara kadar kendi çıkarını düşünen siyasi iktidar anlayışı bireyin toplumsallaşma ve iletişim hakkı ile çelişir. Bu hak siyasi iktidar tarafından korunduğu ve gözetildiği sürece anlamlı olur. Yoksa siyasi iktidar adına insanların mutluluğunu ve özgürlüğünü sınırlamak demokratik bir yöntem değildir. Bu yüzden mutlu ve özgür bir ülke için ‘Vatandaşlık Geliri’ni savunmak bir zorunluluktur.


[1] Ayşe Buğra-Çağlar Keyder, “BirTemel Hak Olarak Vatandaşlık Gelirine Doğru’, İletişim Yayınları, İstanbul 2007.
[2] http://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/tasari_teklif_sd.onerge_bilgileri?kanunlar_sira_no=42079
 

Etiketler: yaşam, siyaset
nefret