01/06/2009 | Yazar: Ümit Ilgın Yiğit

Ilımlı İslam, ılımlı demokrasi derken eşcinsel hareketin merkeze doğru hızlı yolculuğu derken solun ve muhalefetin daha da marjinalleştirilmesi derken kenelerin istilası.

Ilımlı İslam, ılımlı demokrasi derken eşcinsel hareketin merkeze doğru hızlı yolculuğu derken solun ve muhalefetin daha da marjinalleştirilmesi derken kenelerin istilası. Evet, aynen durum bu; sanki deliler teknesinde miço kaptan el ele vermişler, hem balık tutalım hem birer kadeh rakı, çakır keyfi memleket mevzularına şipşak çözümler bulalım durumu.
 
Gecen hafta ‘erkeksi’ eşcinsellerin marka mekânı Tekyön çoğu müşterisinin düğün salonuna benzettiği eski mekânından yeni ve daha büyük hem de bahçeli bir mekâna taşındı. Serdar Ortaç’ın eşcinsellerin hep bir ağızdan söylediği ‘hayat beni neden yoruyoosuuun’ şarkısı çalarken genç bir arkadaş kulağıma eğilip; ‘Umut verici bir ortam, böyle kalabalık olması, bin kişi var nerdeyse’ demesi beni muhtelif olarak şaşırttı! Şu günlerde o kadar çok dillendirilen bir durum ki ‘Eşcinseller gündemden düşmüyor, iyiye gidiyor, 3. evre vesaire…’ bir ölüm, bir cinayet, bir katliama dönüşen nefret cinayetleri artık magazinsel ve karikatürize edilmiş bir kabullenmişlik haline dönüşüyor. E, ne de olsa bir geçiş sürecindeyiz, artık üslup değişmeli; liberal ve kurumsal söylem hem AB fonlarının kapısını açıyor hem de hak talep ettiğimiz devletin karşısında bizi bir muhatap yapıyor.
 
Başka bir arkadaş artık eylemlerde-etkinliklerde aynı yüzleri görmekten hatta bu yüzlerin sanki önümüzdeki bir yarım asır değişmeyeceği kaygısından söz ediyor. Bambaşka bir arkadaş LGBTT bireylerin en öncelikli hak taleplerinin sanki modası geçmiş birer söylem gibi es geçildiği; hâlâ popüler kültür ve Beyoğlu gibi kurtarılmış bölge ikonografyasında sıkışıp kaldığını mutlak gerçek gibi anlatıyor. Başka bambaşka bir arkadaş bambaşka bir şeyler söylüyor… Kendisini bu eleştirilerin, kaygıların muhatabı gören arkadaşlarda; ‘davulun sesi uzaktan hoş gelir’ tadında özlü sözlerle başlayan ‘gelin eksiklikleri burada derneklerde gönüllü olarak çalışarak yapın eleştirilerinizi’ diye devam eden ‘sevgilinle sokakta el ele dolaşabilesin, aşağılanmayasın, yok sayılmayısın diye çabalıyor(uz)um.’ Diye noktalanabilen savunmalar yapabiliyorlar.
 
Eşcinsel hareket kendini kadrolaştırırken, başka hareketlerin doğmasına vesile oluyor, iş dallanıyor budaklanıyor, biz buna demokrasi diyoruz! Bu kadar çok ses varsa onu koroya dönüştürmek gerek diyoruz, platformlar kuruyoruz! Biz ölmeden merdivenleri 10’ar basamak atlamayı başarırsak inşallah Türkiye LGBTT Dernekleri Federasyonu’nun yönetim kurulundan bir sandalye nasiplenebiliriz! Gey Pride sadece İstanbul’da değil, Ankara başta olmak üzere büyük kentlerde binlerce insanın yürüdüğü, merkez medyanın ‘5 kamyon çöp bıraktılar’ manşetleriyle duyuracağı dev organizasyon şirketlerinin ihaleler sonucu düzenleyebileceği tertipler olabilir!
 
Eşcinsel hareketi içeriden eleştirenlerin hali konfeksiyon atölyesindeki son kontrolcülere benziyor; ben hatayı, eksiği bulurum! İşim bu, ne çözüm sunarım ne de o çözüme giden yolları kolaylaştırırım. ‘Düşmanımın düşmanı benim dostumdur’ der, internet sözlüklerinde ve gazete köşelerinde eşcinsel müdafilerine saldıran, öldürülen travesti arkadaşımız ‘seksi’ pozlarına oy vermemizi isteyenlerin dilinin çapı bizimkiyle uyuşmaya başlar. Mesele, olan ve olacaklar üzerinden komplo teorileri üretmek değil, bunlara alternatif olacağını düşündüğün fikirlerini açıkça söylemek ve insanlarla paylaşmaktır. Bırakın eşcinsel müdafilerinin Tekyön’e karşı olup Tekyön’de fink atmasını. Eğer sizde Tekyön’ü dolduran insanları sokağa çıkaracak, onur yürüyüşünde gökkuşağının bir uçundan tutturacak bir fikir varsa açıklayın, anlatın, yazamıyorsanız yazana anlatın o yazsın, yayılsın bizde anlayalım. Kaldı ki onlar gelmeden de büyük kitlere ulaşılabilir!  
 
Bu olayların hepsi başlı başına politikadır, politik bir duruştan eksik hareket ve eleştirinin ne eşcinsel müdafilerine ne de onları oturduğu yerden eleştirdiğini sanıp eşcinsel hareketin içini boşaltıp turşu dolduranlara faydası vardır. Bir de tabii sanki bunların hiçbiri olmuyormuş, yıllardır konuşulmuyormuş gibi davrananlara!
 
Ümit Ilgın Yiğit


Etiketler: insan hakları
İstihdam