15/12/2010 | Yazar: Selçuk Candansayar

İmparatorluğun kibri, dalkavukların kırık kalpleri

İmparatorluğun kibri, dalkavukların kırık kalpleri

Wikileaks aracılığıyla ortalığa saçılan Amerikan belgelerine yönelik çok sayıda yorum ve tepki sürüyor. Bu tepkilerden ön plana çıkmayanlardan biri ise sadece Türkiye’de değil, dünyanın geri kalan ülkelerinde de görülen bir tür “kırgınlık” hissi. Ama  muhtemelen Türkiye’ de kalbi kırılanların sayısı diğer ülkelere göre daha çok olmalı.

Bu kırgınlığın nedeni ise Amerikan diplomatlarının diğer ülkelerden ve onların liderlerinden söz ederken kullandıkları üslubun sakilliği. ABD Büyükelçileri ve diğer raportörler bırakın diplomatik nezaketi, asgari saygı kurallarını hiçe sayan bir dille yazmışlar görüşlerini. Bu ‘sokak dili’nden herkes nasibini almış. Doğulu, batılı, Avrupalı, gelişmiş, az gelişmiş, müttefik, düşman herkesle ve her ülkeyle ilgili bilgiler aynı ‘aşağılayıcı’  üslupla yazılmış.

Rusya Başbakanı  Putin de Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy de Amerikan diplomatlarının gözünde son derece sıradan insanlar haline gelmişler.

Bu durumu Amerikan kültürünün ve iletişim tarzının rahatlığına bağlayan ‘çok bilmişler’ olsa da başta Türkiye, dünyanın tümünde ve özellikle liderlerde bir burukluk olduğu da kesin.

Dahası politik liderlerden bu tarzda söz eden Amerikan diplomatlarının bilgi topladıkları diğer insanlar için kullandıkları dil daha da değersizleştirici. Gazeteciler, akademisyenler, milletvekilleri, şirket yöneticileri vs, tümü, Amerikalıların gözünde ‘üstün beyaz’ın muhatap olmak zorunda kaldığı ilkeller olarak görüldüklerinin ayırtına vardılar.

Uzun uzun sohbet ettikleri, akşam yemeklerinde, kokteyllerde bilumum etkinlikte ‘acayip kanka’ muhabbeti yaptıkları ‘sevgili dostları’ diplomatların, ofislerine dönüp raporlarını yazarken, onlardan ‘imparatora dalkavukluk eden tebaa’ olarak söz ettikleri gerçeğiyle yüzleşmek epey bir kişinin ağırına gitmiş durumda.

Sağda solda ‘geçen gün ABD Büyükelçisi yemeğe çağırdı, aile yemeği gibi özel bir davetti, uzun uzun konuştuk, dikkatle dinledi beni, ben de anlattım olup biteni ve ABD’nin ne yapması gerektiğini, sonra Washington’daki ortak dostlardan söz ettik, Adams Morgan’da yeni açılan restoranın şarapları hakkında dedikodu yaptık…’   diye konuşanlar, aynı diplomatın kendisi ve benzerlerinden söz ederken kullandığı dille, diplomatın ‘gözündeki değerlerinin’ ne olduğuyla yüzleşince burulmuştur içleri.

Sadece imparatora dalkavukluk etmeye çabalayan tebaa!

Wikileaks belgelerinde ABD’nin kendisi ve kendisi dışındaki dünyayı ‘görme biçimi’ çok net bir şekilde açığa çıkıyor. ABD kendisini dünyanın imparatoru olarak görüyor. Adı Türkiye ya da Fransa, Suudi Arabistan ya da Nijerya fark etmez, dünyanın geri kalanını kendisinin hegemonyası altında yaşayan, varlık nedenleri ABD çıkarlarından öte bir anlam taşımayan, hoş tutulması gereken şefleriyle, sürekli ABD’ye yaltaklık eden dalkavuklarla dolu bir çeşit ‘aşağı tür’ olmak dışında bir özelliği olmayan canlılar!

Bu imparatorluk kibri ABD’ye özgü değil. Birkaç yüz yıl önce benzer bir kibir ve görme biçimi bu coğrafyadan dünyaya doğru bakıyordu. Kanuni Sultan Süleyman’ın Fransa Kralı’na yazdığı mektuptaki üslup, Amerikan diplomatlarınınkinden farklı değildi.

“Ben ki, Sultanlar sultanı, hakanlar hakanı hükümdarlara taç veren Allah’ın yeryüzündeki gölgesi, Akdeniz’in ve Karadeniz’in ve Rumeli’nin ve Anadolu’nun ve Karaman’ın ve Rum’un ve Dulkadir Vilayeti’nin ve Diyarbakır’ın ve Azerbaycan’ın Acem’in ve Şam’ın ve Halep’in ve Mısır’ın ve Mekke’nin ve Medine’nin ve Kudüs’ün ve bütün Arap diyarının ve Yemen’in ve daha nice memleketlerin ki, yüce atalarımızın ezici kuvvetleriyle fethettikleri ve benim dâhi ateş saçan zafer kılıcımla fetheylediğim nice diyarın sultanı ve padişahı Sultan Bayezıd Hân'ın torunu, Sultan Selim Hân'ın oğlu, Sultan Süleyman Hân’ım. Sen ki, Françe vilayetinin kralı Françesko’sun…”

Kanuni’nin kendisini tanıtırken saydığı künyesine karşılık, Fransuva’ dan, ön adından başka bir özelliği olmayan, bir vilayet kralı olarak söz etmesi neyse, ABD diplomatlarının kendileri dışındaki dünyaya verdikleri değer de o kadar işte.

Herhalde bizimkilere, en başta da Neo Osmanlı rüyası görenlere en çok da bu koymuştur.


Etiketler: medya
nefret