15/07/2013 | Yazar: Buğra Tokmakoğlu

Buğra Tokmakoğlu Ege’nin adalarından Sisam’ı yazdı.

Atılan karşılıklı adımlar sonrası ılımanlaşan ilişkiler yıllardır burnunun dibindeki topraklara merakla bakan Türk turistleri harekete geçirdi. Ege kıyılarında onlarca irili ufaklı Yunan adası Türk turistlerce adeta zapt edildi.

Yeşil pasaporta vizelerin kalkması ve vize müracaatlarında getirilen kolaylıklarla birlikte Yunan adaları Türklerle dolup taşıyor. Geçen bir yılın ardından yakın bir arkadaşımın teklifi üzerine bir kez daha hep birlikte adım attığımız Sisam, yurtiçinde bir haftasonu geçirip cüzdan boşaltmak istemeyenlere iyi bir alternatif olabilir.
Adı turizmle bir türlü anılamayan adaya son yıllarda artan ilgi özellikle haftasonu dönemlerinde gözle görülür biçimde farkediliyor.
***
İnternet üzerinden satın aldığımız feribot biletlerimizi (kişi başı 36 euro) onaylattıktan sonra Kuşadası Limanı’na giriş yapıyoruz. Diğer Yunan adalarına çıkış limanlarında olanın aksine Kuşadası Limanı her seyahat eden yolcudan kişi başı 20 euro liman vergisi tahsil ediyor. Üstüne devletimizin TOKİ’ye aktarmak üzere aldığı 15 TL’lik yurtdışı çıkış har(a)cı da eklenince yabancı ülkeye seyahat etmenin bedeli ürkütmeye yetiyor en başından.
 
1575 metrelik mesafe
Birçoğumuzun yanlış bildiği bilginin aksine Türkiye’ye en yakın Yunan adası Kaş’ın karşısındaki Meis değil Sisam adası. Dilek Yarımadası’na sadece 1575 metre uzaklıktaki Sisam’a 300 kulaç atarak yüzerek ulaşmak mümkün.
Birtakım söylencelere göre Osmanlı’nın susam gereksinimini karşıladığı için Sisam adı verilse de adanın orijinal adı olan Samos’un Türkçeleştirilmişi de olduğu ifade ediliyor Sisam’ın.
Samos isminin kaynağı hakkında birçok hikaye olmasına rağmen en kabul göreni Fenikeli denizcilerin adanın yüksek dağları ve inanılmaz güzelliği yüzünden “Sama”, yani “yüksek yer” dedikleri yönünde.
1821 yılında Osmanlı’ya karşı ayaklanan Yunanistan’da, bağımsızlığını kazanan ilk ada olarak kayıtlara geçen Sisam, Osmanlı Devleti’ne ödediği vergi karşılığında muhtar bir siyasi kimliğe bürünerek prensliğe dönüştü. 1912 yılına kadar yarı bağımsız olarak devlet örgütünü yürüten ada Yunanistan ile birleşti.
 
Vathi
Kuşadası limanından yaklaşık 1,5 saatlik bir yolculukla ulaştığımız adanın en korunaklı limanlarından biri olan Vathi aynı zamanda idari merkez görevi görüyor. Diğer Yunan adalarına gidip hareketliliğe şahit olanlar için fazlasıyla sıkıcı görünen Vathi’de internetten rezervasyona açık 20’yi aşkın irili ufaklı otel bulunuyor.
Türk turistleri taşıyan feribotun yanaştığı limanda, alınan ekonomik tedbirlerle çalışan tek gümrük görevlisi 300’ü aşın turistle yavaş yavaş ilgilenirken her seferinde bir daha kesinlikle bu eziyeti çekmeyeceğiz konuşmalarını bir kez daha bıkmadan usanmadan gerçekleştiriyoruz...
502 kilometrekarelik yüzölçümü ve 50 bine yaklaşan nüfusun bulunduğu Sisam’da Vathi, Karlovassi, Kokkari ve Pithagorio (Pisagor) kentleri görülmeye değer. Belirli saatlerde (genellikle saatte bir) hareket eden KTEL (yeşil belediye otobüsleri) ve taksiler ulaşım için alternatifleri oluştururken araba ya da motor kiralamak da mantıklı seçenekler arasında.
***
Limanın hemen karşı sırasında yer alan araç kiralama ofisinden 35 euroya kiraladığımız araçla öncelikle rezervasyon yaptırdığımız otele yerleşiyoruz. Hedefimiz bavullarımızı bırakıp, kısa bir dinlenceden sonra adanın güneyi ve güneydoğusunu keşfetmek.
Dört kişi makul bir fiyata rezervasyon yaptığımız İno Village Otel’e eşyalarımızı bıraktıktan sonra sessizliğin hüküm sürdüğü ada merkezinde kısa bir tur atıyoruz.
Adanın en korunaklı yapay limanı olan Vathi şehri Sisam’ın çok önemli cazibe merkezlerinden biri olamamış. Geçmişte Karlovassi (Karlıova) olan ada merkezi ulaşım olanaklarının sınırlı olması ve hava şartları nedeniyle daha güvenilir bulunarak Vathi’ye taşınmış. Buna rağmen Karlovassi hem üniversite varlığı hem de geçmişten gelen alışkanlıklarla Vathi’ye göre daha kalabalık ve hareketli, yine Piasagor’un doğum yeri olan ve kendi adıyla anılan şehir hem daha eski bir belediyecilik geçmişine sahip hem de havalimanı ve yat limanıyla hareketli bir merkez olma özelliğini taşıyor.
 
Ada siestada
Yunanistan’a gidenlerin dikkat etmesi gereken en önemli durum mesai saatleri. Birçok resmi kurum sabah 7 buçukta açılırken en fazla 2 buçukta bir daha açılmamak üzere güne veda ediyor. Dolayısıyla saat 2 buçuktan sonra resmi kurumlar ve bankalar kapanırken esnaf ise keyfine göre kapanıp kapanmama kararını uyguluyor.
Adanın merkezi konumundaki Vathi’de sağlı sollu sıralanan hediyelik eşya satan dükkanlar ile kafelere göz gezdirirken ortak kültürün eseri olan dönerin Yunan versiyonu olan gyro’nun tadına bakıyoruz bir kez daha iştahla. Tavuk ya da domuz alternatifli gyro (Türkçe: giros) içine konulduğu pita ekmeği, soğan, cacık ve soslarla Türk dönerinden kat be kat daha lezzetli.
 
Pithagorio
Kısa bir tur ve birkaç hediyelik eşya alışverişinin ardından sessizliğe ve sıcağa gömülmüş Vathi’den Pisagor’un adıyla anılan Pithagorio’ya (Vathi-14 km) doğru yola çıkıyoruz. Yarım saatlik araç yolculuğuyla varılan Pithagorio yapay olarak yapılan Vathi Limanı’nın aksine adanın doğal limanlarından biri. Bu yüzden adanın yat limanı merkezi olarak çok sayıda yabancı yata ev sahipliği yapıyor. Yatların konakladığı körfezin çevresinde sıralanmış restoranlarda özellikle deniz ürünleriyle uygun fiyatlarla kucaklaşmak mümkün.
Eskiden Tigani olarak bilinen kasaba, daha sonra adını burada doğan ünlü matematikçi Pisagor’dan almış. Muhteşem bir sahil şeridi ve limana paralel görkemli dağlar ile Iraion Dünya Mirası Pithagorio antik limanı, doğal güzellikleri ve tarihi önemli alanları kapsıyor. Polikrates döneminde inşa edilen Pithagorio Limanı, Akdeniz’in en eski insan yapısı olarak tanınıyor.
60’dan fazla yerli taverna, bar, kafe ve gece kulüpleri ile Pithagorio limanı Samos’un en iyi gece hayatı merkezi olarak kabul ediliyor.
Dörtte üçü dağlar ve tepelerle sarılı Sisam’da havalimanı yapmaya en uygun düzlük alan da Pithagorio’da bulunuyor. Bu yüzden adanın hava ulaşımı bu merkezden sağlanıyor.
Arkeolojik eserler açısından da zengin olan Pithagorio’nda denize girmek için uygun çok sayıda plaj bulunuyor. Kent merkezinin çok yakınında bulunan ve müzeler müdürlüğü tarafından korunan Eupalinus Tüneli içme suyu amaçlı M.Ö 530 yıllarında açılmış ve alanında ilkler arasında gösteriliyor. Anadolu tarihi su yapıları için örnek olarak ifade edilen tüneli açan Eupalinus tarihte ilk defa Architecton (Mimar) titrini kullanan kişi olarak da karşımıza çıkıyor.
 
Psili Ammos
Samos’a giden Türk turistlerin heyecanlandığı bir bölgenin adı Psili Ammos. Türk kıyılarında bulunan Dilek Yarımadası Milli Parkı ile sadece 1575  metrelik mesafede bulunan Psili Ammos Samos’a kaçak geçişleri engellemek üzere görev yapan askeri birliğin de üssüne evsahipliği yapıyor aynı zamanda. Adanın en güzel kum plajlarından biri olan Psili Ammos Yunan askerleri için "en doğuda" görev yapılan coğrafi konum olarak ifade ediliyormuş. Yunanca anlamı ince kum olan Psili Ammos’tan 300 kulaç atarak Türk kıyılarındaki milli parka ulaşılabilirken siz denizde yüzerken açıktan geçen Türk gezi tekneleri ile Yunan bandıraları teknelerin ustaca ayrılmış iki ülkenin kara sularında yan yana seyrettiğine şahit olabilirsiniz.
Adanın hemen hemen her yerinde geniş ücretsiz otoparklar tatilcilere kolaylık sağlarken biz Yunanların çok sevdiği soğuk nescafe frapemizi içip denizin keyfini çıkartıyoruz. Bir yandan Türk kıyılarına bakarken diğer yandan bu kadar yakın coğrafyada farklı diller ve bayraklarla bölünen insanları düşlüyoruz.
 
Kokkari zamanı
Deniz keyfimizi sonlandırdıktan sonra otelimize dönüp akşam yemeğine hazırlığa girişiyoruz. Sisam’ın marka olmuş isimlerinden Kokkari’ye yapacağımız yolculuğun ardından akşam yemeğimizi Kokkari’de yiyeceğiz. Adanın en dikkat çekici turistik merkezlerinden olan Kokkari Vathi’ye 10 km. uzaklıkta yer alıyor. Üzüm bağları ile bol miktarda çam ve zeytin ağaçlarına sahip, köyde yemek yenecek hemen hemen tüm mekanlar ünlü Kokkari Plajı çevresinde sıralanmış durumda. Kazıklanma korkusu olmadan en taze deniz ürünlerini Yunan milli içkisi Uzo ile tüketebileceğiniz restoranlarda her bütçeye uygun farklı seçenekler mevcut. Benim gibi deniz ürünü tüketmeyenler için de döner, köfte, tavuk gibi alternatiflerin olduğu deniz restoranları hizmet kalitesi ve yaklaşımlarıyla hem bütçenizi hem de gönlünüzü fethedecek.
Karanlık havada yıldızlar, karşı kıyıda Gümüldür ve Özdere’nin ışıklarıyla yudumlarken içkilerimizi 1 deniz mili kadar uzaklıkta huzuru yakalayabilmenin keyfi hiçbir şeye değişilmiyor.
 
 

Etiketler: yaşam, gezi/mekan
nefret