05/12/2023 | Yazar: Sa Bahattin

Hem hikaye kurgusu hem karakter zenginliği hem de yarattığı ‘ahlaki sorgulamalar’ bakımından son derece doyurucu olan ve bunu mizahi bir dille, yer yer büyüleyici çizimler eşliğinde ortaya koyan bu işe bir şans vermeniz konusunda ısrarcıyım.

Yaşa be Zerocalcare Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Selamlar

Bu hafta sonum genel anlamda tatsız ve sıradandı. “Tüh be, bir hafta sonunu daha saçma sapan -koli bile kesemeden- geçirdim” diyerek, Pazar akşamı o çok meşhur platforma göz atmak istediğimde, bir oturuşta ilk sezonun tüm bölümlerini bitirteceğim (6 bölüm, her biri yaklaşık 30 dk) şahane bir animasyon dizisi ile karşılaşacağımı bilmiyordum.

Animasyon zevklerim

Yetişkin animasyon dizilerine çılgınca bağlı değilim. Ancak politik ve varoluşsal problemlere odaklanan birkaç tanesine ‘takık’ olduğumu söyleyebilirim. Bunlar içinde bir numaram tabii ki South Park’tır. Üniversite sınavına hazırlandığım yıllardan beri büyük bir sadakatle takip ettiğim South Park’ın, insan olmanın absürtlüğünü lafı kıvırmadan ifade edebilen yegâne televizyon programı olduğunu düşünüyorum.

İkinci favorim, BoJack HorseMan. Eğlendirmekten çok hayatın ‘karanlık’ yönlerini yumuşak bir üslupla anlatmak gayretinde olduğuna inandığım bu dizi, bazı bölümlerinde ‘Oha!’ dedirten yazarlığıyla beni kendisine hayran bırakmış, korona teşhisim nedeniyle karantinada olduğum günlere bir güneş gibi doğmuştu.  

Yeni dizi

Üçüncü dizim ise işte bugün sözünü edeceğim “Bana Hiçbir Şey Olmaz” oldu. 9 Haziran 2023’te ‘LGBT’ciliği özendiren’ o malum platformda gösterime girmiş bu dizinin İtalyanca özgün ismi (Questo mondo non mi renderà cattivo). ChatGPT’ye göre bu, “Bu dünya beni kötü yapmayacak” anlamına geliyormuş. Bu isim, yaratıcı ekibin kaygısını daha doğru bir şekilde yansıtıyor bence. Maksadı ‘varoluş çıkmazları’na odaklanmak olan bu dizinin Gülben Ergen’si bir tavırla “Bana hiçbir şey olmaz” demeye çalıştığını zannetmiyorum açıkçası. Bana göre, ifade etmek istediği şey şu: “Bana mutlaka bir şeyler olacak. Bu kaçınılmaz. Peki tüm bu olanlara rağmen, inandığım temel bazı prensiplere tutunabilecek miyim?”

Zerocalcare

Daha önce “İşaretli yerden kesin” isimli dizisiyle aynı yere iş üretmiş olan, ödüllü İtalyan çizgi romancı zerocalcare (Türkçesi ‘sıfır kireç çözücü’ (ne alaka derseniz buraya bakınız))’nin ilkinden daha başarılı olan bu projesi; kapsayıcılığı, politik ve varoluşsal konulara samimiyetle yaklaşımı ve ‘politik doğruculuk’ sorunlarını dahi esprili bir dille ele alışıyla izlediğim süre boyunca birkaç kez “Bravo!” diye bağırmama neden oldu.

Özdeşlik bombası

Temelde çizerin kendisini yansıtan Zero üzerinden, otuzlu yaşlarının sonunda üç yakın arkadaşa odaklanan dizinin ana karakterlerinden biri de eşcinsel bir kadın. (İlk arkadaşım olarak nitelendirdiğim ablamın lezbiyen olduğunu biliyor muydunuz?) Ayrıca, Zero karakterinin saçının dökülmesinin de bir sorunsal olarak eklenmesi, artık saçlarını kazımak zorunda olan orta yaşlı bir lubunyanın (Bu kim ola ki?)  hislerine tercüman oldu resmen. Sahnelere eklenen müzikler, karakterlere giydirilen kıyafetler, onların mahalledeki ‘eziklikleri’ ve bununla baş etme şekilleri, yaşananların bir öznesi olduğum yanılsamasını yaratıp durdu bende.

Hikayesi

Bununla beraber, anlatılan hikâye de oldukça güncel ve önemliydi. Şöyle ki: “Zero ve arkadaşlarının yaşadığı mahallede, daha önce birçok yerden kovulan, zor durumdaki 30 sığınmacının barındığı bir sığınma evi açılıyor. Ancak mahallenin ‘faşist’leri bu durumundan hiç memnun olmuyor ve yaşadıkları tüm olumsuzlukları mültecilerin gelişine bağlayarak (tanıdık geldi mi?) onların gönderilmesini talep ediyorlar. Neyse ki sığınmacılar sahipsiz değil. Dizide ‘Naziler’ olarak tanıtılan bu huysuzlara karşı bir grup, sığınmacıları savunmak için aksiyon alıyor. Aynı zamanda, Zero’nun eski bir arkadaşı uzun bir aradan sonra mahalleye dönüyor, ve Zero’yu bazı zorlu ahlaki seçimlerle baş başa bırakıyor.”

Güzelleme

Karakterlerin gerçeklikten kopmayarak çok katmanlı bir şekilde sunulması, meslek edinme, topluma tutunma ve uyuşturucu bağımlılığı gibi bazı “söz edilmeyen” sorunların da plot içerisinde göze batmayacak bir şekilde dile getirilmesi beni büyüledi adeta.  (Her şey mükemmel değildi tabii. Geri dönen arkadaşa ilişkin hikâyenin işlenişinde küçük bir mantık hatası buldum sanki.)

Zoomorfi ve ötesi

Öte yandan, çizerin vicdanının bir Armadillo olarak sunulması, ya da bazı karakterlerin o karakterin kişilik ve/veya fiziksel yapısına uygun bir hayvan (zürafa, tavuk, ornitorenk) yahut nesne (çaydanlık) biçiminde resmedilmesi yapılan işe ayrı bir şahanelik katıyor. Bu zoomorfi* yaklaşımını BoJack Horseman’da da görmüştüm, ama burada işin içine nesnelerin de konulması, sanatta esinlenme ve bunun öteye götürülmesi bakımından iyi de bir ipucu veriyor.

Düşmanımın düşmanı

Özetle, hem hikaye kurgusu hem karakter zenginliği hem de yarattığı ‘ahlaki sorgulamalar’ bakımından son derece doyurucu olan ve bunu mizahi bir dille, yer yer büyüleyici çizimler eşliğinde ortaya koyan bu işe bir şans vermeniz konusunda ısrarcıyım. Öyle ki, diziyi daha da cazip hale getirmek için, zerocalcare’nin (asıl adı Michele Rech imiş) ‘o platformdaki’ önceki işinin Akit gazetesi tarafından hedef gösterildiğini de belirtmek istiyorum (buradan bakınız).

Hepinize esenlik, sabır ve hoşgörü dolu günler dilerim,

Sa

*Zoomorfi, canlılar veya doğal dünya ile ilgili ögelerin insan özellikleri veya karakteristikleriyle tasvir edilmesini ifade eden bir terimdir. Genellikle sanat, edebiyat, mitoloji veya sembolizm bağlamında kullanılır.

*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazı ve çizimlerden yazarları ve çizerleri sorumludur. Yazının ya da çizginin KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki veya çizimlerdeki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.


Etiketler: medya, kültür sanat
İstihdam