13/05/2011 | Yazar: Serdar M. Değirmencioğlu
Bir oda dolusu insan.
Bir oda dolusu insan. Yarısı öğretim üyesi, yarısı subay. Herkes toplantıya zamanında gelmiş. En son üst rütbeli bir subay geliyor. Bir komutan. Komutan içeri girince odadakilerin yarısı ayağa kalkıyor. Bu şaşırtıcı değil çünkü ordu böyle işliyor. Şaşırtıcı olan sivillerin ayağa kalkması. Şaşırtıcı ve düşündürücü. O an ayağa kalkmayan tek kişi ben değil siz olsaydınız, ne düşünürdünüz? Sivillerin ayağa kalkması nasıl anlaşılabilir? Ayağa kalkan sivillerin arasında saygı duyduğunuz -bazıları hocanız olmuş- sosyal bilimciler varsa, onların bu davranışına siz ne anlam verirdiniz?
Eğer sosyal bilimciler sivilliklerini böylesine kolay bir kenara bırakıyorlarsa, başkalarının sivil olmayı daha kolay kenara bırakması beklenemez mi? Eğer zorunlu askerlik cenderesinden geçmemiş kadınlar bile bir rütbelinin yanında ayağa kalkıyorsa, “Militarizme alışmak için askere gitmek gerekmez.” denilebilir mi?
Bitmeyen Dert
Bu toplantının yapıldığı 90’ların sonundan geriye, okul günlerime gittim. 70’ler ilkokul, 80’ler ortaokul ve lise. Ayağa kalk, sıraya gir, uygun adım yürü… Söyletilen marşlar, okutulan fetih öyküleri, duvarlarda asık suratlı komutan portreleri, zaferlerin “bayram” diye anılması, Cumhuriyet Bayramı’nın bile askeri usul kutlanması… Beden eğitimi derslerinde askeri düzenin zorla belletilmesi: “rahat-hazır ol” komutları, “rap rap yürüyüş”… Ortaokul ve lisede bu uygulamalara her olanakta direnmek. Doruk, Milli Güvenlik dersi. Derse gelen albay ile insafsızca dalga geçmemiz. Ama nasıl geçilmez ki? Adam, “Gönül ister ki, her birimizin bir Leopar tankı olsun.” demiş biri.
Bugünlerde ziyaret ettiğim okullarda, sınıfa girdiğimde ayağa kalkan öğrenciler görüyorum. Okullarda törenler, marşlar ve antlar sürüyor. Üniversite öğrencileri arasında bile ayağa kalkmaya hazır gençler var. 70’lerin başından bugüne 40 yıl geçmiş. Demek ki, militarizm gayet dayanıklı. Hâlâ her yerde…
Nedir?
Militarizmi incelerken tek bir tanım aramamakta yarar var. Sosyal bilimlerde birçok önemli kavram için birden fazla tanım kullanılıyor çünkü farklı yaklaşımlar farklı tanımlar üretiyor. Tek bir tanımı yeğlemektense, farklı tanımlardaki ortak öğelerden yola çıkmak mümkün. Bir diğer seçenek, eğer tanımlanmak istenen sürekli dayatılan bir süreç ise, bu dayatmanın nasıl yaşandığından yola çıkmak ve kişisel deneyimleri merkez almak olabilir.
Benim için militarizmin ana öğeleri, tepeden aşağıya dayatılan boğucu disiplin ve gerektirdiği koşulsuz boyun eğmedir. Bu disiplin kaçınılmaz olarak keyfidir çünkü yukarıdan aşağıya uygulanırken nasıl uygulandığının tartışılmaması da disiplinin parçasıdır. Askerlik yapanlara söylenen “Orduda mantık aranmaz.” bunu yansıtır: Bir asker kuralları mantık süzgecinden geçirmeden uygulamalıdır. Süzerse, başı belaya girer. Bu disiplin ve gerektirdiği koşulsuz boyun eğme, dayatma ve şiddet demektir. İnsanların hem anlaşabilmelerini, hem çözümler üretebilmelerini sağlayan öğelere yer yoktur. Tartışma olmaz çünkü “Emir demiri keser.”; çoğulculuk olmaz çünkü o zaman “Her kafadan bir ses çıkıyor.” denir.
Özetle militarizm, ordu düzeninin topluma dayatılmasını içerir. Kurumlarda ve toplumda ordu ve orduyla ilişkili kavramların (savaş, zafer, kan dökmek, kahramanlık, şehit düşmek, üniforma, bayrak ve vatan gibi) yüceltilerek kutsallaştırılması ve bu süreçte insanın değerinin azaltılmasıdır. Orduda uygulanan düzenin topluma dayatılması, bir yandan insanın değeri ile, diğer yandan demokrasi ile çelişir. Topluma uymayan bir düzenin dayatılması ile toplumun zarar görmesi kaçınılmazdır.
Okulların İşlevi
Bir gelişim psikoloğu açısından özellikle önem taşıyan, militarizmin bireylere ne zaman ve nasıl benimsetildiğidir. Militarizm yalnızca savaşa gitmek veya askerlik yapmak ile benimsetilemez. Militarizmin benimsetilmesinde asıl rolü okullar ve okulları hizada tutan kurumsal işleyiş oynamaktadır.
Okulların militarizmi nasıl yaydığını anlamak için özellikle yakın zamanda öne çıkarılan uygulamaları incelemekte yarar görüyorum. Bu örneklerden biri, Sarıkamış şehitlerini anma törenleridir. [1] Hemen belirtmek gerekir ki, bu törenler yenidir; militarizmin tırmandırılmak istenmesi ile başlatılmıştır.
Tarih: Ocak 2010. Yer: Erciyes Dağı. Törenin adı: “Vatan Sevgisi Yürüyüşü”. Töreni düzenleyen Özel Tekden Koleji web sitesindeki başlık: “Minik Öğrenciler ‘120’ Filmini Erciyes’te Canlandırdı”.
Tüm Türkiye’de beğeni ile izlenen “120” filminin temsili sahneleri, Tekden Koleji’nin 120 ilköğretim öğrencisi tarafından “Vatan Sevgisi Yürüyüşü” adı ile Erciyes Dağı’nda canlandırıldı.
Van’da, 1. Dünya Savaşı’nda Ruslara karşı Hoy Cephesi’nde savaşan birliklere gönüllü olarak cephane götüren ve cephaneyi teslim ettikten sonra dönüşte tipiye yakalanarak şehit olan kahraman çocukların hikâyelerinin konu edildiği “120” filminin temsili sahneleri, Tekden Koleji’nin 120 öğrencisi tarafından “Vatan Sevgisi Yürüyüşü” adıyla Erciyes Dağı’nda sergilendi. Öğrenciler, o zamanki milli mücadele ruhunu hissetmek için ellerinde temsili cephane sandıkları, erzak bohçaları ve Türk bayrakları ile Erciyes Dağı’nın karlı zirvesine doğru yürümeye başladı. Öğrenciler yere düşen arkadaşlarına destek olurken, temsili bomba seslerinde de yere yattı. Cephane ve erzakları teslim eden 120 öğrenci, çocukların dönüşte tipiye yakalanarak şehit olmalarını da başarıyla canlandırdı.[2]
Yani, çocuklar kar kış demeden dağa çıkarılmışlar ve dağda dramatik sahneler canlandırmışlar. Tören, kurumsal bir çabanın ürünü. Etkinliğe senarist-yönetmen ve oyuncu yanında, İl Milli Eğitim Müdürü, Emniyet Müdürü ve Jandarma Alay Komutanı ile medya kuruluşları da davet edilmiş. Törene katılan Anadolu Ajansı muhabiri üzerine düşeni yapmış; dağa götürülen çocukların fotoğrafını çekip Ankara’ya göndermiş. Kar yağışı altında bir öbek çocuk, ellerinde bir bayrakla Türkiye’nin dikkatine sunulmuş.
İl Milli Eğitim Müdürü’nün sözleri törenin işlevini açıklıyor: “Bizim görevimiz sadece eğitim vermek değil, öğrencilerimize manevi değerlerimizi, vatan, bayrak ve ülke sevgisini taşıyan değerleri de öğretmektir”. Müdür açıklamasında filmi izlerken ağladığını, dağda öğrencilerin canlandırdığı sahneler ile bir kez daha duygulanarak gözyaşlarını tutamadığını da eklemiş. Filmin senarist-yönetmeni ise, “Bu törenleri çok anlamlı buluyorum. Sizlerin okullarınıza rahatlıkla gidebilmenizi temin etmek için bu insanlar fedakârlıklar yaparak canları pahasına bu vatanı korumuşlardır. Onların bu fedakârlıklarına sahip çıkmalıyız. Vazifelerimizi çok iyi bilmeliyiz. Şunları unutmayın: Çalışın, sevin, sevilin.” demiş.
Çalışmak, sevmek, sevilmek. Özveri, görev. Vatan sevgisi. Bunları birbirine karıştıracak bir duygusallık yaratmak için dağda tören. Duygusal ve dramatik törenler gerekli çünkü militarizmin beslendiği, “vatan, bayrak ve ülke sevgisi” akıl yoluyla benimsetilemez. Öğrencilerin asker rolü yapmaları, mehter marşı söylemeleri boşuna değil.
Okulların adları
Militarizm, savaşlardan ve nefret üreten ideolojilerden beslenir. Bu bağlamda Türkiye’de süregiden savaşın öğrencilere işlemesi militarizm için önemli. Savaşın öğrencileri kuşatması için başvurulan yollardan biri okullara verilen adlar. Birçok okulun adı artık “Şehit A.” veya “Şehit B.” Şehit Z.’ye dek de gidiyor. Her ilde okul adları bu şekilde değiştirilmiş. Şehitler İlköğretim Okulu da var. Şehit Öğretmenler İlköğretim Okulu bile var. Okul adlarının değiştirilmesi tam bir dayatma. Bir örnek: 2007’de Kars Milli Eğitim İl Müdürlüğü yedi okula birden şehit isimleri vermiş. Ölçülü, Çerme, Çukurayva, Aşağı Sallıpınar, Hasbey, Doyumlu ve Porsuklu köylerinde artık bu köylere uymayan okul adları var. Konulan yeni adların hiçbirinin yöre tarihi ve coğrafyası ya da okulun işlevi ile bir ilintisi yok.
Nereye?
Türkiye bir baştan bir başa şehit adı taşıyan okullar, dispanserler ve parklar ile kaplandı. Mersin’deki bayrak provokasyonu ardından Fırat’ın batısında bayrak patlaması oldu. Çanakkale Şehitleri’ne götürülen ilköğretim öğrencilerinin sayısı bilinmiyor. Militarizm de, şiddet de dorukta. Geçmişin kutsanması ve putlaştırılması büyük bir hızla sürüyor ve çocuklara, “Sen de öl.” mesajı veriliyor. Militarizm en tepeden destekleniyor. Eski Genelkurmay Başkanı Büyükanıt’ın, parmaklarını kanatarak kırmızı bayrak yapan veya orduya bağışta bulunan öğrencileri teşvik etmesi nedensiz değil.[3] Militarizm, oldukça erken yaşlardan başlayarak toplumun içinde iktidarı destekleyen bir milis gücünün oluşmasını ve “iyi çocuklar” diye bilinen bu gücün gerektiği zaman devreye girmesini de sağlayabiliyor. Bu sivil kolluk gücü, toplumdaki muhalefeti linç gibi tehditlerle baskı altına alabiliyor ve gerektiğinde devlete “masrafsız adalet” sağlayabiliyor.[4]
Çocukların okullarda ve resmi törenlerde üniforma, silah ve militarizmin diğer öğeleri ile karşı karşıya kalmalarına karşı sivil muhalefetin oldukça yeni olduğu söylenebilir.[5] Militarizm, polis devleti ile çok uyumlu olduğu için, polisin çocuklara yönelik çalışmalarının da yakından izlenmesi ve sivil muhalefetin bu açıdan da ısrarlı olması gerekiyor. Çocuklara “barış”, “sosyal adalet” ve “dayanışma” gibi kavramlar yerine militarizm, milliyetçilik, din, şehitlik ve kahramanlığın benimsetilmesi tehlikesi tam karşımızda. İnsana yakışır bir yaşam için çocukların bu beyinlere vurulan prangalardan kurtulması gerekiyor.
Yazıya kişisel bir deneyimle başladım; kişisel bir notla bitireyim. Yaklaşık 40 yıldır militarizm ile karşı karşıyayım. Bir yaşam boyu militarizme mahkûm olmamak için, çocukların barışı öğrenmelerini sağlamak gerektiğini düşünüyorum.
[1] Sarıkamış Harekâtı (Aralık 1914-Ocak 1915) sırasında 60 bin kadar askerin ölmüş olması, Genelkurmay Başkanlığı web sitesinde bir övünç kaynağı olarak sunulmaktadır: “Türk Ordusu, ağır koşullar altında yapılan bir muharebede kahramanca savaşmıştır. … Sarıkamış Harekâtı, Türk milletinin vatanı ve kutsal varlıkları uğruna neler yapabileceğinin bir delilidir.” http://www.tsk.tr/8_TARIHTEN_KESITLER/8_8_Turk_Tarihinde_Onemli_Gunler/sarikamis_harekati/sarikamis_harekati.html
[2] http://www.tekdenkoleji.com/tr/duyurubak.asp?id=136
[3] Büyükanıt Çocukları Militarizme Teşvik Ediyor. Bianet, 11 Ocak 2008. http://bianet.org/bianet/bianet/104111-buyukanit-cocuklari-militarizme-tesvik-ediyor.
[4] Bkz: Kaos GL Dergisi “Linç” Dosyası, Ocak-Şubat 2011, 116. Sayı.
[5]Çocuklara Silah Tutturup Üniforma Giydireceğinize Barış Kültürünü Öğretin. 2 Nisan 2008. http://bianet.org/cocuk/cocuk/106055-cocuklara-silah-tutturup-uniforma-giydireceginize-baris-kulturunu-ogretin.
Etiketler: insan hakları, askerlik