04/11/2011 | Yazar: Gülistan Aydoğdu

Yedi yaşına giren Esma’ya annesi pasta yaptı. Elimizdeki kocaman mumlarla doğum günü kutladık. Çocuklar da biz de bir an çadırı da, depremi de unuttuk…

Yedi yaşına giren Esma’ya annesi pasta yaptı. Elimizdeki kocaman mumlarla doğum günü kutladık. Çocuklar da biz de bir an çadırı da, depremi de unuttuk…
 
Deprem Van’da tüm yaşamı alt üst etti. Sürekli  “yine deprem oluyor” diye birbirimizi uyarıyoruz. Beri taraftan çadırlarda toplu yaşama alışmaya çalışıyor insanlar. Bu birlikte yaşam o kadar kolay olmuyor.
 
Her ne kadar yan yana evlerde yaşansa da bir çatı altı sancılı oluyor. Diğer bir sorun da olanakların kısıtlı olması. Çocuk sayısı da göz önüne alındığında durum daha da zorlaşıyor. Okullar kapalı. Çocuklar soğuk ve korku nedeniyle Anne, Babalarının yanında olmak istiyor.
Bu arada komşu kadınlar çadırı ziyaret edip, ellerinde uzun tespihlerle parmaklarını sallayarak, “Azdı herkes azdı. İnançlarını, dinlerini unuttu, Tanrı uyarıyor ama kimse bu uyarıyı görmüyor. Bu gidişle daha çok felaket gelecek başımıza haaaaa!” diyerek asli görevlerini yerine getiriyorlar.
 
Yaralar kısmen de olsa sarılmış. Çadır, battaniye, ısınma, yiyecek, giyecek sorunları kısmen halledilmiş. Sırada bu evlerin hali ne olacak? Ne kadar çadırda yaşayacağız? Yarın kar yağdığında okullar açıldığında halimiz ne olacak?
 
Bu kadar bağış toplandı. Hani Başbakan da “maaşını” bağışladı ya! Hükümet bize bedava konut verecek mi, soruları hep var.
 
Ama çadırda da olsa yaşam devam ediyor. Çadırda da olsa bayram gelecek telaşı var. Tatlılar yapılıyor. Çocuklar için bayram alışverişi yapılıyor. Bazen keyifli olaylarda yaşanıyor. Bugün çadırımızda olduğu gibi.
Yedi yaşına giren Esma’ya annesi pasta yaptı. Elimizdeki kocaman mumlarla doğum günü kutladık. Çocuklar da biz de bir an çadırı da, depremi de unuttuk. Yaşamak Her şeye rağmen dedikleri bu gibi olaylar sanırım.
 

Etiketler: yaşam
nefret