16/11/2010 | Yazar: Bulut Öncü

"Mademki eşcinseller var, o zaman neden tarih sistemi içerisinde düzenli olarak yer almıyorlar?

"Mademki eşcinseller var, o zaman neden tarih sistemi içerisinde düzenli olarak yer almıyorlar? Görünür olmadıklarında mı yoksa birileri onları göstermek istemediği için mi?"

Tarih nedir?
Yanlış anlaşılmasın. Bir İlber Ortaylı ya da Murat Bardakçı değilim. Hele ki Pelin Batu olmaya hiç niyetim yok. Hatta derinlemesine tarih bilgim bile yok.

Ama bu tabiî ki “ataerkil tarih” hakkında söyleyecek sözümün olmadığı anlamına gelmiyor.

Bu yazıyı kaleme almamın amacı birilerine bir şeyler öğretmek değil.
Sadece tarih yazımı ile ilgili bazı konulara dikkat çekmek istedim.

Tarih için; geçmiş zamanlarda yaşayan insan topluluklarının her türlü faaliyetlerini yer ve zaman göstererek, neden sonuç ilişkisi içerisinde objektif olarak anlatan bilim dalı desek sanırım çok da eksik olmaz.

Tanımdan da gördüğümüz üzere yıllardır tarihin objektif olduğundan daha doğrusu “olması gerektiğinden” söz edilir.

Hiç kuşkusuz yaşam içerisinde deneyimledikçe ve biraz da araştırdıkça, hepimiz doğal olarak “tarihi” de sorgulama ihtiyacı duyuyoruz.

Örneğin; din ile ilgili birçok tarih kitabında Havva’nın Âdem’i “baştan çıkardığı” yazıyor. Oysaki feminist tarihçiler Havva’nın ilgi çektiğinden, merak uyandırdığından bahsediyor.

Bu örnekte bile bu denli bir yorum farkı söz konusu olabiliyorsa, tarih kadın-erkek eşitliği göz önüne alınarak yorumlansa kim bilir nasıl değişiklikler olacak düşünebiliyor musunuz?

Şimdi de “Eşcinsellik tarihin ilk dönemlerinden itibaren var olmuştur” tezinden hareket edelim:
Mademki eşcinseller var, o zaman neden tarih sistemi içerisinde düzenli olarak yer almıyorlar? Görünür olmadıklarında mı yoksa birileri onları göstermek istemediği için mi?

Örnekler ne yazık ki “rahatlıkla” artırılabilir…

Tarih Yaparken, Tarih Yazmak…

Aslında eşcinsel hareketin değiştirmek istediği mevzular sadece toplumsal hayata ilişkin değil. Bu hareketin aynı zamanda kültürel, siyasal ve sosyo-ekonomik boyutları da var. Hatta ben inanıyorum ki eşcinseller, toplumsal cinsiyet olgusunu bir kenara bırakarak tarihi de yeniden yorumlayacaklar.

Eşcinseller tarih yaparken, tarihi de yeniden yazacaklar.
İşte o zaman insanlığa ilişkin birçok tarihi mesele daha iyi algılanıp, anlaşılır hale gelecek.

Bu konuda “objektif” tarihçilere ciddi sorumluluklar düşüyor. Unutmasınlar ki sadece geçmişin değil, geleceğin vebali de kendilerine yüklenmiş durumda…


Etiketler: yaşam
İstihdam