11/09/2014 | Yazar:

yengeç baladıfabl

“İstanbul’da hanımeli, gül ve iğde kokan bugünkü gibi aydınlık bir haziran günü,

öğle saati gök kararacak, kesif bir nem kuşatacak havayı.
Işık ve nefes havada donup kaldığında bilin ki
ben geleceğim, yengeç yani, kimse habersiz kalmayacak gelişimden.
Daha belirmeden som altından gözlerim Marmara’nın ortasında,
iki büyük kara girdap, ki her biri bir semt kadar olacak,
uğuldayarak duyuracak baladımı İstanbullulara.
Deniz dimdik ayağa kalkacak ve iki büyük silindirle selamlayacak kenti
ve size yengeci takdim edecek –yani beni–.
Altından gözlerimin yüzeye çıkıp yükselişi, ikiz gündoğumu gibi olacak,
ardından dev dalgalarla taşarak yükselen, bir kalkana benzeyen gümüşten gövdem,
ufku gezen korkunç gökkuşakları yaratacak, karanlık göğün altında bu imkânsız sayılsa da.
İki bronz kıskacımın belirdiğini göreceksiniz sonra, ki rengi
yeryüzünde görülmedik parlaklıkta, kör edici bir siyah olacak.
Sırtım Kadıköy’e dönük olduğundan, sağ bacaklarım alev alev yanmaya başladığında,
Üsküdar’dakiler tutuşacak, hemen Çamlıca’yı vuracak kuru ve sıcak hava.
Sol bacaklarım buz tutunca, Bakırköy sahili donacak büyük bir gürültüyle,
bu normal, çünkü ayakuçlarım orada olacak.
Kıskaçlarımın maharetiyle tanıştıracağım sizi,
sonra da belirdiğim gibi yiteceğim gözden
ama siz benim on yıl süren yitişimi bir an gibi hatırlayacaksınız.”
 
Dediği gibi de olmuş her şey; yengeç gitmiş
ve ertesi sabah İstanbullular kendilerini yengece dönüşmüş olarak bulmuş.
Buymuş yengecin gelme nedeni: Herkesi küçük birer yengece dönüştürmek.
İstanbul’u da bronz kıskaçlarıyla yengeç şehri olarak şekle sokmuş gitmeden.
Büyük duvarların ardındaymış artık her yengeç yuvası –ve mühürlü.
İki kıtayı birbirinden ayıran sınıra vermiş adını –ve kimse değiştirememiş bunu.
Geleceğin ölülerine bile adını vermiş –ve daha yokken enkazlar ortada.
Yengeçler aşka gelmiş, başlamışlar yeni tanrılarına tapınmaya.
Yıkmışlar yengeç olmadan önceki hallerini hatırlatan ne varsa,
yıkmadıklarını kıskaçlarıyla kesip biçmişler,
kentin dört bir yanına kıskaçlar dikmişler,
yengeç selamı dışındaki her selamlaşmayı yasak etmişler,
balıkların adları bile yasaklanmış, sürülmüş koca şehirden
kabuklu olmayan kim varsa, yumuşakça,
diyerek arkalarından bağırılmış.
Türdeşlermiş artık –ve de kardeş. Yengecin denizde belirdiği o yere,
iki kara girdabın ortasına som altından iki küre yerleştirmişler anıt niyetine.
Tür-deş ve kardeş, hık-demiş-burnundan-düşmüş yeşil yengeççikler ordusu
Megapolü koca bir deniz ürünleri sofrasına çevirmiş ama
iştah kaçırıcıymış bu manzara doğrusu...
 
“İki Kıtayı Birleştiren Kentte Görülmedik Kargaşa”
NCR muhabiri L.Ş. olay yerinden bildiriyor:
“Yirmi birinci asrın başından beri
yeşil yengeçlerin hüküm sürdüğü
Büyülü Doğu megapolü İstanbul, ikinci on yılın ortasında
tarihinin en büyük kentsel ayaklanmasını yaşıyor.
‘Kabuklu devrim’le radikal bir biçimde
değişip türdeşleşen kentte, Koca Yengeç’in yaptığı bütün dönüşümler ters tepti.
Yeşil yengeçlerin, dümdüz yuvaları çilehaneye döndü, çünkü
düz yürümeyi hiçbirinin bilmediği bildiriliyor.
Dümdüz uzanan caddelerin, düz duvarların
daracık yollar ve aşılmaz surlar haline geldiği iddia ediliyor.
Taksim’i saran milyonlarca yengeç,
‘yengeciz, metastazız, kazanacağız’
nidalarıyla günlerdir meydanı inletiyor:
Burada kanser bir metafor değil, tarihin gördüğü en büyük gerçek.
İstanbul’un ölümsüz gövdesi
her yanından kemiriliyor ve bu hiç de kötü bir şeye benzemiyor.
Ortada İstanbul’un öleceğine dair bir emare olmadığı gibi,
kent, tarihinin en canlı günlerini yaşıyor gibi görünüyor.
Koca Yengeç: ‘Kanserli bölgeyi keser atarız’ dese de,
kendisinin de yengeç olduğunun hatırlatılması üzerine
‘metafor değildi’ diyerek sinirlendi ve basın toplantısını terk ederek,
muhabirimizin: ‘İstanbul halkını neden yengeç müritlere çevirdiniz?’
sorusunu yanıtsız bıraktı.
İstanbul’da şimdi o müritler
her yeri kontrolü altında tutuyor.
Koca Yengecin İstanbul için “tedavisi yok” diyerek,
koca kafasını yönetimden çekeceği söylentileri
kanser gibi yayılmış durumda.”
 
İlüstrasyonlar: Hakan Keleş.

Etiketler: kültür sanat
İstihdam