28/09/2023 | Yazar: Cemal Akyüz

Pelin Buzluk’un yeni kitabı üzerine: Buzluk edebiyatı ilk dörtlemesinde şu an en olgun, en acıklı ve en varoluşçu kitap bu.

Yer değiştirmeyen ne kaldı? Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

İkinci Dünya Savaşı sonrası Japon yazarların ruh hali gayet karmaşıktır. Ülkenin darmadağın olmuş psikolojisi, yıkıntıların altında kalmış olan hiç bir şeyin asla toparlanamayacağı hissinin hakim olduğu bunalımlı bir edebiyat çıkarmıştır ortaya. Kısacık hayatlarında bazen de kısacık öykülerinde pek fazla umut olmayan yazarların bir kaçı da zaten tek çözümü intihar etmekte bulmuştur.  

Pelin Buzluk’un yedi yıl aradan sonra yazdığı ilk kitabı Yer Değiştiren Sular’daki öyküler tıpkı İkinci Dünya Savaşı sonrası genç Japon yazarların karanlık öykülerine benziyor. Hatta öykülerin karakterleri arasında akraba olanlar bile var. Ango Sakaguçi’nin Kiraz Çiçeklerinin Altında kitabındaki ikinci öykü Aptal’ın yolda bulunan isimsiz kadın karakteri ile Buzluk’un Abla öyküsündeki yolda bulunan ve ismi olan kadın karakteri gibi. Yaşadıkları travmaları tam bilmesek de tahmin edebiliyoruz, belki onlar için, belki tanıdığımız benzer kadınlar için , belki de kendimiz için üzülüyoruz. Her iki kadına da tanımadıkları bir yabancı isteyerek ya da istemeyerek yardım ediyor. Pelin Buzluk bir yazar olarak benim için yardım edilen değil de yardım eden karakter gibi. Sanki bu kitabı o öykülerden fırlayıp gelen karakterler yazmış. Travmaları ya biliyor, ya yaşamış ya da tahmin ediyor, travmaları yaşayan ve kaybolmuş ruhlarsa bir okuyucularız. Yazar bizi anlatmakla kendi kitabındaki karakter gibi isteyerek mi yardım ediyor yoksa Sakaguçi’nin öyküsündeki karakter gibi buna mecbur mu kalıyor bilmiyoruz. 

Eskiden savaşların adı vardı birinci, ikinci diye sıralanır; on yıl, yüzyıl diye adlandırıldı. Şimdi dünya hiç bir bitmeyen bir savaşta, buna adapte olduk bile denebilir. Edebiyatı, müziği, sinemayı ve bütün sanat dallarını kaçış veya yüzleşme olarak ikiye ayıracak olursak, Buzluk ikinci sınıfa giren türde eserler yazıyor. Yaşadıkları ve gözlemledikleri o kadar içiçe geçmiş ki, belki tamamen hayal gücünde yarattığı öyküleri dahi yaşanmış gibi. Kimisi hayatta umut olduğunu kimisi hayatta hiç bir umut olmadığını düşünür. Buzluk’un bu kitabını okuyanlar da mutlaka ikiye ayrılacak. Umudun ne olursa olsun nefes almak , insanın sömürüldüğü bir işten birine savrulduğunu, pek de boşta kalmadığını , onu sömürecek yeni bir iş mutlaka bulduğunu görmek ne kadar umut olabilirse. 

Japon toplumunun ruh halini yansıtan kitapların ikinci dünya savaşı sırasında ve hemen sonrasında geçtiği belliyken bu kitaptaki öykülerin tarihini anlamak için çok yakın tarihi bilmek gerekiyor, bir yerde bahsedilen cep telefonu olmasa yönetmen Lütfi Akad’ın göç üçlemesini yaptığı 1970’leri hissetmek mümkün. Kitabın depresyonu zamansız ya da her on yılda bir ayrı bir depresyona giren bu coğrafya gibi zamansal bir döngü içinde. Lütfi Akad ve Yılmaz Güney’in zavallı karakterlerinden bolca barındıran kitap zaten oldukça sinemasal, yerinden edilmiş insanlar, yerinden ayrılmaya mecbur kalmış kadınlar, yer değiştiren ama akacak yeni bir yer bulmakta çok zorlanan sular. Buzluk edebiyatı ilk dörtlemesinde şu an en olgun, en acıklı ve en varoluşçu kitap bu. 

Eylül 2023. Helsinki - Ankara 

*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazı ve çizimlerden yazarları ve çizerleri sorumludur. Yazının ya da çizginin KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki veya çizimlerdeki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.


 


Etiketler: kültür sanat, yaşam
İstihdam