20/04/2011 | Yazar: Sedat Yağcıoğlu

Yeşilay bu sefer gökkuşağının bütün renkleri kadar canlı çocukları ve gençleri sadece yeşile hapsediyor ve Balcı konuşmasının sonunda “eşcinselliğin” de &cc

Yeşilay bu sefer gökkuşağının bütün renkleri kadar canlı çocukları ve gençleri sadece yeşile hapsediyor ve Balcı konuşmasının sonunda “eşcinselliğin” de çocuklar ve gençler için zararlı bir alışkanlık olduğunu ekleyiveriyor. Muhafazakâr değerler üzerine; resmi paternalist ideolojiyle beslenen ve çocuklara ve gençlere özgürlük perspektifinden değil de “korumacı” bir perspektiften yaklaşan bir kurum dolayısıyla “merhamet” aşılamaya çalışırken nefreti körükler duruma düşüyor. 

Sakarya Üniversitesi Sigarasız Bir Dünya Topluluğu öğrencilerinin başlattığı Sigarasız Kampüs çalışmalarına destek olmak amacıyla Yeşilay Başkanı Muharrem Balcı da bir konuşma yaptı. Balcı; gençlerde sigara, alkol, uyuşturucu ve internet bağımlılığının arttığını açıkladıktan sonra sigarının diğer bağımlılık türlerini tetiklediğini, kadınları sigara bağımlısı yapmaya yönelik yoğun propaganda olduğunu açıkladı. Buraya kadar, sorunlu da olsa gençlerin korunması bağlamında bir açıklama olduğunu düşünürken, Balcı’nın son sözleri Yeşilay’ın neden yeşil olduğunu ve ayın uçlarının neden sağa bakıyor olduğunu da afişe diyor: Balcı hızını alamayıp; televizyon dizilerinin ve diziler içindeki alkol ve eşcinsellik gibi zararlı alışkanlıkların gençleri olumsuz yönde etkilediğini söyleyiveriyor.

1920’de kurulan ve 1934’te kamu yararına çalışan dernek statüsü alan; başta sigara bağımlılığı olmak üzere, farklı bağımlılık türlerine karşı çalışan Yeşilay’ın çocukların ve gençlerin korunması ideali en başta ciddi ideolojik ve pedagojik falsolar içeriyor. Çocuklara ve gençlere yönelik üretilen politikalar Türkiye’de yetişkinlerin çocuklar üzerinde kurduğu paternalist tahaküm zemiminde oluşturuldu hep. Kendi başlarına yetersiz, bilişsel değerlendirmeleri olgunlaşmamış, her an risk durumuna düşebilecek ve kendi özgür seçimlerini yapamayacak düzeyde olduğu kurgulunan çocukluk ve gençliğin dolayısıyla, bu niteliklere haiz olan yetişkinler tarafından korunması gerektiği anlayışı bu ülkenin hem kamu hem de sivil alandaki temel zihniyetini oluşturuyor. Oysaki çocukların ve gençlerin yetkin olduğu, temel bilgileri edindiği koşullarda kendi özgür seçimlerini gerçekleştirebilecek olgunlukta olduğu, kendi sorumluluklarını alabilecekleri yaklaşımı çerçevesinde çocuklara ve gençlere yaklaşmak gerekiyor.

Çocukluk ve gençlik tümden özgürleştirildiğinde, her birey kendi özgür seçimiyle kendisi için yararlı ve zararlı şeylere karar verebilecek ve kendi hayatını istediği yönde sürdürebilecektir. Yeşilay’ın da, devletin bu paternalist ve statükocu, korumacı politikalarının bir parçası olmaktan ileri gidemediği gibi, üstelik derneğin sahip olduğu muhfazakâr değerleri nedeniyle de; aslında bir yandan da belirli inanç sistemleri çerçevesindeki hayat tarzını empoze etmeye çalıştığını da gözden kaçırmamak gerekiyor. Özellikle alkol kullanımına karşı İslami referanslarla kampanyalar düzenleyen örgütün, örtük amaçlarından birisinin de muhafazakâr yaşam tarzının yaratılması ve dayatılması olduğu aşikâr.

Ancak Yeşilay bu sefer gökkuşağının bütün renkleri kadar canlı çocukları ve gençleri sadece yeşile hapsediyor ve Balcı konuşmasının sonunda “eşcinselliğin” de çocuklar ve gençler için zararlı bir alışkanlık olduğunu ekleyiveriyor. Muhafazakâr değerler üzerine; resmi paternalist ideolojiyle beslenen ve çocuklara ve gençlere özgürlük perspektifinden değil de “korumacı” bir perspektiften yaklaşan bir kurum dolayısıyla “merhamet” aşılamaya çalışırken nefreti körükler duruma düşüyor. Eşcinselliğin bir alışkanlık olarak değerlendirilmesi komedisi bir yana, bunun zararlı bir alışkanlık olduğunu ifade etmek homofobinin tam da yeşiline, pardon merkezine düşüyor. Üstüne üstlük Balcı ve Yeşilay, temel çalışma kitlesi olan çocuklar ve gençlere bu fikirlerle ulaştığında hem tehlikeli biçimde homofobiyi yayma riskini yaratıyor hem de homofobik olmayan ve hatta eşcinsel olan çocuk ve gençler arasında da güvenilirlik sınavından çakmış oluyor.

Yeşilay’ın neden yeşil olduğu ve hilalin uçlarının neden sağa baktığı böylelikle apaçık ortaya serilmiş oluyor. Gençleri koruma söylemi altında, aslında muhafazakâr ve baskıcı değerlerle gençleri kendi idealleri çerçevesinde biçimlendirme derdindeki dernek, böylelikle tüzüğünde yer almamasına ve dernek misyonu çerçevesinde olmamasına rağmen “gençler için zararlı alışkanlıklar” tanımını genişleterek homofobiye de bulaşabiliyor.

Gerekli demokratik ve özgür öğrenme ortamları kendileriyle birlikte yaratıldığında; çocuklar ve gençleri yetişkinlerin korumalarına gerek kalmayacak ve çocuklar ve gençler özgür yaşamlarını kendileri kuracaklardır. Bu özgürlük; gökkuşağının bütün renklerini kucaklayacak kadar geniştir ve çocukları ve gençleri Yeşilay’ın muhafazakâr, baskıcı ve homofobik yeşiline mahkûm etmekten de kurtaracak güçtedir.
 
Sedat Yağcıoğlu, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmet Bölümü,
Araştırma Görevlisi


Etiketler: insan hakları, sağlık
İstihdam