22/07/2013 | Yazar: Remzi Altunpolat

Sinemanın edebiyatla olan ilişkisi aslında sinemanın doğuş yıllarına kadar gidiyor. Türk sinemasının gelişim seyri de bundan farklı olmayacaktır.

Sinemanın edebiyatla olan ilişkisi aslında sinemanın doğuş yıllarına kadar gidiyor. Bu anlamda edebiyat, sinema için mümbit bir kaynak. İlk edebiyat uyarlaması George Meliés’in Jule Verne’in aynı adlı romanından uyarladığı, ilk öykülü film-aynı zamanda ilk bilimkurgu filmi- sayılan Aya Yolculuk (1902).
Türk sinemasının gelişim seyri de bundan farklı olmayacaktır. Türk sinemasına uyarlanan ilk edebiyat eseri; 1916’da Sigmund Weinberg’in çekimlerine başladığı ama Fuat Uzkınay’ın tamamladığı Moliére’in Zor Nikâhı adlı oyunundan adapte edilen Himmet Ağanın İzdivacı. İlk Türk filminin 1914’de çekilen Ayastefanos’daki Rus Abidesi’nin Yıkılışı olduğu düşünüldüğünde edebiyattan sinemaya uyarlanan eserlerin tarihinin handiyse Türk sinemasının tarihiyle yaşıt olduğu söylenebilir. Türk edebiyatından uyarlanan ilk eser, orta öğretim edebiyat ders kitaplarında ilk psikolojik romanımız Eylûl’ün yazarı diye belletilen Mehmet Rauf’un Pençe adlı oyunu. Bu oyun 1917’de, sonraların ünlü gazetecisi ve Hürriyet gazetesinin kurucusu Sedat Simavi tarafından beyaz perdeye aktarılıyor. İlk roman uyarlaması ise, 1919’da dönemin ünlü tiyatro oyuncusu Ahmet Fehim’in aynı adla çektiği Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın Mürebbiye romanıdır.
 
Türk tiyatrosunun önde gelen isimlerinden, daha önce Almanya’da bulunduğu esnada kimi filmler çekmiş Muhsin Ertuğrul 1922’den itibaren Türkiye’de sinema yönetmenliğine ve uzun yıllar bu alandaki tek isim olacaktır. 1939’a kadar süren bu dönem, “Muhsin Ertuğrul ve Tiyatrocular Dönemi” olarak anılacaktır. Dönemin başlarında Muhsin Ertuğrul, Yakup Kadri’nin Nur Baba romanından uyarlama Boğaziçi Esrarı (1922)’nı çekecek; akabinde Halide Edip Adıvar’ın Ateşten Gömlek (1923) ve Peyami Safa’nın Sözde Kızlar (1924) romanlarını sinemaya uyarlayacaktır. Sözde Kızlar, birkaç kez uyarlanan romanlardan biri olacak, 1967’de Nejat Saydam, 1990’da Orhan Elmas tarafından tekrar filme alınacaktır.
 
Tiyatrocular dönemini kapatan ve Sinemacılar dönemine geçişin ilk adımlarının atıldığı “Geçiş Çağı”nı başlatan Faruk Kenç’in Taş Parçası (1939) adlı filmi yine bir edebiyat uyarlamasıdır. Film, Reşat Nuri Güntekin’in aynı adlı iki perdelik oyununa dayanmaktadır. Reşat Nuri, Türk sinemasının en çok başvurduğu yazarlardan biri olacaktır. Dudaktan Kalbe, 1951 ve 1965’de iki kez sinema filmi, 2004’de TV filmi, 1988 ve 2007’da TV dizisi olmak üzere 5 kez uyarlanacak; Yaprak Dökümü, 1958 ve 1967’de sinema filmi, 1987 ve 2006’da TV dizisi olarak 4 kez uyarlanacak, her defasında büyük ilgi görecektir. Yine sinema ve TV’ye uyarlandığında hayli ilgi görecek bir başka eseri ise, Çalıkuşu olacaktır. Osman F. Seden, Çalıkuşu’nu1966’da filme alacak, 1986’da ise TV dizisi olarak yeniden çekecektir. İlkinde Feride’yi Türkan Şoray canlandıracak, ikincisinde ise Aydan Şener bu rolle yıldız olacaktır.
Geçiş dönemi içerisinde romandan sinemaya uyarlanan eserler bakımdan 1946-1947 yılları yeni bir evreye işaret etmektedir. Kerime Nadir’in Seven Ne Yapmaz romanı Şadan Kamil tarafından ilk kez beyaz perdeye aktarılacak, böylelikle popüler aşk romanlarının sinemaya uyarlanması furyasını başlatacaktır. Kerime Nadir, 1950’lerden itibaren Muazzez Tahsin Berkand ve Esat Mahmut Karakurt ile birlikte Yeşilçam’ın gözde yazarlarından biri olacaktır. Kerime Nadir’in 20, Berkand ve Karakurt’un 17 romanı sinemaya uyarlanacaktır. Bu yazarların bazı eserleri iki veya daha çok kez film ya da TV dizisi olarak karşımıza çıkacaktır: Kerime Nadir’in Hıçkırık, Samanyolu… Esat Mahmut Karakurt’un Ömrümün Tek Gecesi…  Muazzez Tahsin Berkand’ın aynı adlı romanlarından birer film serisine dönüşecek Belgin Doruk’lu Küçük Hanımefendi ve Hülya Koçyiğit’li Kezban… Söz konusu romanların bunca sık Yeşilçamca filme alınmasının nedeni beğenilen ve halk tarafından kabul görmüş eserlerin gişe başarısını garantileyeceği düşüncesidir.
 
1946 yılında Ferdi Tayfur’un İhsan Koza’dan - sonradan Dışişleri Bakanı olacak İsmail Cem’in babası- uyarladığı, başrollerinde Türk sinema ve tiyatrosunun ikon kadını Cahide Sonku ve Suavi Tedü’nün oynadığı Senede Bir Gün deyim yerindeyse gişe rekorları kıracaktır. Senede Bir Gün Ertem Eğilmez tarafından 1965 ve 1971’de iki kez çekilecek, ilkinde Nazlı rolünü Selda Alkor, ikincisinde ise Hülya Koçyiğit oynayacak, Kartal Tibet her ikisinde de Emin’i canlandıracaktır. Filmin il çevriminin senaristi olarak İhsan Koza’nın adı görünüyorsa da senaryoyu yazan aslında Nâzım Hikmet’tir. Nâzım Hikmet o sırada hapiste ve yasaklı olduğu için senaryoda ismi geçmemektedir. Nâzım Hikmet sinema ile çok yakından ilgilenmiş, Mümtaz Osman adıyla Muhsin Ertuğrul’un birçok filminin senaryosunu kaleme almış, 1930’larda 3 kısa film, biri Muhsin Ertuğrul ile birlikte 2 uzun film olmak üzere 5 film çekmiştir. Bir halk efsanesinden yola çıkarak yazdığı Kızılırmak-Karakoyun adlı eseri 1947’de Muhsin Ertuğrul tarafından, 1967’de Ö. Lütfü Akad tarafından – başrolde Yılmaz Güney-, 1993’de Şahin Gök tarafından filme alınacaktır.  
 
1948’de düzenlenen Türk sinemasının ilk yarışmasında Şükûfe Nihal Başar’ın Domaniç Dağlarının Yolcusu romanından Şakir Sırmalı’nın uyarladığı Domaniç Yolcusu/Unutulan Sır  en iyi film ödülünü kazanacaktır.
Türk Sinemasını tiyatrocuların etkisinden kurtararak yeni bir sinema dili yaratma arayışlarının güçlendiği 1949 yılında Ö. Lütfü Akad Halide Edip uyarlaması Vurun Kahpeye ile yönetmenliğe başlayacak, sinemacılar döneminin kapısını aralayacaktır. Filmde Aliye karakterini canlandıran Sezer Sezin bir anda starlığa yükselecektir. Vurun Kahpeye 1964’de Orhan Aksoy, 1973’de Halit Refiğ tarafından yeniden çekilecek. Aliye karakterine ilkinde Hülya Koçyiğit, ikincisinde Hale Soygazi hayat verecektir.
 
1950’lere kadar Türk romanlarından sinemaya uyarlanan eser sayısı 12 iken, 1950’lerden başlayarak bu sayı hızla artacaktır. Nadir, Berkand ve Karakurt dışında Aka Gündüz, Güzide Sabri, Peride Celal, Ethem İzzet Benice, Refik Halit Karay, Oğuz Özdeş’in aşk romanlarından uyarlanan melodramlar piyasayı kaplayacaktır. Tarihi serüven romanlarından uyarlanan isimler arasında Abdullah Ziya Kozanoğlu ve Murat Sertoğlu’nun isimleri öne çıkacaktır. Suat Yalaz’ın tarihi çizgi romanı Karaoğlan 1965’ten itibaren defalarca sinemaya uyarlanacak, ilk Karaoğlan rolünü Kartal Tibet oynayacaktır.
Orhan Kemal, Kemal Tahir, Yaşar Kemal, Attila İlhan gibi modern Türk edebiyatının kilometre taşları olan edebiyatçıların romanları sinemaya uyarlandığı gibi bu yazarlar sinemaya duydukları büyük bir ilgiyle birçok senaryo kaleme almışlardır. Orhan Kemal, Ö. Lütfü Akad’ın Altı Ölü Var/İpsala Cinayeti filminin senaryosunun bir bölümünü yazarak Yeşilçam’a adım atmış, Türk sinemasının kült filmlerinden Üç Arkadaş’ın (1958, Memduh Ün) senaryo ekibinde yer almıştır. Sinemaya uyarlanan ilk romanı ise Atıf Yılmaz’ın çektiği Suçlu’dur.
 
1955-1959 arasında 5 öyküsü filme alınan Yaşar Kemal’in sinemaya uyarlanan ilk romanı Ağrı Dağı Efsanesi (Memduh Ün, 1975) olacak, Yılanı Öldürseler (Türkan Şoray, 1981) romanından uyarlanan filmin senaryosunun yazımına kendisi de katılacaktır. Başyapıtı sayılan İnce Memed ise 1984’de Peter Ustinov tarafından filme alınacaktır. Aslında Yılmaz Duru’nun yönettiği, başrolünü Yılmaz güney’in oynadığı 1967 yapımı İnce Cumali de bu romanla uzaktan akraba sayılabilir.
Kemal Tahir, teorik öncülüğünü kendisinin yaptığı “Ulusal Sinema” akımı içerisinde yer alan Haremde Dört Kadın’ın (Halit Refiğ, 1965) senaryosunu yazacaktır. Yine Yorgun Savaşçı romanından 1979’da Halit Refiğ tarafından uyarlanan TV dizisi sansürün hışmına uğrayarak gösterilme imkânı bulamayacak, aradan 14 yıl geçtikten sonra ikinci kez çekimi gündeme geldiğinde yakıldığı söylenen film ortaya çıkacaktır.
 
Attila İlhan, Ö. Lütfü Akad’ın Yalnızlar Rıhtımı (1959)’nun senaryosunda Ali Kaptanoğlu ismiyle görünecek, bu isimle senaryolar yazmaya devam edecektir. 1980’lerde Kartallar Yüksek Uçar gibi çok izlenen TV dizilerinin senaryosunu yazacak olan İlhan’ın Sokaktaki Adam romanı 1995’te Biket İlhan tarafından filme alınacaktır. Bu filmin senaryosu da İlhan’ın kendisine aittir.
 
Romanları sinemaya uyarlanan isimler arasında bir diğer önemli isim Türk edebiyatının hemen her dalında eser veren velût yazar Necati Cumalı’dır. Başrolünü Yılmaz Güney’in – o zaman Pütün- oynadığı Tütün Zamanı (Orhan Murat Arıburnu, 1959) yazarın Zeliş adlı romanından uyarlamadır. Susuz Yaz (1963)adlı uzun öyküsünden aynı adla Metin Erksan’ın uyarladığı film Berlin Film Festivali’nde Altın Ayı Ödülü’nü kazanarak Türk sinemasına ilk uluslar arası ödülü getirecektir.
Fakir Baykurt’un en ünlü romanı Yılanların Öcü 1962’de Metin Erksan 1985’de Şerif Gören tarafından filme alınacak, iki filmde Türk sinemasının başyapıtları arasında yerini alacaktır. İlk filmde Aliye Rona’nın, ikinci filmde Fatma Girik’in can verdiği Irazca karakteri hafızalara kazınacaktır.
 
Türk romanının babası sayılan Halit Ziya’nın Kırık Hayatlar adlı romanı 1965’de Halit Refiğ tarafından sinemaya uyarlanacaktır. Refiğ, 1975’de bu kez Halit Ziya’nın baş eseri Aşk-ı Memnu’yu TV dizisi olarak çekecek; Müjde Ar’ın yıldızı bu dizi ile parlayacaktır. Hem iki roman da daha sonra yeniden diziye çekilecek, Aşk-ı Memnu’nun ikinci versiyonu bir TV fenomeni haline gelecektir.
 
Romandan sinemaya uyarlanan güldürü filmleri arasında ise; Aziz Nesin ve Rıfat Ilgaz’ın özel bir yeri vardır. Aziz Nesin’in Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz, Zübük, Gol Kralı Sait Hopsait filme çekilecek Tatlı Betüş TV dizisi haline getirilecektir. Zübük’ün ve Gol Kralı’nın yönetmenliğini Kartal Tibet yapacak, başrolünü Kemal Sunal oynayacaktır. Ertem Eğilmez 1975’de Rıfat Ilgaz’ın Hababam Sınıfı adlı mizahî romanını sinemaya uyarlayacak ve Kemal Sunal, Halit Akçatepe, Adile Naşit, Münir Özkul, Tarık Akan, Ayşe Guruda’lı serinin arkası gelecek, defalarca televizyonlarda gösterilerek yeni kuşaklar tarafından da sevilecektir.
Kemalettin Tuğcu’nun çoculara yönelik yazdığı çok tutulan gözyaşı romanları da sinemacıların ilgisini çekmiştir. Zeynep Değirmencioğlu’nu küçük yıldız yapacak ve bu adla anılmasına neden olacak Ayşecik’in 1960’ta Memduh Ün tarafından filme çekilmesinden sonra 1990’larda Mercan Kolye, Küçük Besleme Üvey Baba gibi romanları TV dizisi olarak izleyiciyle buluşacaktır.
 
İslami romanlar bir başka deyişle hidayet romanları da 1970’lerin başından itibaren beyaz perdeye aktarılmaya başlanacak ve yeni bir akımın doğmasına vesile olacaktır: “Milli Sinema”. Bu çerçevede Şule Yüksel Şenler’in Huzur Sokağı adlı romanı Yücel Çakmalı tarafından Birleşen Yollar (1970)adıyla filme çekilecektir. Huzur Sokağı,  Muhafazakâr AKP iktidarında TV’lerde muhafazakâr yapımlar gösterme kaygısıyla olsa gerek 2012’de TV dizisi olarak karşımıza çıkacaktır. Yücel Çakmaklı çizgisini 12 Eylül’ün Türk-İslam Sentezi ideolojisini topluma zerk etmeye çalıştığı 1980’lerde, Tarık Buğra’nın Küçük Ağa ve Osmancık romanlarından TV için yaptığı uyarlamalarla sürdürecektir. İslami romanlarından yapılan uyarlamalar 1990’larda her ikisinin yönetmenliğini Yücel Çakmaklı’nın yaptığı Minyeli Abdullah ve Minyeli Abdullah 2 ile yeniden gündeme gelecektir.
Son olarak Türk edebiyatı dışındaki eserlerden yapılan uyarlamalardan ya da esinlenmelerden bahsedilebilir. Alexandre Dumas Fils’in aynı adlı romanından uyarlanan Kamelyalı Kadın (Şakir Sırmalı, 1957), Emily Bronte’nin Uğultulu Tepeler romanından uyarlanan, Türk sinemasının en grotesk filmlerinden biri olan Ölmeyen Aşk (Metin Erksan, 1966), bir tür Cyrano de Bergerac uyarlaması olan Sevdiğim Adam (Mehmet Dinler, 1969), Xavier de Montépin’den iki kez uyarlanan Ekmekçi Kadın ( 1965, 1972), Nazi subayı rolleriyle efsaneleşmiş oyuncu ve yönetmen Erich von Stroheim’in Paprika adlı romanından uyarlanan Ateşli Çingene (Metin Erksan, 1969), Çingene Aşkı Paprika ( Mehmet Dinler 1969) ve Paprika Gaddarın Aşkı (Ülkü Erakalın, 1972) …

Kuşkusuz gerek Türk romanlarından gerek yabancı yazarların kaleme aldığı romanlardan yapılan uyarlamalar bunlarla sınırlı değil. Ömer Kavur’un Yusuf Atılgan’dan uyarladığı Anayurt Oteli (1986), Zeki Demirkubuz’un Camus’ün Yabancısı’ndan uyarladağı Yazgı (2001) sinemamızın mukalled eserleri arasında. Füruzan’ın, Pınar Kür’ün, Duygu Asena’nın romanlarına yaslanan kadın filmleri ise başlı başına bir yazı konusunu teşkil ediyor. 


Etiketler: kültür sanat
2024