24/12/2012 | Yazar: Kaos GL

Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nda yer alan BDP Eşbaşkan Yardımcısı Meral Danış Beştaş, yeni anayasa yazım sürecine dair konuştu

Dört Parti Anayasa İçin Nasıl Uzlaşacak? Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı
“BDP sadece Kürtlerin değil, eşcinsellerin, kadınların, çocukların, engellilerin, yaşlıların, yoksulların da, hepsinin haklarının orada temsilcisiyiz. Biz orada hak savunuculuğunu yapıyoruz.”
 
Yeni anayasa yazımına başlamadan önce yol temizliği ve güven arttırıcı adımlar gibi gerekli koşulların yerine getirilmediğini ifade eden BDP Eşbaşkan Yardımcısı ve Anayasa Uzlaşma Komisyonu üyesi Meral Danış Beştaş, buna rağmen Türkiye’nin yeni bir anayasa dışında başka bir seçeneğinin olmadığını düşündüğünü söyledi. Beştaş “Bu anayasanın çözmesi gereken birinci derecedeki problem Kürt problemidir. Bunu çözemezse bu yeni bir anayasa olamaz, demokratik olamaz” dedi. 

Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nda yer alan BDP Eşbaşkan Yardımcısı Meral Danış Beştaş, yeni anayasa yazım sürecine dair konuştu
Beştaş, yazıma geçilmeden önce gerekli yol temizliği yapılmamasına rağmen, anayasadan vazgeçmeyeceklerini ve yapımı için mücadelelerini sürdüreceklerini vurguladı. Masadan kalkmayacaklarını ama dayatılan tekçi anlayışı da kabul etmeyeceklerini vurgulayan Beştaş, “Bunu dayatanlar masadan kalkacaklar” dedi. 

Yeni anayasa tartışmaları ve yazım süreci ne durumda?

Türkiye’nin yeni anayasa ihtiyacı bu kısa sürede ortaya çıkmış bir durum değil. Uzun yıllardır, özellikle 1980 darbesinden sonra, darbe koşullarında yapılan anayasa ve bunun üzerinde yürütülen tartışmalar, nerdeyse bu anayasanın yürürlüğe girdiği tarihten bu yana devam ediyor. Bundan öncesi de var. Yani 1921 Anayasası’ndan sonra 1924 süreci, işte 1961, o aradaki kesintiler, darbeler… 

Türkiye bugüne kadar da hak ettiği, olması gereken, demokratik standartlarda, etnik, dini, kültürel ve bütün inançları kapsayan bir anayasaya maalesef kavuşamadı. Ve şu anda tekçi zihniyeti en net biçimde barındıran 82 Anayasa’sı ile yürümeye devam ediyor. 

Bu tartışmaların yoğunluğu, yaygınlığı, büyüklüğü anlamında gerçekten ciddi bir aşama kaydedildi. Yani Türkiye demokratik kamuoyu, halkları, farklı inanç grupları, anayasada ne istediğini aslında çok net ifade eden açıklamalarda bulundular, toplantılar yaptılar. 

Şu anda Meclis’te dört partinin (AKP, CHP, MHP, BDP) de içinde olduğu, üçer kişiyle temsil edildiği bir anayasa uzlaşma komisyonu devam ediyor. Mayıs ayında yazım süreci başladı. Ondan önceki beş altı-aylık süreçte de anayasal istemlere dair, toplumun farklı kesimlerine ilişkin, yazılı verme olanakları, sözlü gelip dinleme olanakları sunuldu, farklı illerde toplantılar yapıldı. Şu anda anayasa yazım süreci devam ediyor.

Anayasa yazımına geçmeden önce yeterli bir tartışma süreci yaşandığını düşünüyor musunuz?

Aslına diğer dünya ülkelerinde de bildiğimiz çok kesin bir olgu var. Anayasa yapım süreci, ayrı bir süreçtir. Anayasal ortam gerektirir. Bir tartışma ortamı gerektirir. Düşüncelerin özgürce ifade edildiği, herkesin ne istediğini, ne talep ettiğini söyleyebileceği bütün kanalların açık olduğu bir demokratik ortama ihtiyaç var. Bir güven ortamına ihtiyaç var. Türkiye’de bunun olmadığını söylemek için çok şey bilmeye gerek yok. Türkiye’de şu anda gerçekten düşünce ve ifade özgürlüğünün olduğunu söylemek olanaklı değil. Binlerce insan sadece düşüncelerini ifade ettikleri için cezaevlerinde yargılanıyorlar. KCK adı altında yapılan operasyonlarla demokratik siyaset kanalları kapatılmaya çalışılıyor. Siyasetçilerin, tıp öğrencilerinin, sendikacıların, gazetecilerin, avukatların, bir bütün olarak toplumun her kesimini hedefleyen operasyonlar dizisi halen devam ettiriliyor. Bilinçli ve siyasi iradenin kararı ile devam ettiriliyor. Bu ortamda anayasa da yazılıyor. Biz Barış ve Demokrasi Partisi olarak Anayasa tartışmalarının yapıldığı her dönemde, bundan üç yıl önce de, yazım başlamadan önce de, Anayasa yapmadan önce bir yol temizliğinin yapılması gerektiğini söyledik. Güven arttırıcı önlemlerin alınması gerektiğini, birçok platformda ve görüşmelerimizde, hükümetle yaptığımız görüşmelerde de bunu ifade ettik. Bunun çok önemli, olmazsa-olmaz kararlardan biri olması gerektiğini ifade ettik. 

Anayasa doğası gereği özgür tartışmayı gerektiriyor: yeni bir şey yapılacak, eskiyi bırakan, demokratik bir adım atılacak. Bu kabul edilmedi. Şu anda bir yandan bu antidemokratik ortam, düşüncelerin budandığı, tutuklamaların devam ettiği bir süreç var, diğer yandan da yazım süreci var. 

Yazım öncesi gerekli koşullar konusunda talepleriniz kabul edilmemesine rağmen neden halen bu süreçte yer alıyorsunuz?

Bu soru bize çok soruluyor. Doğru, bizim Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nda kalmamamız için sayısız sebep var. Bu bir realite. Ancak diğer yandan da bizim Kürt sorununun demokratik siyaset kanalları ile, diyalog ve müzakere ile çözümü için ve gerçekten Türkiye’de bu eşit yurttaşlık ikliminin, yani hak ve özgürlüklerin oluştuğu bir ortamın çıkış yolu da Anayasa. Anayasa’nın değişmesi gerekiyor. 

Biz bütün taleplerimizi ifade eden bir yerde duruyoruz. Bu sorunların çözümünde anayasal değişikliklerin, düşünce ve ifade özgürlüğünden, demokratik özerkliğe, demokratik özerklikten eşit vatandaşlığa, kadın haklarından çocuk haklarına ve anadil eğitime, bütün talepleri o masada savunan, talep eden ve bunun yazımında rol alan bir konumda olmak amacıyla orada devam ediyoruz. Çünkü bu Anayasa yapılabilse de yapılamasa da, bu tarihsel bir süreçtir. Biz şu anda o sürecinin içinde olmayı istiyoruz. İçindeyiz çünkü o masadan biz kalkmayacağız. Biz Türkiye’nin Anayasa ihtiyacını her fırsatta söylüyoruz. Bunun köklü olarak çözülmesi gerekiyor. Bu konudaki anti-demokratik yaklaşımları, düşünce ve ifade özgürlüğünün olmadığını zaten her gün söylemekteyiz. Komisyonun özgünlüğü ve kabul ettiği kurallar gereğince tutanaklar şu anda kamuoyuna açıklanmıyor. Ama BDP o masada olmazsa, zaten o masa Anayasa yapabilecek bir masa olamaz. Bu diğer partiler için de geçerli. 

O masada MHP gibi ırkçı-ultra milliyetçi bir parti var. Yani Anayasa’ya ırkçı ve Türk milliyetçisi bir içerik dayatılacak. Yine iktidarda baskıcı bir zihniyet var ve bu anti-demokratik karakterini Anayasa’ya da dayatacak değil mi? Zaten uygulamaları ortada. Demokrasi ve eşit yurttaşlığa zıt uçlardaki bu yaklaşımların dayatıldığı bir ortamda nasıl demokratik bir anayasa yazılabilir, nasıl bir uzlaşma sağlanabilir?

Kimsenin kendi istemlerini koyabilecek bir sistem yok bu komisyonda. Yani MHP Türk milliyetçiliğini Anayasa’ya tek başına koyamaz. Hiçbir parti Uzlaşma Komisyonu’nda kendi önerisini yazdıramaz. Önerinin yazılabilmesi için, yani bir Anayasal ilke olması için dört partinin de onun üzerinde tartışmaları tüketip uzlaşması lazım. Zaten asıl problem de bu. Farklı noktaların, farklı ideolojik yaklaşımların olduğunu biz de biliyoruz. İçindeyiz. Şu kaygı doğru bir kaygı değil. MHP bunu yazdıracak, CHP bunu yazdıracak gibi bir kaygı doğru değil. Şu doğru tabi: Bu dört parti asgari anlamda nasıl buluşacak? Bu uzlaşı nasıl sağlanacak? Asıl tartışılması gereken bu. Bizim düşüncemiz, siyasetimiz net. Türkiye’nin gerçekten demokratikleşmesi isteniyorsa, Türkiye’nin temel hak ve özgürlükler sorunu çözülmek isteniyorsa, Kürt problemi çözülmek isteniyorsa, bu anayasada bizim taleplerimizin yazılması gerekiyor. Bu anayasanın çözmesi gereken birinci derecedeki problem Kürt problemidir. Bunu çözemezse bu yeni bir anayasa olamaz, demokratik olamaz. Bizim düşüncemiz çok net. Biz hem anadilde eğitim, hem anadilde yaşamın, mutlak surette bu anayasa olması gerektiğini söylüyoruz. Anadilde yaşam derken, hayatın her alanında, kamusal hizmet alma verme, çocukların kendi dilleriyle yaşama, bunu geliştirme, kültürlerini yayma, her alanda bir yaşamdan söz ediyorum. Anadilde eğitim de bunlardan biridir. 

Düşüncelerimizi oraya da sunuyoruz. Kamuoyuna da sık sık paylaşıyoruz. Yine yönetim açısından, mutlak surette yerinden yönetimin olduğu, demokratik-özerk bölgelerin olduğu bir sistem öneriyoruz. 

Özerk bölgelerin kapsamı nasıl olacak?

O konuda tartışmalar devam ediyor. Biz bütün Türkiye için bölgesel kamu idareleri öneriyoruz. Sadece Kürt coğrafyası, Kürt bölgesi olarak değil. Karadeniz için de, Marmara için de, Ege için de, Akdeniz için de. Bizim de yazım çalışmalarımız devam ediyor. 

Diğeri bir konu da, vatandaşlıkta Türklük vurgusu anayasada yer almamalı, hiçbir teklik vurgusunun olmaması gerekiyor. Çünkü Türkiye’de sadece Türkler yaşamıyor. Birçok farklı kimlik ve aidiyet yaşıyor. Bu anayasa hepsini kapsaması gerekiyor. Yine bu anayasa, kadın açısından toplumsal cinsiyet eşitliği açısından çok önemli ilerlemeler kat etmek zorunda. Hem temsiliyette, hem iş olanaklarında, hem siyasette, kadın erkek eşitliğini gerçekten sağlayacak bir anayasa olmalı. Ve çocuk hakları gibi birçok önerimiz var.

Kadın hakları, düşünce, ifade ve basın özgürlüğü gibi temel hak ve özgürlükleri hedef alan bir iktidardan bahsediyoruz. Uzlaşılması gereken taraflardan birisi eğer iktidardaki bu güç ise, bu temel özgürlükler nasıl anayasaya eklenerek güvence altına alınacak? 

Şu anda tam da böyle bir süreç yaşanıyor. Ama BDP olarak şunu çok iyi biliyoruz. Bizim ileri sürdüğümüz talepler, bu toplumun Türkiye’nin önünü açacak taleplerdir. Yani bu ortamı ileri aşamaya taşıyacak ve gelişmeye açık, halkların kendini özgür hissettiği, inançların kendilerini yaşadığı, bütün kimliklerin ait olduğu bir anayasa talep etiğimiz için, bu konuda haklı olduğumuzu söylüyoruz. Bütün uluslararası gelişmelerin, işte Arap ülkelerinde, Ortadoğu’da ve Suriye’de yaşanan gelişmelerin, bütün bu parametrelerin bizim taleplerimizle örtüştüğünü ve Türkiye’nin başka bir seçeneğinin olmadığını söylüyoruz. Yani bu anayasayı bugün ya da yarın mutlaka yapmak zorundayız. Gerçekten başka bir yol yok.

Karşınızda böyle bir irade var mı?

Hayır, şu anda o iradenin tam olarak vücut bulduğunu, böyle hiçbir sorun olmadığını, uzlaşmaların bütün maddelerde sağlandığını söylemem mümkün değil. Çünkü gerçek bu değil. Bir yandan tekliği sağlayan partiler, diğer yandan farklı muhafazakâr, İslami çerçevede tam bir yöntem olabilir. Biz demokratik özgürlükçü sivil bir yönetim öneriyoruz. Yani bunlar tartışmalarla şekillenmeye çalışılıyor. Şu anda zaten maddelerde, önemli oranda bir uzlaşma olduğunu da söyleyemiyorum ama bu bizim için önemli bir çalışma. Çünkü çözüme giden yolda, en önemli parametre taşı. Bu yaklaşım anayasal değişikliklerine yaklaşım, Kürt meselesine de yaklaşımdır aynı zamanda. Yani ne kadar çözüm istiyorlar, gerçekten çözüm istiyorlar mı, diğer partilerin yaklaşımı, iktidar partisinin, bunu da ortaya çıkarıyor. Bu nedenle bütün kamuoyunda BDP’nin orada, o masada bütün farklılıkların temsilcisi olduğunun bilinmesi gerekiyor. Sadece Kürtlerin değil, eşcinsellerin de, kadınların da, çocukların da, engellilerin de, yaşlıların da, farklı sınıfsal olarak yoksulların da, hepsinin haklarının orada temsilcisiyiz. Biz orada hak savunuculuğunu yapıyoruz. Süreç bize gösterecek. Bu Anayasa çıkar mı çıkmaz mı? Biz BDP olarak özgürlükçü, demokratik, Kürt sorununu çözen bir anayasa çıkması için sonuna kadar çabamızı devam ettireceğiz. Ama olmazsa tabii bizim de dayatılan tekçi anlayışı kabul etmemiz mümkün değil. Bunu dayatanlar da masadan kalkacaklar. Bunu kabul etmeyenler kalkacaklar masadan. Biz anayasadan vazgeçiyoruz demiyoruz, bu anayasanın yapımı için mücadele yürütüyoruz.(ANF)

Etiketler: insan hakları, sivil anayasa
İstihdam