13/08/2014 | Yazar: Kaos GL

Kült Neşriyat’ın elektro-politik mecmuası Null’un ikinci sayısı yayınlandı.

Elektro-politik mecmua Null vol:2 çıktı Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı
Kült Neşriyat’ın elektro-politik mecmuası Null’un ikinci sayısı yayınlandı.
 
Dijital yayınlar arşivi Kült Neşriyat’tan yepyeni bir dergi, Null’un ikinci sayısı okuyucuyla buluşuyor. Elektro-politik mecmua Null’un editörlüğünü Nazar Erişkin üstleniyor.
 
Null’un ikinci sayısına katkı sunanlar arasında Kaos GL yazarları Rahmi Öğdül’den, Levent Şentürk’e çok sayıda isim yer alıyor. Null’un ikinci sayısına şuradan ulaşılabilir.
 
İçeriden başlıklı tanıtım yazısında ise yazılardan seçilen şu ifadeler yer alıyor:
 
“İnsanın hem öznesi hem de nesnesi olduğu bir evcilleştirme alanı olarak devletler artık günümüzde eski bahçecilik anlayışından vazgeçmek zorunda kalıyor; repertuarlarını yeni bahçecilik teknikleriyle genişletiyorlar. Monokültür uzmanı bahçıvanlar işsiz kalırken, polikültürde ehil olanlar bahçenin yönetiminde söz sahibi oluyor; ve evcilleştirme süreci yeni tekniklerle yoluna devam ediyor.”
 
***
 
“Bazı tarihler tuhaftır, onlar akıp giden zaman dizgesini bozup; yeni ve tekinsiz bir dizin yaratırlar. Zamanın akış dizgesi kırıldığında gerçeklik denilen o çelik kafeste çatırdar. Toplum ve onun uygarlığının (ya da tam tersinin) rasyonalize ettiği her şey kökten sarsılır; Gerçeküstünün olanca hayaletleri gerçekliği işgal ederler. Olağanüstü zamanlarda hep alametler belirir, karanlığın ortasında bazı işaretler parıldar; havai fişekler gibi…”
 
***
 
“Beden, yalnızca tarihsel serüveni bağlamında, çizgisel bir süreklilik içinden okunacak sıradan tarih nesnelerinden biri değildir kuşkusuz. Bedeni, güncel queer kültür ve sanat etrafında, müesses nizama direnişin asli mecrası biçiminde ele alan kuramsal okumalar, yirmi birinci yüzyılın başlarında görsellik ve akademi alanında yerlerini almaya başlar. Beden, belki de tarihin hiçbir döneminde, şimdi olduğu kadar önemli olmamıştır: Ölümlü, ayrıntısız, uzak durulacak bir nitelik olmaktan çıkmış; vazgeçilmez, her şeyin kaynağında duran, bu yüzden de her zamankinden kırılgan hale gelen bedenlerin dünyasında yaşanmaktadır artık.”
 
***
 
“Gündelik mekansal deneyimlerimizde kendimize engel algıladığımız duvarlar, kot farklılıkları, eşikler, bahçe çitleri ve diğerleri aslında sadece ince ayrım çizgilerini ifade eder. Engel olarak algıladığımız engel olarak görmeye alıştığımızdır. Oysaki engel başka bir düşünüş tarzına taşıyacak biçim olarak görülmelidir, alternatifleri denemek için deneysel bir alan… ‘’Taktik’’ sırası.”
 
***
 
“Ekolojik yıkım da toplumsal yıkım gibi geri döndürülemez. Neoliberalizmin kar ve büyüme hırsı engellenemez bir ekolojik yıkıma, gelir dağılımındaki adaletsizliğin hızla artmasına, geleceğin tüketilmesine, yıkımlara ve katliamlara yol açmaktadır. 18. yüzyılda 500 milyonun altında olan dünya nüfusu 21. yüzyılda 6 milyarın üstüne, 1970’de 20 trilyon dolar olan gayri safi dünya hasılası bugün 70 trilyon doların üstüne çıkmıştır. Bunun karşılığında 1980’lerde yok olan tür sayısı 20000 civarında iken bugün 70000’in üzerine çıkmıştır. Dünya ekonomisi 2040’a kadar yüzde 3 büyümeyi sürdürdüğü taktirde, bu süre zarfında, insanın iki ayağı üzerinde durduğu ya da Adem ve Havva’nın dünyaya atıldığı andan bugüne geçen sürede tükettiğimize eşit miktarda ekonomik kaynağı tüketmiş olacağız.”
 
***
 
“Tarihin bu şimdisinde, geleceğin ne kadar ilerimizde ya da ne kadar gerimizde olduğu müphem, emin olduğumuz tek şey fütürizmin aksine hızın artık ivme kaybına uğramasıdır. Oysa enformasyonun çokluğu ve dolaşımının hızını düşündüğümüzde, fütüristlerin bir asır evvel yücelttikleri hızın şimdi kontrolden çıkmış olması gerekirdi. İşte modernizmin 21. Yüzyıl’da felç geçirdiği iddiam da buradan çıkıyor. İlk kez teleolojinin öngördüğü ilerlemecilik gerilemeyle hemhal olmuş durumda ve kadran ileri geri ya da sağa sola hareket etmiyor. Çünkü bir başka hemhallik de enformasyonun yükselişi ile hortlakların sayısının artışında kendini gösteriyor.”
 
***
 
“Kendini ”Adana Kebap’sız yaşayamayan bir Adanalı” olarak ifade eden kişi aslında bu ifadesinde “hayvan” rolünde bir nesneden bahsetmektedir. Fakat bu hayvan, kültürün Adana Kebap olarak tanımladığı hayvandır artık. Bu kişi, “vejetaryen yemekleriyle ünlü bir Akdeniz şehrinin mensubu” da olabilir. Fakat hayvana yap(a)madığı gönderme yine ancak “Sezar salata sosunun süt sağlayıcısı” olmak durumundadır. “Hayvan sömürüsünün ekonomik temellerine vakıf olma” bilinci bile burada bizi “hayvan özgürlükçüsü” yapmaya yetmeyebilir. Çünkü zevk (bahsedilen kültürün belirlenimi altındaki bilinçdışının tatmin edilmesi halinde hissedilen zevk. Çünkü canınızın “Adana Kebap” çekmesi, salt acıkmanızla ilintili olmak zorunda değildir) vermesi bakımından “kültürel ritüel”; aslında ekonomik temellerinden bağımsız halde tüketicinin bilincinde temsil ettiği anlam kategorilerinin yersiz-yurtsuzlaştırılmasından yararlanan bir düzenek olarak da işlerlik gösterir.” 

Etiketler: medya
İstihdam