07/04/2010 | Yazar: Kaos GL

“Başarı olarak tarif edilen değişiklik ise cinsel uyarılmanın top

Elektroşokla Aslında Yapılmak İstenen Ne; Olan Ne? Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı
“Başarı olarak tarif edilen değişiklik ise cinsel uyarılmanın topyekûn ortadan kaldırılması, yani kişi heteroseksüele dönüşmüyor, ama sağlıklı cinsel işlevlerin önüne geçilmiş oluyordu. Uygulanan kişilerde uzun süreli ruhsal, cinsel ve bedensel hasara neden olabiliyor.”
 
Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf’ın “eşcinsellik hastalıktır” açıklamasının tartışmaları sürerken, eşcinsellere elektroşok uygulayan Güney Afrikalı doktorun haberi kısa süre önce basına yansıdı.
 
"Eşcinsellik bir hastalıktır. Ben de bunu tedavi ederim" diyen Güney Afrika asıllı Kanadalı Psikiyatr Dr. Aubrey Levin, muayenehanesinde erkek hastalarını taciz ederken yakalanmış.

Vatan gazetesindeki habere göre Güney Afrika'da Apartheid rejimi sırasında askere alımlarda eşcinsel olduğunu söyleyen asker adaylarına uyguladığı elektro şok tedavileriyle bilinen Dr. Aubrey Levin, rejimin yıkılmasından sonra Kanada'ya kaçmış.
 
Burada da mesleğine devam eden psikiyatr, bir erkek hastasının kendisini taciz ederken kameraya çekmesiyle yakalanmış. Kanada ve Güney Afrika basını hem meslekten men edilen hem de mahkemeye çıkarılan doktorun haberine yer vermiş.
 
Elektroşokla aslında yapılmak istenen ne ve olan ne?
 
Homofobi Karşıtı Ruh Sağlığı Girişimi’nden Psikiyatr Dr. Koray Başar’a psikiyatrinin eşcinselliği bir hastalık olarak gördüğü dönemlerden günümüze elektroşokun nasıl kullanıldığını ve bundan ne zaman vazgeçildiğini sorduk.
 
Psikiyatr Dr. Koray Başar, söz konusu aracın cinsel yönelimi değiştirmek amacıyla kullanmanın “ne etik ne de bilimsel olarak” mümkün olmadığını söylüyor.
 
Dr. Koray Başar’ın kaosgl.org’a yaptığı değerlendirme şöyle:
 
Eşcinsel bireylerin cinsel yönelimlerini değiştirmek amacıyla geçen yüzyılda çok çeşitli yöntemler kullanılmış, bunlar genel olarak dönemin psikiyatri uygulamalarında hâkim olan uygulamalarla uyumlu şekilde değişmiştir.
 
Eşcinselliğin hormonlarla ilişkili olduğu düşünüldüğü için hormon tedavileri uygulandığı dönemde, biyolojik kökenleri olması ve beyin işlevleriyle ilişkili olabileceği kabul edildiği için elektrokonvulsif tedavi de uygulanmıştır. Bu tedavi diğer ruhsal bozuklukların tedavisinde önemli başarılar sergilediği dönemde yaygın olarak kullanılmış, bu uygulama 1960’lara kadar devam etmiştir. Benzer şekilde beyin yapısı ve işleyişi ile ilgili bozukluk olduğu kabul edilerek, psikocerrahinin revaçta olduğu dönemde, beyinin bazı kısımlarına cerrahi müdahalelerde bulunulmuştur (lobotomi gibi).
 
Tüm bu uygulamalarla ilgili bilimsel kayıt bulmak güç, ancak maruz kalanlar ve yakınlarının anlatımlarından olumsuz sonuçları öğrenmek mümkün. Hem etkisizliğinin görülmesi, hem de ruhsal ve bedensel hasara neden olabilmeleri nedeniyle bu tedavi yöntemleri terk edilmiştir. Sıra, o dönemde yaygın kabul gören psikanalitik terapilerle eşcinsellerin dönüştürülmesi girişimlerindedir.
 
Elektriğin yeniden eşcinsellere uygulanması, bilişsel ve davranışçı terapilerin yaygın kabul ve kullanımıyla birlikte olmuştur. Elektrokonvulsif tedavi gibi beyini doğrudan etkilemek yerine, genel olarak tiksindirme tedavileri adı verilen bu uygulamalarda, eşcinsellikle ilgili uyaranların haz verici niteliğinin ortadan kaldırılmasının cinsel yönelimi değiştirebileceği iddia ediliyordu. Bu amaçla, kendi cinsine ait cinsel olarak uyarıcı resimler gösterilen eşcinsellere bağlanan elektrodlarla (genellikle el veya ayak bileklerine) elektrik verilmekte, karşı cinse ait resimlere geçildiğinde şok sona erdirilmekteydi. Bu uygulama sadece yöntem olarak işkenceyi çağrıştırmıyor, uygulayıcıların kendilerinin (hastaların değil) tahammül edebilecekleri en yüksek düzeyde akım vermeleri önerenler var.
 
Bu uygulama ile cinsel yönelimi değiştirilebildiğini bildiren yayınlar varsa da, sonuçlarının bilimsel olarak kabul edilemeyeceği, iddia ettikleri etkilerinin uzun süreli olmadığı nedeniyle eleştirildiler. Başarı olarak tarif edilen değişiklik ise cinsel uyarılmanın topyekûn ortadan kaldırılması, yani kişi heteroseksüele dönüşmüyor, ama sağlıklı cinsel işlevlerin önüne geçilmiş oluyordu. Yıllar sonra gözden geçirildiğinde uygulanan kişilerde uzun süreli ruhsal, cinsel ve bedensel hasara neden olabildikleri gösterildi. Bu uygulamalar Kuzey Amerika ve Avrupa’da 1980’lere kadar azalmakla birlikte devam etmiştir. Ancak uzun zamandır ne etik ne de bilimsel olarak uygulanması mümkün değildir.
 
 


Etiketler: insan hakları, sağlık
İstihdam