23/09/2021 | Yazar: Özde Çakmak

Dini örgütler, politikacılar ve basın; sıradan Ganalılara bağnazlık dayatmak için el ele verdi.

Gana’daki LGBTQI karşıtı yasa teklifi kurumsallaşmış homofobinin sonucu Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Özde Çakmak, Wunpini Fatimata Mohammed’in 8 Eylül 2021’de Washington Post’ta yayınlanan yazısını KaosGL.org için Türkçeleştirdi.

24 Şubat’ta, Gana’daki LGBTQI’lere yönelik bir kaynak merkezi ve güvenli bir alan devlet tarafından kapatıldı. O günden beri Gana’daki kuirleri ve transları insandışılaştırmak ve zarar vermek için ortak bir çaba var. Mayıs ayında, polis 21 LGBTQI aktivisti tutukladı ve yalnızca atölye düzenledikleri için iki hafta boyunca Volta bölgesindeki Ho kentinde gözaltında tuttu.

Bu olaylar bir anda gelişmedi. Bunlar gey, lezbiyen, biseksüel, trans, kuir ve interseks Ganalıları haysiyetten ve haklarından mahrum bırakmak için yapılmış kasıtlı bir planın sonucu. Gana’da daima kurumsallaşmış homofobi olsa da, bu yıl devlet ve ruhban sınıfı ilk kez LGBTQI’lerin varlığını kriminalize eden bir yasa tasarısını desteklemek için biraraya geldi. Kanun taslağı LGBTQI olmak, gey haklarını savunmak ve LGBTQI’lere sağlık hizmeti ve destek sağlamak gerekçesiyle hapis cezaları verecek.

2000’li yılların başından bu yana, Afrika’da özgürlük ve demokrasinin beşiği olarak göklere çıkarılan Gana sağlıklı bir kamusal alana ve nispeten özgür bir basın sistemine sahip olmakla övünüyordu. Fakat son zamanlarda ülkede özgürlüklerin geniş çapta aşınması LGBTQI Ganalıları orantısız biçimde etkiledi. Bu tür kurumsallaşmış homofobinin yayılmasında basın önemli rol oynadı.

Gana 1957 yılında İngiliz yönetiminden çıkarak bağımsız oldu. Yeni devlet gey karşıtı kanunların da dahil olduğu yasalarında İngiliz kolonizasyonunun unsurlarını muhafaza etti. “Doğaya aykırı cinsel münasebet”i cezalandıran bir yasa bazı kişiler tarafından eşcinsel arzunun ve gender-nonconforming kişilerin kriminalizasyonu şeklinde yorumlanıyor. Bu yasa kitaplarda kalmaya devam etse de nadiren uygulandı.

Bir toplum ya da ulus normları ve kabul edilebilir davranışları yalnızca yasalar yoluyla dayatmaz. Ganalı kurumların çoğu heteroseksüel ve cisgender normları – okullardaki politikalardan basına, dine ve siyasete – savunuyor.

Fakat homofobiyi Gana’nın eğitim, din, sağlık ve politik kurumlarına yerleştirme çabaları son yıllarda arttı. LGBTQI karşıtı bu tutumlar ve söylemlerdeki artış politikayı şekillendirecek kurumsal güç kazanan ve muazzam nüfuz elde eden evanjelik dini grupların büyümesiyle yakın ilişkilidir.

Dini kurumlar kamusal alanda homofobik söylemin en büyük kanaat önderleri ve destekçileri oldular. Son on yılda, Gana Hristiyan Konseyi Gana’daki cinsellikler hakkında gündem belirlemek için kampanyalara öncülük etti. Gana Hrıstiyan Konseyi ve Ulusal Baş İmamlık Ofisi LGBTQI’lerin kriminalizasyonuna defalarca açık destek verdi. Dünya Aileler Kongresi (World Congress of Families) gibi beyaz üstünlükçü ve Amerikalı Hrıstiyan-sağ gruplar tarafından desteklenen National Coalition for Proper Human Sexual Rights and Family Values gibi gruplar gey karşıtı retoriği teşvik etmek için mevcut patriyarkal değerlerin sırtından geçiniyorlar. Bu yüzden bugünkü LGBTQI yasa tasarısının adını bu gruptan alması şaşırtıcı değil.

Dinin Gana’nın günlük yaşamında ayrılmaz bir yerinin olması dini kurumların bu açıklamalarını korkutucu hale getiriyor ve homofobikleri LGBTQI’lere saldırmaya teşvik ediyor.

Politikacılar LGBTQI karşıtı mesajların popüler eğilimlerden faydalanabildiğini keşfettiler. 2012’de, Gana’nın o dönem başkanı olan Hohn Atta Mills mevkisini yalnızca homofobiyi teşvik etmek için kullanmakla kalmadı, LGBTQI Ganalıları insandışılaştırmaya çalışan dini kurumları ve örgütleri de açıkça destekledi. Addis Ababa, dönemin BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon’un birçok Afrika ülkesindeki gey, biseksüel ve translara yönelik geniş kapsamlı ayrımcılığı kınadığı Etiyopya’da düzenlenen Afrika Birliği Devlet ve Hükümet Başkanları Meclisi toplantısından döndükten sonra bu tutumu sergiledi.

Liderlerin homofobiyi kucakladığını görmek ülkeyi cesaretlendirdi. 2015 yılında, ülkenin önde gelen ünviersitelerinden birinin rektör yardımcısı olan William Otto Ellis kamusal söylemlerinde LGBTQI’leri silme çağrısı yaparak Ganalıları eşcinsel evlilik ve ilgili konularda konuşmaktan kaçınmaya zorladı. 2015’de Ghana Education Service de LGBTQI kimliklerin zihinsel hastalık olduğunu ifade etti. Daha yakın bir zamada, 2019’da ise Education Service’in ilkokul müfredatına kapsamlı bir cinsellik eğitimi politikası dahil etme çabaları National Coalition for Proper Human Sexual Rights and Family Values’un öncülüğündeki çeşitli dini gruplar tarafından engellendi.

2018 yılında, dönemin Parlamento Başkanı Mike Ocquaye Gana’daki homofobiyi açıkça doğruladı ve LGBTQI haklarını tanıması gereken bir insan hakları gündemi fikrini reddetti.

2014 yılından 2016 yılına dek yapılan radyo haber bültenleri bütün bu kurumların homofobiyi yerleştirmek için birarada çalışmakla kalmadığını, basının toplumsal cinsiyet ve cinsiyet ifadelerini genişletmekle ilgili zararlı anlatıların yayılmasında suça ortak olduğunu ortaya koydu. Basın LGBTQI’lerin insanlığını kamuoyunun tartışması gereken bir konu şeklinde resmederek tartışma gündeminin belirlenmesini sağladı.

Şubat ayında LGBTQI kaynak merkezinin kapatılmasının ardından kendilerine Journalists Against LGBTQ Plus (LGBTQ Artı Karşıtı Gazeteciler) adını veren bir grup kuirler ve translar hakkında basında devam eden kutuplaştırıcı tartışmaya kendi görüşleriyle dahil oldu. Bu hareket gazetecilerin toplumsal cinsiyet ve cinsel yönelime dayalı nefreti körükleyebilecek materyal üretmemelerini şart koşan Gana Gazeteciler Derneği Meslek Etik Kuralları’nın doğrudan ihlal edilmesidir. Fakat GJA ve düzenleyici kurum olan National Media Commission (Ulusal Basın Komisyonu) bu ihlaller konusunda suskunluğunu bozmadı.

Homofobinin Gana’daki tüm kurumlarda toplanmasına izin verilmesi homofobik davranışları cesaretlendirirken, Meclis Başkanı Alban Bagbin’in kendisini Gana Meclisi’nin bazı üyeleri tarafından desteklenen LGBTQI karşıtı yasa tasarısının esas savunucusu ilan etmesine zemin hazırladı. Gana’nın önde gelen psikiyatristi Akwasi Osei konumunu eşcinselliği kriminalleştirmesi için Parlamento’ya baskı yapmak için kullandı.

Yasa tasarısının 4. Fıkrası tüm bu kurumların liyakatı kapsamında kuirliği kriminalize etmek için tasarıyı destekleyenlerin danışıklı dövüşünü gösteriyor. “Her vatandaşa, özellikle de ebeveynlere, vasilere, öğretmenlere, kiliselere, camilere, diğer dini ve geleneksel kurumlara ve örgütlere, hükümetin üç yetkisine [ç.n: yasama, yürütme, yargı], basına ve yaratıcı sanat sektörlerine… uygun cinsel haklar ve Ganalıların aile değerlerini teşvik etme ve koruma görevi veriyor.”

Bu yasa tasarısı LGBTQI’lerin varlığını tehdit ediyor, bu da devlet tarafından tasdiklenen sürekli fiziksel ve psikolojik şiddete maruz kaldıkları bir konuma hapsedildikleri anlamına geliyor. Aynı zamanda, Ganalıları evlerinde, işyerlerinde ve günlük yaşamlarında toplumsal cinsiyet ve cinselliği denetlemeye de zorluyor.

Bu yasa teklifi yasalaşsa da yasalaşmasa da, aktivist ve feminist örgütler ve sıradan Ganalılar tüm Ganalıların müşterek özgürlüğü için çalışmalı. Haklarından mahrum bırakılan kişilerin bu özgürlükler doğrultusunda yan yana mücadele edebilmeleri için bu tür savunuculuğun koalisyon-inşasına odaklanması gerekiyor.


Etiketler: insan hakları, yaşam, nefret suçları, din/inanç, dünyadan
nefret