29/05/2021 | Yazar: Gözde Demirbilek

“LGBTİ+’ların İfade Özgürlüğü ve Sansür” konferansında yayıncılıkta ifade özgürlüğü ve sansür oturumu: “Bu kitaplardaki çeşitliğin ‘çocukları koruma’ gerekçe gösterilerek sansürleniyor olması hayal gücünü ve yaratıcılığı denetliyor.”

“Görünürlük istiyorduk evet ama kötü bir profile sıkıştırılmış bir görünürlük değildi bu” Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Kaos GL Derneği ve Susma Platformu’nun medya, yayıncılık ve sanatta LGBTİ+’lara uygulanan sansür ve LGBTİ+’ların ifade özgürlüğünü tartışmak için düzenlediği konferansın ikinci oturumunda yayıncılıkta ifade özgürlüğü ve sansür tartışıldı. Oturumu Kaos GL’den Umut Güven modere ederken oturumun konuşmacıları Oya Burcu Ersoy ve Hatice Kapusuz oldu. Ersoy’un Kadın Kadına Öykü Yarışması organizasyon deneyiminden Aşkın L* Hâli kitap serisi özelinde yazını paylaşmanın özgürleştirici gücünden ve sansürün getirdiği otosansürden bahsettiği konuşmasının ardından Kapusuz “Çocuk nedir?” ve “Devlet/toplum gözünde çocuk nedir?” sorularıyla birlikte Muzır Kurul’un tarihi ve işleyişinden bahsederek son yıllarda sansüre takılan çocuk edebiyatı örneklerini sundu.

“Kendine görünür olmayı ve bunu paylaşarak çoğaltmayı kıymetli buluyorduk”

Oturumun ilk konuşmacısı “Bir İfade Özgürlüğü Alanı Olarak Aşkın L* Hali” başlıklı konuşmasıyla Oya Burcu Ersoy oldu. Ersoy, Aşkın L* Hâli kitap serisine giden yolda Kadın Kadına Öykü Yarışması’nın aslında “yarışma” odaklı değil öykü ve yanı çeşitlendirme odaklı olduğuna dikkat çekerek “Mutlu Aşk Vardır” temasının hangi ihtiyaçtan doğduğuna şöyle değindi:

“Görünürlük istiyorduk evet ama kötü bir profile sıkıştırılmış bir görünürlük değildi bu. Yazında ve medyada negatif imgelenen lezbiyen ve biseksüel kadınların öykülerini görmek istiyorduk. Kendine görünür olmayı ve bunu paylaşarak çoğaltmayı kıymetli buluyorduk.”

Ersoy ardından Aşkın L Hâli’nin 2009’da çıkan ilk baskısına İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından açılan soruşturmadan söz etti:

“İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturmada savcı lezbiyenliğin ‘doğal olmayan cinsel ilişki’ olmasını gerekçe gösterdi o dönem Zeliş’in (Deniz) yaptığı yorumu sizinle paylaşmak istiyorum. Şöyle demişti Zeliş ‘Eşcinselliğin hastalık olarak değerlendirilmediği bir dünyada lezbiyenliği anormal saymak ve algılamak kabul edilemez. Heteroseksüellere yönelik erotik ve pornografik yayınlar basılabiliyorken, kadın kadına aşk öykülerini anlatan bu kitap hakkında soruşturma başlatılması homofobiden başka bir şeyle açıklanamaz’.”

2020 sonunda raflarda yerini alan Aşkın L* Hâli kitap seti süreci için “Gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki 16 yıldır Kadın Kadına Öykü Yarışması organizasyonu içinde yer alan biri olarak öykülerin hiçbirine sansür uygulamadım” diyen Ersoy; yarışmanın, çıkış noktasından ilhamla otosansüre karşı daha çok paylaşmayı artırması umuduyla devam edeceğini ifade etti.

“Sansür ve koruma arasındaki çizgiyi çekerek Muzır Kurul’a takılmayacak eserler üretme sorumluluğu bize düşüyor”

Oturumun ikinci konuşmacısı Hatice Kapusuz “Çocuk Edebiyatında Sansür ve Muzır Kurul” başlıklı konuşmasına, konferans katılımcılarının cevaplarını almak üzere “Çocuk nedir?” ve “Devlet/toplum gözünde çocuk nedir?” anketleriyle başladı. Cevaplarla birlikte eşit ilişkilenilemeyen bir özne olarak çocuğa toplum ve devlet gözünden bakışın etkisiyle Muzır Kurul’un tarihi ve sansür kıstasları üzerine bilgi verdi:

“1927 tarihli Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kanunu ile başlayan bu Koruma Kurulu denetimi, ‘maneviyat üzerinde muzır etki’ ve ‘muzır tesir etmek’ gibi muğlak bırakılmış ve tanımlanmamış kıstaslara göre görevli kişilerin görüşlerince uygulanıyor. Görevli kişilerin dünya görüşleri, alınan kararları da etkiliyor.”

Kapusuz, yakın zamanda Muzır Kurulu tarafından “çocukların ruh ve duygu sağlığı ile dengeli gelişimine zarar verebilir ve çocukların kişisel gelişimleri ve maneviyatları üzerinde olumsuz tesir oluşturabilir” denerek sansürlenen kitaplara örnekler verdi:

“TUBİTAK Yayınları’nın “Bebekler Nereden Gelir” kitabı, Türev Yayınları’nın “Büyülü Gökkuşağı” kitabı ve YKY Yayınevi’nden çıkan Kız Çocuk Hakları Bildirgesi ve Erkek Çocuk Hakları Bildirgesi kitapları sansüre takılanlara örnek. Çocuk Hakları Bildirgesi serisi ilk çıktığında toplumsal cinsiyet normlarının akranlar arası zorbalığa dönüşebilen örneklerini bulabileceğimiz yayınlar olduğu için çok sevinmiştim. Bu kitapların sansürleniyor olması, aynı zamanda eşit olmayan bir ilişki kurulduğu için çocukla, hayal gücünü ve yaratıcılığı denetliyor. Çocukların kendini ve çeşitliği tanımasını engelliyor. Sansürlenen içerikle birlikte çocuğun çeşitliğin içinde karar verme hakkı ihlal edilmiş oluyor.”

Kapusuz konuşmasına “Sansür ve koruma arasındaki çizgiyi çekerek Muzır Kurul’a takılmayacak eserler üretme sorumluluğu bize düşüyor” sözleriyle son verdi.

“LGBTİ+’ların İfade Özgürlüğü ve Sansür” konferansı “Sanatta İfade Özgürlüğü ve Sansür” oturumuyla devam etti. Etkinliğin diğer oturumlarının haberlerini aşağıda görebilirsiniz.

TIKLAYIN - “LGBTİ+ hareketinin ilmek ilmek ördüğü toplumsal dönüşüm, eşitliği kazanmamızı sağlayacak”

TIKLAYIN - “Nefret söylemi çok hızlı yayılan ve siyaseten desteklenen politik bir meseledir”

TIKLAYIN - “LGBTİ+ sanatçıların karşısına ahlaktan oluşmuş bir cam tavan çıkartılıyor”


Etiketler: kültür sanat
İstihdam