29/05/2021 | Yazar: Gözde Demirbilek

“LGBTİ+’ların İfade Özgürlüğü ve Sansür” konferansında sanatta ifade özgürlüğü ve sansür oturumu: “Devletin sansür ablukası altındayız. Sanatçılar, portfolyolarını hazırlarken sansürlenme ihtimaline karşı kendilerine sansür uyguluyorlar.”

“LGBTİ+ sanatçıların karşısına ahlaktan oluşmuş bir cam tavan çıkartılıyor” Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Kaos GL Derneği ve Susma Platformu’nun medya, yayıncılık ve sanatta LGBTİ+’lara uygulanan sansür ve LGBTİ+’ların ifade özgürlüğünü tartışmak için düzenlediği konferansın son oturumunda sanatta ifade özgürlüğü ve sansür tartışıldı.

Kültigin Kağan Akbulut’un modere ettiği oturumda Ankara Queer Sanat Programı’ndan Aylime Aslı Demir, TAPA’dan Özgür Can Taşçı ve KuirFest Kuir Sanatçılar Dayanışma Ağı’ndan Arya Zencefil konuşmacı olarak yer aldı.

Pandeminin benzer süreçlerden geçen kırılgan grupları: LGBTİ+’lar ve sanatçılar

Oturumun ilk konuşmacısı “Zor Zamanlarda Sanat” başlıklı konuşmasıyla Aylime Aslı Demir oldu. Demir konuşmasına pandemide artan eşitsizliklerle birlikte sanatçıların ve LGBTİ+’ların kırılganlık bakımından geçirdiği benzer süreçlerden bahsederek başladı.

Ardından Demir, Kaos GL’nin 2015 yılının sonunda İstanbul’da gerçekleştirdiği “Gelecek Queer” ve 2017 yılının sonunda İstanbul’da izleyiciye açılan “Koloni” sergilerinden deneyimle, sivil toplumun sanatla kurduğu ilişkide güttüğü kaygılarla çizdiği yollardan söz etti:

“‘Bizim politik sözümüzü temsile indirgesin, bizim vermek istediğimiz mesajı versin ya da sanatçılar cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği üzerinden bir iş kursun’ kaygısı yaşayabilmekle birlikte özgün bir iş ortaya koymayı da dert edinebiliyorsunuz.”

Sanatla kurulan ilişkide sanatçının işini bittikten sonra görmek ve ilişkiyi bu noktada kurmakla, sanatçının ekonomik kaygılarını rahatlatacak alanı sağlayarak üretim sürecinde de işe tanık olmak arasında fark olduğu vurgusuyla Ankara Queer Sanat Programı’nın işleyişinden söz eden Demir, fiziksel planladıkları atölyeleri pandemi koşulları sebebiyle gerçekleştiremedikleri için dijitale taşıdıklarını paylaştı.

“Sansür ablukası otosansürü beraberinde getiriyor”

Sanatta ifade özgürlüğü ve sansürün tartışıldığı oturumda “Sansüre Karşı Sanatta İfade Özgürlüğü Alanlarını Çoğaltmak?” başlıklı konuşmasıyla Özgür Can Taşçı sözü devraldı. Taşçı sözlerine TAPA deneyiminin ihtiyacından bahsederek başladı:

“TAPA’nın yola çıkışında galerilerde alan bulan sanatçıların dışında queer sanatçıların queer sergiler dışında eserlerine yer bulamaması vardı. Kendim de o sergilerde yer alamamıştım. Bir kez şunu duymuştum: ‘Biz daha sansür uygulamadan queer sanatçılar otosansür uygulamış oluyorlar.’ Peki bu neden oluyor? Çünkü devletin sansür ablukası altındayız. Sanatçılar da kendi portfolyolarını hazırlarken bu sansür ihtimaline karşı kendilerine sansür uyguluyorlar.”

Moderatör Akbulut’un otosansür sürecinin hangi alanlarda olduğunu sorması üzerine Taşçı, sanatçı bir arkadaşının yakın zamanda karşılaştığı söylemi paylaşarak otosansür öncesi alanda uygulanan baskıyı vurguladı: 

“Galeri direktörü ‘Ben sana sergi yaparım ama benim komşumun kızı da sergiye gelecek ben bu sergiyi nasıl açayım’ diyor. Tamamıyla cinselliğe ve seksüelliğe dair olduğunu söyleyebilirim.”

“Kendi mücadelemizi verdiğimiz bir döngünün içinde kendi sözümüzü söylediğimiz bir noktaya geldik. TAPA gibi programlar, alanı güçlendirdiği ve çeşitlendirdiği için sanatçılar için de çeşitli imkanlar yaratıyor.”

Taşçı konuşmasına şu sözlerle TAPA’nın yol haritasından bahsederek son verdi: “TAPA Rezidans, 2 yılda bir hayata geçecek ama bu sürede TAPA Atölye serisiyle ayda on iki sanatçıyla birlikte yaklaşık beş ay sürecek bir program hazırlığındayız.”

“Ahlaktan bir cam tavan”

Oturumun ve etkinliğin son konuşmacısı ise “Toplumsal İyileşmeden Mahrum Kalma” başlıklı konuşmasıyla Arya Zencefil oldu. Zencefil, temsil ve içerik çeşitliği konusunda “ahlak” kavramının görünürlüğü nasıl etkilediğinden şöyle bahsetti:

“Sadece toplumun norm ve ahlak çizgilerine yakın olan temsillerin anaakımda yer bulabildiğini görüyorduk. Lubunya kişilikler renkli kişilikler olarak görülmeye başlandı. Ahlaktan oluşmuş bir cam tavan görüyorum LGBTİ+ sanatçıların karşısında.”

Devamında, görünürlüğe ve sesini duyurmaya alan açan içerik platformlarının topluluk kurallarının hiç olmamasından daha iyi olabileceğini ifade etti:

“Sanat için o sanatın yaratıldığı alanı önemli buluyorum. Sosyal içerik platformlarında belirlenen yayın kurallarını ‘hiç yoktan iyidir’ diye yorumluyorum. Stigmayı kıran içerikleri TikTok ve Twitch gibi yeni medyalarda daha çok göreceğimizi düşünüyorum.”

Kuir Sanatçı Dayanışma Ağı’nın nasıl bir ihtiyaçtan doğduğuna değinen Zencefil, pandeminin ardından devamlılığını arzuladıkları KuirFest fiziksel olarak devam etse de Ağ’ı bir iletişim imkânı olarak dijital olarak erişilebilir devam ettirme düşüncesinde olduklarını paylaştı.

Kaos GL Derneği ve Susma Platformu’nun medya, yayıncılık ve sanatta LGBTİ+’lara uygulanan sansür ve LGBTİ+’ların ifade özgürlüğünü tartışmak için düzenlediği “LGBTİ+’ların İfade Özgürlüğü ve Sansür” konferansı bu oturumla sona erdi. Aşağıda önceki oturumların haberlerine ulaşabilirsiniz.

TIKLAYIN - “LGBTİ+ hareketinin ilmek ilmek ördüğü toplumsal dönüşüm, eşitliği kazanmamızı sağlayacak”

TIKLAYIN - “Nefret söylemi çok hızlı yayılan ve siyaseten desteklenen politik bir meseledir”

TIKLAYIN - “Görünürlük istiyorduk evet ama kötü bir profile sıkıştırılmış bir görünürlük değildi bu”


Etiketler: medya, kültür sanat
İstihdam