11/10/2022 | Yazar: Ali Erol

Homofobik nefret söylemiyle bendini de haddini de aşıp “köşe”lerine sığmayan, LGBTİ+’ları düşmanlaştıran gazete yazılarını yerel basından derledik.

İdam isteyenden “içi ürperene” yerel basından Eylül ayı nefret köşeleri Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Yerel basından Eylül ayı nefret köşeleri Karadeniz’den Günebakış, Yeni Konya, Konya Hakimiyet, Aydın Denge, Midyat Habur, Taşova Gazetesi, Kapadokya Muşkara Haber, Kayseri Sun Haber, Ankara Sonsöz, İstanbul DostBeykoz, Demokrat Kocaeli, MuğlaTürk Haber, Sakarya NetGaste, Bursa Haberin Doğrusu, Kırıkkale İl Gazetesi yazarlarından geldi.

Homofobik nefret söylemiyle bendini de haddini de aşıp “köşe”lerine sığmayan, LGBTİ+’ları düşmanlaştırarak hedef gösteren gazete yazılarını okuyoruz…

Karadeniz’den Günebakış yazarının “LGBT”ye karşı rehberi “sanatçı Tuğçe Kazaz”

Trabzon yerel basınından Karadeniz’den Günebakış yazarı Ali Öztürk’ün, “LGBT”ye “sapkın” demeyi nakarata bağladığını, “LGBT, size göre ahlaksızlık mıdır?” diye kendi kendine sorup, “LGBT, ahlaksızlıktır” diye gene kendi kendine tekrar ettiğini, yerel basınından nefret köşelerinin Ağustos dosyasında kayda geçirmiştik.

Karadeniz’den Günebakış köşe yazarı Öztürk, “23 Eylül için ses bekliyoruz” başlığıyla Eylül ayını açarken “Sanatçı Tuğçe Kazaz”ın çağrısına takılınca, “Fikirde Birlik Ve Mücadele Platformu”nun çağrısıyla “Aile Buluşması” adı altında 18 Eylül’de düzenlenen LGBTİ+ karşıtı nefret mitingini kaçırdığı anlaşılıyor: “Tuğçe Kazaz’ın LGBT konusundaki görüşlerine aynen katılıyoruz. Kazaz’ın LGBT lobisi olarak ifadelendirdiği gücün adı kesinlikle Siyonizm’dir. Kazaz “Dünyanın süper gücü ne ABD ne de Çin’dir. Süper güç LGBT’dir. Bu lobiye karşı çıkan devletleri bile yıkacaklar. O nedenle bu şeytanı bugün durduramazsak o şeytan yarın insanlık neslini durduracak” diyor. İşte tam da Siyonizm’i tarif ediyor… Tuğçe Kazaz, işte bu farkındalığı oluşturmak için ayağa kalktı. Kendisini destekliyoruz. Benzer bir sorumluluk çerçevesinde bu sütundan Trabzon’a sesleniyoruz. Tuğçe Kazaz’ın sergilediği eylemi Trabzon’da sergileyecek kişi ya da STK temsilcisi bekliyoruz. Şimdiden LGBT’yi yaymaya heveslenenler bunun kolay olmayacağını görmeliler. Bu ülkede gelecek nesilleri feda etmeye razı olmayan insanları bilecekler. 23 Eylül için ses bekliyoruz.”

Karadeniz’den Günebakış köşe yazarı Öztürk, “LGBT’ye seviciliği ve Fatih Altaylı” başlığı ile devam ediyor Eylül ayına: “İstanbul Saraçhane’de LGBT’ye karşı ailelerin ortak tepkisi bazı kesimleri rahatsız etmiş… Fatih Altaylı LGBT'nin sözcülüğüne soyunmuş… Siyonizm’in yeni ve küresel bir oyunu olan LGBT ile mücadele pek kolay olmayacak… Türk toplumu LGBT sapkınlığına karşı ailesini koruyor ve koruyacak… Hayatı tehlikede olanlar LGBT'liler değil, Türk aileleridir… Diyoruz ki; Sen gerçekten sapkın bir kavmin … LUT kavminin bugünkü uzantılarının sözcüsü ve bir o kadar da ahlak fukarası bir kalemsin… 23 Eylül’de Trabzon’da yapılması beklenen, LGBT karşıtı uyarı ve uyanış yürüyüşünü daha da güçlendirmeliyiz... Türk toplumu çocuklarını ailesini ve geleceğini yüz yılın sapkın kavmine teslim etmeyecektir. Aylardır iki keyfiyete vurgu yapıyoruz. "Önümüzdeki süreçte mücadele HDPKK’dan daha fazla ve daha önemli olan LGBT’ye karşı sürdürülecektir." diyoruz…”

Eylül ayı nefret köşelerini “LGBT savunusunu eleştirince görevden alınmak” başlığıyla kapayan Karadeniz’den Günebakış köşe yazarı Ali Öztürk’ün yazdıklarından anlaşılıyor ki “Sanatçı Tuğçe Kazaz”ın çağrısına Trabzon’dan beklediği ses gelmemiş. “Küresel bir salgın olarak yeryüzüne salınan LGBT musibeti”, “LGBT musibeti”, “küresel salgın” nakaratlarıyla saydıran Trabzon yerel basını köşe yazarı, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık’tan dert yanıyor. Aile Bakanı’nın LGBTİ+ karşıtı nefret mitingiyle ilgili yaptığı açıklamada nefret söylemine dikkat çekmesine “BBP Trabzon İl Başkanı Yahya Aksu beyefendi” tepki göstermiş, sonra da, “BBP Genel Merkezi ne yazık ki il başkanının kellesini” istemiş ve “Trabzon BBP İl Başkanı Yahya Aksu istifa” etmiş. Köşe yazarı, “Keşke Yahya Aksu söylemlerinin arkasında durabilseydi” diyor. Ardından, “Lüt Kavmi’nin torunlarını” diye devam ediyor…

Yeni Konya’nın “televizyoncu”, “gazeteci” ve “anne” köşe yazarı “küresel oyun”u bozmaya, “LGBT”yi yasaklamaya çağrıyor

Yeni Konya’dan Ayşegül Büyüksarı Şencan, “LGBTİ+ Tehlikesi” başlığı altında, “televizyoncu ve gazeteci kimliğimle birlikte, öncelikle bir anne olarak yazıyorum” diyor.

Konya yerel basınından “televizyoncu”, “gazeteci” ve “anne” köşe yazarı, “Endişeliyim! Çocuklarımız için endişeliyim! Gelecek nesillerimiz için endişeliyim!” diye sıraladıktan sonra “konu”yu doğrudan “küresel güçler” bağlıyor ve “tespit”ini yapıyor: “Şu an küresel güçlerin kurmak istedikleri "yeni dünya düzeni” planlarının en büyük parçası LGBT'dir.”

Yeni Konya köşe yazarı, “LGBT” diyor, “oluşum” diyor, “ahlaksızlık” diye ekliyor, “bazı siyasi parti ve yöneticileri, bazı dernekler, şarkıcılar, sporcular”dan ve “sözde sanatçılar”dan dert yanıyor.

“Ülkemiz ve dünya çok büyük bir felaketle karşı karşıya” uyarısında bulunan Yeni Konya köşe yazarı kopyala-yapıştır nakaratları ardı ardına sıralıyor: “Hala bu oyunu görmeyen, bu ahlaksızlığı siyasete alet etmeye çalışan insanlar var… Ahlaksızlık planı düşündüğümüzden daha büyük! Küresel bir çeteye dönüşen LGBT+ özellikle lise ve üniversiteleri de kuşatma altına alıyor… eşcinselliği normalleştirmeye çalışıyor… yok kulüp adı altında LGBT+ propagandası yapıyor… Bu kulüpler rahatça çocuklarımızın okullarında, mahallelerimizde ahlaksızca dolanırken, sapıklar onur yürüyüşü adı altında sokaklara dökülüyor… Şimdi değilse ne zaman ses vereceğiz? Dünya tepki veriyor, LGBT+ bir çok ülkede yasak. Biz ne zaman harekete geçeceğiz?”

Konya Hakimiyet yazarı, kendisi her türlü hakareti saydırsın ama asıl nefret söylemi LGBTİ+’ların varlığı sayılsın istiyor

“Yerel basın köşelerinde “LGBT”ye “sapkın” demek vaka-ı adiye olmuş” başlıklı Ağustos ayı dosyamızda, “sapıklık aldı başını gidiyor” diyen, “Cinsel Sapkınlığa Kim Dur Diyecek” diye yakınan, “LGBT”yi savunan “kapalılar” olduğunu da görünce “nevri dönen” köşe yazarını tanımıştık Konya yerel basınından Hakimiyet köşelerinden.

Eylül ayı yerel basın köşeleri için Konya Hakimiyet’ten, “Eşcinsel sapkınlara destek sırası” başlıklı köşe yazısıyla Ahmet Özer’i tanıyoruz.

LGBTİ+ sivil toplum örgütleri tarafından gerçekleştirilen etkinlikler ve yürüyüşler, “toplumsal hassasiyet ve duyarlılıklar”, “kamu güvenliği”, “genel sağlık ve ahlakın korunması” ve “başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması” gerekçeleriyle 2015’ten beri saldırıya uğrayıp 2016’dan itibaren yasaklanırken, Konya yerel basınından Hakimiyet köşe yazarı Özer’e göre, “İnsanlığın başına bela olan LGBT / eşcinsel sapkınlığı ülkemizde de nerdeyse her gün meydanlara çıkarak sözde özgürlük adına onursuzca yürüyüşler” düzenliyorlarmış.

Köşe yazısı dediğin nedir ki Konya Hakimiyet yazarı da kopyala-yapıştır dolduruyor köşesini: “Bu ahlaksızlığın amacının aile yapısı ve gençliğini bozmayı olduğu ve bu nedenle finanse edildiği biliniyor… Türkiye’deki ise bazı şirketler ile CHP’li belediyeler de LGBT’li örgütleri finanse etmeyi “görev” biliyor… “Kaos Gey ve Lezbiyen (KAOS GL) Kültürel Araştırmalar ve Dayanışma Derneği” adlı yapı eşcinsel örgütler için fon rehberi hazırlayarak para alabilecekleri adresleri yayınladı… Batı’nın amacı belli ve Batı görevini yapıyor. Peki, kurulduğu günden bu yana İslam’a ve Müslümanlara düşmanlığı ile şöhret bulan CHP ne yapıyor. Elbette o da görevini yapıyor ve aile yapımızı dinamitliyor…”

Konya Hakimiyet köşe yazarı, “sapkınlık”, “chp”, “sözde aydın, sanatçı, siyasetçi ve yazar”, “millete yabancı ve hatta düşman unsurlar” sonra tekrar “sapkın”, ardından “haram” ve “zina” saydırmaya devam ederken, araya “günah ve ahlaksızlık” ekliyor ve sözü “Çocukların LGBT dayatmasından korunması için İstanbul Saraçhane Parkı'nda LGBT’ye karşı Büyük Aile yürüyüşü”ne getiriyor. Sonra, nasıl olsa hakaret ve nefret kendisine bedava olunca tekrar “sapkınlar” söylemine geçiyor ve nihayet Aile Bakanı’na sitem ediyor. “Nefret söylemi” ifadesine dair kafası karışık olduğu anlaşılan köşe yazarı Aile Bakanı’na soruyor: “Bu ahlaksızları her gün sokaklarda edepsizce yürümeleri gençliğimizi hedef alması nefret değil de çocuklarını korumak için eylem yapmak mı nefret söylemi oluyor?”

Aydın Denge yazarının “LGBT”ye karşı çözüm önerisi “Lut kavmi” akıbeti

Aydın Denge köşe yazarı Volkan Sayın, “LGBT dayatmasına hayır!” diyor ve buyuruyor: “Aile, bir milleti millet yapan milli ve manevi değerlerin, gelenek ve göreneklerin öğrenildiği en önemli müessesedir. Öyle ki gerek Rabbimize olan sorumluluklarımızı gerekse de bireyi olmakla gurur duyduğumuz milletimize ve diğer kutsallarımıza karşı borçlu olduğumuz vazifeler önce ailede öğrenilir.”

“Aile” demişken, Aydın Denge köşe yazarı, e hâliyle, Eylül ayı gündemine gider hemen ekliyor: “Son yıllarda ve özellikle son dönemlerde tüm dünyada ve ülkemizde yeni bir dayatma olarak; lgbt cinsiyetsizlik ve benzeri olgular suni bir şekilde hayatın her alanına dâhil edilmeye çalışılıyor… sapkın gruplar… Rabbimiz 74 farklı ayette bu sapkınlığı lanetleyerek… son derece tehlikeli ve çirkin bir fiil… sapkınlığın toplumlarda yaygınlaşması… Gerek dünyada gerekse de ülkemizde lgbt, vb. durumları norm haline getirmeye çalışan LGBT lobisi… Müslüman Türk milletine dayatılmaya çalışılan bu sapkınlığa… LGBT+ isimli azgınlıkta sınır tanımayan bu Lut kavmi artıkları…

Aydın Denge yazarı Volkan Sayın, “LGBT”ye karşı çözüm önerisiyle kapıyor köşesini: “Kıvılcım yangına evrilmeden söndürülmelidir, yoksa sapkın kavimlerin akıbeti Kur’an’da açıkça ifade edilmiştir.”

Midyat Habur’un sendikacı köşe yazarı aynı zamanda eşcinselliğin de uzmanı

Midyat Habur yazarı Sadullah Güneş, köşe yazısına başlık olarak “LGBT”yi seçmiş, sonra da parantez içinde “İnsanlığı Helaka Götüren Sapkınlık” diye açmış.

Diyanet Birlik-Sen Midyat İlçe Başkanı da olan Midyat Habur köşe yazarı, “Bizim kültürümüzde “ibne” sözcüğü küfür ve hakaret ifade eden bir kelimedir. Zira bizim inancımız ve değerlerimiz homoseksüelliği asla kabul etmemiş ve normal karşılamamıştır. Bundan sonra da karşılamayacaktır” diyor ve ardından “Çünkü kutsal kitabımız…” diye devam ediyor.

Midyat Habur’un sendikacı ve köşe yazarı hem din hem bilim uzmanı olarak devam ediyor: “Eşcinsellik sapkınlığını meşrulaştırmaya çalışanlar genelde bilimi kullanıyorlar. Eşcinsel yönelişin doğuştan olduğunu hatta genlerden kaynaklandığını iddia ediyorlar. Eşcinselliği biyolojik olarak destekleyecek hiçbir bilimsel veri yoktur. Hatta eşcinsel ilişkinin kişileri tedavisi mümkün olmayan amansız hastalıklara götürdüğü tespit edilmiştir.” Sonra “AIDS, maymun çiçeği” diye sayıyor, ardından “günah” diye ekliyor. Derken, “propoganda” ile “eşcinsel ilişkiye yönelmek”ten bahsediyor, tekrar Lut kavmine bağlamadan önce artık hangi psikiyatristlerse, “eşcinsel hayat yaşayan insanların büyük çoğunluğu pişman” parçası atıyor araya, ardından “cehennem” uyarısıyla köşesini kapıyor.

Taşova gazetesi yazarı, “LGBT”leri savunan müslümanlara “cehennem” uyarısı yapıyor, yetmezse “düz mantık yürütün” diyor

Amasya yerel basınından Taşova gazetesi köşe yazarı Zümrüt Aysun Caba, “Müslüman (?) ve lgbt…” başlıklı yazısında, “Bugünlerde yeni bir akım çıktı müslüman lgbtliler. Nasıl oluyorsa?” diyor.

Taşova gazetesi yazarı Zümrüt hanım, “Allah lgbtlileri helak etmiş. Demek ki çok kızdığı bir davranış” diye devam ederken, “hadi diyelim lgbt’liler toplumda yer edinebilmek için kendilerini müslüman olarak tanıtıyor, peki normal müslüman yaşamı sürdüğünü iddia eden ve lgbtli olmayan biri bu durumu nasıl olağan görüyor” diye uyarıyor, ardından da, kimin nasıl müslüman olup olamayacağına karar verip, “LGBT”leri savunan müslümanlara hadlerini bildiriyor: “Ama ben kendime yepyeni ama ortaya karışık bir inanç belirledim diyorsanız da o zaman müslümanım demek niye? İllede ben müslümanım diye diretiyorsanız o zaman bu haddi aşmanın getireceği cezayı kabul ediyorum demiş oluyorsunuz. Bunun farkında mısınız?”

“Hem cehennemden korunma çabası içinde yaşayacaksın ama kutsal metinlerde açıkça yerleri cehennemdir denilen lgbtlileri savunacak koruyup kollayacaksın” uyarısıyla “cehennem” hatırlatması yapan Taşova gazetesi köşe yazarı, olmadı, “Düz mantık yürütün” diyor: “Allah lgbtlileri katletmiş. Öyleyse lgbtli olmak Allah’ın asla istemediği bir davranış. Lgbtlileri savunmanın da Allah’ın beğenmeyeceği bir davranış olacağı zaten bu öncül ve sonuçtan gayet açık anlaşılıyor. Müslümanım diyorsan kiminle dans ettiğini iyi bileceksin… Yani demem o ki LGBTlileri övmek bir müslümana düşmez…”

Kapadokya Muşkara yazarı, eşcinselleri asan İran’a “aferin” çekiyor

Kapadokya Muşkara Haber köşe yazarı Fikret Şanlıbaba, “LGBT, Eşcinsellik ve Temiz Kalmak İsteyenler” başlıklı yazısında, “yaşadığımız topraklar”ın “Lut”a döndüğünden dert yanıyor: “Bir gün Hz. Lut Peygamber'in pozisyonuna düşeceğimizi hiç tahmin etmezdim. Yaşadığım topraklarda bu konunun alevleneceğini, etrafımızın ibneler, eşcinseller ve eşcinsel seviciler ile çevrileceğini ve hatta inanan insanların kınanacağını düşünmezdim hiç. “Ne var bunda, özgürlüklere, cinsel tercihlere saygı duyun! Yobaz insanlar!” diye bizlere eziklik yaşatılacağını aklımın ucundan geçirmezdim.”

Eşcinsellik için dilinden “pislik”, tekrar “pislik”, gene “pis iş” sözleri saçılan Muşkara Haber köşe yazarı, “Tüm semavi dinlerde de eşcinsellik yasaklanmıştır” diyor, “Allah’ın gazabı”nı hatırlatıyor, geri fıtrata uydurma müdahalesiyle interseks cinsiyetlere “hasta” lütfunda bulunuyor: “İslam, doğuştan olan hormonal bozukluktan dolayı cinsiyeti netleşmemiş insana yani hasta kişiye saygı duyar, bu kişinin kimlik ameliyatına da cevaz verir. Hatta camide bulunması gereken safını dahi belirtmiştir. O kişiye İslam’da, ”Hünsa” denilir. Bu kişiler yardım edilmesi gereken hasta kardeşlerimizdir. Bizden bir parçadır. Ama aynı cins ile ilişkiye girme ahlaksızlığına İslam zinhar karşıdır.”

Muşkara köşe yazarı, “eşcinsellik ve küresel dünya” ara başlığıyla “Dünya nüfusu hızla artmakta… Dünya nüfusu azaltılmalıdır…” komplosunu deşifre etmesin mi: “Nesilleri kurutan eşcinsellik hastalığı… eşcinsellik sorunu küresel kirlenmeye karşı bir çözüm önerisidir… Ama bu görüş öyle başıboş sapık bir görüş gibi değil de aslında felsefesi olan, tabanı özgürlüklerle dolu cinsel özgürlük ve tercih hakları varmış da bizler de onlara karşı çıkan yobaz kesimmişiz gibi anlatılmaktadır. Böylece üzerimizde psikolojik bir baskı kurulmaktadır. Hz. Lut Aleyhisselam gibi kaldık...”

“Eşcinsellik belası”, “pislik” nakaratlarının ardından Kapadokya Muşkara Haber köşe yazarı Şanlıbaba, nihayet “tavrını” belli ediyor: “En son bu ay İran eşcinsel iki kişiyi astı. İran’dan çok haz almayan birisi olarak ilk kez aferin şu ülkeye dedim. Ortodoks Rusya LGBT karşıtı olarak sokaklara döküldü, Sırbistan’da on binler LGBT istemiyoruz diye sokaklardaydı. Hristiyanlar sokaklara döküldü. İslam’da değil eşcinsellik, kadına benzemeye çalışan erkek veya erkeğe benzemeye çalışan kadın bile lanete uğrar. Erkek kırıtarak konuşamaz mesela. Kadın da erkek gibi davranamaz. Erkek gibi davranan bir kadını cins olarak içinize sindiremezsiniz, şayet bunu başarırsanız Tayland'da olsanız zaten eşcinsel olurdunuz. Yani değil eşcinsellik, eşcinselliğe götüren adımlar bile yasaktır. Bu konularda yasaların çıkması lazımdır. Zürriyetimizi korumak için yasa şarttır. Müslüman topraklarda azınlık olamayız! Bu pis işler karşısında arş titrer. Melekler Allah’tan emir bekler, bu emirler tarihte birkaç kez Sodom-Gomore, Lut kavmi gibi sapkın kavimlere geldi. Bunu bir daha tekrar yaşamaya gerek yoktur. Uyanık olalım dostlarım ve tavrımızı belli edelim...”

Kayseri Sun yazarı, “İbneliğin özgürlüğümü olur? Lezbiyenlerin özgürlüğümü olur?” diye sitem ediyor

Kayseri Sun Haber köşe yazarı Necmettin Çuhadaroğlu, geçen ay, “sapıklık aldı başını gidiyor. Önce LGBT’liler başladı” derken, Eylül ayında, “Bu Ayıp…” başlığı altında, “Saraçhanede LGBT karşıtı açıklamalar ve eylemler yapılıyor, ses yine sol fraksiyonlu gazete ve internet sitelerinden geliyor” diyor ve devam ediyor: “Ne diyorlar biliyor musunuz? Özgür olmalı insan diyor. Neyin özgürlüğü? İbneliğin özgürlüğümü olur? Lezbiyenlerin özgürlüğümü olur? Nedir bu halktan istediğiniz? Kimse size karşı çıkmasın mı?”

Hem gazeteci hem köşe yazarı olunca “köşe” doldurmakta ne var diyor Kayseri Sun haber yazarı, “Çevremizde bu kadar siyasette ibneler varken birde LGBT’lileri mi içimize sindirelim” diye çakıyor lafı.

“Kanunlarla dur demek gerekir” diyor, “Gerçi, hacı hacıyı tekkede bulur hesabı” diye ekliyor, “Birde LGBT konuları çocuklarımıza inmeden tedbir alın diyen insanların neresini eleştiriyorsunuz anlamadım” diye dert yanmaya devam ediyor Kayserili gazeteci ve köşe yazarı.

Ankara Sonsöz yazarının neyi eksik, “LGBT”ler hakkında saçmalayıp saçmak nasıl olsa bedava değil mi…

Ankara yerel basınından Sonsöz gazetesi köşe yazarı Funda Özdemir’in, “LGBT” konusunda kopyala-yapıştır kolajıyla kaleme aldığı “Lobi Görünmeyen Büyük Tehlike” başlıklı yazısından kafaların pek karışık olduğu görülüyor: “toplum için manevi tehlike oluşturan bir topluluk ; LGBT… Son zamanlarda LGBT’nin meşrulaştırılmaya normalleştirilmeye çalışıldığı görülmekte. LGBT bireyleri dışlanmamalı, toplumda yer edinmeli bu konuda herkes hemfikirdir umarım. Onlarında toplum içinde çalışma ve barınma hakları her ülkede olduğu gibi bizim ülkemizde de yaşama hürriyetleri mevcuttur. Burada dikkat çekilmesi gereken bu bireylerin çoğalmasını önlemek normalleştirmemek.”

İstanbul Saraçhane’de LGBTİ+ karşıtı miting düzenleyenlerin güya karşı oldukları “LGBT”ler olmayıp, her vatandaş gibi hak hukuk hürriyet isteyip, bunun için de kamuoyunda görünür olmalarına yani hayat hakkı ve eşitlik isteme cüretlerine karşıyız demeleri gibi Sonsöz köşe yazarı Funda Özdemir de bir ileri üç geri sallayıp saçıyor: “Burada dikkat çekilmesi gereken bu bireylerin çoğalmasını önlemek normalleştirmemek. Toplum düzeni, aile birliği, ahlaki düzen için bu bir sorumluluk ve görevdir. LGBT biyolojik ve psikolojik bir hastalıktır. Çok erken 6 -7 gibi yaşlarda ortaya çıktığı , önce aile sonra okul ve çevre tarafından fark edildiğinde devlet yardımıyla gerekli tedbirlerin alınması ve uygun tedavi sonucunda topluma normal birey olarak kazandırılmasının mümkün olduğu sorumluluğunun herkes bilincinde olmalıdır.”

Sonsöz köşe yazarı benim neyim eksik diyor, köşe yazısı dediğin nedir ki sallar saydırır saçmalar saçarım diye de ekliyor: “LGBT’nin meşrulaştırılması ve yaygınlaştırılması çabalarının arkasındaki bir unsurun da fuhuş rantı olduğu ve LGBT derneklerinin fuhuş mafyasıyla işbirliği yaparak eşcinselleri fuhuş mafyasının kullanmasına zemin hazırladıklarına dair iddialar da var biliyor musunuz? Toplum ve hukuk/devlet nezdinde kabul ettirilmeye çalışılan LGBT şeklinde bir kimlik normal kimlik olarak kabul edilemez.”

İstanbul DostBeykoz yazarı “sapkın” da “sapkın” saydırsın ama “nefret söylemi”yle yaftalanmasın istiyor

İstanbul yerel basınından DostBeykoz yazarı Recep Öncel, İstanbul Saraçhane’de düzenlenen nefret mitinginin etiketini köşe yazısına başlık “LGBT dayatması” yapmış devam ediyor: “Eşcinsellik, sadece günümüzün meselesi değildir. Tarih boyunca bu tür sapkınlıklar olmuştur. Geçmişte Lut kavmi ahlaksızlıkta zirve noktaya vardı. Allah’ın helal kıldığı normal ve meşru olan kadın erkeğin aile içinde beraber olmasına alternatif olarak, eşcinsel beraberlik yaptılar. Sonunda helak oldular.”

DostBeykoz köşe yazarı, “küresel güçler”, “eşcinsellik”, “ahlaksızlık” nakaratlarıyla devam ediyor: “Dünya nüfusunda hızlı bir artış olmakta, küresel güçler bundan rahatsız olmaktadır. Nüfus artışını önlemek için; savaşlar, ekonomik krizler çıkarmakta, salgın hastalıklar için mikroplar üretmektedirler. Son olarak tüm Dünya’da LGBT’yi teşvik ederek, ‘erkek erkeğe ya da kadın kadına’ birliktelik için çalışmaktadırlar.”

“Eşcinsel evlilikler”, “neslin çoğalması önlenme” ve gene “ahlaksızlık” devam: “Kısaca; fıtrata aykırı olarak nesiller ifsat edilmek isteniyor! LGBT örgütleri parasal açıdan destekleniyor, milyonlarca dolar finanse ediliyor. Basın yayın medya organları vasıtasıyla, yapılan ahlaksızlık meşru imiş gibi gösteriliyor. Hatta adına sanatçı denen menfaatçi guruplar ya da satın aldıkları medya mensuplarına , ‘bu işin çok doğal olduğunu’ söyleterek, toplumu yanıltıyorlar.”

İstanbul DostBeykoz köşe yazarı, kendisi “sapkın” da “sapkın” saydırıyor, “Türk toplumunun inanç ve geleneklerine aykırı olan LGBT sapkınlığına karşı müthiş bir buluşma oldu”, “Küresel güçlere ve sapık yaklaşımlara mesaj verilmiştir” diye devam ediyor ama “nefret söylemi yapıyorsunuz” diyenleri de “insanımızın haklı mücadelelerinin önünü kesmeye” çalışıyorlar, LGBTİ+ karşıtlarını yaftalıyorlar diye de üstüne yakınıyor: “Tekrar ediyoruz; hayır, bu bir nefret söylemi değildir! Bu Türk Milletinin kendisini korumaya çalışması ve savunma refleksidir! Unutmayalım, küresel güçler dünya üzerinde Müslüman toplumları tamamen yok etmek istiyorlar. Ve en son kale olarak ‘Aileyi’ ortadan kaldırmayı arzu ediyorlar.”

Ha, bir de, DostBeykoz köşe yazarına göre, “Türk Devleti de yasal önlemleri ve gereken tedbirleri almalıdır” artık.

Demokrat Kocaeli yazarı “küresel operasyon”dan giriyor “son kale:aile”den çıkıyor

“Eşcinsel ilişkileri yasal hale getiren sözleşmenin adı neden İSTANBUL?” diye daha önce kimsenin akıl edip düşünemediği sorular soran Demokrat Kocaeli köşe yazarı Murat Yılmaz, Eylül ayında ise “Eşcinsellik tercih midir, yoksa hastalık mı?” sorusuyla devam ediyor: “Son kale: AİLE… Düşerse biteriz. Müteyakkız olalım müteyakkız kalalım dostlar.”

Demokrat Kocaeli köşe yazarı, “küresel operasyon”, sızma”, “propaganda” nakaratlarını sıralarken “konu mühim” diyor, “tehlike”ye karşı uyarı hizmetinde bulunuyor, derken zaten yarısı dolmuş köşesinin gerisi için Yeni Şafak’tan “konunun uzmanları”na bağlıyor: “Cinsiyetsizleştirme”, “LGBT lobisi”, “eşcinsel evlilik”, “İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu”, “sosyal sorun”, “normalden sapma”, “fıtrata aykırı” derken “Anadolu ayakta kalacaksa aile ile ayakta kalacak” aha köşe doldu bile…

MuğlaTürk Haber yazarı n’apsın, “saygın bir kişi olabilmek” için “pembe etek” mi giysin

MuğlaTürk Haber köşe yazarı Akın Tezel, “LGBTİ’yi Konuşmak Yasakmış” başlıklı yazısında, Facebook’ta, “Vatandaşın biri LGBTI tutkunlarını eleştirirken”, kendisi de, “LGBTI ruhsal bir hastalıktır. Tedavi edilmesi gerekir” diye “yorum” yaptığı için sosyal medyada paylaşım yapması 24 saat engellenmiş, ondan yakınıyor.

MuğlaTürk Haber köşe yazarının başına “benzer bir olay” üç yıl önce gelmiş: “Yine LGBTI ile ilgili bir yazı idi. Akşam vakti o zaman çalıştığım gazetenin sekreteri "Akın Bey, bizim patron bu yazıyı biraz yumuşatmanızı istiyor" dedi. Yazının yumuşağı, serti mi olurmuş. Kimseye hakaret etmedik, kimseyi tehdit etmedik. Bu sorunla ilgili tıp otoritelerinin görüşlerini aktardık. Çektim gittim. Bizim gazetenin sahibi değişmiş, yeni sahip LGBTI savunucularına daha yakın olmak istiyor, belli ki önündeki engeli kaldıracak. Buyursun, yapsın, gazete onun.”

“Bizim ülkede LGBTI karşıtlarını dokuz köyden kovarlar” diyor MuğlaTürk köşe yazarı, “Ne yapayım ben şimdi” diye de dert yanıyor: “Pembe etek giyip, bacaklarımdaki tüyleri kazıyıp sokakta o kılıkta mı dolaşayım saygın bir kişi olabilmek için.”

“LGBTI taraftarı”, “LGBTI çılgınlığı”, “Batıdan fonlanan bir kısım medya”, “büyük şirketler”, “dayatmalar” derken Muğla yerel basınından köşe yazarı da çözmüş bütün meseleyi: “Peki bu telaşın sebebi nedir?  Bize göre LBGTI lobisi arkasındaki faizci baronların bir projesi. Dünyayı cinsiyetsiz, az nüfuslu, steril insanların yaşadığı bir yer haline getirmek istiyorlar. Bir çeşit yıkım projesi. Bunun için de gençlerin beyinlerini tutsak alıyorlar.”

“LGBTI” diyor MuğlaTürk Haber köşe yazarı, “ruhsal problem” diyor, “Erken yaşta farkına varılıp tedaviye başlanırsa kontrol altına alınabiliyor” diye eklerken, sosyal-çevreci ekolün fantezileriyle “tıp otoriteleri”nin görüşlerini sıralıyor: “Dikkat edilirse LGBTI hastalarının tamama yakın kısmı parlak renkli giysiler giyiyor, toplumun tepkisini çekecek davranışlarda bulunuyor.”

E, tabii, “İşin bir de devletimize düşen yönü var”, tek başına “tedavi”yle olacak iş mi, değil mi ama: “Yurt dışından gelen tepkileri hiç göz önüne almadan LBGTI propagandasına karşı katı yasaklar konmalı. Çocukları sapkınlığa yönelten her türlü yayın, oyuncak ve benzer eşyaların üretim ve dağıtımı engellenmeli. Sivil toplu örgütleri geçtiğimiz pazar günü İstanbul'da yaptıkları yürüyüş ve toplantıların benzerlerini ülkenin her yerinde yapmalı. Öte yandan LGBTI'li kişileri de toplumdan dışlamamalı, onların kendi aralarında gettolar oluşturarak bu virüsün yayılıp kuvvetlenmesine yardımcı olmaları engellenmelidir.”

Sakarya NetGaste yazarı “LGBT nedir” diye soruyor, “yazarken bile içim ürperiyor” diye de ekliyor

Sakarya’dan NetGaste köşe yazarı Serpil Başer, “Nedir bu LGBT!” diye soruyor: “Eskiden utandığımız ayıp bildiğimiz konuşmaya dile getirmeye bile hayıflandığımız şeyleri Ülkemiz de İlimizde İlçemiz de yanı başımızda yaşar görür olduk. Elin gavuru yapıyor tövbe tövbe derdik. Şimdi alkış tutuyoruz sırf marjinal olmak için…”

Sakarya Akyazı eski Meclis üyesi ve de AKP Sakarya MM aday adayı da olan NetGaste köşe yazarı, “Ahlak bozulmasını normalleştirmek için her şey yapılıyor” diyor, ardından bir anne olarak yeni dönemlerden dert yanıyor: “Dışarıda öğrencilere bakıyorum okul formaları üzerlerinde ama rengarenk saçlar, takma ojeli tırnaklar, aşırı makyajlar, yırtık pırtık kıyafetler güya moda, gerçekten üzülüyorum. Bizler öyle miydik? Saçlar uzun ise örülecek oje boyalı saç nerede jöle bile süremezdik saçlarımıza. Yolda sigara içilmezdi o disiplinle büyüdük. Ben onu bunu bilmem kardeşim öğrenci öğreciye benzeyecek. Nereye gidiyor gençlik? Ailelerimize çok iş düşüyor burada. Son günlerde LGBT adını çok duyar olduk.”

NetGaste köşe yazarı, “LGBT nedir?” diye soruyor, “Yazarken bile içim ürperiyor” diye de ekliyor: “Rabbim evlerden ırak eylesin çoluk çocuğumuzu bu hastalıklı durumlardan korusun. Sırf gündem olmak için farklı olayım diye LGBT’lileri destekleyenler var.”

Bursa Haberin Doğrusu köşe yazarı “LGBT lobisi”nin ardındaki “bit yeniği”ni bir bir saçıyor

Bursa yerelinden Haberin Doğrusu köşe yazarı, uzman aile hekimi Dr. Huriye Tezgelen’i Nisan ayından, “gökkuşağı renklerimizi, kreşteki çocuklarımızı geleceğimizi çalıyorlar” çığırtkanlığından hatırlayalım.

Uzman aile hekimi köşe yazarı, “Nefret Öyle Olmaz” başlıklı Eylül ayından yazısında ise Saraçhane’de “LGBT Dayatması”na itiraz edenlere teşekkür ediyor: “Saraçhane’de yapılan yürüyüş küresel LGBTİ lobisini ve lobinin Türkiye şubesini anında harekete geçirdi. LGBT dayatmasına itiraz edenleri nefret suçu işlemekle suçladılar… Aile Bakanı’nın Hande Fırat’a verdiği röportaj bu yürüyüşe “nefret suçu” etiketi basan LFBTİ lobisine can suyu oldu. Aile Bakanı da bu yürüyüşü ‘’nefret söylemi’’ olarak niteledi.”

“Bakan Hanım’ın sözlerine özel olarak yorum yapmak istemiyorum” diyen aile hekimi köşe yazarı, “İnsanların çocuklarını , ailelerini LGBT Dayatmasına karşı savunması, tepki vermesi NEFRET SÖYLEMİ değildir” şeklinde pek orijinal savunmasıyla diyeceğini kopyala-yapıştır kolajla fazlasıyla diyor: “İnsanlığın tamamına yönelik başlatılan sinsi bir saldırı ortadayken konuyu ‘’nefret söylemi’’ ‘’homofobi’’ ‘’cinsel tercih’’gibi kavramlarla hafifletmeye kalkışmak iyi niyetli bir aymazlık olamaz. Küresel lgbti cephesi tüm insan neslini hedef almış durumdadır. Bu yalnızca Müslüman ülkelerin değil dini inanışı ne olursa olsun tüm insanlığın ortak sorunudur. İnternetle birlikle tüm dünyada son derece hızlanan iletişim kanalları yoluyla hemen her gün evimize giren, gözümüze sokulan , lgbti propagandası yalnızca tercihe bağlı bir durum olmaktan çıkıp faşizan bir dayatmaya dönmüştür.”

Hükümet medyasının LGBTİ+ derneklerine yönelik karalama kampanyasından kopyala-yapıştır kolajlayarak köşesini dolduruyor Bursa yerelinden köşe yazarı: “Tehlike… sinsilik… lgbti dernekleri… terör örgütleri ile işbirlikleri… yurtdışı fonları… anomali… cinsel yönelim bozukluğu… sözde STK ve lobi faaliyetleri… bit yeniği… ‘’Onur Yürüyüşleri’’ adı altında… çocuklar… CHP ve HDP belediyeleri… lgbti propagandası… cinsiyet eşitliği adı altında yapılan beyin yıkama operasyonları… lgbti propagandası yapan cinsiyetsiz kitaplıklar… İstanbul ve İzmir Büyükşehir Belediyeleri… psikiatri öğrenim sürecinde çok ciddi bir sapkınlık söz konusu… sözde psikiatrist ruh hastaları… lgbt faşistliği… Ez cümle arkadaş erişkin yaşta birinin kendi kararıyla cinsel tercihi de günahı da sevabı da kendine. Ancak kendi tercihini bana daha da fenası kucaktaki bebeğime dayatmasın.”

Kırıkkale İl Gazetesi müftü köşe yazarı, eşcinsellere cezayı rivayetten kesiyor: “İdam, yakma, sürgün ve tazir” gibi yöntemler

Kırıkkale’den İl Gazetesi köşe yazarı Ahmet Polat, Eylül ayında, “LGBT ve Cinsiyetsizleştirme” başlığı altında iki köşe yazısı yazdı. Aynı zamanda Bahçesaray İlçe Müftüsü olan köşe yazarı, “iş yoğunluğu”ndan yazılarını aksattığını söylüyor.

Müftü köşe yazarı, “LGBT” diyor, hemen ardından “-sözde- eşcinsel hakları mücadelesinde kullanılan çatı kelimedir” diye ekliyor.

Arada, “Hünsa (Hermafrodit ya da Erdişi)”ya, “fıkıh kitaplarında namazda saf düzeni, ölümü halinde yıkanma şeklinin mahiyeti vd. konularda hünsa ile ilgili etraflıca ele alındığı”nı anıp, “Batı’nın sapık ve çarpık yaşam tarzı, “Onur Yürüyüşü” adı altında Müslüman coğrafyadaki genç ve temiz zihinlerdeki İslam fıtratını zehirlemeyi hedeflediği aşikârdır” diyerek ilk köşesini kapıyor.

Müftü köşe yazarı, İl Gazetesi’ndeki devam yazısına, “Neredeyse insanlık tarihi kadar eski diyebileceğimiz bu hastalık” diyerek giriyor. Yahudilik, Hırıstiyanlık derken İslam ve LGBTEye geliyor: “Dinimiz İslâm, semavi din olması hasebiyle diğer (gayri muharref) semavi dinler gibi temelde aynı görüşü benimsemektedir. Başka bir deyişle katiyetle yasaklamıştır. Literatürde ise Hz. Lût’un kavminin işlediği fiilden hareketle, bir erkeğin hemcinsiyle ilişkiye girmesine “livata” ismi verilmiştir.”

“Hz. Peygamber’den (SAV) gelen rivayetlere bakıldığında, eşcinsellerin şiddetle cezalandırılması emredilmektedir” buyuruyor Kırıkkale İl Gazetesi’nin müftü köşe yazarı: “İslâm, livâtanın cezalandırılmasında idam, yakma, sürgün ve tazir gibi yöntemleri tercih ettiği gözlemlenmektedir.”

Not: Bu dizide, köşe yazılarından yapılan alıntıların yazım hatalarına dokunulmuyor; olduğu gibi alınıyor.


Etiketler: medya, nefret suçları
İstihdam