13/05/2022 | Yazar: Ali Erol
LGBTİ+ düşmanlığında ortaklaşan Nisan ayı nefret “köşe”leri Hürriyet, Star, Türkiye, Milat, Diriliş Postası, Akit ve yerel basından geldi
Homofobik nefret söylemiyle bendini aşıp “köşe”lerine sığmayan, LGBTİ+’ları düşmanlaştırarak hedef gösteren gazete yazılarını okumaya devam ediyoruz…
LGBTİ+ toplumuna, kurumlarına ve kişilere karşı cinsiyetçi ve homofobik dezenformasyona ortak olan, doğrudan üreten, yayan ve teşvik eden muhafazakâr ve hükümet yanlısı medya organlarından köşe yazılarını Nisan ayı boyunca Hürriyet, Star, Türkiye, Milat, Diriliş Postası, Akit ve yerel basın yazarlarından derledik.
Hak hukuk hürriyet hak getire; Hürriyet yazarından homofobik nefret siyaseti
Akit’in muhalefet karalamaya bahane homofobik nefret köşelerinden tanıdık cinsiyetçi ve homofobik siyaset söylemi bu kez, Hürriyet gazetesi yazarı Abdulkadir Selvi’nin, “HDP Milletvekili Semra Güzel kaçtı” ve “HDP milletvekili siyasi ilticaya hazırlanıyor” başlıkları altında Nisan ayında kaleme aldığı iki köşe yazısında karşımıza çıkıyor.
Akit Yazı İşleri Müdürü de olan Ali Karahasanoğlu’nun muhalefet karalama bahaneli homofobik nefret siyasetiyle hep aynı nakaratları tekrar ettiği “köşe”lerinde karşılaştığımız “Eşcinsel destekçisi Bahadır Erdem’i toplantıya yollayan İyi Parti’ye ne diyeceksiniz? Partiniz kurulurken ortaya çıkan bir tane erkek yok muydu ki..” söylemini sürdüren Hürriyet yazarı Selvi, Akit’ten güya hâllice bir dille İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı’nı hedef alırken arada LGBTİ+’ları ve haklarını harcamakta sakınca görmedi.
Hürriyet köşe yazarı Abdulkadir Selvi, “Bahadır Erdem’in Yükselişi” ara başlığı altında, İYİ Parti’nin iç işleyişini irdeliyor: “HDP’ye yönelik sıcak mesajları ile ön plana çıkan, en son LGBT yürüyüşüne çektiği video ile destek veren Bahadır Erdem’in Hukuk ve Adalet Politikaları Başkanlığı’na getirilmesi…”
Hürriyet yazarı Nisan ayındaki ikinci yazısında “HDP’ye Hazırlık” ara başlığı altında devam ediyor: “HDP’ye ve LGBT’ye yönelik sıcak mesajları ile ön plana çıkan, Bahadır Erdem’in genel başkan yardımcılığı görevine getirilmesi…”
Hürriyet köşe yazarı Abdulkadir Selvi, daha önce de, “Diyanet İşleri Başkanı camide hutbe okurken LGBT’ye mi soracak?” buyurmuş, “mevzu”nun hak hukuk hürriyet meselesi olduğunu görmezden gelmeyi tercih etmişti. Hükümet sözcülüğüne soyunan Selvi, devlet sözlüğündeki tanımıyla “marjinal gruplar” tabirini kullanmıştı.
İstanbul Sözleşmesi’ne karşı cinsiyetçi, transfobik, homofobik nefret söylemi üretme, yayma ve teşvik etmede birbirleriyle yarışan muhafazakâr yayın organları köşelerine de dahil olan Selvi, “İstanbul Sözleşmesi ele alındığında… Tüm kutsal dinlerce sapkınlık olarak tarif edilen eşcinsellik meşrulaştırılıyor, normalleştiriliyor ve yaygınlaştırılıyor” diye yazmıştı.
Hükümet medyasından bir diğer isim, Star köşe yazarı Hüseyin Gülerce, “İP'in vicdanını asla temsil etmediğine inandığım bir isim” diyor, “Hukuk ve Adalet Politikaları Başkanı Bahadır Erdem'den söz ediyorum” diye ekliyor ve elbette “Eşcinsellere verdiği destekle gündeme gelen Erdem” söylemiyle devam ediyor: “LGBT'ymiş, heteroseksüelmiş öyle bir ayrım yok. Bugünü müthiş bir insanlık günü olarak kutluyorlar… Devlet LGBT'yi onursuzlaştıramaz...”
Nasıl olsa bedava diye Türkiye Gazetesi yazarı homofobik nefret söylemini sürdürüyor
Türkiye Gazetesi Yayın Koordinatörü de olan köşe yazarı Yücel Koç, “Türkiye gazetesinin kıymeti” kendinden menkul yazısında, kendini ve gazetesini övüyor, derken “Hele televizyon, internet hayatımıza girdikten sonra! Gündüz kadın programlarına, akşam çoluk çocuğunuzla izlediğiniz dizilere bir bakın… Kuralsızlığın, ahlaksızlığın en koyu zehrini, ‘masumlaştırarak’ zerk ediyorlar topluma” dert yanmaya başlıyor…
“Anlayabildiğim kadarı şu ki, Müslüman desen İslamiyet’le alakası olmayan, Batılı desen onlarla örtüşmeyen kırma insanlar yetişmiş aramızda bolca” diye dert yanmaya devam eden Türkiye gazetesi köşe yazarına, “iyi de siz öyleyseniz bunda LGBT’lerin günahı ne” demeye kalmadan nasıl olsa ayrımcılık suçu bedava olan günah keçisine homofobik nefretini saçmakta gecikmiyor: “Ailelerimizi, kadınlarımızı, gençlerimizi korumak bu kadar zorlaşmışken, şimdi daha da ileri gidiyorlar ve LGBT denilen iğrenç sapkınlığı meşrulaştırmaya çabalıyorlar. İnsan az dursa, düşünse bunun nasıl bir iğrençlik olduğunu, emin olun düşündüğünden bile utanır ama her gün birileri siyasette, akademide, medyada bunu normalleştirmeye çalışıyor.”
Türkiye Gazetesi Yayın Koordinatörü de olan köşe yazarı, daha önce de “köşe”sinde pek değerli ve orijinal analizlerini paylaşmıştı: “LGBT denen sapkınlar güruhu… CHP, HDP, İyi Parti ve Saadet'in sapkınlığa kucak açmaları tesadüf mü… Ortaya bir de illa LGBT diye bir şey koyuyorlar! Bunun tanımını kavgada söyleyecek olsan cinayete kadar götürecek bir rezilliği toplumumuza yaşatmayı öğütlüyorlar!”
Milat köşe yazarı, homofobik nefret yaygaracılığı için bir de “doktora” yapmış
Milat gazetesinin, “Danışman, Araştırmacı, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler, Yazar, Milat Gazetesi Köşe Yazarı” Akif Çarkçı, taa 2019’dan “aile ve evlilik kurumu günden güne eriyor, aşınıyor” diye söze başlayıp, “LGBT dalgası ve diğer sapkın hareketler” cinsiyetçi ve homofobik nefret nakaratıyla taçlandırdığı geleneksel söylemini 2022 Nisan’ında “Neleri kaybediyoruz?” başlığı altında tekrar ediyor: “Bilhassa kadın üzerinde oynanan oyunlar sayesinde cinsiyetler arasında yaşanan rol değişimleri aile bütünlüğünü tehdit eder hale geliyor. Farkında değiliz ama aile çatırdıyor, eriyor, bitiyor.”
Türkiye Cumhuriyeti’nde eşcinsellik hiç “suç” olmadığı halde Milat gazetesinin “doktoralı” köşe yazarı sallamaya devam ediyor: “Mesela sapkın cinsel yönelimler yavaş yavaş suç olmaktan çıkarılıyor ve adeta özendirilerek normalleştiriliyor. Hatta devletin bazı kurumlarının eğitim ve öğretim programlarında bile cinsel sapkınlıklar demokratik birer hak olarak lanse ediliyor.”
Milat köşe yazarı Çarkçı, “+18” başlıklı ikinci köşe yazısında, “hukukçu dostlarıyla” sünnet ve “aynı cinsten iki bireyin evliliği ve evlat edinmesi” gibi “çeşitli meseleler hakkında” konuştuklarını söylüyor. Milat köşe yazarının gönlünden geçen “suçlar”ın sonu gelmiyor: “Mesela bir bakmışsınız, bir gün zina suç olmaktan çıkarılmış!”
“LBGT meselesinin Türkiye’de ne noktaya geldiği herkesin malumu. LBGT hakları olarak yutturulan sapkın cinsel eğilimleri meşrulaştırmak, topluma ve hukuk sistemine şirin göstermek için bazı muhafazakârlar dahi çoktan ayartılmış vaziyette. Artık bu konu Türkiye’de öylesine normalleştirildi ki İslami kesimden bazı figürler bile bunun bir insan hakları meselesi olduğunu söyleyecek kadar şirazeden çıktılar.”
Nisan ayında Milat “köşe”lerinde karşımıza çıkan bir diğer isim, İstanbul Sözleşmesi’ne yönelik kadrolu dezenformasyon korosunun cinsiyetçi ve homofobik nefret nakaratçılarından Akit “köşe” yazarı da olan Sefa Saygılı oldu. Psikiyatr da olan “köşe” yazarı, “İstanbul Sözleşmesi hortlatılamaz” başlıklı yazısında, Sözleşme’nin “imza” sorumluğunu dönemin “Dışişleri Bakanı sıfatı” olması üzerinden Ahmet Davutoğlu’na yıkmayı siyaset sandığı cinsiyetçi ve homofobik nefret nakaratlarını bir kez daha tekrar ediyor: “Nikâhsız zina birliktelikleri, cinsel kimlik ve cinsel yönelim özgürlüğü bahanesiyle her türlü sapkın ilişki partnerlik adıyla normal ve aile yapısıyla eşdeğer gösterilmiştir… Toplumsal Cinsiyet eşitliği dayatması ile birlikte LGTBİ bireyleri ve evlilik dışı ilişkiler özendirilmekte ve koruma altına alınmaktadır.”
Diriliş Postası yazarının köşesi sanki Dilipak’ın nefreti komployla harmanladığı köşelerinden kopyalanmış gibi
Diriliş Postası köşe yazarı Cemalettin Hacıosmanoğlu’nun “Yeni bir dünya” başlıklı yazısı sanki Akit’ten Abdurrahman Dilipak’ın haftanın gündemi, konusu fark etmeden nefret nakaratlarını komployla harmanlayarak her gün ama her gün doldurduğu “köşe”lerinden kopyalanmış gibi: “Pandemi bahanesiyle oynanan global (sit-com)lar, sadece gıda sektörüyle sınırlanmayan tedarik zinciri problemleri, iklim değişikliği tiyatroları, enerji sahasındaki dev kırılmalar, maden piyasasındaki dengelerin alt üst olması, ‘’toplumsal cinsiyet’’ kılıfındaki sinsi propagandalar, LGBT+ rezaletleri, ‘’yapay et’’ fantezileri, vesaire…”
Diriliş Postası köşe yazarı, daha önce de, güya “yeni dokunulmazlar” diye “siyasal mekanizmanın daha güçlü putları var artık: Toplumsal Cinsiyet, KADEM, LGBT hakları…”nı saymış, açılımı ise tabii ki ırkçı, cinsiyetçi ve homofobik nefret söylemi sarmalıyla yapmıştı: “İstanbul Sözleşmesi, PKK tabanlı feminist sivil toplum örgütleri, Birleşmiş -Hristiyan/Siyonist- Milletler’in ideal Türk kadını imajı, Eğitimde Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin Geliştirilmesi’ne dair kapsamlı projeler, çocuklarımızın yetiştirilme tarzındaki oligarşik sermaye manipülasyonu, Türkiye’deki eşcinsel hareketlerine destek olan uluslararası vakıflar, global endüstri kodamanlarının yararına toplumsallaşmış kadın profili; ve tüm bu sarmalda kendine enteresan bir yer edinmiş KADEM…”
Yerel basının “güzel ahlak” akan köşeleri
Rize yerel basınından Gazete Rize’nin köşe yazarlarından Mehmet Kasap, bu yıl Nisan’a denk gelen Ramazan ayında kaleme aldığı “En büyük nimet; iman ve İslam’dır” başlıklı köşe yazısında, “Mümin ve Müslümanların özellikleri, nitelikleri nelerdir?” diye kendi soruyor sonra gene kendi cevaplıyor: “Laik, seküler, ateist, deist gibi sapık, sapan, bozuk düşüncelerde olamaz. Feminist ideoloji, LGBTİ- Enses olunmaz. Homoseksüel gibi cinsi sapık olunmaz. Müslüman isen Müslüman olmalısın.”
Yeni Konya yazarlarından Kazım Öztürk, “Ramazan Sohbetleri” başlıklı köşe yazısına, “Tefekkür, ‘düşünmek' demektir. Herhangi bir konuda derin düşünerek onun şuuruna varmaktır” diye başlıyor ve devam ediyor: “Nuh tufanı, Lût kavminin, homoseksüel ilişkileri sonunda yerin dibine batması, Firavun ve Firavun zihniyetlerin, insanlara zulmü sonucunda denizde boğulup sulara gark olması…”
“Cinsiyet eşitliği kavramının altında yatan gerçek!”leri, İstanbul yerel basınından İstiklal köşe yazarı Arzu Erdoğral bir bir deşifre ediyor: “Cinsiyet eşitliği kılıfıyla LGBT’nin önünü açan ve Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile feshedilen İstanbul Sözleşmesi’nin de peşini bırakmış değiller… LGBT’yi yaygınlaştırmak için çalışan küresel güçler… Yahudi asıllı Amerikalı milyarder George Soros… LGBT’yi bir kimlik olarak kabul ettirmeye çalışanların savunduklarının aksine eşcinsellik insan doğasına aykırıdır… Tedavisi mümkün olan sapkın bir cinsel yönelim olan eşcinsellik aileyi ve toplum yapısını bozmaktadır…”
Bursa yerelinden Haberin Doğrusu köşe yazarı, uzman aile hekimi Dr. Huriye Tezgelen, “Toplumsal Cinsiyet Tuzağı” başlıklı yazısında, “Tehdit, terörden çok daha büyük” diyor ve
“tuzak”ları bir bir sayıyor: “Gökkuşağı renklerimizi, kreşteki çocuklarımızı geleceğimizi çalıyorlar. Biz ayakta uyurken oluyor hepsi… Sevgi, onur, aşk, paylaşmak, iyilik gibi kavramlar kullanılarak ‘’insan nesli’’ bozuluyor. Son derece kötücül ve arkasında devasa bir küresel finansman olan LGBT örgütlenmelerinden bahsediyorum. LGBT örgütlenmeleri ile alakalı konvansiyonel medya ya da sosyal medyada eleştirel bir cümle kuramıyorsunuz. Anında nefret suçu etiketiyle hesabınız kapatılıyor. Korkunç bir linç saldırısı ile sesiniz boğuluyor…”
Bursa yerelinden bir diğer yayın, Bursa Sancak köşe yazarı Pınar Aydın, “uzuv korkusu”, “kedi gibi ciyaklamak” gibi pek özgün ifadelerle başlıyor “Soros LGBT'yi, LGBT de gençleri fonluyor” başlıklı yazısına: “Osman Kavala'nın tutuklanmasının ardından kaç gün geçti hala yankıları sürüyor. Muhalefetin bu kadar bağırmasının uzuv korkusundan olduğu açık. Kuyruklarına basılmış kedi gibi ciyaklıyorlar… LGBT örgütü gençlere ameliyat için para desteği veriyor… Çok yakınım olan bir ablamın kızı erkek olmaya karar vererek tüm ameliyat masrafı LGBT örgütü tarafından karşılanmış…” Ha, bu arada, Pınar hanım: “Cinsel tercih olarak kimseyi ayıplamıyorum. Ama gerçekleri de gözardı edemem. Topluma yoğun bir ‘eşcinsellik’ propagandası yapılmasını doğru bulmuyorum.”
Aydın yerel basınından Manşet Aydın köşe yazarı Mehmet Çetin’den “Çetin Yorumlar”: Korteks yani ön beyin, gelişimini ancak ergenlik sonunda tamamlar. Gelişimini tamamlamamış korteks ise, bünyeye zararlı argümanları keşfedemez. Dolayısıyla çocuklarımızı eşcinsel eğilimlerden korumak hepimizin görevidir.”
Erzurum yerel basınından Milletin Sesi köşe yazarı Mustafa Damlarkaya, “Birileri bize dayatmaya kalkıyor” diyor: “Avrupa’da eşcinsel evliliğe izin verdiler, şimdi de aileyi kurtarmaya çalışıyorlar. Çok ciddi paralar harcayarak tekrar aile evliliğine dönmeye çalışıyorlar. Avrupa’da, bu eşcinsel evlilikten dolayı sokak ortalarında çok ahlaksız davranışlar yapılıyor. Dışarıdan gelen birileri dönüp baktığında da “insan haklarını ihlal ediyorsun” diyorlar. Tabii ki bunlar, nesile bir kutsiyet yüklemedikleri için böyle oluyorlar. Hayvanlarda bile edep var, bunlarda edep, utanma yok.”
Trabzon yerel basınından Günebakış köşe yazarı Ali Öztürk, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın ODTÜ ziyaretinde protesto edilmesini yorumluyor: “Bugün geldiği noktada HDPKK’yı masumlaştıran, LGBT’ye özgürlük verilmesini savunan ve İstanbul Sözleşmesinin geri getirilmesi gerektiğine inanan ve bunları savunan Babacan… Militan sol gruplara, LGBT tiplerine ve HDP gruplarına yaranmak belli ki Ali Babacan’a hiçbir şey kalmayacaktır…”
Günebakış yazarı Ali Öztürk, “Hayat pahalılığı ve Erdoğan” başlıklı, Nisan ayındaki bir diğer köşe yazısında “LGBT” telaffuzuna devam ediyor: “LGBT gibi sapkınlıkların hayat bulacağından endişe ediyor…”
Akit’in Nisan ayı homofobik nefret nakaratları
Nefret söylemi üretme, yayma ve teşvik yayın organı Akit’in köşe yazarı, aynı zamanda Yazı İşleri Müdürü Ali Karahasanoğlu, muhalefet karalama bahaneli homofobik nefret siyasetiyle hep aynı nakaratları Nisan ayında da tekrar etti.
Akit köşe yazarı Ali Karahasanoğlu’nun “Albayrak’ta kıyametler koptu, Ağıralioğlu’nda herkes suspus!” başlıklı yazısında hedef gene İYİ Parti, araç gene homofobi: “İttifak kurduğu partilerle bile birçok konuda anlaşamayan… eşcinsel evliliklere izin verme konusunda farklı…”
“Burgaz Rakı’nın danışmanı, şimdi İyi Parti danışmanı! Ama Yavuz gidip, eşcinsel destekçisi-HDP sempatizanı Erdem’ler koltuğunu sağlamlaştırıyorsa..”
“Kavala’da AB’ı dinleyelim tahliye verelim, Kaşıkçı’da yargılayalım! İyi Parti’nin eşcinsel destekçisi Bahadır Erdem de, CHP’lilerin izinde açıklama yapıyor…”
“6’lı ilkesizlerde nitelik var mı ki, adaylarında da olsun! Hatta bir tanesinin cinsel vakası, eşcinsel!”
“Engelleniyoruz! Tutmayıın!.. Eşcinsel evlilik konusunda “toplumu buna hazırlıyoruz” dedin. Engellenmedin, engellenemedin. Belediye tabelası altında kulüpler vesair ile bu hedefini hayata geçirme yolunda çalışmalarını sürdürdün, bizim seni engelleme gücümüz yok, ama Milli Gazete de seni engellemedi, engelleyemedi.. İftar yemeğinde buluşup, seni onurlandırdı, meşrulaştırdı.. Ama, “Nedir şu eşcinsel evlilik Ekrem bey” diyemediler..”
“İstanbul Sözleşmesi, eşcinsel destekçilerini birleştirdi! İstanbul Sözleşmesi baştan aşağıya olmasa da, bazı doğruların arasına sıkıştırılan eşcinselliği meşrulaştıran maddeleri ile, bu ülkeye yapılmak istenilen en büyük ihanetlerden birisi idi.. LGBTİ’yi dillendirenler, o ahlaksızlığı toplumda yaymayı amaçlıyorlar.. Eşcinselliği, meşrulaştırmaya çalışıyorlar..
Ama çaktırmadan, “LGBTİ’ye uygulanan şiddet” derseniz.. Eşcinselleri meşrulaştırmak için, atağa geçiyorsunuz demektir.. Kimse kusura bakmasın, otoyolların kenarında bekleyen eşcinseller, fuhuş parasında kendileri ile pazarlık yapan sapıklarla kavga edince, kendilerine ayrıcalık tanınmasını istiyorlarsa..”
Akit’ten Muhmet Duvarbaşı da, “Akşener’in ‘İP’iyle kuyuya inilir mi?” başlıklı yazısıyla homofobik nefret siyasetinden eksik kalmasın: “Gözünü iktidar hırsı bürüyen Meral Hanım, HDP ve sapkın kesimlerden gelecek oyları kanalize etme adına tasfiye operasyonu başlatırken, ‘Demirtaş’a özgürlük’ naraları atan ve LGBT eylemlerinde sapkınların arkasında duran Bahadır Erdem’i Hukuk ve Adalet Politikaları Başkanlığı koltuğuna oturtuverdi.”
“Lezbiyenlerin, i…lerin, her iki cinse de istek duyanların, transların, travestilerin” diye saydıran ve Devlet’e, “ahlâk yoksunu bu güruha engel olmakla kalmamalı, bunları belli merkezlerde toplamalı” çağrısında bulunan Akit’ten Akif Bedir, “İP’de ülkücülerin İP’i çekildi” başlıklı köşe yazısıyla niye geri kalsın: “ABD’de LGBT onur yürüyüşüne katılarak gülen yüzler paylaşan, “Elimizi taşın altına koyup Apo’yu ev hapsine yollayacağız” diyen, 15 Temmuz’da “evinizden çıkmayın” diye çağrı yapan Bahadır Erdem yeni yüz olarak vitrine çıkarılmaya çalışılıyor.”
“Tek kullanımlık İmamoğlu efekti!” başlığı altında Akit’ten Zekeriya Say’ın homofobik nefret nakaratları gelsin: “İmamoğlu İBB’ye dokunduktan sonra… eşcinsel sapkınlar belediyede istihdam edildi, personele zorunlu olarak LGBTİ dersleri dayatıldı.. tıpkı Ekrem gibi eşcinsel sapkınlara selam çakmıştı… LGBTİ sapkınlarının paçavrası… LGBT yürüyüşüne katılmış ve eşcinselliğe meşruiyet kazandırmak için…”
Haftanın gündemi, konusu her gün ama her gün “köşe” dolduran Akit yazarlarından Abdurrahman Dilipak için fark etmiyor. Nefret nakaratlarını komployla harmanlarken, hep aynı cinsiyetçi ve homofobik söylemle tekrar ettiği yazılarıyla kadın ve LGBTİ+ düşmanlığına devam ediyor.
Akit köşe yazarı Abdurrahman Dilipak’ın Nisan ayı nakaratları: “Aynı yanlış “Toplumsal cinsiyet” konusunda “eşitlik mi, adalet mi”, diye yapılmadı mı! Fiil zulümse, fiil hırsızlıkla, fiil yalan ya da fuhşiyatsa… Sahi Ukraynalı LGBT’liler nerede kaldılar! Kadroya bir papaz, bir haham bir de Lady Gaga’yı aldılar mı, çalsın sazlar, oynasın kızlar…”
““Toplumsal cinsiyet” tartışması, iki kelimeden ibaret her hangi bir kavram değil. “Toplum” ve “cinsiyet” tek tek meşru ve masum kavramlar olmakla birlikte telaffuzu “CEDAW, İstanbul Sözleşmesi ve Lanzarotte” çerçevesinde farklı ve yeni bir anlam kazanmaktadır… LGBTIQ+ topluluğunun ilişkiler ağı içinde eşitli ya da adalet olup olmayacağı sorunu meşru bir anlayışın ürünü değildir...”
“Kavala davasını düşünürken… LGBT’nin, yılmaz savunucusu olduğu “Toplumsal cinsiyet” projelerinin arkasında da aynı lobiler var…”
Etiketler: insan hakları, medya, nefret suçları