12/03/2018 | Yazar: Aslı Alpar
Ankara Vegan Atölye ile Kaos GL, “Türcülük Karşıtı Queer Buluşma” düzenledi.
Ankara Vegan Atölye ile Kaos GL, “Türcülük Karşıtı Queer Buluşma” düzenledi. Buluşmada Kaos GL dergisinin Türcülük dosya yazarları da konuşma yaptı.
Ankara Vegan Atölye ile Kaos GL Derneği'nin düzenlediği “Türcülük Karşıtı Queer Buluşma”, 11 Mart'ta Ankara’da gerçekleşti. Türcülüğün patriyarka ve heteroseksizmle ilişkinin konuşulduğu etkinlik, açılışını geçtiğimiz ay yapan KOVA Art’ta düzenlendi.
İki oturumdan oluşan etkinlik, yaklaşık bir yıldır Ankara’da faaliyet gösteren Ankara Vegan Atölye’nin hazırladığı “Hayvan Eşitliği Farkındalık Atölyesi” ile başladı. Buse Üçer’in sunduğu atölyede katılımcılar türcülüğün ve hayvan sömürüsünün farklı alanları ile yüzleşti.
Etkinliğin ikinci oturumunda, Kaos GL Dergi’nin 158. sayısının Türcülük dosya yazarlarından Ezgi Nezahat Oral ve Umut Erdem ile Sosyolog Esra Gedik’in konuşmacıları olduğu söyleşi gerçekleşti.
“İnsan sorgulanmalı!”
Konuşmacılardan Ezgi Nezahat Oral, siyasal düşünceler tarihi boyunca, düşünürlerin üzerinde en çok kafa yordukları konunun insanın ne olduğu sorusu olduğu ve bu sorunun yanıtının çoğu zaman insanı insan yapan şeyin emek, ahlak, tahayyül edebilme yeteneği ile cevaplandığına dikkat çekti. Oral, bu yanıtların insanı biyolojik bir türe değil kültürel bir varlığa yakınlaştırdığını ve insanlığın inşa edilen bir kavram olduğunu vurguladı.
Oral, “İnsan olmak için, insan olarak doğmuş olmak yetmez. İnsan kurgusal bir kavramdır ve ideolojilere, söylemlere, iktidara göre değişim gösterir. Bu kavramsal insanın dışında kalanlar ise, insanın ötekisi olan hayvanlardır. Ayrıca insanı çeşitli nitelikleri nedeniyle üstün gören her bakış açısı da türcüdür” ifadelerini kullandı.
“Odağımız hayvan hakları olmalı”
Bir diğer konuşmacı Umut Erdem konuşmasına Rasmus Rahbek Simonsen'ın Queer Vegan Manifesto’sunun odağında hayvanların değil insanların olduğunu ifade ederek başladı konuşmasına. Zorunlu heteroseksüellik ile zorunlu etoburluk kavramları arasında bağ kurulmasın da bu açıdan çelişkili olarak değerlendiren Erdem, queer aktivizminde türcülüğün hetero/mono/cisseksizm, cinsiyetçilik kadar rahatsız edemediğini sorguladı.
Erdem, “Hayvan hakları/vegan hareketinde çok daha fazla odaklanılan acının boyutu. Feminist-queer hareket de meseleyi daha çok hayvan eti (bedeni) yemek üzerinden ele alıyor. Oysa odağı hayvan kullanımı ve köleliğine karşı hayvan haklarına çevirmeli. Ayrıca veganlığı asgari kılarak feminist/queer açılardan bakacaksak kendi iktidar alanlarımızı sorgulayıp hayvanların toplumda ‘eşya’ olarak görünmesine karşı mücadele etmeliyiz ve hayvanların "mülk" statüsünü ortadan kaldırmak bizim sorumluluğumuz" dedi.
“Hayvansever hareket sadece bazı hayvanları seviyor”
Etkinliğin son konuşmacısı Esra Gedik, türcülük karşıtlığı ile hayvanseverliği bir arada ele alan bir değerlendirme sundu.
Gedik, türcülüğün yalnızca yaşamı değil aynı anda ölümü de şekillendiren bir ideoloji olduğunu vurguladı. Son dönemde Türkiye’de etki alanını genişleten bir hareket olarak karşımıza çıkan hayvanseverliğin ise türcülüğe karşı yeterli bir alan açmadığını ifade eden Gedik sözlerini şöyle sürdürdü, “Yapılan tartışmalara baktığımızda Türkiye’de bu hareketin bazı noktalarda hareket alanını belli tür hayvanlarla sınırlandırdığını görüyoruz. Bazı hayvanlar için mücadele eden hayvanseverler aslında hak temelli bir yaklaşım geliştirmekten uzak, türcü, ayrımcı bir çaba içindeler.”
Etkinlik soru-cevap bölümünün ardından sona erdi.
Etiketler: yaşam, ekoloji