13/02/2024 | Yazar: Oğulcan Özgenç

#yerelseçim24 dosyamızın bu bölümünde Ankara, İstanbul, İzmir, Bursa ve Diyarbakır’daki LGBTİ+ örgütleriyle yerel yönetimlerle ilişkilerde yaşadıkları sorunları ve kentlerindeki problemleri konuştuk.

“Kimi ilçelerde LGBTİ+ odaklı hizmetler askıya alındı” Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Yerel seçimler yaklaşıyor. Mevcut siyasi atmosferdeki LGBTİ+ karşıtlığı, Yeniden Refah ve Saadet Partisi gibi partilerin yerel seçim kampanyalarında LGBTİ+’ları hedef göstermesiyle devam ediyor. Söz konusu atmosferden LGBTİ+ örgütleri de etkileniyor.

Peki, LGBTİ+ örgütlerinin bulundukları kentlerde yerel yönetimlerle ilişkileri ne durumda? Temel eksiklikler neler? Yerel yönetimler, LGBTİ+ örgütlerinin geliştirdikleri politikalara ne ölçüde yanıt veriyor?

Tüm bunları; Ankara, İstanbul, İzmir, Bursa ve Diyarbakır’da yer alan LGBTİ+ örgütleri ile konuştuk.

Kaos GL’den Defne Güzel, LGBTİ+ örgütleri ile yerel yönetimler arasındaki ilişkilerin yıllar içinde bir azalma eğilimi gösterdiğini belirtti. Güzel, yerel yönetimlerin LGBTİ+ haklarını savunma konusunda çekincelerinin olduğuna dikkat çekerek, “Özellikle geçmiş yıllarda bazı belediyelerin LGBTİ+ etkinliklerinin İçişleri tarafından sorgulanması, iktidarın muhalefet belediyelerini LGBTİ+ haklarına dönük gerçekleştirdiği faaliyetler sebebiyle hedef göstermesi, çekincenin artmasına neden oldu. Bu durumun yanında özellikle muhalefet belediyelerinin LGBTİ+ haklarını açıkça savunması oldukça önemli. Geçtiğimiz seçimler, LGBTİ+ haklarını savunmadan bir muhalefet siyasetinin yapılamayacağını açık açık gösterdi” dedi.

Ankara özelinde yerel yönetimlerin LGBTİ+ haklarına dönük faaliyetlerinin kısıtlı olduğunu belirten Güzel, büyükşehir belediyesinin bu alanda hiç faaliyet göstermediğini vurguladı. Çankaya Belediyesi’nin ise LGBTİ+’lara yönelik çalışmalarının duyurulmasından imtina ettiğini ifade eden Güzel; söz konusu faaliyetlerin, belediyenin son derece küçük ve sınırlı birimleri arasında ilerlediğini söyledi.

“LGBTİ+’ların çehresini değiştirmek üzere örgütlendiği Çankaya’nın başında polisler nöbet tutuyor”

Güzel, Ankara’daki yerel yönetimlerin temel eksikliğinin diyalog zeminin ortadan kalkması olduğuna dikkat çekti. Güzel, LGBTİ+ örgütlerinin mevcut atmosferde kritik bir önemde olduğunu ifade ederek şunları söyledi:

 “Çünkü LGBTİ+ sivil toplum örgütleri elbette ki aynı zamanda insan hakları örgütleri de. İnsan hakları bilgisinin yaygınlaşmasının temel aktörlerinden biriyiz. Yerel yönetimlerin LGBTİ+ sivil toplumuna bütün çekinceleri bir kenara bırakarak bu bakış açısıyla yaklaşması gerekiyor. Aslında bir bakıma, yerel yönetimlerin geçmişte LGBTİ+’ları güçlendirmek için yaptığı çalışmaları ve LGBTİ+ sivil toplum örgütleriyle kurduğu ilişkiyi yeniden hatırlaması gerekiyor.”

17 Mayıs Derneği’nin hazırladığı Çankaya Kent Masalları Raporu’nu hatırlatan Güzel, LGBTİ+’ların mücadele tarihi boyunca Çankaya’nın çehresini değiştirmek üzere örgütlendiğini ifade etti. Güzel, Çankaya’nın mevcut durumunu ise şu cümlelerle aktardı:

“Şimdi bu çehrenin başında polisler, zabıtalar nöbet tutuyor. Çankaya Kent Masalları Raporu, Çankaya’daki LGBTİ+’ların Çankaya’da çoğunlukla kendisini güvende hissetmediğini söylüyor. Bütün bunların karşısında Çankaya’nın LGBTİ+’ların politika üretme süreçlerine katılımını sağlaması gerekiyor. Çünkü araştırma sonuçları da gösteriyor ki, kentteki LGBTİ+’lar en başta ayrımcılığa uğramamak ve eşit muamele görmek istiyor.”

“LGBTİ+ haklarını görme refleksi azaldı”

Sosyal Politika, Cinsiyet Kimliği ve Cinsel Yönelik Derneği’nden (SPoD) Zarife Zere Akbulut, sosyal politikaların geliştirilmesinde yerel yönetimlere büyük bir pay düştüğünü ifade etti. Eşitlik mücadelesinin yerel siyasetin araçlarını kullanarak ilerlemesi gerektiğini hatırlatan Akbulut, İstanbul’da farklı yerel belediyelerle önceki yıllara oranla birlikte çalışma, LGBTİ+’ların sorun ve taleplerini iletebilme, birlikte çözüm bulma aralığımız giderek daraldı. Bu son dönemde yaşadığımız en görünür sorunlardan birisi” dedi.

Akbulut, 2015’ten bu yana LGBTİ+’ların sistematik biçimde hedef gösterildiği, ifade ve örgütlenme özgürlüklerinin baskılandığı süreçlerde yerel yönetimlerle ilişkilerinin eskisi gibi devam etmediğini belirtti:

“Yerel yönetimlerin bir dönem kamusal olarak sahiplendiği LGBTİ+ haklarını ve eşit yurttaş olarak görme refleksinin azaldığını, geliştirilen işbirliklerinin eskisi gibi bir çalışma pratiğinden uzaklaştığını söylemek mümkün. Kimi ilçelerde kurulan ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin ikilik dışında kurulmasına yarayan eşitlik birimleri işlemez hale geldi. Kimi ilçelerde ise LGBTİ+ odaklı hizmetler askıya alındı.”

Yerel yönetimlerin LGBTİ+ hakları konusunda sessizleştiğini ifade eden Akbulut, son yıllarda yerel yönetimlerin LGBTİ+’ları eşit yurttaş olarak görme ve hizmetleri bu biçimde sağlama refleksinden uzaklaştığını vurguladı.

“İstekli birkaç yöneticinin ve meslek uzmanının ötesine geçebilmiş değiliz” 

2019’daki yerel seçimler sonrasında, İstanbul’daki dört belediyenin, stratejik plan yapım süreçlerine SPoD olarak katıldıklarını ifade eden Akbulut, “Burada sağlıktan eğitime, ulaşımdan sosyal hizmetlere, şiddetle mücadeleden katılıma pek çok alanda LGBTİ+’ların ihtiyaçlarını ve taleplerini ilettik. Bunların bazılarına planlar içinde yer verildiğini de gördük. Ancak planların oluşturulma sürecindeki katılımcılığın, uygulanma ve izlenmesi süreçlerinde sağlanmadığını söyleyebiliriz” diye konuştu.

Akbulut, sorunlar ve geliştirilen çözüm önerilerine belediyelerin kurumsal yapıları içinde sonuç alınamadığına dikkat çekti:

“LGBTİ+’ların kente dair sorunlarının çözümü için daha kurumsal çalışmalar yapmalarını talep ediyoruz ancak bu konuda çalışmaya istekli birkaç yöneticinin, meslek uzmanının ötesine geçebilmiş değiliz. LGBTİ+’lar için eşit bir kent siyasi iradeyi gerektiyor. Hem dernekler olarak bizlerin hem de belediyelerde çalışan gerçekten eşit hizmet sağlamak isteyen az sayıda insanın çabasının ötesinde bunu yapacak siyasi iradeye ihtiyacımız var.”

Akbulut, iktidarın oluşturmaya çalıştığı nefret dalgasından belediyelerin azade olmadığına dikkat çekerek şunları söyledi:

“Etkilendiklerini görüyoruz ancak bu durumda yapılacak şey LGBTİ+’ları dışarıda bırakan bir kent yönetimi değil aksine LGBTİ+’larla, LGBTİ+ sivil toplum örgütleriyle, tüm insan hakları ve demokrasiden yana kentlilerle bu nefret karşısında akılcı, yaratıcı bir karşı duruşu sergilemek, LGBTİ+’ların kentteki sorunlarını çözme iradelerini büyütmek olabilir.”

“İzmir’de belediye başkanın değişimiyle birlikte bizi neler beklediğini bilmiyoruz, kaygılanıyoruz”

Genç LGBTİ+ Derneği’nden Senem Alp, İzmir’deki yerel yönetimlerle, özellikle Büyükşehir Belediyesi ile ilişkilerinin son süreçte oldukça iyiye gittiğini söyledi. Alp, İzmir özelinde LGBTİ+’ların yerel yönetimlerle sıkı bir tarihi olduğunu vurgulayarak,Bu mirası biz de devam ettirdik. Yine de dönem dönem başkanlık düzeyinden hiyerarşik olarak aşağı inen müdürlüklere, belediye personellerine kadar herhangi bir yerde bürokrasi engellerine takıldığımız çok oldu. İzmir halkına açık olan kent konseyleri gibi mekanlar, yer yer LGBTİ+’lara bu aşamalardan birinde uğradığımız ayrımcılıkla birlikte kapandı. Hatta bir dönem feministlere ve LGBTİ+’lara özellikle belediye imkanları kapatılmıştı, böyle günlerden de geçtik” dedi.

Alp, bu sorunları nasıl aştıkları sorusuna şöyle yanıt verdi:

“Hem bizim çabamızla hem de belediyelerde aktif çalışan aktivist personelin çabasıyla bu sorunları aşma noktasına geldik. Tabii şimdi belediye başkanının değişimiyle birlikte bizi neler bekliyor bilemiyor ve açıkçası kaygılanıyoruz.”

Alp, İzmir özelinde yerel yönetimler açısından temel eksikliklerin LGBTİ+’ların eşit yurttaşlar olarak tanınmasının yazılı hale getirilmemiş olmasından kaynaklandığını vurgulayarak sözlerini şöyle noktaladı:

“Yaptığımız etkinliklerde, çalışmalarda logomuzu koyduramadığımız günler dahi oldu. İzmir için iyi bir sürece girdiğimiz bir dönemden geçtik belediye ile ilişkilerimizde. Belediyenin birlikte kurmak istediği her çalışmada aktif olarak yer aldık, fikirlerimiz kattık, stantlar açarak kendimizi tanıttık ve bize ulaşmak isteyen LGBTİ+’lara da alan sağlamış olduk. İyileştirmesi gereken en önemli konu süreçlerin en başından sonuna kadar kadın+ ve LGBTİ+lar için baştan masada bir yer ayırmak olacaktır. Kent için yapılan her şeyde bu bakış açısıyla kapsayıcı bir hizmet verme zorunluluğu olduğunu belediyenin tüm birimlerine aktarmak sadece STK’larda değil aynı zamanda protokollerimizi imzalayan bu belediyelerdedir.”

 “Yöneticilerden izin almak şart haline geldi”

Özgür Renkler Derneği’nden Semih Özkarakaş Bursa’da yerel yönetimler açısından yaşadıkları sorunların başında Eşitlik Birimi’nin çalışmalarının günden güne azalmasının geldiğini belirtti. Özkarakaş, yerel yönetimler ile LGBTİ+ örgütleri arasında çalışma yapmak için yöneticilerden izin alınmasının şart haline geldiğini ifade ederek, “Diğer yandan, yerel yönetimler gerçekleştirdiği çalışmaları duyurmuyor. Geçmişe nazaran Eşitlik Birimi LGBTİ+ hakları konusunda daha az faaliyet gerçekleştiriyor ve sivil toplum örgütleriyle iletişim kurmayarak içe kapanık bir yapıya bürünüyor. Sivil toplum örgütleriyle yerel yönetimlerin çalışmaları kısıtlı birimler arasında sürerken yöneticiler LGBTİ+ sivil toplumuyla neredeyse hiç temas kurmuyor” dedi.

Özkarakaş, yerel yönetimlerin stratejik planlamaya dönük çalışmalarına katıldıklarını belirtse de yerel yönetimlerinden LGBTİ+ örgütlerinin çalışmalarına ilişkin bir istişare talebi olmadığına dikkat çekti.  LGBTİ+ların kentte yaşadığı sorunları ve ihtiyaçları yerel yönetimlere anlatmanın önemli olduğunu ifade eden Özkarakaş, yerel yönetimlerin LGBTİ4 sivil toplumunun çalışmalarını takip etmesi gerektiğini vurguladı:

“Özgür Renkler olarak, Bursa'da yaşayan LGBTİ+'ların sorunları, ihtiyaçları ve yerel yönetimlerden beklentileri üzerine bilgi sahibiyiz. Maalesef kentteki LGBTİ+'ların beklentilerini karşılayabilecek bir istişare ortamına sahip değiliz. Yerel yönetimlerin özellikle baskının arttığı bu dönemde LGBTİ+ hakları için ayrıca bir plan ve program gerçekleştirmesi gerekiyor.”

“Bir dilekçeyle işimizi sıkıntı çıkmadan çözebiliyorduk”

Keskesor Amed LGBTİ+ Oluşumu’ndan Deniz ise, 2016’da Diyarbakır’daki bütün belediyelere AKP tarafından kayyum atanmasının ardından yerel yönetimlerle ilişkilerinin kesildiğini belirtti. Deniz, yerel yönetimlerin LGBTİ+’ları tanımadığını ve herhangi bir politika geliştirmediğini ifade ederek, “Kayyum öncesi belediyeler ile ilişkilerimiz çok iyiydi. Kendi toplantılarımızı, etkinliklerimizi, atölyelerimizi, film gösterilerimizi, buluşmalarımızı hepsini belediyeye ait kurumlarda çok rahat bir şekilde gerçekleştirebiliyorduk. Belediye bize alan açabiliyordu. Bir dilekçe ile işimizi hiçbir sıkıntı çıkmadan rahatlıkla çözebiliyorduk” dedi.

Kayyum öncesinde belediye ile pek çok ortak iş yaptıklarını söyleyen Deniz, şu örnekleri verdi:

“Diyarbakır’da babası ve iki amcası tarafından eşcinsel olduğu için katledilen Roşin Çiçek davasını takip ettiğimiz bir süreç vardı. O dönem Keskesor LGBTİ+ Oluşumu olarak yeni kurulmuştuk. Karar duruşmasında pek çok LGBTİ+ örgütü, kadın örgütü, kentteki STK’lar, sendikalar adliyede duruşma salonundaydık. Karar açıklanınca aile bize saldırdı ve adliyedeki polis, saldıran aileye müdahale etmek yerine bize saldırdı. Adliyede uzun bir süre mahsur kaldık. Çünkü aile saldırıları devam ediyordu ve adliye çıkışında bizi bekliyorlardı. Polis, bizi adliyeden tahliye etmek için hiçbir araç getirmedi. Biz de belediyeyi aradık. Belediye oraya 2 tane büyük belediye otobüsü gönderdi. Ve o belediye otobüsleriyle oradan çıktık.”

“Yine bir sene onur haftası etkinliklerine katılmak için yeterli bütçemiz yoktu. Ve bunun için belediyeden destek istedik. Talebimizi hemen yerine getirdiler. Yaklaşık 20 arkadaşımızın Diyarbakır'dan İstanbul'a gidiş geliş yol masraflarımızı karşıladılar. Yine aklımda kalan bir dönem Diyarbakır'da faaliyet yürüten Hebun LGBTİ+ Derneği'nin kirasını belediye karşılıyordu.”

“Belediyenin önünden geçemez hale geldik”

Bu dönemde belediyeye ait mekanları rahatlıkla kullandıkları için dernekleşmeye ihtiyaç duymadıklarını vurgulayan Deniz, “    Ancak 2016 yılında belediyelere kayyumlar atandıktan sonra belediyenin önünden geçemez hale geldik. Şimdilerde hala bir dernek değiliz. Şu an etkinlik ya da buluşmalarımızı gerçekleştirirken mekan bulma konusunda aşırı zorlanıyoruz. Deprem gibi bir felakette bile belediyeye ait toplanma alanlarında, kurumlarında, tesislerinde LGBTİ+ların konaklamasına özel olarak izin vermediler” ifadelerini kullandı.


Etiketler: insan hakları, kent hakkı, barınma, sosyal hizmet, siyaset, özel haber, yerel seçim
İstihdam