09/05/2023 | Yazar: Yıldız Tar
Seçimlerde arşa değen nefret söylemleri LGBTİ+’ları nasıl etkiliyor? 17 Mayıs Derneği’nden Psikolog Alp Kemaloğlu’yla konuştuk.
14 Mayıs’taki seçimlere sayılı gün kaldı. Yeni Cumhurbaşkanı ve milletvekillerinin seçileceği 14 Mayıs öncesinde seçim kampanyaları da son sürat devam ediyor.
İktidardaki Cumhur İttifakı’nın seçim kampanyasının belkemiğini LGBTİ+ düşmanlığı oluşturuyor. Muhalefete “LGBTci” demekten tutun, LGBTİ+ derneklerini kapatmayı bir vaat olarak sunmaya kadar… Ana muhalefet ise bu söylemlere “Esas sensin LGBTci” diye yanıt veriyor.
Peki bütün bu hedef gösterme ve nefret kampanyaları LGBTİ+’ların ruh sağlığını nasıl etkiliyor? Ne gibi sorunlara yol açıyor? LGBTİ+’lar, bu kadar hedefteyken ne hissediyor?
Bu soruları 17 Mayıs Derneği’nden Psikolog Alp Kemaloğlu’na yönelttik. Kemaloğlu, nefret söyleminin LGBTİ+’lara yönelik önyargıyı beslediğini belirterek; seçim kampanyalarındaki ayrımcılığı KaosGL.org’a değerlendirdi:
“Nefret söylemi önyargıyı besliyor”
“LGBTİ+’lara yönelik nefret söyleminin en bariz etkisi LGBTİ+’lara yönelik önyargıyı beslemek şeklinde oluyor. Dolayısıyla bir toplumu önyargı üzerinden gruplara bölen ve polarize eden bir edim nefret söylemi. Bununla birlikte hedef gösterilen bir gruba aidiyet otomatik olarak bir sıkıntı yaratır demek iddialı olur. Ama bu nefret söylemine verilen olumlu ya da olumsuz tepkilerden bahsedebiliriz belki. Olumsuz bir tepki olarak LGBTİ+’lar kimliklerini gurur duydukları ve aidiyet hissettikleri bir şeyden ziyade bir stres kaynağı, bir sorun ya da bir hata olarak deneyimlemeye meyledebilir, söylemlerin içerikleri sebebiyle zorlayıcı duygular deneyimleyebilir, söylemlerin yaygınlaşması nedeniyle kimliklerini gizleme ihtiyacı duyabilir ve bunun sonucunda yalnızlaşabilir, güvenlik endişesiyle LGBTİ+ toplumundan uzaklaşmak isteyebilir ve sosyallik içerisinde kimliklerine yönelik herhangi bir saldırı (sözel, fiziksel, dolaylı vb.) olması endişesiyle sürekli tetikte olma ihtiyacı hissedebilirler.”
Nefret söylemlerinin kişileri karşı duruşa, itiraz etmeye, kimlik anlamında ortaklaştıkları insanları bulmaya ve dayanışmaya yöneltme ihtimalinin her zaman mevcut olmadığını hatırlatan Kemaloğlu’na göre, “Özellikle LGBTİ+ kimlikleriyle henüz yeteri kadar konforlu hissetmeyen LGBTİ+’lar açısından dolaşıma sokulan nefret söylemlerinin onların ruh sağlığını olumsuz etkileme ihtimalini küçümsememek gerekiyor”.
Sürekli çatışma ortamının yarattığı stres
Kemaloğlu, bu tarz nefret söylemlerinin toplum sağlığını da olumsuz etkilediğini söylüyor:
“Toplum sağlığı açısından kişilerin LGBTİ+ varoluşlara patolojik bir gözle bakmasından ve bunun yarattığı damgalamadan tutun sürekli bir çatışma ortamına itilmemizin yarattığı strese kadar birçok anlamda olumsuz etkilediğini söyleyebiliriz. Ama yine benzer bir şekilde bu tarz karikatürize söylemlerin işin aslını görmemize ve doğruyu bulmamıza vesile olabileceğini de unutmamak gerekir.”
“Her görüşmede nefret söylemi ve ayrımcılığın bahsi geçiyor”
17 Mayıs Derneği, LGBTİ+’lara düzenli psiko-sosyal ve hukuki destek sağlıyor. Seçimde yükselen nefret söyleminin bu desteği nasıl etkilediğini de soruyoruz Kemaloğlu’na. Herhangi bir psiko-sosyal problemin kaynağı olarak nefret söylemi ve diğer ayrımcı uygulamaların bahsinin neredeyse her görüşmede geçtiğini belirten Kemaloğlu şöyle devam ediyor:
“Türkiye’nin güncel siyasi gündemi ve LGBTİ+’lara yönelik nefret söylemi 17 Mayıs Derneği bünyesinde sağladığımız psikolojik destek hizmetlerinde sık sık mevzu edilen bir gerçeklik elbette. Kişileri değerlendirirken bulundukları sosyal, siyasi ve kültürel bağlam içerisindeki ihtiyaçlarını duymayı hedeflediğimiz için herhangi bir psiko-sosyal problemin kaynağı olarak nefret söylemi ve diğer ayrımcı uygulamaların bahsi neredeyse her görüşmede geçiyor. Türkiye özelinde bu durum kronik bir stres etmeni haline geldiği için özellikle danışmanlık almak isteyen kişilerin bu söylemler ve yarattığı psiko-sosyal etkilerden muzdarip bir şekilde bize başvurması çok olağan bir durum bizler için.
“Derneğe başvuran kişi sayısı yıllar içerisinde hep artış gösterdi ancak bu artışı direkt olarak artan nefret söylemi ya da ayrımcı diğer edimlere bağlamamız yöntemsel olarak mümkün değil, fakat aldığımız geribildirimler çerçevesinde LGBTİ+’ların özellikle kamu kurum ve kuruluşlarından ruh sağlığı desteği almaktan imtina ettikleri, bunun sebebinin ayrımcı ve fobik muameleye kalma endişesi olduğu ve bunun yerine 17 Mayıs Derneği’nin güvenli ortamını tercih ettiklerini biliyoruz. Kamu kurum ve kuruluşlarından destek almaktan çekinme davranışını artan LGBTİ+ karşıtı söylemlerle ilişkilendirmek çok da yanlış olmaz sanıyorum.”
Etiketler: insan hakları, nefret suçları, sağlık, siyaset, danışmanlık