29/01/2025 | Yazar: Tansu Pişkin

Munzur Üniversitesi’nden Güneş anlatıyor: “Uğraşsız insanları bir hedef kitle belirleyip onlara karşı örgütlemek oldukça kolay. Hedef kitle de çoğu zaman biz LGBTİ+’lar ya da kadınlar…”

“Ne kadar çoksak o kadar görünürüz” Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Fotoğraf: Şehlem Kaçar / csgorselarsiv.org

LGBTİ+ öğrencilerin neler yaşadığına ışık tutmaya çalıştığımız dosyamızda bugün Güneş anlatıyor. Güneş, Munzur Üniversitesi’nde öğrenci ama aynı zamanda bir proje üzerinde çalıştığı için hayatı Diyarbakır ve Dersim arasında geçiyor.

Dersim’de homofobik ve transfobik saldırıların büyükşehirlere göre “daha az yaşandığını” ama bunun arkasında insanların “lubunya dostu” olmasının değil aksine küçük bir şehir olduğu için olası faillerin “çekingen davranmasının” yattığını düşünüyor:

“Yine de homofobiyle, sözlü tacizlere maruz bırakıldığım durumlar oluyor. Örneğin kampüste açık yaşayan sadece iki lubunyayız. Bu da hem şehrin hem kampüsün çok güvenilir olmadığının göstergesi.

“Bazı durumlarda hukuksal süreç başlatmak istememe rağmen kolluğun tutumu da erk düşüncesini aşamadığı için sessiz kalıyorum.”

TIKLAYIN - “LGBTİ+ isen özgür ve istediğin gibi yaşamanın bir bedeli oluyor”

“Üniversiteler, patronun işlettiği bir zincir kafe gibi”

Zaten iki kişi oldukları için üniversitede bir topluluk için girişimleri dahi olmamış. Tek nedeni bu da değil:

“Kampüs içinde de topluluk düşüncesi pek yaygın değil. Birkaç topluluk vardı ama onlar da her üniversitedeki gibi ‘makul’ topluluklar.

“Öte yandan istesek de Munzur Üniversitesi’nde bunu gerçekleştirmek çok mümkün olmaz çünkü toplulukları işgal eden diğer üniversitelerden asla farkı yok. Üniversiteler artık özerk alanlar değil; aynı patronun işlettiği bir zincir kafe tadında ilerliyor işler bizde. Patronun sevmediği ama mecburen hizmet verdiği müşteriler gibiyiz.”

Arkadaşları sayesinde başka üniversite kampüslerinde de bulunmuş Güneş. Kampüs içinde onların da birçok engelle karşılaştıklarının farkında ancak görünür kişi sayısı daha fazla olduğu için bir direniş ortamının şekillenebildiğine tanık olmuş:

“Lubunyalar, lubunya dostları ve insan hakları savunucuları el ele ve haklarını aramak için yalnız değiller, bu çok önemli bir savunma mekanizması bence. Ne kadar çoksak o kadar görünürüz çünkü.”

“Hedef çoğu zaman biz LGBTİ+’lar”

Dersim, Türkiye’nin diğer birçok şehrine göre daha demokratik ve insan hakları bağlamında gelişmiş görünse de LGBTİ+’lar söz konusu olduğunda durum diğer şehirlerden pek farklı olmuyor. Tıpkı Anayasa’nın ayrımcılık yasağını düzenleyen 10’uncu maddesinin LGBTİ+’ları kapsamadığı gibi:

“Bütün siyasi partiler patriyarkadan besleniyor. Dolayısıyla homofobi ve antifeminist tavırlar yok olmadığı sürece sorunlarımız çözülmeyecek. Bu yüzden, insanları eğitimden yoksun ve uğraşsız (işsiz) bir hayata sürükleyen bu ataerkil sistemin tamamen değişmesi gerekiyor. Uğraşsız insanları bir hedef kitle belirleyip onlara karşı örgütlemek de oldukça kolay. Hedef kitle de çoğu zaman biz LGBTİ+’lar ya da kadınlar…”

Sorunun çözülmemesi durumunda iktidarın örgütlenmeye bile ihtiyaç duymayacağını söylüyor Güneş:

“Homofobi ve transfobi, taşra ya da büyükşehir fark etmeksizin bütün şehirlerde o çok kıymet verdikleri aile yapısına yerleşecek ve ebeveynlerden çocuklara otomatik olarak kodlanacak.”

*Bu metin tamamen gerçek olaylara ve birebir yapılan bir röportaja dayanmaktadır. Ancak, görüşme yaptığımız kişinin güvenliğini korumak amacıyla bazı kişisel bilgiler olay akışını etkilemeyecek şekilde değiştirilmiştir. Bu düzenlemeler, hikâyenin bütünlüğünü ve özünü korumakla birlikte, katılımcının kimliğini ifşa edecek unsurları gizlemeyi amaçlamaktadır.


Etiketler: insan hakları, eğitim, aile, siyaset, özel haber, beda, araştırma, inceleme, yorum
2024