20/08/2015 | Yazar: Yıldız Tar

Kaos GL’den Remzi Altunpolat ile konuştuk: LGBTİ’lere karşı ilan edilmemiş savaşa da son diyen Türkiye LGBTİ Hareketinin tüm bileşenlerinin savaş karşıtı sürecin aktif birer öznesi olması önemlidir.

Nefretin örgütlenmiş hali savaş, LGBTİ’ler üzerine de çöküyor Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Kaos GL’den Remzi Altunpolat ile konuştuk: Savaşın bizatihi örgütlenmiş bir nefret oluşu bedenleri her daim nefretin nesnesi olan LGBTİ’lerin üzerine bütün ağırlığıyla çökecektir. LGBTİ’lere karşı ilan edilmemiş savaşa da son diyen Türkiye LGBTİ Hareketinin tüm bileşenlerinin savaş karşıtı sürecin aktif birer öznesi olması önemlidir.

Kaos GL Derneği Genel Başkan Yardımcısı Remzi Altunpolat ile yoğunlaşan savaş koşullarını ve barış mücadelesini konuştuk.

Altunpolat, sözlerine Demyan Bedniy’nin dizeleriyle başladı:

“Savaş kimisi için hayatla ödenen bir fatura,

Milyonluk kazançtır kimisine”

Savaşın iktidar sahiplerinin baskı ve sömürüye dayalı düzeni devam ettirmek için kullandıkları bir araç olduğunu belirten Altunpolat, “Faturayı ödemek zorunda kalanlar hep en alttakiler; kazanç sahipleriyse her türden muktedir. İktidar sahiplerinin iktidarlarını kaybetmemeleri, baskıya ve sömürüye dayalı müesses nizamın devamlılığını sağlamak, sistemin tıkanıklığını aşmak için savaş ve çatışma hali oldukça elverişli bir araç” dedi.

‘Terörle mücadele’ denen kirli savaşa doğduk

‘Terör’ söylemlerini eleştiren Altunpolat sözlerine şöyle devam etti:

“Bu coğrafya şiddetten, savaştan, çatışmadan hiçbir zaman azade olmadı. Gerçi muktedirler meseleyi “terör” olarak adlandırmış, böyle zerketmişti dimağlara. Türkiye’nin batısında, güneyinde, kuzeyinde yaşayanlar için savaş yoktu; “askerimiz terörle mücadele ediyor”du sadece. Oysa egemenlerin pek sevdiği propaganda diliyle “doğu ve güneydoğu”da yaşayan halk, tam da devlet tarafından kendilerine dayatılmış savaş denilen cehennemi yaşıyordu. Belki Batıdakiler daha az hissediyordu ama aslında bütün bir ülke soluyordu bu kirli havayı. “Terörle mücadele” adı altında yürütülen bir savaş halinin içine doğmuş ve büyümüştük biz.”

“AKP’nin çözümden anladığı Kürt oylarını kendisine tahvil etmek”

Altunpolat, AKP’nin sıkıştığı yerde mecbur kaldığı müzakere sürecinin umutları yeşerttiğini hatırlatarak, “Devlete bütünüyle hâkim olamadığı yıllarda askeri vesayeti sona erdirerek demokrasiyi ve özgürlükleri güçlendirmek söylemine yaslanan AKP’nin tam da sıkıştığı yerde mecbur kaldığı müzakere süreci, Kürt Sorunu’nun çözümü, barışın tesisi için umutları yeşertmişti. Ancak AKP’nin çözümden anladığının çatışmasızlık hali içerisinde Kürt oylarını kendisine tahvil edecek göstermelik adımlar atmak olduğu şimdi bütün çıplaklığıyla ortaya çıktı” şeklinde konuştu.

“AKP cenazeler üzerinden oy devşirmeye çalışıyor”

HDP’nin yüzde 10 barajını aşmasının ardından AKP’nin kirli savaş konseptine hızla geri döndüğünü de sözlerine ekleyen Altunpolat şöyle devam etti:

“7 Haziran’da Kürtlerin, emek ve demokrasi güçlerinin, sistemin inkâr ettiği ve dışarıda bıraktığı herkesin, ezcümle bu ülkede eşit ve özgür yurttaş olarak yaşamak isteyenlerin desteklediği HDP’nin darbe yadigârı % 10 barajını aşarak Meclis’e girmesiyle 13 yıllık mutlak iktidarını kaybeden AKP, kirli savaş politikalarına geri dönüverdi. AKP’yi tek başına iktidar, Tayyip Erdoğan’ı başkan yaptırmamaya verilen cevap, 20 Temmuz’da Suruç’ta patlayan bombalarla içine sürüklendiğimiz şiddet ve savaş girdabı oldu. Nitekim AKP’nin sözcüleri her gün içine düştüğümüz kaosun müsebbibinin HDP’nin barajı geçmesi olduğunu büyük bir fütursuzlukla söyleyebiliyor. AKP, şehit cenazeleri üzerinden kelle hesabı yaparak oy devşirmeye çalışıyor. AKP’nin, Yeni-Osmanlı hülyalarıyla Suriye’de Esad’ı devirmek için besleyip büyüttüğü IŞİD’e karşı aldığı göstermelik tavrın aslında Kürt özgürlük hareketine karşı başlattığı savaş politikasının, HDP’yi marjinalleştirerek saf dışı bırakma oyununun kılıfı olduğu malum. Tabi Kürt düşmanlığında AKP ile ortaklaşan Türk faşizminin mümtaz temsilcisi MHP ve kimi ulusalcılar da savaş çığırtkanlığına başlayarak sahnedeki yerlerini almakta gecikmediler.”

“Savaş dili ve konsepti hayatı kuşattığında muhaliflerin ve demokratik güçlerin sesleri iyice bastırılır” diyen Altunpolat’ın medyadaki son duruma ilişkin görüşleri ise şöyle:

“Havuz medyası dışında 7 Haziran öncesinde HDP’ye göreli daha açık olan medya daha şimdiden HDP’ye yer vermemeye başlamıştır. Hayatın böylesine ak-kara dilemmasına hapsedildiği zamanlarda barış isteyenlerin sesleri iyice duyulmaz olurken hak mücadeleleri de ötelenir.”

“Örgütlenmiş nefret olan savaş LGBTİ’ler üzerine çöküyor”

Altunpolat savaş koşullarını LGBTİ’ler açısından da değerlendirdi:

“LGBTİ’ler zaviyesinden bakıldığında; savaşın bizatihi örgütlenmiş bir nefret oluşu bedenleri her daim nefretin nesnesi olan LGBTİ’lerin üzerine bütün ağırlığıyla çökecektir. Türkiye’deki siyasal-toplumsal hak mücadeleleri içerisinde temel öznelerden biri olmaya doğru ilerleyen LGBTİ Hareketi ve kamusal görünürlüğü artan LGBTİ’ler, AKP yahut onun zihniyet dünyasını paylaşan çevrelerce “şer cephesi”nin bir unsuru olarak görülmektedir zaten. Savaş, şiddet ve çatışma hali başka toplumsal kesimlerle birlikte LGBTİ’lerin taleplerinin geri plana itilmesine neden olacağı gibi LGBTİ’lere yönelik nefret suçlarında artış ihtimalini de beraberinde getirmektedir.”

Savaştan çıkış ve barış ihtimali…

Savaş koşullarından çıkışa ilişkin ise Altunpolat şöyle konuştu:

“Bu noktada HDP’ye, emek ve demokrasine güçlerine, sivil toplum örgütlerine ve Kürt Özgürlük Hareketi’ne düşen görev; AKP’nin politikalarını boşa çıkaracak bir hattı birlikte örmektir. LGBTİ’lere karşı ilan edilmemiş savaşa da son diyen Türkiye LGBTİ Hareketinin tüm bileşenlerinin bu sürecin aktif birer öznesi olması önemlidir. Diğer yandan barışı örgütleyenlerin seslerinin gür çıkması için evleviyetle silahların susması şarttır. HDP ısrarla silah bırakma ve barış çağrısında bulunmaktadır, Kürt Özgürlük Hareketi de bu çağrıyı dikkate aldığında AKP’nin kanlı tezgâhlarına hiçbir biçimde geçit verilmemiş olacak; yeni yaşam temelinde birlikte yaşama iradesi güçlü bir biçimde ortaya konulmuş olacaktır.”

İlgili haberler:

Katledilen bir halk hâlâ barış diyorsa

HDP MYK Üyesi Erdal: Bu savaş bizim savaşımız değil!


Etiketler: yaşam
nefret