03/06/2021 | Yazar: Yıldız Tar

100sene100nesne’den Bediz Yılmaz ile söyleştik: Hikayeleri önemsiz ya da değersiz görülenlerin hikayelerini çalışmaya dahil edebilmek istiyoruz

“Toplumsal hafıza ile kişisel hafızaların kesişimleri çok çarpıcı hikayeleri açığa çıkarmaya aday” Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

“Şapkanın hikâyesi sadece şapka hikâyesi midir, koskoca bir siyasi tarihi mi anlatır?”

Bu ifadeler Cumhuriyet’in ilk asrının 100 nesnelik tarihini anlatmak için yola koyulmuş alternatif bir tarih ansiklopedisinin tanıtımından.

İki yıl sürecek 100sene100 nesne, “nesneler üzerinden Cumhuriyet’in ilk asrını anlatma girişimi”. Bildiğimiz ansiklopedilere pek benzemiyor, nesnelerin hikayeleri etrafında ilerliyor. Geniş bir sosyal medya süreci, kolektif yazım serüveninin ardından nesneler belirlenecek, ardından yazarları.

100sene100nesne şimdiye kadar birçok etkinlik yaptı. Sosyal medyadan nesneleri paylaştı. Katkılarla genişledi. Etkinliklerde dantelden, pet şişeye, balkondan, sokak lambasına birçok nesne tartışıldı. Bazen Kaos GL’den Aylime Aslı Demir’in konuk olduğu etkinlikte olduğu gibi hangi nesneleri kullanırken ya da giyerken cinsiyete dair bir ima olduğu tartışıldı; bazen de telefon, plak, büfe tartışıldı. Sosyal medyada ise çarşaftan, kömüre nesneler paylaşıldı, katkılarla genişledi.

17 Mayıs Uluslararası Homofobi, Bifobi, Transfobi ve İnterfobi Karşıtı Gün’de 100sene100nesne takipçilerine “Renkli merdivenler, küpe, çiçekli gömlek... Başka hangi nesneler bu nefretin aracı olmuştur?” diye sordu. Verdikleri yanıtlar arasında 2017 İstanbul LGBTİ+ Onur Yürüyüşü’nün ardından yayınladığımız “Onur Yürüyüşü’nde polisten alıktırma (!) testi” de vardı.

Bütün bunların ardından 100nesne100sene ekibinin kapısını çaldık. Biz sorduk, Bediz Yılmaz anlattı…

toplumsal-hafiza-ile-kisisel-hafizalarin-kesisimleri-cok-carpici-hikayeleri-aciga-cikarmaya-aday-1

En baştan başlayalım, 100 Nesne 100 Sene fikri nasıl ortaya çıktı?

Bu fikrin ortaya çıkışı, 2218 akademisyen tarafından imzalanan “Bu Suça Ortak Olmayacağız” bildirisinin ardından 500’den fazla imzacı akademisyenin KHK, istifaya veya emekliye zorlama ya da işten çıkarma gibi yöntemlerle işsiz bırakılmalarına dayanıyor. Bu ansiklopedi projesi, Mersin Üniversitesi’nden KHK ile ihraç edilmiş olan Ulaş Bayraktar’ın fikriydi. Nasıl ki 12 Eylül sonrasındaki 1402'likler düşün tarihimize çok değerli ansiklopediler bıraktıysa, Ulaş da Barış Akademisyenleri sürecinin böylesi bir eser ortaya çıkarabileceğini düşündü. Bu fikir yavaş yavaş olgunlaşarak bir projeye dönüştü. Projeye dönüştüğü noktada, klasik bir ansiklopedi değil, toplumsal tarihi alternatif bir içerikle ele alacak ve farklı bir mecrada yayınlanacak bir ansiklopedi çalışması fikrine evrildi. İki yıl sürecek olan çalışma 1 Ocak 2021’de başladı; amaç Cumhuriyet’in 100. yılında bu çalışmayı bitirmiş olmak. 

toplumsal-hafiza-ile-kisisel-hafizalarin-kesisimleri-cok-carpici-hikayeleri-aciga-cikarmaya-aday-2

Bugüne kadar özellikle toplumsal tarih açısından önemli günlerde birçok nesnenin mücadeleler ya da ihlallerle kazandığı anlamları paylaştınız. Bu süreç sizlere ne öğretiyor?

Projenin şimdiye kadar geçen beş ayında ağırlıklı olarak sosyal medya paylaşımları yaptık ve orada bir yandan bazı tarihsel ve toplumsal olayları nesneleri odağa alarak paylaştık, bir yandan da belli bir nesnenin farklı anlam katmanlarını hatırlatmaya çalıştık. Olayları nesneler etrafında düşünmenin kendisi başlı başına çok öğretici ve zihin açıcı. Başka hiçbir yöntemle aynı başlık altında bu kadar çeşitli dönemler, olaylar ve temalar kesiştirilemez. Örneğin, “ayakkabı” başlığı altında hem Hrant Dink cinayetini, hem maden kazası sonrası sedyeyi kirletmekten korkan işçinin sınıfsal konumlanışını, hem kadın cinayetlerini, hem Zeki Müren’in apartman topuklarını, hem ‘camiye ayakkabılarıyla girdiler’ söylemini, hem de onlarca farklı olayı ele almak mümkün. Mevzulara nesneler üzerinden bakınca, bilinenlerin yanı sıra bilinmeyenleri de ifade etmek, anlatılmayan hikayelere de yer verme imkanı doğuyor. Örneğin tarımsal politikaları, traktörün yaygınlaşması hikayesinden başka, Orhan Kemal’in romanındaki patoza bacağını kaptıran işçi ile de anlatmak mümkün oluyor. Bu çapraz bağlar ne kadar fazla kurulursa, tarih anlatısı da o kadar çeşitleniyor.

Nesnelerin toplumsal hafızadaki anlamları ile sınırlı mı ilerliyorsunuz yoksa “özel olan politiktir”ten hareketle kişisel hafızalara da yer veriyor musunuz?

Nesneyi odağa alınca bu sorunun cevabı da otomatikman evet oluyor, ama biz işi şansa bırakmak istemiyoruz ve toplumsal hafızada bir nesnenin taşıdığı anlamların kişisel hafızalarda ne tür anlamlarla yer aldığını da ortaya çıkarmayı hedefliyoruz. İşin bu boyutu bence bu çalışmanın en büyük zenginliği. Toplumsal hafıza ile kişisel hafızaların kesişimleri çok çarpıcı hikayeleri açığa çıkarmaya aday. Örneğin, proje ekibinden bir arkadaşımız anneannesine çalışmayı anlatırken onun kendi hayatından toplumsal tarih ile ilişkili bir nesne düşünmesini istediğinde, anneannesi “kumaş topu” demiş. 6-7 Eylül olaylarında bir Rum terzinin yamağıymış ve bir gün önce tezgahta sıra sıra dizili kumaş toplarını sokaklara atılmış halde görmek onu derinden etkilemiş. İlla bir olay olması da gerekmiyor tabii; özel alanla ilişkili olarak görülen ve kamusal alanda dile dökülmesi kolay kolay düşünülmeyenleri de toplamaya çalışıyoruz. Özellikle toplumsal cinsiyet temasında bunu gözetiyoruz. Kadınların kendi kendine düşük yapmaya çalışırken hayatlarını kaybetmelerine sebep olan nesneler gibi, ya da bireylerin kullandıklarında cinsiyetlerine dair bir ima sezdikleri nesneler gibi… Yine bu noktada çarpıcı örnekler de çıkıyor: mesela topuklu ayakkabıyı bazı kadınlar kendilerini cendereye sokan bir nesne olarak tanımlarken, bazı kadınlar özgürleşme nesnesi olarak tanımlıyor. Her iki anlatının da burada yer alması bütün anlam katmanlarını ortaya sermesi ve her deneyimin biricikliğini göstermesi açısından önemli. Tektipleştirici ve pek çok farklı deneyimi aynı kategoride ele alarak dümdüz eden bir tarih anlatısı artık geçerli değil; olmamalı.

toplumsal-hafiza-ile-kisisel-hafizalarin-kesisimleri-cok-carpici-hikayeleri-aciga-cikarmaya-aday-3

Tam bu “kişisel hafızalardan” hareketle; bazen toplumsal alanın dışına çok itilen toplulukların, kimliklerin hafızaları da toplumsal hafızanın parçası değilmiş gibi düşünebiliyoruz. Örneğin; geçtiğimiz günlerde paylaştığınız “çarşaf” üzerinden çalışmanız bana Ülker Sokak’ta 90’larda seks işçisi trans kadınların polis eve baskın yaptığında çarşafları ekleyip evlerinin arka balkonundan kaçma hikayesini anımsattı. Bu gibi deneyimleri, nesnelerin kazandığı anlamları çalışmanıza katabilmek için neler yapıyorsunuz ya da neler yapmayı planlıyorsunuz?

Evet biz de tam olarak toplumsal alanın dışına atılmış olanların, hikayeleri önemsiz ya da değersiz görülenlerin hikayelerini çalışmaya dahil edebilmek istiyoruz. Bunun yolu insanların hikayelerini bizimle paylaşmasından geçiyor ve bunu sağlamak için farklı yöntemleri aynı anda işe koşuyoruz. Bunlardan en önemlisi sosyal medya; oradaki paylaşımlarımıza herkese açık veya özel mesaj olarak yapılan yorumları derliyoruz. O paylaşımlar ne kadar yaygın paylaşılırsa ve yorumlar gelirse, toplumun farklı kesimlerinden, farklı hikayelerin çalışmaya dahil edilmesi de mümkün olur. Örneğin verdiğiniz Ülker Sokak’ta çarşafların kullanımı örneği tam da aradığımız nitelikte bir katkı. Biz “çarşaf” nesnesine dair sosyal medya paylaşımı yaparken çeşitli örnekler veriyoruz ama takipçilerin de kişisel veya kolektif hafızalarını yoklayarak katkılarda bulunmasını bekliyoruz. 

Bir diğer mecramız, ansiklopedinin bir nevi çalışma defteri konumundaki Wiki sayfası. Çok sayıda kişinin aynı anda kolektif olarak bir metin üzerinde çalışmasına olanak veren bu mecrada da nesnelere dair mümkün olduğunca fazla katmanın yazılmasını amaçlıyoruz. Ayrıca en önemli olduğunu düşündüğümüz bazı konularda tematik atölyeler de düzenliyoruz, yine orada da katılımcıların kendi kişisel deneyimlerinden veya ilgi alanlarından yaptıkları katkılar çok kıymetli. 

toplumsal-hafiza-ile-kisisel-hafizalarin-kesisimleri-cok-carpici-hikayeleri-aciga-cikarmaya-aday-4

Ansiklopediler bir yandan da lineer bir sınıflandırma aracı olageldi yıllardır. Bu çalışmada bu tasnif yöntemine nasıl müdahale ediyorsunuz?

Ansiklopediler, tanımı gereği, belli bir konuda bütün bilgiyi bir sistematik içinde ele alırlar; bu açıdan da paha biçilmez referans kaynakları niteliğindedirler. Bizim çalışmamız muhtemelen bu iddiayı yakalayamayacak, zira 100 yıllık bir tarihi 100 nesne etrafında anlatmak birçok konuyu dışarıda bırakmak anlamına gelecektir. Ama farklı bir ansiklopedi olmayı amaçlıyor zaten; dönemleri, olayları, çok farklı temaları ve toplumun farklı kesimlerinin hafızalarını kesen anlam katmanlarına sahip nesneler üzerinden yapılacak olan anlatım ile bahsettiğiniz lineerlik kırılıyor ve ortaya çok zenginleştirici başka bir ifade tarzı çıkıyor.

“Patikalar: Resmî Tarihe Çentik” sözlü tarih çalışmamızda biz yola kolektif bir hafızayı geri çağırmak için çıkmıştık. Ancak yolda yürürken LGBTİ+’ların anlatılarından “kırık ve parçalı” bir tarihe iade-i itibar gerektiğini de fark ettik. Sizce bu kırık, parçalı ve kişisel görülen hafızalar bütününü kolektif hafızayla birlikte nasıl düşünebiliriz?

Resmi tarihin, çoğunluk ve makbul olanların yazdığı tarihin dışında kalanların hikayelerinin anlatılmasının önemi sosyal bilimler açısından epeydir kabul görmüş durumda. Bu doğrultuda gerçekleştirilmiş muazzam bir külliyat var: sömürgeleştirilmiş halklar, azınlıklar, ezilenler, yok sayılanlar, ikinci-üçüncü sınıf vatandaş görülenler, önemsizleştirilen grup ya da bireyler… hepsinin hafızası kolektif hafızanın içerisinde hak ettiği yeri almadan tam anlamıyla tarih anlatısı yapılamaz. Ama dediğiniz gibi bu anlatılar itibar görmemiş olduğu için bütünlüklü bir yapıya sahip olmayabiliyorlar. Bu durumda yılmadan usanmadan, ne kadar kırık ve parçalı da olsa bu anlatılar yapılmalı, tıpkı sizin örnek verdiğiniz sözlü tarih çalışması gibi, anlatılmayanın kaydı tutulmalı. Zamanla ve muhtemelen uzun ısrarlardan sonra, bu kırık ve parçalı tarih de bütünün asli bir parçası olarak kolektif hafıza içerisinde yerini alacak. Bizim projemize benzeyen pek çok çalışmanın son zamanlarda başlamış olması bir tesadüf olmasa gerek; artık kamusalın yanı sıra özel olanın, yüceltilmişin yanı sıra aşağılanmış olanın, muktedirin yanı sıra ezilmiş olanın da hikayesini dinlemek istiyor insanlar, çünkü kendilerinin de oraya katacak hikayeleri var.

Onur ayı geliyor. Onur Ayı’na özel planlarınız var mı?

Onur Ayı’nı planlamaya yavaş yavaş başlıyoruz, belki bu planlamayı Kaos-GL ile birlikte yaparız. Daha önce de 17-31 Mayıs Kayıplar Haftası paylaşımlarımızı Hafıza Merkezi işbirliğiyle gerçekleştirdik. Belli bir alanda uzun yıllardır emek vermiş kurumlarla bu tür işbirliklerini önemsiyoruz.

100 Sene 100 Nesne’ye şuralardan ulaşabilirsiniz:

https://twitter.com/100sene100nesne

https://www.instagram.com/100sene100nesne/

https://www.facebook.com/100sene100nesne-102951661712527


Etiketler: kadın, kültür sanat, yaşam
İstihdam