30/11/2021 | Yazar: Umut Erdem

Bi+ dosyası Mona ve Fariman’la söyleşi ile devam ediyor: Bi+’ların LGBTİAQ+ fobik ülkelerde daha az tehlikede olduğu gibi konuşulmayan ve doğru olmayan bir inanış mevcut.

Türkiye’de bi+ mülteci olmak: Bi+ silinmesi mültecilerin ülkeye kabulünde gözlemlenebilecek bir şey Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Bi+ mültecilerin/sığınmacıların baş bir ülkeye sığınma talepleri Bi+ oldukları için kabul görmüyor. Eşcinsel olarak beyan vermeye zorlanıyorlar. Aksi takdirde kendilerine inanılmıyor.

“Yeterince biseksüel görünmediği” gerekçesiyle Zimbabve'den İrlanda'ya sığınan sağlık çalışanının sığınma başvurusunun İrlanda Adalet Bakanlığı tarafından reddedildiğini de biliyoruz. Bi+'lardan kanıt beklenmesi durumu mültecilik/sığınmacılık pozisyonunda bürokraside ayrımcılık kriteri olarak işliyor.

Mona ve Fariman’la İzmir’de Genç LGBTİ+ Derneği tarafından 2019’da ilki düzenlenen Bi+ Forum’da tanışmıştım. Göç, “mülteci krizi” olarak adlandırılan, sınırlar ötesi insan hakları ihlali mevzusunu, had safhada olan ve hem devlet hem de baş muhalefet tarafından desteklenen, toplumda yaygınlığı su götürmez bir gerçek olan yabancı düşmanlığı, milliyetçilik ve ırkçılığı düşününce, Bi+’ların bu konuya dair kendilerine has yaşadıklarını daha detaylı öğrenme fırsatı bulduğumuz, Bitopya için çevirisini yaptığım, Zeynab Peyghamberzadeh’in kaleme aldığı Biseksüel Sığınmacılar Neden Tamamen Görünmez? yazısını göz önünde bulundurunca Mona ve Fariman’la yapacağım röportajın Bi+ Dosyası için çok önemli olacağını düşündüm.

Mona ve Fariman, Farsça’da “Biseksüel” anlamına gelen Dojensgara isimli örgüt ve içerik üretim platformunda yer alıyorlar. Aynı zamanda RadioRanginkaman’da program hazırlıyorlar. Kendilerinin Türkiye’de Bi+ sığınmacı/mülteci olma hikayelerini dinleyeceğiz bugün.

Merhaba Mona ve Fariman. Bize kendinizi tanıtır mısınız? Yönelim ve cinsiyet kimliği olarak kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz?

Mona: Merhaba, ben Mona. 33 yaşında panseksüel/biseksüel nonbinary bir kadınım. Queer feministim ve bu alanda 2017’den beri aktif politika yapıyorum.

Fariman: Merhaba, benim ismim Fariman. Panseksüel trans bir nonbinary’im. LGBTİQ+ hakları aktivistiyim.

Türkiye’de özellikle pandemi koşullarında bi+ mülteciler olarak deneyimleriniz nasıl oldu?

Mona: Türkiye’de LGBTİQ+ olmak şimdiye kadar bir şekilde İran’da olduğuma göre kendimi daha güçsüz hissettiğim bir deneyim oldu. Kendimi ifade etme ve bir kadın olarak yaşama özgürlüğünü daha fazla yaşadım. Fakat LGBTİQ+ olarak aynı deneyimi yaşayabildiğimi söyleyemem.

Pandemi bizi (şehrimizdeki LGBTİQ+ topluluğunu) her şeyden daha fazla izole etti. Mültecilik kısmı tamamen farklı bir hikaye. Bu yüzden, biz mülteciler burada iş bulmak için daha fazla mücadele etmek zorunda kalıyoruz ve yaşadığımız koşulları düşününce pandemi bize hiç de yardımcı olmadı.

Pandemiden önce 3. ülkeye yerleştirilecek büyük bir mülteci grubu vardı. Pandemiyle bütün uçuşlar ve vize almak için uygulanacak prosedürler askıya alındı. Böylece en az 5 yıldır başka bir ülkeye yerleştirilmeyi bekleyenlerin sınırlar ve büyükelçilikler tekrar açılana kadar biraz daha beklemesi gerekiyor.

Fariman: Bir mültecinin içinde bulunduğu şartları daha kronik hâle getiren şey, kuralların mülteciler için farklı şekilde uygulanmasıdır. Örneğin, karantina sırasında koyulan kurallar, alışveriş için yakınımızdaki markete gidebileceğimizi söylese de biz dışarı çıkmaya korktuk. Neden korktuğumuzu sorabilirsin. Mültecilerin durumunda bu sadece kendini iyi hissetme meselesi değil çünkü. Sınır dışı edilebilirsin.

“Bilgi kirliliğinden arındırılmış dijital alan, özellikle İran’da yaşayan LGBTQİA+’lar için çok önemli”

Türkiye’deki milliyetçi ve yabancı düşmanlığını düşündüğümüzde bi+ ve trans kimliklerinizle kesişen mülteci olma durumunuz hayat şartlarınızı nasıl etkiledi?

Mona: Söylediğim gibi Türkiye’de LGBTİQ+ olarak, benimsediğimiz kimlikle yaşayamıyoruz. Örneğin, yaşadığımız apartmanda “cisgender heteroseksüel” bir çift olarak görülüyoruz.

Fariman: Mona’ya burada tanıştığımız insanları Instagram’dan arkadaş olarak eklememesini tembih ediyorum, onun üzerinden Instagram’da beni bulmasınlar diye. Trans olarak birkaç fotoğraf projesine katkıda bulunmuştum. Hesabımda hakkımda bilgi de yer alıyor. Bu yüzden komşuların hakkımda bilgi sahibi olmasını istemiyorum.

Mona: Tasavvur edebileceğin gibi Fariman bu konularda daha dikkatli. Bir kere saçını boyamıştı ama şapkasız dışarı çıkamamıştı. Komşuların kendisini, “saçını boyamış bir erkek” olarak görmesini istemiyordu.

Feminist LGBTİA+ aktivistleri olarak çalışmalarınızdan bahsedebilir misiniz?

Mona: Türkiye’ye geldikten sonra, 2017’de, mültecilerle Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) arasında köprü kuran SGDD - ASAM’da (Sığınmacılar ve Göçmenlerle Dayanışma Derneği) çalışmaya başlamıştım. Sonrasında Farsça yürütülen ilk LGBTİQ+ radyosu Radio Ranginkaman ile tanıştım ve Fariman’la Queerplayer isminde bir radyo programı sunmaya başladık.

2018’de Soudeh Rad ile tanıştık. Kendisi Fransa merkezli Spectrum isimli queer feminist bir sivil toplum örgütünün kurucularından biri. 2021’e kadar Spectrum bünyesinde çalıştık. Spectrum ayrıca LGBTİQ+, Kadın Hakları ve Cinsel Sağlık alanlarında çalıştı.

Fariman: Türkiye’ye geldiğimde 21 yaşındaydım ve Birleşmiş Milletler Mülteci Yüksek Komiserliği’nde (UNHCR) gönüllü olarak çalışmaya başladım. Yaşadığımız şehir Denizli’de bir proje yürüttüm. Proje, mültecilerin farklı becerileri öğrenmesi için onlara ders vermek üzerineydi. Türkiye’de henüz okula başlayan ama Türkçe’yi iyi bilmeyen gençler için dil, sanat, bilgisayar becerileri ve temel bilgileri içeriyordu. Başarılı bir projeydi ama maalesef Türkiye’deki yönetmelik sebebiyle derslere devam edemedik.

Aynı zamanda Mona’nın daha önce bahsettiği gibi Farsça ilk LGBTQ+ radyo kanalı RadioRanginkaman’da Queerplayer isminde bir program hazırlıyor ve sunuyordum. Hâlâ da devam ediyorum. Şu an daha çok İran’la bağlantısı olan LGBTİQ+ sanatçıları programda tanıtmaya odaklanıyorum. Başarılı olan ya da topluluk içinde daha az görülen LGBTİQ+’ların temsil edilmesinin, daha çok baskı altındaki toplulukları güçlendirmek amacıyla genel olarak kullanılabilecek güçlü bir alet, edevat olduğuna inanıyorum. Ayrıca Spectrum’da 2018’den 2021’e kadar çalıştım. Mona’nın bahsettiklerinin yanı sıra şunu ekleyebilirim ki; bilgi kirliliğinden arındırılmış dijital alan, özellikle İran’da yaşayan LGBTQİA+’lar için çok önemli.

2019’da Genç LGBTİ+Derneği’nin İzmir’de düzenlediği Bi+ Forum’a katıldınız, üstelik etkinliği videoya alıp gönüllüsü olduğunuz Dojensgara’da paylaşmıştınız. Genelde Türkiye’deki LGBTİA+ aktivistleriyle bir araya gelip bir şeyler yapma fırsatı buluyor musunuz?

Fariman: Evet, aslında bulmuştuk. Pembe Hayat ve Kaos GL ile çalışma fırsatı bulduk. Pembe Hayat sayesinde KuirFest’i Denizli’ye getirme şansımız oldu. Kaos GL LGBTİAQ+ mültecilerle atölye düzenlemek için pek çok defa Denizli’ye geldi. Biz de çeviri ve etkinliği örgütleme konusunda dernekle çalıştık.

2019 yılında KuirFest’in İstanbul’da düzenlenen açılışında sunuculardan biri oldum. Benim için heyecan verici bir deneyimdi.

Mona: İzmir’deki Bi+ Forum dışında sadece Bi+ topluluğuna özel herhangi bir atölye ya da etkinliğe katılmadım. Bi+ Forum, çok samimi ve ilgi çekiciydi. Samimi diyorum çünkü bu kadar açık fikirli insanın arasında olmak benim için bir ilkti.

Göç, mülteci ve sığınmacılar üzerine çalışan derneklerin çalışmalarını düşününce, derneklerin LGBTİ+ konularına özellikle bi+ silinmesi konusuna yaklaşımını nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce bu dernekler nasıl politikalar izlemeliler?

Mona: Bi+ silinmesi mültecilerin ülkeye kabulünde gözlemlenebilecek bir şey. En azından Türkiye’de biz bunu deneyimledik. Bi+’ların LGBTİAQ+ fobik ülkelerde daha az tehlikede olduğu gibi konuşulmayan ve doğru olmayan bir inanış mevcut. Bi+ mültecilerin UNHCR’de ya da göçmenlik ofislerindeki mülakatlarda kayıtlarının tamamlanması çok daha zor oluyor. Ben bu konunun görevlilerin bilgi eksikliğinden kaynaklandığına inanıyorum. 

Fariman: LGBTİAQ+ savunuculuğu konusunda LGT temsilinin hâlâ zamana ihtiyacı olduğu yaklaşımının var olduğunu düşünüyorum. Bu sebeple nonbinary ya da Bi+’lar öncelik sırasında ikinci ya da üçüncü sırada yer alıyor. Sürekli bırakın Bi+ ya da nonbinary’i toplumun LGT’ye hazır olmadığı söyleniyor.

“Bi+’ların LGBTİAQ+ fobik ülkelerde daha az tehlikede olduğu gibi konuşulmayan ve doğru olmayan bir inanış mevcut”

LGBTİA+ örgütlerinin bi+ sığınmacı ve mültecilerin toplumda silinmeye maruz kalmaması için sizce sorumlulukları neler?

Mona: Bi+ silinmesini önlemek için yapılabilecek şey bence topluluk üzerine konuşmaktır. Misal, daha önce bahsettiğim gibi Bi+ topluluklarına özel olarak düzenlenmiş etkinliklerle neredeyse hiç karşılaşmıyorum.

Fariman: Sosyal medyanın toplum üzerinde güçlü bir etkisi var. Bu alan insanları eğitmek için kullanılabilir. Bi+’ların temsilinin çok faydası olabilir.

Gelecek için planlarınız neler, paylaşmak ister misiniz?

Mona: LGBTİAQ+ savunuculuğu yapmaya devam etmeyi planlıyorum aslında ve illüstrasyon yaparak ruh sağlığı konusunda farkındalık geliştirmeyi planlıyorum. Sanatın yaptığım aktivizme devam etmemde bana daha engebesiz bir yol sunacağına inanıyorum.

Fariman: Benim asıl çalışma alanım bilgisayar programcılığı. Ama hayat beni nereye götürür bilmiyorum. Sadece sosyal medyada kendi hayatım üzerine konuşarak olsa da LGBTİAQ+ savunuculuğuna devam edeceğim.

Türkiye’de yaşayan Bi+ mülteciler olarak talepleriniz neler?

Mona: Konu üzerine daha fazla eğitim ve temsil talep ediyoruz. UNHCR ve göçmenlik ofislerinden başlayarak aksiyon alınmalı.


Etiketler: insan hakları, yaşam, mülteci
nefret