13/12/2023 | Yazar: Deniz Öztürk

Türkiye’de artan hak ihlalleri ve ayrımcı söylemler, LGBTİ+ direnişini gölgede bırakmadı. Konferanstaki çalışmalar kuir feminist bakış açısının bilgi ve politika üretimine katkısını görünür kılmayı hedefledi.

“Türkiye’de Cinsiyet Çalışmaları Uluslararası Konferansı”nın seyir defteri Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Sabancı Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Mükemmeliyet Merkezi (SU Gender) “Türkiye’de Cinsiyet Çalışmaları Uluslararası Konferansı” düzenledi. 9-10 Aralık’ta İstanbul’da düzenlenen konferansta araştırmacılar, çalışmalarını sundu.

Toplumsal cinsiyet alanında çalışmalar yapan araştırmacılar konferansta, cinsiyet çalışmalarıyla kesişen emek ve istihdam, siyaset, göç, hukuk, ekoloji, kent ve mekân konularında konuştu.

Genel kurul tutanaklarını inceleyen Bengi Bezirgan-Tanış, “Toplumsal Cinsiyet Olgusunun Türkiye’deki Siyasi Söylemlere Yansımaları: Meclis Tutanaklarının incelenmesi” çalışmasında Türkiye’de otoriterleşen siyasal rejimin toplumsal cinsiyet rejimi üzerinde artan etkisine dikkat çekti ve eril tahakkümün farklı politik stratejilerde nasıl kurulduğunu aktardı.

Bezirgan-Tanış, 2021-2022 yılları arasında incelediği 61 tutanağın ulusal kimlik kaybı endişesine işaret eden bir dil kullandığına dikkat çekti. “Ailevi değerler ve eşcinselliğin normalleştirilmesi” adı altında Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesinden tek taraflı çekilmesinin, toplumsal cinsiyet karşıtı söylemlerin ve aile temelli yaklaşımın mecliste inşasıyla bir paralellik gösterdiğini belirtti.

“Türkiye’de LGBTQİA+ Karşıtı Hareket: Büyük Aile Buluşması”

Soner Cem Gür, “Türkiye’de LGBTQİA+ Karşıtı Hareket: Büyük Aile Buluşması” adlı sunumuyla, meclisteki söylemlerin uzantısını 18 Eylül 2022’de İstanbul’da gerçekleşen ilk büyük aile buluşmasını anlatarak toplumsal pratiklere taşıdı. LGBTİ+ karşıtı politikalar farklı kurumlarda ve düzeylerde ayrımcılıkla karşımıza çıkarken anaakımlaştırılan aileerkil söylemler çerçevesinde gerçekleşen Büyük Aile Buluşması gibi kolektif eylemlere alan tanımış durumda. RTÜK, YÖK, bakanlıklar ve valilikler gibi denetim mekanizmalarının toplumsal pratiklerle birleştiği noktada şu soru tartışıldı: Türkiye için sırada ne var?

Büyük Aile Buluşması gibi LGBTİ+ insan hakları ve ifade özgürlüğü çerçevesinde demokratik alanı daraltıcı gelişmelerin yaşanmasının yanı sıra, oturumun soru ve cevap kısmında katılımcılardan biri Kaos GL’nin düzenlendiği Büyük Hayat Buluşması’na dikkat çekti. Etkinliğin lubunyalar için umut verici ve birleştirici olduğu üzerine konuşuldu.

“Twitter’da Nafaka Tartışmaları ve Toplumsal Cinsiyet Karşıtı Dijital Hikaye Anlatıcılığı”

Türkiye’de toplumsal cinsiyet karşıtı hareket sadece sokakta değil, ekranlarda da gözlemleniyor. Sosyal medya gittikçe araçsallaşıyor ve istikrarla sağ popülizmin politik aracı haline geliyor. Haktan Ural, “Twitter’da Nafaka Tartışmaları ve Toplumsal Cinsiyet Karşıtı Dijital Hikaye Anlatıcılığı” isimli çalışmasında toplumsal cinsiyet karşıtı hareketlerin ortaya çıkışı ve gelişiminde Twitter’daki ağ tabanlı kamuların nasıl kurucu bir rol oynadığını sorunsallaştırdı. Cinsiyetçilik ve kuir/feminist düşmanlığın yeniden üretildiği ortamlardan Twitter’daki söylemsel stratejileri aktardı.

Yabancılık nosyonu ve Batı fonlaması konseptleri antagonist özne pozisyonlarının birer uzantısı olarak ele alınırken merkezde kadın örgütleri, feminizm ve LGBTİ+ bulunuyor. Tehdit altındaki aile imgesi eril imtiyazların restorasyonu haline geliyor. Ural’a göre, neoliberalleşmeyle gelen krizler, kuir/feminist yapılanmalara yüklenerek tartışılıyor. Böylece toplumsal cinsiyet algısı, dijital şiddeti de biçimlendiriyor.

“LGBTİ+’ların İstanbul’daki Gündelik Direnişleri ve Mekânsal Mücadeleleri”

Siyasi söylemlerin toplumsal pratiklerle karşılıklı ilişkisi, kent ve mekânda da kendini gösteriyor. Neyir Zerey, “LGBTİ+’ların İstanbul’daki Gündelik Direnişleri ve Mekânsal Mücadeleleri” isimli tez çalışmasında pek çok yapı tarafından baskı altında bırakılan LGBTİ+’ların korunaklı alan arama ve üretme çabalarını odağına aldı. Çalışma, görünür olanın kabul edildiği bir bakış açısında farklı direniş türlerinin gözden kaçabildiğinin altını çizdi. Zerey, “koza” kelimesini kavramsallaştırarak kent sosyolojisine mahremiyet ve gizliliğin de olduğu, direniş taktikleriyle ve sosyal/dayanışma ağlarıyla iç içe geçmiş bir mekânsal üretim aracı kazandırdı. 

“Türkiye'de Lubunya Feminist Belgeselcilik”

Sosyo-mekânsal direnişler, kimi zaman kendini belgesel sinema aracılığıyla aktarıyor ve tarihsel birer kayıt olarak öz temsillerini yaratıyor. Lalu Özban, “Türkiye'de Lubunya Feminist Belgeselcilik” isimli sunumunda öncül üç belgesel sinemayı katılımcılarla buluşturdu: Beyaz Atlı Prens Boşuna Gelme (2009), Voltrans (2013) ve #direnayol (2016). Bu üç yapım, kuir/trans/lubunya feminist örgütlenme pratiklerinden gelmekle beraber direniş ve mücadeleyi kayda alıyor. Türkiye’de normatif yapım, dağıtım ve gösterim modlarını dönüştüren birer arşivleme/tarihselleştirme halinde seyirciyle buluşuyor. Özban, lubunyanın edimliliğine dikkat çekerken lubunya kavramının direnişin içinden geldiğini ve son birkaç yılda politik olarak benimsenmesinin önemini anlattı. Lubunya, Batı merkezli isimlendirme yerine Türkiye’deki LGBTİ+ hareketinden kimliğe dayalı bir hareketi temsil ediyor. Lalu Özban ise bu noktada Batı ülkelerinde ve Türkiye’de konuşulan transfeminizmin farklı olduğunu vurguladı.

“Heteroseksizme Karşı Kendini Suskunlaştırma, Azınlık Stres Etkenleri ve Depresyon”

Sosyo-mekânsal pratiklerin ve politik stratejilerin LGBTQ+ bireylerin mental sağlığına etkisi, Mertcan Mutlu’nun “Heteroseksizme Karşı Kendini Suskunlaştırma, Azınlık Stres Etkenleri ve Depresyon” isimli sunumunda tartışma konusu oldu. Mutlu, sunumuna azınlık stresine maruz kalmanın depresyon, anksiyete, ve intihar eğilimiyle yakından ilişkili olduğundan bahsederek başladı. Çalışma, cinsel yönelim azınlıklarında içselleştirilmiş homofobi ve ayrımcılık deneyimlerinin kendini suskunlaştırma davranışı ile olan ilişkisini inceledi. 598 katılımcılık örnekleme sahip çalışmada, kadın ve erkeklik normları sebebiyle kuir erkeklerde kendini suskunlaştırma davranışı kişilerin depresyon seviyelerini açıklarken kuir kadınlarda aynı örüntü gözlemlenmedi. Keşfedici analizler içeren bu çalışma, heteroseksizme karşı kendini suskunlaştırma kavramının cinsel yönelim azınlıklarının azınlık stres deneyimlerini anlamak için umut verici bir kavram olduğuna işaret ediyor. Yapılan çalışmalar, cinsel yönelim azınlıklarının mental sağlıkları hakkında detaylı bilgi sahibi olmak için kritik bir noktada yer alıyor. Güncel politika yaptırımları ve kendini suskunlaştırmayı yeniden üreten araçları anlamak için öncül bir çalışma olduğunu belirten Mutlu, kendini suskunlaştırmanın olumsuz etkilerine karşı kolektif eylemin, dayanışmanın ve sosyal desteğin önemini vurguladı.

Konferans boyunca giderek artan ve farklı alanlarda kendini gösteren toplumsal cinsiyet eşitsizliğine dikkat çeken araştırmacılar ve katılımcılar, oturumlarda pek çok kez Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesinden hukuksuzca çekilmesini ve “kutsal” aile değerlerinin anaakım söylemde artmasının altını çizdi. Buna rağmen Türkiye’de artan hak ihlalleri ve ayrımcı söylemler, LGBTİ+ direnişini gölgede bırakmadı. Aksine, konferanstaki çalışmalar kuir feminist bakış açısının bilgi ve politika üretimine katkısını görünür kılmayı hedefledi. Düzenli aralıklarla gerçekleşmesi planlanan Türkiye’de Cinsiyet Çalışmaları Uluslararası Konferansı, LGBTİ+ insan hakları ve özgürlüğü için umut verici bir gelişme.


Etiketler: kadın, yaşam, eğitim
İstihdam