08/01/2024 | Yazar: Kaos GL

Yargı sistemi içindeki kamu görevlilerinin ayrımcı tutumları, LGBTİ+’ların adalete erişim mekanizmalarına başvurma motivasyonunu düşürüyor.

Yargı çalışanlarının ayrımcı tutumları LGBTİ+’ları adalete erişim mekanizmalarından uzaklaştırıyor Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Kaos GL ve 17 Mayıs Derneği’nin hazırlamış olduğu LGBTİ+’ların Adalete Erişimi başlıklı rapora göre; LGBTİ+’lar, yargı sistemi içinde karşı karşıya kaldıkları ayrımcılıklar nedeniyle yargının bağımsız ve tarafsız olmadığı kanaatine sahip.

Araştırmanın katılımcılarından birisinin ifadeleri bu durumu açıkça gözler önüne seriyor: “Şu an devam eden davamın hâkimi hiç suratıma bakmıyor. Tuhaf birisi. Çok sessiz. Kendi kendine konuşuyor. Ne dediğini hiç anlamıyorum zaten. Kâtip yazınca ekrandan takip edebiliyorum ne dediğini. Şu ana kadar karşılaştığım hakimler doğru düzgün dinlemiyorlar. Şeklen süren duruşmalar var. Hiçbir anlamı yok yani. Yapılmış olsun diye yapılan davalar. Belki çoğunda karar önceden verilmiştir bile ve sadece belli sayıda celse olması gerekiyordur gibi hissetmeye başladım. Homofobik doktorun yargılandığı davada doktor avukatsız gelmişti. İzin almadan konuşuyordu. “Efendim beni hedef gösterdiler, sahillerdeki travestiler bana bıçak çekerlerse ben ne yapacağım?” gibi şeyler söylüyordu. Bunu söyleyen insan beraat etti. Hâkim mesela ama orda onu azarlamıştı söz vermeden konuştuğu için. Hâkim gençti bir de. Doktor da yaşlıydı ve kızardı, bozardı. Bir yandan da adliyedeki insanların hepsi bir tuhaflar. Memurundan savcısına kadar.”

LGBTİ+’ların adli yardım mekanizmalarına başvurma motivasyonu düşüyor

Raporda; yargı çalışanlarının ayrımcı tutumları ve yargının bağımsızlığına ilişkin kanaatin LGBTİ+’ların adli yardım mekanizmalarına başvurma motivasyonunu düşürmesi şöyle değerlendiriliyor:

“Özellikle mahkeme salonlarında hâkim, savcı, kâtip, mübaşir, taraf avukatlarından kaynaklı fobik tutumlar, küçümseyici ifadeler, onur kırıcı muamelelere ilişkin de üçüncü kişilerden aktarılan deneyimlere dayalı bilgi sahibi olan LGBTİ+’lar için adli yardım mekanizmasına başvuru motivasyonu oldukça azdır. Dolayısıyla adalete erişimi yalnızca adli yardım veya harç ve yargı giderlerinden muafiyet olarak düşünmemek ama onlarla beraber infaz veya icra aşamaları da dahil olmak üzere yargı sisteminin bütün unsurlarıyla LGBTİ+’ların karşılaşma anlarını dahil ederek düşünmek gerekir.”

Araştırmanın katılımcısı olan LGBTİ+’lardan birisinin kurduğu şu cümleler, yargının LGBTİ+’lar açısından görünümünü ortaya koyuyor:

“Polisle, savcıyla ve hakimle karşılaştığım yerde şunu düşünüyorum. Benim başıma bir iş gelebilir ve haklı girdiğim yerden elimde kelepçeyle çıkabilirim. Öyle bir durum var. Gözlemliyorum ve diğer LGBTİ+’ların deneyimlerinde de benzerlikler var. Adliye seni korkutmak için yaratılmış bir binaya dönüşüyor.”

Yargısal olmayan mekanizmalar LGBTİ+’ların uğradığı ayrımcılıklara kayıtsız

Adliye LGBTİ+’ları korkutmak için yaratılmış bir binaya dönüşürken yargısal olmayan TİHEK, Kamu Denetçiliği Kurumu ve TBMM Bünyesindeki Denetim Mekanizmaları da LGBTİ+’ların uğradığı ayrımcılıklara kayıtsız kalıyor:

Kuruluş kanunu ile ayrımcılık formlarını cinsiyet, ırk, renk, dil, din, inanç, mezhep, felsefi ve siyasi görüş, etnik köken, servet, doğum, medeni hâl, sağlık durumu, engellilik ve yaş temellerinde tanımlayan TİHEK; bu sınırlı ifadeleri gerekçe göstererek sistematik olarak LGBTİ+’ların başvurularını kabul edilemezlikle karşılıyor.

Kamu kurum ve kuruluşlarının yol açtığı hak ihlallerini başvurular sonucunda karara bağlamakla görevli Kamu Denetçiliği Kurumu da LGBTİ+’lar açısından etkili bir kurum olarak çalışmıyor. Öyle ki; Kamu Denetçiliği Kurumu, yakın zamanda hastaneye muayene için başvuran bir kişinin HIV statüsünün kız arkadaşı ile rızası olmadan paylaşılmasında bir mahzur bulunmadığı kararını veriyor.

Raporda TBMM Bünyesindeki Denetim Mekanizmaları’nın LGBTİ+’lar açısından etkisiz olması ise şöyle aktarılıyor:

“İnsan Hakları İnceleme Komisyonunun en güncel faaliyet raporu 2020 tarihlidir. Rapor incelendiğinde komisyonun insan hakları etkisi yaratmak konusunda oldukça işlevsiz olduğu dikkat çekmektedir. Başvuru içerikleri incelendiğinde cinsel yönelim, cinsiyet kimliği, cinsiyet karakteristiği veya ifadesi konulu başvurunun yer almadığı veya varsa bile farklı sınıflandırıldığı anlaşılmaktadır.”

Rapora ulaşmak için tıklayın


Etiketler: insan hakları, sosyal hizmet
İstihdam