15/02/2012 | Yazar: Iraz Şenöz

Karar verirken kişisel beğenimin yanı sıra, filmlerin uluslararası festivallerde dikkat çeken ilk işler olmasına, ele aldığı konuya şimdiye kadar pek bakılmamış bir açıdan yaklaşmasına, izleyenlere ilham verebilme dozuna ve dünyanın nabzını doğru damarlardan tutan duyarlı anlatılar olmasına öncelik verdim.

Festivaller yaklaşınca film seçme meselesi doğuyor. Belli ki çoğu birbirinden iyi filmler var seçkilerde. Hepsine gitmek ise en sinefil olanımız için bile birçok açıdan zorlayıcı olabiliyor. Önerilerin içinden seçmek bu derdi nispeten hafifletiyor sanırım. Karar verirken kişisel beğenimin yanı sıra, filmlerin uluslararası festivallerde dikkat çeken ilk işler olmasına, ele aldığı konuya şimdiye kadar pek bakılmamış bir açıdan yaklaşmasına, izleyenlere ilham verebilme dozuna ve dünyanın nabzını doğru damarlardan tutan duyarlı anlatılar olmasına öncelik verdim. Mini bir seçki hazırladım. Şimdiden iyi seyirler…  
Morrir de Pie/ Ayakta Ölmek
Meksika’nın trans aktivisti Irina Layewska’nın tuhaf yaşam hikayesi. Hastalığı nedeniyle zor bir çocukluk geçirmiştir Irina. Film böyle başlar. Büyüdüğünde ise Nely ile evlenir. Ancak Irina o zaman biyolojik olarak erkektir. Evlilikleri, Irina’nın ilerleyen hastalığı nedeniyle onu zorlayan bedeni ve politik mücadelesi arasında kalarak tıpkı bedeni gibi şekil değiştirir. Bunların da ötesinde Irina, Che’ye benzeyen Kübalı bir devrimciyken sarışın bir Kübalı devrimciye dönüşmüştür. LGBTT bireylerin özgürlüğü için mücadele etmeyi ise hiç bırakmaz. Deneylerle kendini arayan bir hayat dünyayı değiştirmeye adanmıştır. Bundan daha tutarlı bir yaşama pratiği olabilir mi?
 
Weekend/ Haftasonu
Haftasonu, hayatla sanatın iç içe geçtiği hatta birbirinin önüne geçtiği alanları bir aşk hikayesi üzerinden araştırıyor. O gece gay barda tanışan Russel ve Glen bir one night stand’in ardından sanat ve daha birçok şey üzerine bolca sohbet ettikleri bir haftasonu geçirirler. İkisi de birbiriyle zaman geçirmek, iletişim kurmak için doğmuştur adeta. Ancak Russel, Glen’in sanat projesinin bir parçasıdır. Yoksa hayatının bir parçası mı? Belki de her zaman hayat:1 sanat:0… Çok iyi bir film.
 
Project Nim/ Proje Nim
Teldeki Adam’ın (Man On Wire, 2008) yaratıcısı James Marsh yine, unutulmuş gerçek bir hikayenin peşine düşmüş. 70’lerde özellikle bilim dünyasını sarsan bir deneyin hikayesi. Annesinden ayrılan bebek şempanze Nim bir aileyle yaşamaya başlar… İnsan ve hayvan birbirine ne kadar benzer? Ne kadar benzemez? Vicdanen bu deneyi gerçekleştirmeye karar verenlerin cevaplarını merak ettiği sorular bunlardır. James Marsh’ın filmi yaparken merak ettiği sorular ise daha farklı. İnsanın insanlık ve bilim adına giriştiği bu deney yoksa insanın egosunu mu anlatıyor? İnsanın doğa, hayvanlar üzerinde kurduğu tahakküm adil mi? Bir canlı, proje olabilir mi? Kedinize, köpeğinize karşı davranışlarınızı gözden geçirmeye hazır mısınız?
 
Abrir Puertas y Ventanas/ Kapıları, Pencereleri Açalım
Hayatta yalnız kaldığımızda büyümez miyiz? Veya büyümenin ilk belirtileri yalnız olduğumuzu fark ettiğimizde ortaya çıkmaz mı? Anneannelerini kaybedince hayatla baş başa kalan üç kız kardeş… Arjantin’in bahar aylarında geçen ılık bir hikaye. İçinde ölümle baş etme duygusu var, ergenlik krizleri var, buram buram kız kardeş olma duygusu, hayal kırıklığı ve en doğal haliyle büyüme sancısı var. Çok tanıdık değil mi?   
 
The Chemical Brothers: Don’t Think
Başka bir dünyanın ruhumuzu, zihnimizi silkeleyip, sallamadan mümkün olmayacağını düşünüyorsanız, kimyasal bir ritmin kanınıza karışması fikri hoşunuza gidiyorsa, kontrol dışına çıkmayı seviyorsanız, dünyada olup bitenlerle baş etmek için yüksek beygir gücüyle dans ettiğiniz geceler varsa, bir şeylere inanmaya ihtiyacınız varsa, çok da önemli değilse, bayılana kadar kafayı bulmanın ne demek olduğunu biliyorsanız, evinizi terk ettiyseniz veya bir kerecik de olsa bunu düşündüyseniz harekete geçmek için beklemeyin ve hemen bu filme bir bilet alın. Onları en az canlı izlemek kadar unutulmaz bir tecrübe.  
 
Arka Bahçe Filmleri
Akıntıya Karşı, Little Bride (Çocuk Gelin), Pockets of Resistance (Direniş Öyküleri), Evcilik, Four Horsemen (Mahşerin Dört Atlısı), The Interrupters (Müdahaleciler), Tahrir 2011: The Good, The Bad and The Politician (Tahrir 2011: İyi, Kötü ve Politikacı)…
 
Dünyanın arka bahçesinde buluşan çocuklar tüm iktidarlara, kapitalizme inat adalet ve barış istemeye devam ediyor. Hem de Türkiye’den Tahrir Meydanı’ndan, Chicago’nun arka sokaklarından, İngiltere’den, Nepal’den, Danimarka’dan, Polonya’dan seslerle… Hepsi birbirinden önemli filmler. İzleyin, arka bahçede buluşalım. 
 

Etiketler: kültür sanat
İstihdam