27/07/2024 | Yazar: Yıldız Tar

Esmeray Kars’tan İstanbul’a, dayı evinden Taksim’e uzanan yolculuğu ile 90’lı yılların İstanbul’una götürüyor bizi.

Kars’tan İstanbul’a Körfez Kızı Esmeray Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Express Dergisi’nin 16-23 Nisan 1994 tarihli sayısında Kaos GL’nin ilk örgütlenme çağrısı yayımlandı. 20 Eylül 1994’te ilk sayısını yayımlayan Kaos GL Dergisi 30.yaşını kutluyor. Bu kapsamda biz de 30 yıllık mücadele tanıklık edenlerin tanıklıklarına sizinle paylaşmaya karar verdik. 

Tarihten Gizlenmeyenler’de Esmeray’ın 30 yılına tanıklık ediyoruz. Esmeray Kars’tan İstanbul’a, dayı evinden Taksim’e uzanan yolculuğu ile 90’lı yılların İstanbul’una götürüyor bizi. Söyleşinin ilk bölümünde İstanbul’a geliş, lubunyalarla karşılaşma anlarına tanıklık edeceğiz.

İstanbul’a ne zaman geldin? Hatırlıyor musun? Nasıldı o ara İstanbul? Niye gelmiştin?

80’li yıllarda. 87’ydi herhalde. İlkokulu yeni bitirmiştim. 83-84 mezunuyum. Evet, yeni bitirmiştim. Bir iki sene sonra İstanbul’a geldim dayımın yanına. Çıraklık ondan sonra meslek öğrenmek için. Bunun için İstanbul’a. Dayımın yanında çalışamadım. Onlar yağlı boya işi yapıyordu, dekorasyon işleri yapıyordu. Tiner çok kullandıkları için bende tiner çok fazla alerji yapıyordu. Sürekli bayılıyordum. Sonra çeşitli işlerde çalıştım. Ne bileyim ayakkabı boyacılığı, doğudan gelen bir çocuk İstanbul’da nasıl işler yapıyor aklınıza geliyordur. Hepsini yaptım. 17-18 yaşlarında, o yaşlarda eşcinsellerle tanıştım artık. Lubunyalar derler bizim dönemimizde eşcinsellik kavramı yoktu. Hatta çok yabancı geliyordu bize. Çünkü lubunyalık kavramı vardı. Daha doğrusu lubunya-laço kavramı vardı. Lubunyalarla tanıştım ve bir lubunyalar var bir de laçolar var. Yani iki lubunya birbiriyle sevgili olamaz asla yani hiç! Bunları bilmiyorduk falan.

“İnsanlar parklarda buluşuyordu”

Nasıl tanıştın lubunyalarla? Kaç yılıydı 16-17 yaşındayken sen?

88 Kadıköy’de. Mendirek vardı Kadıköy’de ve lubunyalar hepsi oraya gelirdi. Ben de yavaş yavaş artık keşfetmeye başlıyordum kendimi. Yani zaten keşfetmiştim. Ama benden başka da var. İşte okuyordum Nokta dergisinde lubunyalıkla, trans kadınlarla ilgili Savaş Ay’ın çok iğrenç bir programı vardı. Hiç unutmuyorum. Şöyle bir başlık atmışlardı: “Erkek adamın erkek sevgilisi olur”. Ve böyle çok tipik bir trans fotoğrafı da koymuşlar. O haberleri falan okuyordum. Ama trans kelimesi geçmiyordu. İşte akşamları kadın kılığına giren erkekler gibi yazılar… Ya da para karşılığı fuhuş yapan adamlar gibi. Bunları biliyordum. Sonra tesadüf oldu. İşte Kadıköy’de gezerken bankta oturuyordum. Adamın biri geldi bana “Çıkalım mı?” dedi. “Nasıl yani?” falan. Cadının Bohçası’nda da anlatıyorum ya hani. Öyle bir şey. Sonra merak ettim. Tekrar gittim. Aa, bir sürü var, bir sürü var. Yavaş yavaş içlerine girdim. Tabii ilk önce kendini saklıyorsun. Hani derneklerde de olur ya işte heteroseksüel olarak gelir, “Ben heteroyum ama sizle dayanışmaya geldim.” Bir ay sonra açılıyor. Yani bu çok normaldir çünkü ilk önce bir korkuyor. O park ortamı da öyleydi. Yani o zaman dernek yoktu, bir şey yoktu. Park! İnsanlar parklarda buluşuyordu. Yani sokakta tanışma oldu, hayatın içinde.

“Seks işçiliğine ahlakçı bir yerden baktığım için bocaladım”

Sonra peki nasıl ilerledi senin lubunyalarla ilişkin, kendi kimliğinle ilişkin?

Sonra artık beş… Yani geylerle hani lubunyalarla tanıştıktan sonra onlarla aramda fark hissediyordum. Şöyle bir fark hissediyordum. Benim onlardan- Adını koyamıyordum ama bir trans durumluk- durumu vardı. Yani ben kadınım, bunlar değil. Çünkü öyle bir dertleri yok. İşte benim kılığımdan utanma durumum vardı. O zaman daha baskındı ya heteroseksizm filan. İşte ben penisimden rahatsız oluyordum, asla saklıyordum bilmem ne… Onlar çok rahattı. Yavaş yavaş bunları fark ediyorsun. Ve ailende seni hiç anlayabilecek birisinin olmadığını bildiğin için ilk önce aileden koptum ben. Birdenbire bir gün kalktım, çıktım, eve artık gitmedim. Sokakta kaldım, bir yandan iş arayışı, diğer yandan lubunyalar… Doyum Birahanesi’ne geldim bir gün. İşte hırsızlar, yan kesiciler, üçkağıtçılar, başka bir alemdi orası! Orada travesti kelimesini ilk defa duydum. Sonra yavaş yavaş travestilerin olduğunu, bunların Taksim’de oturduğunu, Taksim’in dışında hiçbir yerde oturmadığını… Ve ondan sonra öyle bir arayış içine girdim. Translarla nasıl tanışırım? Beni tanıştırdılar. İşte ben gacıvari olacağım dedim. Tipin çok güzel dediler ama çok kıllısın. Bu nasıl çözülecek? Canım hepimizde kıl vardı. Bir gün beni Taksim’e götürdüler, yere yatırdılar Tarlabaşı’nda. Bütün vücudumu yani göz kapaklarım, avucumun içini dışını, her yerime ağda yaptılar. Bir de dudaklarımın dışını. Her yerime ağda yaptılar. Ve hemen seks işçiliği zaten. 19 yaşındayım ve o dönem Körfez Savaşı vardı.

92’nin kışı 93’e giriyorduk. Körfez Savaşı ve o bizden bir üst olan gacıvari lubunyalar, trans kadınlar bize lakap taktılar. Biz beş-altı kişi gacıvari olduk. Körfez Kızları diyorlardı bize. Halen o dönemin trans kadınları beni görünce nasılsın Körfez Kızı der. Ve bunlar askere gitmemek için kadın kılığına girdiler diye bizimle dalga geçiyorlardı. Biz Körfez kızlarıydık. Seks işçiliği ve seks işçiliğini ben çok benimsemedim. İlk zamanlar şöyleydi seks işçiliği. Çünkü çok feodal bir ailenin içinden geliyorsun. Namus kavramı çok baskın. Öyle büyüyorsun. Yani mesela din beni çok etkilememişti. Agnostik bir insanım ben. Hani insanoğlunun aciz olduğunu ve dünyanın, evrenin çok büyük olduğunu, hiçbir şey bilmiyoruz gibi düşünüyorum. Neyse oraya fazla girmeyeyim. Ben bunları o yaşlarda koymuştum. Fakat o namus gibi kültürel normlardan çok kurtulmamıştım. Onun çok etkisindeydim. Namussuz olduğumu- orospu oldun işte yani. Bir de erkek orospusu. Bu çok felaket bir şey. Aileme gitmedim tabii, evi terk ettim. Hiç kimseye gitmiyorum. Bir süre böyle bocaladım. Seks işçiliğine namussuzluk gibi ahlakçı bir yerden baktığım için bocalandım. Sonra işin içine girdikten sonra hiç de öyle olmadığını görüyorsun yani. Artık şeyi yavaş yavaş kavrıyorsun; hayır, yani bir garson gibi ben de hizmet veriyorum. Politik olmana gerek yok, bunu anlıyorsun artık. Ama bunu yine de dışarda saklıyorsun. Hani işte ne bileyim, nasıl yerlerde söyleyeyim… Mesela o dönem işte medyadan, gazetecilerden birisi senle konuştuğu zaman utanıyorduk. Ben seks işçiliği yapmıyorum, işte akşam bilmem ne iş yapıyorum, kuaförüm. Ya da işte trans kadınların ya da eşcinsellerin o zaman yapabilecekleri meslekleri söylüyorduk. Terziyim, stilistim, bilmem ne. Böyle geçiştiriyorduk. Çünkü böyle bir kapalılık vardı. Sonra ben bir arayış içine girdim.

sandikta-donme-var-1

Bu yazı, Türkiye Avrupa Vakfı’nın yürüttüğü SAHNE projesi kapsamında Avrupa Birliğinin mali desteği ile hazırlanmıştır. İçerik tamamıyla yazarın sorumluluğu altındadır ve Avrupa Birliği’nin görüşlerini yansıtmak zorunda değildir.


Etiketler: yaşam, sahne projesi
2024