08/08/2024 | Yazar: Yıldız Tar
Meseleyi “kültür savaşı” olarak gören yaklaşımlar, zulmün payandası oluyor. LGBTİ+’ların spor yapması, sanat üretmesi, kendini saklamak zorunda kalmadan var olması, zulüm görmemesi, özgür ve eşit olması neden bazı kültürlere özgü bir şey olsun?
Fotoğraf: 2001, Ankara, Kaos GL arşivinden
Olimpiyatların açılışı, ardından boksör Imane Khelif üzerinden yükselen tartışma Türkiye’de özgürlükçü olduğunu iddia eden, liberal olduğunu söyleyen birçok ismin pullarının dökülmesine vesile oldu. Birdenbire fabrika ayarlarımıza, yerli ve milliliğe döndük çok şükür.
Anadolu Ajansı, Yeni Şafak gibi hükümet kontrolündeki medyanın bu meselelere atlayacağını tahmin etmek güç değildi. Ancak şaşırtıcı olan genel yayın çizgisine baktığımızda LGBTİ+ haklarıyla ilgili birkaç fire dışında temel haklar ve özgürlükler ekseninde yayıncılık yapan kurumların; dünyaya özgürlükler ekseninden baktığını söyleyen gazeteci, akademisyen ve yazarların çuvallaması oldu.
İktidar dışı aktörlerin hak ve özgürlükler yerine komplo teorilerine boyun eğdiği anda bu sefer Instagram yasağı geldi. İktidar medyası Instagram’ın neden yasaklandığı sorusuna Filistin’le başladığı yanıtlarını “teröre” ve oradan da LGBTİ+’lara getirmeye başladı bile. Instagram yasağıyla ilgili her metnin bir yerinde LGBTİ+ demeyi ihmal etmiyorlar. TBMM Dijital Mecralar Komisyon Başkanı Hüseyin Yayman da, LGBTİ+’ların Instagram’da paylaşım yapmasından yakınıyor. Önümüzdeki hafta komisyonda göreceğiz dertlerini. Daha doğrusu bir halt ettikten sonra toparlamak için masaya neleri süreceklerini.
Dayatma anlatısı
Peş peşe gelen bu gelişmeleri birlikte okuduğumuzda her şey bizi “kültür savaşlarına” götürüyor. İddia o ki, Batı ile Rusya ve Çin bloğu arasındaki çekişmelerin bir boyutu da kültür savaşları. Ortadoğu’daki ülkeler de bu savaşların bir başka cephesi. Tüm gelişmeleri birbirini kültürel alanda yenmeye çalışan ülkeler perspektifinden okuyanlar açısından LGBTİ+ hakları da bu çatışmanın bir parçası. Batı, LGBTİ+ dayatıyor. Dünyanın kalanı ise direniyor.
Ne kadar kullanışlı bir anlatı değil mi? LGBTİ+ olmanın dayatılacak bir şey olmaması, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğinin insanlığın ve doğanın çeşitliliğinin bir parçası olması hakikati dışında sorun yok! Hakikat dediğin de bu tarz anlatılar açısından aşılması, yok sayılması, tahrif edilmesi gereken küçük bir pürüz.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Ukrayna işgalini başlatırken kurduğu cümleleri hatırlayalım:
“Ve gerçekten, son ana kadar, bizi kendi menfaatleri için kullanmak, geleneksel değerlerimizi imha etmek ve bize, halkımızı içten kemirecek olan kendi sözüm ona değerlerini, kendi ülkelerinde saldırgan şekilde yerleştirdikleri ve insan tabiatıyla çeliştiği için doğrudan doğruya yozlaşma ve dejenerasyona götüren mekanizmaları empoze etmek girişimleri kesilmedi. Bunun olmasına izin verilemez. Bu, hiçbir zaman, hiç kimsenin başına gelmiş değildir. Şimdi de olmayacak.”
İki yıl geçti ve hâlâ Putin’in kurduğu oyun sahasında oynamaya devam ediyoruz. Rusya’nın kendi evlatlarından olan LGBTİ+’ları bir ideolojiymiş gibi harcaması, bölgedeki ülkelere ilham (!) kaynağı olmaya devam ediyor. Rusya’nın “propaganda” diyerek LGBTİ+’ların var olması ve hakkını aramasını suçlulaştıran yaklaşımı, yerli ve milli soslarla Gürcistan ve Bulgaristan’da LGBTİ+ karşıtı yasaların geçmesine yol açtı bile. Çeçenya’da LGBTİ+’ların toplama kamplarından katledilmesinin üzerinden daha on yıl bile geçmedi. Türkiye’de de Anayasa tartışması ile başlayan, şimdilik iktidar kulislerinde bekletilen yasa tasarıları mevcut.
Filler tepişirken…
Ve bütün bu zulüm dalgasını meşrulaştırmak için sığınılan bahane ise Batı karşıtlığı. “Batı bizi ibne yapacak” söylemi biraz incelerek, “cinsiyetsizleştirme projesine” dönüştü. Batı’nın da LGBTİ+ haklarında geriye gitmesi ise bu acı kahvenin kreması…
Türkiye’de 2015 sonrası iktidarın kapıkulluğuna soyunan Rusya ve Çin yanlısı irili ufaklı aktörlerin de yer aldığı Büyük Aile Platformu gibi oluşumlar kopyala-yapıştır nefret siyasetinde ustalaşırken, meseleyi “kültür savaşı” olarak gören yaklaşımlar zulmün payandası oluyor. LGBTİ+’ların spor yapması, sanat üretmesi, kendini saklamak zorunda kalmadan var olması, zulüm görmemesi, özgür ve eşit olması neden bazı kültürlere özgü bir şey olsun?
Filler tepişiyor. Klişe tabirle kartlar her gün yeniden karılıyor. Ancak olan bizlere, LGBTİ+’lara oluyor. İnsanların onuruyla, zulüm görmeden yaşamak istemesi ve eşitlik mücadelesini “kültür savaşları” perspektifinden okuduğumuzda; elimizde tarihten, insanlığın özgürlük ve eşitlik mücadelesinin sınırları aşan dayanışmasından, bu mücadele sayesinde azıcık da olsa haklarımız olduğundan bihaber ilgi müptelası şahsiyetler kalıyor…
*KaosGL.org’ta yayınlanan köşe yazıları, KaosGL.org’un editoryal çizgisini yansıtmak zorunda değildir. Yazı ve çizimlerden yazarları ve çizerleri sorumludur. Yazının ya da çizginin KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki veya çizimlerdeki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.
Etiketler: insan hakları, medya, kültür sanat, siyaset, spor, dünyadan, inceleme, yorum