15/02/2024 | Yazar: M Fatih Torun

Özel sektörde çalışan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının cinsel kimlikleri nedeniyle nefret suçuna maruz kalmamaları için yardım beklentilerinin, Osmanlı’da ibnelerin olup olmamasıyla ilişkisi nedir?

Kurtuluş Savaşı sırasında eşcinseller neredeydi? Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Kabak, mücver ve ibnelik

Başlığa taşıdığım “Kurtuluş Savaşı sırasında eşcinseller neredeydi?” sorusu aslında 2023 yılında Halk TV’de yayımlanan Halk Arenası programında soruldu.[1] Programın moderatörlüğünü yapan İrfan Değirmenci tartışmaya lubunyaların Türkiye Cumhuriyeti’ndeki mücadelesini de dâhil etti. Konuşmacılardan biri bahsi geçen konu üzerine, “bu toprakların hiçbir zerresinde, hiçbir birikiminde Namık Kemallerden, İttihatçılardan, Mustafa Kemal’in hiçbir devrimci adamında LGBT [kişilerin]” görülmediğini dile getirdi. Konuşma “Kemalist Devrim”in birikimiyle “Aile Kurumu”na vurgu yaparak eşcinsel bireylerin bahsi geçen kurumu “yerle bir ettiği” tespitiyle devam etti. Cevap olarak Türkiye’de “LGBTİ+ [kişi] olmak bu toplumun doğal ve olağan bir parçası” olduğu belirtilerek söz konusu tarihsel bakış eleştirildi. Heteroseksüel olmamanın “Batı”dan ithal edildiği fikrine karşı “yerli” değerleri; klasik Türk edebiyatına/divan edebiyatına konu olmuş ibneleri anlatan şiirleri, Huysuz Virjin gibi popüler bir “drag queen” karaktere hayat veren Seyfi Dursunoğlu’nu ve Zeki Müren gibi “milli” değer statüsüne erişmiş gey Türk Sanat Müziği duayenlerine referans verildi. Başka bir konuşmacı ise tüm tartışmayı şu iki soruyla özetledi: “Kurtuluş Savaşı sırasında eşcinseller neredeydi? . . . Kurtuluş Savaşı sırasında kabak/mücver sevenler neredeydi?” Bu enteresan sorular ışığında Türkiye’de lubunyaların “cinsel özgürlük” mücadelesinin ne zamandan beri ve neden tarihsel referanslara ihtiyaç duyduğunu incelemek istiyorum. İlk olarak başlığa taşıdığım soruyu açarak ve lubunyaların “yerli ve milli” hikâyesini kısaca irdeleyerek başlayalım.

Lubunyaların “yerli ve milli” tarihi

İlk baskısı 1990’ların başında yapılan Murat Bardakçı’nın Osmanlı’da Seks: Sarayda Gece Dersleri (1992)[2] isimli eseri günümüze değin defalarca basıldı. Osmanlı tarihi ve cinsellik konularının bir araya gelmesi söz konusu eserinin ilk cümlesinde açıkça belirtildiği gibi henüz dikkat çekilmemiş bir tarihe işaret ediyordu: “Yüzlerce yıl boyunca itinayla saklanan, elden ele gizlice dolaşan, kulaktan kulağa fısıldanan metinler, bu kitapta ilk kez gün ışığına çıkıyor…”[3] Geç dönem Osmanlı İmparatorluğu’ndan bu yana devam eden kadın hakları mücadelesi 1990’lardan sonra LGBT+ hareketiyle birlikte yürüyerek Türkiye’de lubunyalara büyük bir görünürlük sağladı ve onlara politik bir kimlik kazandırdı. Aynı yıllarda Osmanlı tarihinde cinsellik, özellikle de “yasak ilişkiler” veya “oğlancılık” başlıkları altında hemcins ilişkileri konu alan popüler kitaplar kamuoyunda bu konulara olan talebi gösteriyordu. M. Bardakçı’nın eserinden sonra Halit Erdem Oksaçan’ın Sultanlar Devrinde Oğlanlar (2014)[4] ve Rıza Zelyut’un Osmanlı’da Oğlancılık (2016)[5] adlı çalışmaları söz konusu talebe cevap veren popüler örneklerdir.

Bahsi geçen kitaplar arasındaki tarihsel yaklaşıma bakıldığında birincisiyle sonuncusu arasında büyük bir fark görülür. İlk yazar cinsel folklor olarak paylaştığı metinleri “bizim” görüyor, “Hintliler’in ‘Kamasutra’sı veya Araplar’ın ‘Kokulu Bahçe’siyle yarışacak zenginlikte bir cinsellik edebiyatına sahip olduğumuzu” söylüyordu.[6] R. Zelyut ise politik bir tespit yaparak söz konusu tarihsel malzemenin Osmanlı tarihinde bir “oğlancılık anlayışı”na işaret ettiğini, bu anlayışın Ak Parti hükümetleriyle Türkiye’de bilinçli olarak yeniden canlandırılmaya çalışıldığını iddia ediyordu. Yazara göre hemcins ilişkiler kadının kamusal alanda yer alamamasının bir sonucu olarak yetişkin erkeklerin çaresizce itildiği kötü bir yoldu. Türkiye “ya Osmanlıcılık ve dindarlık adı altında yürütülen oğlancı düzene kayacak ya da çağdaş insanın hayat tarzı olan laik ve demokratik sisteme” yönelecekti.[7]

1992’den 2016’ya değişen söz konusu tarihsel anlayışın ana sebebi lubunyaların temel insan hakları mücadelesinin Türkiye’de kazandığı politik görünürlük olduğunu ileri sürüyorum. Ne de olsa onlarca insanın katılımıyla 2003 yılında İstanbul’da ilk kez gerçekleştirilen Onur Yürüyüşü on yıl sonra bu sayıyı on binlere katlamayı başarmıştı.[8] Ancak 2015 yılından sonra yürüyüş İstanbul Valiliği'nin engelleriyle karşılaştı.

İlerleyen yıllarda hükümetin merkeze aldığı “yerlilik ve millilik” propagandası lubunyalara karşı olarak da kullanıldı.[9] Bu söylem ibnelerin isyanını “kökü dışarıda” varsayarak sinema filmleri gibi kültürel üretimlerle yayılabilecek bir kurgu olarak görüyordu. Yasakların başladığı 2015 yılından sonra üretilen popüler içerikler “yerlilik ve millilik” gerginliğini açıkça yansıtır. Örneğin 2020’den sonra çevrimiçi içeriklerin yaygınlaşmasıyla video klipler ve gazete yazıları bu gerginliğin örnekleriyle doludur. YouTube platformunda yer alan “Din ve Mitoloji” kanalının “Osmanlı'da Oğlancılık ve Eşcinsellik”[10] başlıklı videosu bir milyondan fazla görüntülenmeyle en popüler paylaşım olurken “Diamond Tema” kanalının “Osmanlı'da ‘Oğlancılık’ var mıydı?”[11] isimli videosunun da yarım milyon izlenmeyle arama sonuçlarında öne çıkan içeriklerdir. İlk içerikte “Osmanlı’yı Türklerin ataları olarak ele alıp” eleştirel bir tutum sergileneceği belirtildikten sonra çeşitli gazete yazıları, Gelibolulu Mustafa Âli’nin eserleri ve divan edebiyatı kaynak gösterilerek seslendirilir ve “sonuç olarak eşcinselliğin Osmanlı’nın bir yaşam tarzı olduğu” kanısına varılır. “Laiklik insanları bozuyor, eşcinsellik artıyor” diyenlere cevap olarak “şeriatla yönetilen Osmanlı’da eşcinselliğin bu denli yaygın olmasının” açıklanması istenir. İkinci içerik ise “tam anlamıyla bir homoseksüellikten” bahsedilemeyen “daha ziyade bir eşcinsellikten[?!] ya da biseksüellikten” bahsedilebilen Antik Yunan analiziyle başlar. “Padişahlar ve Oryantalistler” bölümünde Osmanlı İmparatorluğu’nda bulunmuş Avrupalı tüccar, elçi ve seyyahlara referansla hamamlarda gerçekleşen hemcins münasebetleri gerçekliğinden şüphe edilerek seslendirilir. Ancak söz konusu metinlerin “Avrupa halkını İslamiyet’e ve Türk halkına karşı antipatik hale getirmek amacıyla” oluşturulduğu iddia edilir. Osmanlı’da hemcins ilişkilerin varlığı ancak “yerli ve milli” metinlerde yer alan cinsel hikâyelerin seslendirilmesiyle kabul edilir.

Her iki örnekte de sunulan hemcins ilişkilere dair tarihsel kanıtlar Osmanlı tarihinde ibnelerin varlığının ispatı olarak kullanılır. M. Bardakçı, H. E. Oksaçan ve R. Zelyut’un eserleri de göz önünde bulundurulduğunda aslında kamuoyunda lubunyaların “yerli ve milli” kimlikleri illa (bağlamlarından koparılma pahasına da olsa) delillendirilmek isteniyorsa var olan tarihsel malzemenin zenginliği dolayısıyla tartışmaya mahal vermez. R. Zelyut’un eserinde açıkça ifade ettiği gibi ibneliğin “Türk Tarihi”ndeki ispatı ancak artık Osmanlı’nın Türkiye’ye örnek olamayacağıyla reddedilebilir. Bahsi geçen tarihsel anlayışsa çağdaş Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının varsayılan heteroseksüel kimliğine dayanır. Sonuçta yazarın kendi tarihsel anlayışa göre “Cumhuriyet Kadını” geçmiştekinin aksine kamusal görünürlük kazanmış ve böylece Osmanlı’daki gibi erkeklerin çaresizce hemcinslerine yönelmesine gerek kalmamıştır.

Türkiye’de ibnelerin kamusal görünürlüğü arttıkça 1990’lardan 2015’e tarihsel anlayış değişse de (ya da farklı tarihsel anlayışlar öncekilerin üzerine eklense de) günümüzde “yerlilik ve millilik” gündemi hepsini gölgede bırakır. Özellikle 2016 yazında yaşanan darbe girişiminden sonra “yerli ve milli” kimliğin kanıtlanması egemen söyleme dönüşür. Bu tarihsel anlayışa göre de lubunyaların “cinsel özgürlük” mücadelesi tarihte var olmamalarıyla reddedilir. İbnelerin ontolojik reddi, yani hiç var olmadıkları iddiası, siyasi figürlerin açıklamalarıyla desteklenir. Bu son tarihsel anlayışın günümüzde baskın hale gelmesinin en güncel örneği en başta verdiğim tartışma programında yer alan argümanlarda görülür.

Tarihsel “kanıtlar”

Yukarıda ele aldığım popüler kitaplar ve çevrimiçi içerikler ne “eşcinselliğin tarihi”ni ne de “Osmanlı’da cinsellik” tarihini bilimsel bir yöntemle ele alıyor. Eğer tarihsel malzemelerin sistematik bir şekilde ele alındığı ve tarihselleştirilerek (ya da gayritarihselleştirilerek) kendi bağlamları içerisinde analiz edildiği çalışmalara göz atmak isteyenlerin Abdülhamit Arvas’ın (örneğin “From Pervert Back to Beloved: Homosexuality and Ottoman Literary History, 1453-1923” ve “Performing and Desiring Gender Variance in the Ottoman Empire”), İrvin Cemil Schick’in (örneğin “Three Genders, Two Sexualities: the Evidence of Ottoman Erotic Terminology,” “Hûbân-nâme-i Nev-edâ: Bir İstanbul Esnaf Güzellemesi: ‘Sunuş’” ve  “Orta Doğu’nun Geçmişi ve LGBTİ: Günümüz Cinsellik Tasniflerinin Tarihselliği Üzerine”), Selim S. Kuru’nun (örneğin “Biçimin Kıskacında Bir ‘Tarih-I Nev-İcad’: Enderunlu Fazıl Bey ve Defter-i Aşk Adlı Mesnevisi” ve “Yaşanan, Söylenen ve Yazılan: Erkekler Arasında Tutkusal İlişkiler”) ve Yavuz Aykan’ın 5Harfliler’in internet sitesinde yayımlanan “Ölümcül Alışkanlıklar” başlıklı yazı serisine bakmalarını öneririm.

Yukarıdaki makalelerden farklı olarak Cüneyt Çakırlar ve Serkan Delice’nin hazırladığı Cinsellik Muamması: Türkiye’de Queer Kültür ve Muhalefet (2012), Didem Havlıoğlu’nun Mihrî Hatun: Performance, Gender-Bending, and Subversion in Ottoman Intellectual History (2017), Ezgi Sarıtaş’ın Cinsel Normalliğin Kuruluşu Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Heteronormatiflik ve İstikrarsızlıkları (2021), Walter G. Andrews ve Mehmet Kalpaklı’nın Sevgililer Çağı; Erken Modern Osmanlı-Avrupa Kültürü ve Toplumunda Aşk ve Sevgili (2020) isimli kitaplarını tavsiye ederim. Ayrıca KaosQ+ dergisinin tarih temalı dokuzuncu sayısı da gözden geçirilebilir (https://www.kaos-q.com/arsiv/tarih-9).

Bunların yanında direkt birincil kaynaklar: Enderunlu (Hüseyin) Fâzıl Bey’in (ö. 1810) eserlerini on sekizinci yüzyıl Osmanlı tarihi için; Evliya Çelebi’nin (ö. 1685) eserleriyse on yedinci yüzyıl Osmanlı tarihi için incelenebilir. Birinci yazarın eserleri arasında Reisülküttâb Ebubekir Ratib Efendi’ye ithaf edilen Hûbannâme Istanbul’un orta halli ve elit Osmanlılarına farklı coğrafyaların erkek güzellerini anlatır. Aynı formatta kadın güzellerin de anlatıldığı Zenannâme ile defalarca kopya edilerek Türkiye’nin ve dünyanın çeşitli kütüphanelerinde korunmuş ve günümüze kadar gelmiştir. Söz konusu tarihi eserlerin çeşitli kopyaları dijitalleştirildiği için erişmek kolaydır. Örneğin İstanbul Üniversitesi Nadir Eserler Kütüphanesi’nin web sitesinden bazı kopyalara rahatça erişilebilir (http://katalog.istanbul.edu.tr/client/tr_TR/default_tr/). Dil bariyerini aşmak için (Osmanlı Türkçesi) birincil kaynakların transliterasyonunu sunan doktora ve yüksek lisans tezlerine bakılabilir. Örneğin Nebiye Öztürk’ün “Zenanname-Enderunlu Fazıl” başlıklı yüksek lisans tezi ikinci kitabın metnini verir.[12] Yücel Dağlı, Seyit Ali Kahraman, Robert Dankoff ve Orhan Şaik Gökyay tarafından Evliya Çelebi’nin (ö. 1685) eserinin (Târîh-i Seyyâh Evliyâ Efendi ya da Seyahatnâme) hem transliterasyonu (https://www.yapikrediyayinlari.com.tr/evliya-celebi-seyahatnamesi-1-kitap.aspx) hem de günümüz Türkçesine aktarılan versiyonu Yapı Kredi Yayınları’ndan elde edilebilir (https://www.yapikrediyayinlari.com.tr/gunumuz-turkcesiyle-evliya-celebi-seyahatnamesi-istanbul-1-kitap.aspx).

Velev ki . . .

Yukarıda verdiğim birincil ve ikincil kaynaklar ışığında lubunyaların “yerli” kimliklerini ve “milli” özlerini kanıtlamanın ötesinde tarihi keşif yapılacak zengin bir literatür vardır. Peki bu metnin en başında yer alan tartışmaya dönecek olursak, LGBTİ+’ların politik taleplerinin “yerli ve milli” olmakla ilişkisini birkaç soruyla ele alalım. Özel sektörde çalışan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının cinsel kimlikleri nedeniyle nefret suçuna maruz kalmamaları için yardım beklentilerinin Osmanlı’da ibnelerin olup olmamasıyla ilişkisi nedir?[13] Ya da pandemi sürecinde cinsel kimlikleri nedeniyle temel vatandaşlık haklarından mahrum kalmış insanların yerel ve merkezi yönetimden destek talepleri “Osmanlı’da oğlancılık kültürü” olup olmamasıyla bağlantılı mıdır? (Başka bir değişle Kurtuluş Savaşı sırasında kabak/mücver sevenler neredeydi?)

Ya da bunların ötesinde; velev ki Osmanlı tarihinde ibneler yoktu? Velev ki köçeklerin çekiciliği hiç şiirlere dökülmemiş minyatürlere yansımamıştı? Bu durum yine de Türkiye’nin “cinsel özgürlük” mücadelesini anlamsızlaştırır ve lubunyaların temel insan haklarından mahrumiyetini meşrulaştırır mı? Talep edilen haklar; örgütlenme özgürlüğü, barışçıl toplanma özgürlüğü, katılım hakkı, adalete erişim, ayrımcılık yasağı, yeterli gıda ve barınma hakkı, eğitim hakkı, çalışma hakkı, sağlık hakkı ve sosyal koruma hakkı aynı zamanda anayasal haklardır.[14] Bahsi geçen haklar için çabalayanların (kabak ve mücver sevenler dahil) mücadelesinin meşruluğunu divan edebiyatına konu olan ibnelerle temellendirmek de Kurtuluş Savaşı’nda olup olmamalarıyla tartışmak da bir fayda sunmaz.

Yazımı 2013 yılına dönüp Edhem Eldem’in “Osmanlı Tarihini Türklerden Kurtarmak”[15] başlıklı makalesine atıfla bitirmek istiyorum. E. Eldem yazısında başlıca Türkiye’de popüler tarih ve akademik tarih üretimlerini, ikisinin birbirleriyle ilişkisini ve “tarih siyaseti”ni inceliyordu. Yazarın detaylı bir şekilde tartıştığı “milliyetçi/milli menfaatçi” siyasetin tarihe neden bu denli saplantılı olduğu analizi başlığa taşıdığım sorunun da cevabını veriyor. Tartışma programında yer alan argümanlar cinselliği insanlığın ortak değeri görmüyor, aksine “Batı” addedilen bir “cemaate”[16] özgü değerlendiriyor. Oysa cinsel deneyimler ve cinsel kimlikler tek bir kültürün veya coğrafyanın “propagandası” olamayacak kadar “tarihseldir.” Geçmişte “emperyalist güçlerin” ya da “sömürgecilerin” inşa ettiği katı toplumsal cinsiyet rolleri de günümüzde toplumun dezavantajlı gruplarına karşı söylem olarak sunulamaz.[17] Çözümüyse E. Eldem’in yaptığı gibi tarih siyasetini anlamakta ve en iyisi “tarihi” tümüyle rahat bırakmakta görüyorum. Tarih siyasetiyle tarihi emperyalist/sömürgeci karşıtı bir söylemin enstrümanı değil insanı anlamaya yönelik keyifli bir düşünme alanı olduğunu hatırlayalım.

Son olarak belirteyim ki; E. Eldem’in yazısında eski Maarif nazırının mektepler olmasaydı Maarif’i idare etmenin ne kadar kolay olacağı minvalindeki sözüne ithafen “Türkler olmasaydı Osmanlı tarihi yapmak ne kadar hoş olurdu” vecizesi, Osmanlı’da cinsellik tarihi çalışmanın da aynı minvalde ne kadar keyifli olabileceğini düşündürtmüyor değil.


* Doktora Öğrencisi, Tarih Bölümü, Indiana Üniversitesi, Bloomington, IN, USA: torunfatihh@gmail.com

[1] “#CANLI | İrfan Değirmenci ile Halk Meydanı | #HalkTV” YouTube, uploaded by Halktvkanali, 29 Eylül 2023, https://www.youtube.com/watch?v=aFpB-eorkRQ&t=4121s, son erişim 3 Şubat 2024.

[2] Murat Bardakçı, Osmanlı’da Seks: Sarayda Gece Dersleri (Gür Yayınları, 1992).

[3] A.g.e., s. 7.

[4] Halit Erdem Oksaçan, Sultanlar Devrinde Oğlanlar (Agora Kitaplığı, 2014).

[5] Rıza Zelyut, Osmanlı’da Oğlancılık (Kaynak Yayınları, 2016), s. 259.

[6] M. Bardakçı, Osmanlı’da Seks, ss. 7-8.

[7] R. Zelyut, Osmanlı’da Oğlancılık, s. 259.

[8] Yıldız Tar, “Adım Adım İstanbul Onur Yürüyüşü: Bir İsyanın Özet Tarihi,” Heinrich Böll Stiftung Derneği Türkiye Temsilciliği, 2022, https://tr.boell.org/tr/2022/06/21/adim-adim-istanbul-onur-yuruyusu-bir-isyanin-ozet-tarihi, son erişim 3 Şubat 2024.

[9] Beren Azizi, “Şugariyet ve savaş: Yerli ve milli eşcinsellik için kayıp lubunya aranıyor!,” Kaos Gey ve Lezbiyen Kültürel Araştırmalar ve Dayanışma Derneği (bundan sonra Kaos GL), 2020, https://kaosgl.org/gokkusagi-forumu-kose-yazisi/sugariyet-ve-savas-yerli-ve-milli-escinsellik-icin-kayip-lubunya-araniyor, son erişim 3 Şubat 2024.

[10] “Osmanlı'da Oğlancılık ve Eşcinsellik” YouTube, uploaded by DinveMitoloji, 1 Haziran 2020, https://www.youtube.com/watch?v=Pkb5QDvIVn0, son erişim 3 Şubat 2024.

[11] “Osmanlı'da ‘Oğlancılık’ var mıydı?” YouTube, uploaded by DiamondTema, 28 Ekim 2022, https://www.youtube.com/watch?v=lgMZgdQ04jA, son erişim 3 Şubat 2024.

[12] Nebiye Öztürk “Zenanname-Enderunlu Fazıl,” yayımlanmamış yüksek lisans tezi, Istanbul Üniversitesi, 2002.

[13] “Türkiye’de Kamu Çalışanı Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Trans ve İntersekslerin Durumu 2018 Yılı Araştırması,” Kaos GL ve Kadir Has Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Araştırma Merkezi, 2018, https://kaosgldernegi.org/images/library/2019kamu-calisanlari-2018.pdf, son erişim 3 Şubat 2024. Ayrıca “Türkiye’de Özel Sektör Çalışanı Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Trans, İnterseks ve Artıların Durumu 2021 Yılı Araştırması,” Kaos GL ve Kadir Has Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Araştırma Merkezi, 2021, https://kaosgldernegi.org/images/library/ozelsektor21.pdf, son erişim 3 Şubat 2024.

[14] “Ayrımcılıktan Yoksulluğa: Türki̇ye’de LGBTİ+’lar,” 17 Mayıs Derneği, 2022, https://www.17mayis.org/images/publish/pdf/ayrimciliktan-yoksulluga-turkiye-de-lgbti-lar-27-09-2022.pdf, son erişim 3 Şubat 2024.

[15] Edhem Eldem, “Osmanlı Tarihini Türklerden Kurtarmak” Cogito 73, 2013, ss. 260-282.

[16] Benedict Anderson, Hayali Cemaatler: Milliyetçiliğin Kökenleri ve Yayılması (Metis, 1993).

[17] “Cultural Life and SOGI,” Special Procedures of the Human Rights Council, 2023, https://www.ohchr.org/sites/default/files/documents/issues/culturalrights/activities/2023-10-25-cultural-life-sogi.pdf, son erişim 3 Şubat 2024. Metnin Türkçe çevirisi için bakınız, “Kültürel Hayat ile Cinsel Yönelim ve Cinsiyet Kimliği,” Kaos GL, 2018, https://kaosgldernegi.org/images/library/bm-ku-ltu-rel-hayat-ve-cinsel-yo-nelim-ve-cinsiyet-kimlig-i-tr-1.pdf, son erişim 3 Şubat 2024.


kurtulus-savasi-sirasinda-escinseller-neredeydi-1*Bu yazı, Türkiye Avrupa Vakfı’nın yürüttüğü SAHNE projesi kapsamında Avrupa Birliğinin mali desteği ile hazırlanmıştır. İçerik tamamıyla yazarın sorumluluğu altındadır ve Avrupa Birliği’nin görüşlerini yansıtmak zorunda değildir.



Etiketler: medya, yaşam, çalışma hayatı, siyaset, cinsellik, tarihimizden, ekonomi, sahne projesi, araştırma, inceleme
İstihdam