09/02/2009 | Yazar: Orhan A
Medya Yazı DizisiBölüm 1
Medya Yazı Dizisi
Bölüm 1
Hastalık Bulaştıran Esas Holding Medyasıdır!
A.B.D.’nin Irak’ı işgali döneminde kendisine ait bütün gazete ve televizyon kanallarında Bush yanlısı haberler yapılması ve her daim muhafazakâr politikacıları koruması ile tanınan Rupert Murdoch, dünyanın en zengin iş adamları listesinde ilk 100’de yer alır. Murdoch’a ait olan ‘News Corporation’ şirketi de dünyanın en büyük medya gruplarından biridir. Amerikalı iş adamı, uluslararası çapta yayınevlerine; gazetelere; dergilere; radyolara; film stüdyolarına; televizyon kanallarına; plak şirketlerine; kablo ve uydu dağıtım ağlarına ve internet sitelerine sahiptir: Fox televizyonları, 20th Century Fox, Eurosport, Direct TV ve Sky televizyonlarının yanı sıra Türkiye'de de 2004 yılında ‘TGRT haberi’ satın almıştır. Bu satış işleminin ardından 2007 yılında eski TGRT, adını “Fox” olarak değiştirerek yayınına devam etmektedir. Ancak halen Huzur Radyo Tv A.Ş. künyesiyle yayın yapan Fox’un A.B.D. Fox’takine benzeyen muhafazakâr yayıncılık anlayışı dikkat çekicidir. News Corp. medya grubu bünyesindeki Fox Tv’nin yanlı habercilik teknikleri ve gerçekleri çarpıtmadaki becerisi üzerine detaylı bilgiyi Fox’tan atılan habercilerin hazırladıkları http://foxattacks.com websitesinde ve Rupert Murdoch’ın savaş çığırtkanlığına tanık olduğumuz Outfoxed belgeselinde bulabilirsiniz.[*]
İşte dünya çapındaki ana-akım medya lokomotiflerinden biri olan News Corp.’un Türkiye’deki MOBESE kamerası diyebileceğimiz yavru Fox Tv’de 2 ay önce Perşembe gecesi bir program yayımlanmıştı. İronik ismiyle ve sunucusu Kadir Çelik’in eşcinsellik ve LGBTT’ler hakkındaki yıllanmış takıntısıyla gözümüze çöp gibi batan “OBJEKTİF” programında bir kez daha objektiviteden uzak, homofobik ve transfobik haberciliğin nasıl yapılacağını öğrenmiştik. Bu arada LGBTT bireylere dair “eşcinsellik tedavi edilebilir mi?”, “asker arkadaşları birbiriyle evlendi”, “eşcinsellik bulaşıcı mıdır?” tarzında programlar yapmakta ısrarcı olan gazeteci K.Ç. 2008 Eşcinsel Onur Haftasında da televizyon dalında ‘hormonlu domates’ ödülüne layık görülmüştü. Öte yandan, bu durum bizleri çok da şaşırtmadı... Neden mi?
Biliyoruz ki, başat medyada bir konunun haber değeri taşıyabilmesi için pekiştirilmek istenilen toplumsal normlara –ataerkillik, heteroseksist normallik vs– ters düşen ve sansasyonel nitelikte bir formata uydurulabilmesi gerekmektedir. Bununla birleşen Kadir Çelik ve benzerleri de çorbaya tuz olur ancak. Peki, nasıl olur da eşcinselliğin 1973 yılında Amerikan Psikiyatri Örgütü tarafından ve 1992 yılında da Dünya Sağlık Örgütü’nce bir hastalık olmadığı kabul edilmişken; hemen hemen bütün medya organlarında bunun aksini kanıtlamaya çalışırcasına seviyesiz haber ve programlar yayımlanır? Ya da dünyada olup biten tüm gelişmeleri haberci tanrı Hermes’ten bile daha hızlı ekranlara taşıyan basının, üzerinden 35 yıl geçmiş tıbbi bir bilgiden hiç mi haberi olmaz? Elbette yanıt bilgisizlik değil; bilgiyi ‘gizleme’ ve ‘çarpıtma’ gerekliliğidir.
Holding Medyası Gerçeği
Kadir Çelik ve News Corp. grubu gibiler ne yazık ki holding medyasının azınlık ve marjinal grupların haklarını çiğnemekteki maharetine yegane örnek değildirler. Ayrımcılığa maruz kalanların feryadını her defasında hiçe sayan, cahil kalabalıklar yaratıp sonra da bu sürülerin değer yargılarına hitab eden ana akım medya kuruluşlarının ‘kitlesel yayımcılık’ anlayışı çağımızın en büyük talihsizliğidir.
Sanayi sonrası toplumun ‘enformasyon sektörü’ olarak da niteleyebileceğimiz medya, aslında hizmet sektörünün bir alt-türü olarak örgütlenmiştir. Bu bağlamda, medyayı anlamaya çalışırken enformasyon toplumu düşüncesinin naif bakış açısındaki gibi onun toplumu bilgilendirme amacına hizmet eden teknolojik bir aygıt olmaktan ziyade; toplumu yönlendirmek amacına hizmet eden bir ‘manipülasyon aygıtı’ ve ‘ticari bir ürün’ olduğunu kavramak gerekmektedir. Medya bilgiyi gizlemek ya da çarpıtmak gibi teknikler kullanarak gerçeği manipüle eder ve kendi gerçekliğini yaratır. Bu durumu anlamak için medyanın iç örgütlenmesine de biraz bakmamız gerekir.
Ekonomi-politik perspektifiyle medyayı inceleyen Mustafa Sönmez’e göre “tarihsel gelişimi içinde medya yatay ve demokrat bir yönetimden çok dikey, otoriter ve diktatoryal bir yönetime” yönlenmiştir.[†] Sönmez ayrıca medya-siyaset ilişkisine de değinir:
Üretilen diğer mal ve hizmetlerden farklı olarak, okur-izleyici, kendisine verilen (satılan) haber ve yorumlarda farklılıkları bilmek ister. Bunların tek bir gazetede, kanalda yer alması gerekmez ama farklılıkların ifade edildiği medyaların da hayat hakkı olması, onu üretecek olanların ifade özgürlüklerinin, iş güvencelerinin olmaları gerekir. Dolayısıyla, medya ortamında işyeri demokrasisi, ifade özgürlüğü ve editoryal bağımsızlık, bir ülkede demokrasinin gelişimi için olmazsa olmaz koşullardır ve bunlar daraltıldığı, giderek ortadan kaldırıldığı takdirde, medyada baş gösteren diktatörlük, oligarşik yapı, mutlaka ve mutlaka bütün ülke yönetim biçimine de bulaşır (bianet).
Alternatif gazetecilik anlaşının önemi tam bu noktada devreye girer. Siyasetle ilişkisini siyaset tarafından belirlenmek biçiminde değil, siyaseti yönlerdirmek biçiminde kuran bir medya...
Sanayi sonrası enformasyon toplumlarının üretim ilişkilerinin doğal bir sonucu olarak özellikle çok uluslu şirketlerin pazardaki hakimiyeti ve enformasyon sektörünün yarattığı uluslararası değerlerle birlikte bir “ulusüstü-leşme” ya da “uluslararası-laşma” durumu yaşanmaktadır. McLuhan’ın “küresel köy” tanımlaması da bu duruma gönderme yapar. Küreselleşmenin ekonomik tabanı post-fordist üretime, kültürel tabanı da bilgi ve enformasyonun küreselleşmesine dayanır (internet, uydu yayıncılığı, enternasyonal ingilizce vs.) Küresel kapitalizmin yarattığı uluslararası ekonomik bağımlılık ulus-devlet olgusunu da küreselleştirmiştir. Coğrafi ve toplumsal sınırları ortadan kaldıran ve insanları, fikirleri ve malları, mekân ve zaman içinde daha önce hiç olmadığı kadar hızlı ve güvenli taşıyan ulaşım teknolojisi ile bilgisayar, uydu yayıncılığı ve diğer teknolojik keşifler dünyayı bir küresel köye dönüştüren etmenlerdir. Ulusal bir ekonomiden uluslararası ekonomiye geçilmesi ve sınırları hiçbir denetime bağlı olmaksızın aşan bilgisayar ağının güçlenmesi küreselleşmenin iki temel itici gücüdür. Mc Luhan’ın Küresel Köy kavramlaştırması dünyanın insanların yaşam tarzı, değerleri ve kültürel farklılıkları anlamında bir tek-tipleşmeye doğru gittiğini öne süren ekonomik belirlenimciliğe dayalıdır. Ancak son yıllarda artan aşırı dinci, milliyetçi ve cinsiyetçi radikal toplumsal akımlar, ulusçuluk ve ataerkillik gibi hayaletlerin küresel ekonomik düzlemde olmasa bile kültürel düzlemde dünyayı o kadar da kolay terketmeyeceğini düşündürtmektedir. Bu da teknolojik devrimin bilginin her yerde hızlı ve kolay dolaşımının haricinde reformistlerin ve liberallerin iddia ettikleri gibi bir ‘demokratikleşme sürecini’ gerçekleştirmesinin toplumsal sınıflar arasındaki ekonomik farklılıkların tamamen yıkılmasının kapitalizmin doğası gereği imkânsız oluşundan ötürü mümkün olmadığını göstemektedir.
Ancak, toplumsal bilinçlenme ve medyanın kamu hizmeti amacıyla kullanımı gibi seçenekler de yeni iletişim teknolojileri çağının olumlu getirileridir ve ulusüstü duyarlılıklara haiz sivil toplum örgütlenmeleri ile evrensel değerlerin tartışılabildiği uluslararası kamu platformları da bunun örnekleridir. Bizlere düşen görev başat medyanın gücünü serbest piyasa ekonomisinden alan kar amaçlı-ticari bir sektör olduğunu kavramak ve onun ezici imkânlarına karşı direnmektir. Kaos GL haber portalı ve Bianet Bağımsız İletişim Ağı gibi internet üzerinden yayın yapan kuruluşlar hem alternatif gazetecilik anlayışına misal olmakta, hem de holding medyasına karşı çoğulcu medya anlayışını yaygınlaştırmaktadır...
Bu hafta da yazımı bitirirken Kaos GL’nin yenilenen yüzüne ve içeriğine katkıda bulunan herkese ve tüm okuyucularımıza teşekkür ediyorum.
Gelecek hafta ‘Alternatif Gazetecilik’ konulu 2. bölümünde buluşmak üzere...
[*] News Corp. Grubu, Fox Tv ve Rupert Murdoch hakkındaki sayısal veriler Wikipedia ve diğer açık e-bilgi bankalarından alınmıştır.
[†] Bianet. “Medyada Diktatörleşme ve Medya Aristokrasisi”.
<>
Etiketler: medya