20/09/2012 | Yazar: Koray Doğan Urbarlı
Başbakan’ın Nefret Suçları Yasası’nın bizi götüreceği yer Sünni İslam’ın 301’i olacaktır.
Başbakan’ın Nefret Suçları Yasası’nın bizi götüreceği yer Sünni İslam’ın 301'i olacaktır.
Bu haliyle çıkabilecek bir yasa, her gün nefret söylemleriyle yıkanan beyinlerimizi korumaya değil, düşünce özgürlüğünü biraz daha kısmaya, hâkim olan düşünceye karşı ifade özgürlüğünü biraz daha baskılamaya yarayacak. Ve büyük ihtimalle en çok Nefret Suçu kaynağı olanlar tarafından savunulacak.
İnternette dolaşan anlamsız film ve filme duyulan tepkinin şiddet olarak sokaklara taşması, Türkiye’de uzun süredir talep edilen bir konunun Başbakan tarafından dile getirilmesine sebep oldu. Başbakan, hedef alınan İslam’ın değerleri olunca, insanların dini inançlarına yapılan saldırılar hakkında BM’nin bir düzenleme yapması gerektiğini söyledi ve ekledi: “Türkiye olarak başı biz çekelim.”
Peki Türkiye Nefret Suçu, Nefret Söylemi ya da daha da kapsamı daraltırsak dini inançlara yapılan saldırıların engellenmesi ile ilgili bir düzenlemeyi yapabilecek durumda mı? Baştan peşin peşin söylemek (belki de Başbakan’ı uyarmak) gerek. Eğer dini inançlara yapılan saldırılar hakkında bir yasa ya da Nefret Suçu, Nefret Söylemi hakkında bir yasa çıkarsa Türkiye’de, Başbakan’ın çevresinde ceza almadık çok az insan kalır. İş daha da ileriye gider, Başbakan’ın kendisi de bu yasa kapsamında yargılanabilir. Hatırlarsanız seçim öncesi “Ne Yahudiliğimiz ne Ermeniliğimiz ne afedersiniz Rumluğumuz kaldı.” demişti Başbakan. Öncülük edecek bir ülkede, ilk olarak böyle sözleri yargılamalılar. Ya da o kadar geriye gitmeye gerek yok derseniz, son İmam Hatip Okulları, diğer okullar ve terörist yetiştirme meselesine bakmak yeterli olacaktır.
Başbakan’ın çevresi için de durum pek farklı değil aslında. Örneğin özdeş medyanın yayınlarını incelerseniz, her gün bir Nefret Söylemi ile karşılaşabilirsiniz. Alevi kelimesinin bu medyadaki alt anlamlarına, Zerdüşt kelimesinin alt anlamlarına, Rum kelimesinin, Ermeni kelimesinin, Yahudi kelimesinin alt anlamlarına bir bakalım. Sünnet olmamanın, yani yaygın inançta Hıristiyan olmanın, bugün protokolde önlerde yerleri olanlar için ne anlama geldiğine bir bakalım. Sonra da düşünelim, bu düşünce yapısından çıkacak bir Nefret Söylemi Yasası, bir Nefret Suçu Yasası bizi nerelere götürür?
Götüreceği yer Sünni İslam’ın 301′i olacaktır. Türklüğü Aşağılamak gibi muğlâk bir ifadenin yarattığı sonuçları hepimiz hatırlıyoruz. Günümüzde devlet katında milli duyguların önemi ile dini duyguların önemi yer değiştirmiş olabilir ama baskı ve tekleştirme açısından aralarında pek fark yok. Bu gidişle 301 de, Türkiye’nin ilk Nefret Suçuna karşı yasası olarak tarihe geçebilir. Gidişat sonucunda önümüze çıkarılacak olan Nefret Suçları Yasası’nın sonuçları da 301'in yarattıklarından pek farklı olmayacak. Sünni İslam düşüncesi dışında bir fikir belirtmek, bir muhbir mümin tarafından bu “Nefret Suçu”dur diyerek şikâyet edilecek, birileri de gereğini yapacak. Daha bu sabah medyaya düşen bir haber de, bunun böyle olacağının en önemli kanıtı. Hatırlarsınız Malatya Sürgü’de, Ramazan sırasında halk Alevi bir aileye tekbirlerle saldırmıştı ve aileyi linç etmek istemişti. O olayın iddianamesi yazıldı. Sonuçta, Alevi ailenin “var olan veya varsayılan suç örgütlerinin korkutucu gücüyle” güruhu tahrik ettiği kanaatine varıldı. Alevi ve Kürt bir aile doğrudan suç örgütleriyle bağlantılandırıldı ve 48 mağdur linç meraklısına en fazla 6.5 yıl, aileye ise 14 yıl hapis istendi. Aslında sadece bu iddianame bile Nefret Suçları üzerine konuşulan bir komisyonda örnek olarak incelenebilir.
Yani Türkiye’de durum o kadar açık ki aslında. Başbakan’ın dini inançtan kastettiği Sünni İslam. Hıristiyanlık, Musevilik, Zerdüştlük ya da başka bir inanç değil. Dezavantajlı grubu koruması gerekecek yasa da bu haliyle, baskın olan düşüncenin hâkimiyetini güçlendirmekten başka bir işe yaramayacak. Hatta doğrudan onun için kullanılacak. Bu haliyle çıkabilecek bir yasa, her gün nefret söylemleriyle yıkanan beyinlerimizi korumaya değil, düşünce özgürlüğünü biraz daha kısmaya, hâkim olan düşünceye karşı ifade özgürlüğünü biraz daha baskılamaya yarayacak. Ve büyük ihtimalle en çok Nefret Suçu kaynağı olanlar tarafından savunulacak.
Etiketler: insan hakları, nefret suçları