14/06/2023 | Yazar: Aslı Alpar

Biz mücadeleleri birleştiremezken sağcı iktidarlar bunu tersinden yaptı. Brezilya’da sağcı Bolsonaro Amazonları yağmalarken, ırkçılığı, kadın düşmanlığını, LGBTİ+ düşmanlığını yeniden üretti.

O sırada iktidarlar: Yoksullaştırıyor, ekolojik krizi büyütüyor, cinsiyetçiliği ve homofobiyi yaygınlaştırıyor Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Kolaj: Arsh Raziuddin / The Atlantic

Dünyanın yaşadığı tüm krizlerin biz insanların müdahalesinden kaynaklandığı bir çağdayız. Bu şimdiki adım. Bir sonraki adım artık insanın da kontrolünden çıkan bir yıkım olacak muhtemelen. Rosa Lüksemburg 1915’te “Ya sosyalizm ya barbarlık” demişti aradan geçen yüzyılda işler değişti, muhtemelen bizi bir yok oluş bekliyor. İklim anksiyetesi yaratmak bir işimize yaramaz ancak, bu sırada politikacıların, yasa koyup karar verenlerin neler yaptığını konuşmak işe yarar.

Onlar mevcut sistemin ehlileştirilebileceği yalanıyla yeşil bir kapitalizm için karbon ticareti yapmakla meşgul. Dahası ekolojik yıkımdan çevre bilinci olmadığını ileri sürdüğü yoksul ülkeleri suçluyor. Oysa bu yoksul ülkelerdeki doğayı katleden üretimi kendi ülkelerindeki kısıtlayıcı yasalar yine onlar yaptırıyor.

Alman hukukçu Katharina Pistor, Dünya, karbon ticareti ve “yeşil” finans modelleri ile uğraşarak on yıllarını boşa harcadı diyor.

Gerçekten öyle, kapitalizmin olayı bu, büyük oranda kendisinin sorumlu olduğu iklim değişikliğinden kaynaklanan sonuçlarla baş edemez çünkü kapitalist sistem, kazançların özelleştirilmesine ve kayıpların toplumsallaştırılmasına dayalı ve bunu da gizlice değil hukukla yapıyor.

Teknolojiyi reddetmek bir çözüm olabilir mi?

Peki, iklim kriziyle mücadelenin yolu bugüne dek insanlığın ürettiği bilimsel gelişmeleri, ne yazık ki iklim krizine de yol açan sanayileşmeyi özetle tüm moderniteyi reddetmek mi? İklim krizine tarihsel maddeci bir perspektiften bakan insanlar için yanıt “hayır” olmalı diye düşünüyorum.

Üretici güçlerin gelişimiyle insanlar temel ihtiyaçlarını karşılamak için yüz yıl öncesine göre çok daha az emek harcama imkânına sahip. Aynı teknoloji ihtiyaca göre eşit biçimde bölüştürmenin de daha pratik yollarını yarattı. Onu elimizin tersiyle itip yeniden ilkel bir düzeni yeğlemek yerine sorunun kaynağını tespit edip onu üretici güçlerin de yardımıyla ortadan kaldırmanın tüm imkânları elimizde yani planlı üretimin ve adil bölüşümü sağlamak bugün yüz yıl öncesine göre çok daha mümkün. Diğer yandan unutmayalım teknolojiyi sermaye sahipleri değil bilim emekçileri geliştiriyor.

Kesişimsellik artık gerici bir talep

Bugün geldiğimiz noktada kaybedecek bir dakikamız dahi yok. Mücadelelerin ayrı ayrı savunulduğu ama yeri geldiğinde dayanışma gösterdiğimiz kesişimsellik artık gerici bir talep, bugünün talebi kapitalizme, ırkçılığa, mülteci düşmanlığına, homofobiye, transfobiye, türcülüğe, cinsiyetçiliğe özetle tüm ayrımcılık biçimlerine karşı çıkmak herkesin eşit yaşam hakkını planlı ekolojik bir teknolojiyle, üretimle ve adil bölüşümle sürdürmek için harekete geçmek olmalı.

Bizler halen mücadeleleri bir görüp onları birleştiremezken sağcı iktidarlar bunu çok planlı bir şekilde tersinden yaptı. Brezilya’da sağcı Bolsonaro Amazonları yağmalarken, ırkçılığı, kadın düşmanlığını, homofobi ve transfobiyi tek seferde gündemine aldı ve buna yönelik politikalar üretti, ne için, kendi sınıfının burjuvazinin çıkarı için.

Macaristan’da sağcı Orban çeşitli yolsuzluklarla çevresindeki patronları zenginleştirip onlar için yasa çıkarırken halkını yoksullaştırdı, içerideki sosyolojik krizlere karşı kadın ve LGBTİ+ düşmanlığını kullanmaya devam ediyor. Tanıdık geldi mi?

Amazon ormanlarından Cerattepe’ye

Yaylalarından dağlarına, tarım arazilerinden suyuna kadar her şeyi beş şirketin zenginleşmesi için yok etmeyi sürdüren AKP iktidarının yirmisekizinci yasama dönemindeki “zafer”inden sonraki ilk söyleminin LGBTİ+’ların örgütlenme ve var olma hakkına saldırı olması tesadüf mü? Doğal çeşitliliği turizm faaliyeti maskesi altında avcılara satar avı da ekolojik dengeyi sağladığı yalanıyla savunur aynı avcıların vatanı koruduğu palavrasını sıkar sonra döner avı erkeklikle ilişkilendirir. Bunlar tesadüf olabilir mi? Elbette hayır.

Özetle, Cerattepe’den, Akkuyu’ya, Kaz dağlarından, Zel dağlarına yaşadığımız coğrafyayı sadece bu sınırlar içinde kalarak koruyamayız. Ne iklim krizinin yol açtığı sel ya da kuraklık ne de gelecekte olması muhtemel bir nükleer felaket ulusal sınır tanır. Özetle Amazon ormanlarını da Cerrattepe’yi de şekilde savunmalı, iklim krizine karşı anti-kapitalist, türcü, cinsiyetçi, LGBTİ+ düşmanlığı politikalarına aynı yerden karşı çıkmak zorundayız.

*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazı ve çizimlerden yazarları ve çizerleri sorumludur. Yazının ya da çizginin KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki veya çizimlerdeki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.

**Dersim Belediyesi'nin 11 Haziran 2023 tarihli Toplumsal Cinsiyet Atölyesi'ndeki konuşmadan özet.


Etiketler: insan hakları, yaşam, siyaset, ekoloji
İstihdam