07/05/2023 | Yazar: Yıldız Tar

Bu ne perhiz, ne lahana turşusu sn. Yavaş? Hani hiçbir yönetim karşısındaki insanın yönelimine göre karar vermezdi? İktidarla sidik ve erkeklik yarıştırma uğruna göz göre göre yalan söylemeye, gerçeği manipüle etmeye utanmıyor musunuz?

Yavaş ve İmamoğlu’na açık mektup Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Geçenlerde haftalık bakım için berberime gittim. Kızılay’da bir pasajdaki berbere gidiyorum. Saçımı boyuyor, kesiyor, sakal, kaş operasyonları, cilt bakımı… Ne ararsan var. Bir perma yapmıyor bana. O da saçlarım boyalı diye.

Malum, karma kuaförler ibne vergisi alan gey barlar gibi kazıklama sanatında usta. Kadın kuaförleri saç boyatmak istediğimde mırın kırın ediyor, almıyor. Çölde vaha gibi kalıyor bu berber anlayacağınız. Hem çok ucuz, hem de bol muhabbet vaad ediyor.

Berberin gelip gidenleri de bin bir çeşit. Benim gibi başka lubunyalar da arada gidiyor. Pavyoncular gece öncesi traşına geliyor. Genç Angara bebelerinin uğrak yeri. Askeri de var polisi de. Kimisi sadece muhabbete geliyor.

Genç erkek ortamlarında hep yaptığım gibi “yeni gelin oturuşuna” geçiyorum. Köşede oturup sıramı bekliyorum. Arada berberim laf atıyor. Bazen de müşteriler saç rengime iltifat ediyor. Berberimi işaret ediyorum. Maharet boyayanda, boyatanda değil diye ekleyerek.

Bir keresinde polis bir Angara bebesi bana çok özendiğini söyledi mesela. Meslek gereği boyatamıyormuş saçını. Uzun uzun konuştuk.

Başka bir seferinde hafif gayrı meşru bir bebe yoklama çekti bana. Berberim hemen nescafe üçü bir aradayı elime tutuşturup konuyu kapattırdı. Biraz da kıskanç anlayacağınız. Bana karşı tuhaf bir koruma içgüdüsü var. E tahmin edersiniz ki bu durum benim de hoşuma gidiyor. Ama adabımı hiç bozmuyorum.

Zaten berber dükkanında da adabın bozulduğuna, muhabbetin seviyesizleştiğine hiç denk gelmedim. Karı-kız muhabbeti olmuyor yani. Arabalardan bahsediyorlar ekseriyetle. Kızılay’da hangi pavyonda ne zaman kavga çıktığı, yeni açılan mekanların hangisinin tutacağı, hayat pahalılığı, haftasonu arabayla gidilecek mangal yerleri…

Ama bu sefer gittiğimde başka bir şey oldu. Ana haber saatiydi. Televizyonda bangır bangır Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçim konuşması veriliyor. Spiker özetliyor. Artık vaka-i adiyeye dönen “LGBTci” tiradı başladı. Erdoğan ilk “LGBTci” dediğinde hemen berberim yüksek sesle bir şeyler söyledi. İki gözümün çiçeği beni korumak istiyor diye yerimde şöyle bi kırıttım.

Ama Erdoğan da spiker de susmuyordu. Geldi ikinci “LGBTci”. Bu sefer gide gele tanış olduğum 20’li yaşlarındaki bebe girdi lafa. “Niye haber izliyoruz? İnsanın içini öldürür” dedi.

Başlar sallandı.

Ama Erdoğan yine susmuyordu. Bir insan bir konuşmaya kaç kere “LGBTci” sığdırır ki?

Konuyu da televizyonu da kapattıran hiç tanımadığım, tipinden hafif gayrı meşru olduğunu çıkardığım Sincanlı bebe oldu. “Milletin orası, burasıyla uğraşacaklarına boğazıyla uğraşsınlar. Millet aç, aç” dedi.

Tam olarak böyle demedi tabi. “Orası burasının” neresi olduğunu söyledi ama şimdi giderayak hakkımda dava açılmasın diye üstü kapalı yazdım ben.

Televizyon kapandı. Traşlar olundu. Kahveler içildi. Sigaralar tellendirildi.

Ankara’nın göbeğinde, şehrin ve ülkenin belki de en homofobik tipleri sıralaması girebilecek müşteri portföyüne sahip berberde bunlar olurken; şehrin belediye başkanıysa başka havalardaydı.

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, göreve geldiği günden beri kentindeki LGBTİ+ dernekleriyle görüşmeyi reddediyor zaten. Bahaneleri çok. Olsun.

Erdoğan ve Soylu’nun homofobik nefret politikasına ilk cevabında da buna uygun bir tavır sergiledi. “Cumhurbaşkanı 2002’de ne düşünüyorsa aynısını düşünüyorum” dedi ve ekledi: “Hiçbir yönetim karşıdaki insanın yönelimine, cinsel tercihine göre karar veremez, onlara emir veremez, onlara karışamaz. Soylu’nun fantezileri maşallah yani.”

Bu koşullarda fena bir açıklama sayılmaz deyip geçtim. Seçim dönemi herkesin şirazesi biraz kayar. Mansur Yavaş’tan daha fazlasını beklemek abes diye de kendimi avuttum.

Avutmaz olaydım.

Mansur Yavaş, freni patlamış kamyon gibi son sürat devam etti. Mersin’de tamı tamına şu cümleleri sarf etti:

“Ben, bunların LGBT karnesini açıyorum. Sayın İçişleri Bakanı sürekli ‘Bunlar gelirse erkekle erkek, insanla hayvan evlenecek’ falan. Sürekli fantezilerini anlatıyor. Maşallah çok zengin fantezileri var. Onun için de 'bunlar gelmesin' diyor. Türkiye'de 2002'den sonra bir sürü LGBT derneği kurulmuş. 14 tane kurulmuş. Bunlardan 7'si Süleyman Soylu döneminde. LGBT oteli açılmış. En göze çarpan da şu…Müslüman Eşcinseller Derneği'ne de izin vermişler. Durum budur.”

Bu ne perhiz, ne lahana turşusu sn. Yavaş? Hani hiçbir yönetim karşısındaki insanın yönelimine göre karar vermezdi? İktidarla sidik ve erkeklik yarıştırma uğruna göz göre göre yalan söylemeye, gerçeği manipüle etmeye utanmıyor musunuz?

21 yıldır ülkede aynı iktidar varken ve 93’ten beri örgütlü bir LGBTİ+ hareketi varken; onların döneminde de örgütlenmenin olmasında tuhaf olan ne? Ayrıca danışmanlarınız size anlatmadı mı 2000’lerin başında dernekler kanunundaki değişiklikle her grubun çok hızlı şekilde dernekleştiğini? AKP’nin LGBTİ+ derneklerine davalar açıp kapatmak istediğini ama kapatamadığını?

Hadi bunları geçtim. Mesele dediğiniz gibi olsun. O zaman da örgütlenme özgürlüğünü ihlal ederek nasıl bu ülkeye demokrasi getireceksiniz? Değer mi?

Değer diye düşünmüş ki Yavaş bundan sonraki mitingte bu sefer de “Görüyorsunuz; Okşan'lar, Kerimcan'lar yüzüyor. Bir de bize ahlak dersi veriyorlar” demekten kaçındı. Bravo! Siz filler tepişeceksiniz diye, çimenleri ezmeye hakkınız yok sn. Yavaş.

Yavaş böyle der de, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu durur mu? O da Yavaş’tan aldığı gazla yürümüş:

“Bunlar gelirse erkek-erkeğe evlenilecek diye her gün defalarca tekrarlıyor. Tuhaf bir bilinçaltı var. Aklı fikri orada. Başka bir yere çalışmıyor aklı. Çok içselleştirmiş meseleyi enteresan. Hayırlısı Allah'tan.”

Sensin eşcinsel, yok sensin eşcinsel yarışından kimseye hayır çıkmaz. Çıkmadı. Bu karalama kampanyalarının aslı ortadayken, Yavaş da İmamoğlu da olsa olsa taklit olur. Aslını yaşatmasalar bari…

Velhasıl, muhalefet iktidarın homofobik kampanyasına neden sessiz kalıyor diye sormakla hata ediyormuşuz. Konuşmasalar daha iyiydi. Konuştukça onlara güç vermekten başka bir şey yapmadılar.

İnsan haklarından bahsetmeyecekseniz bile bari berberdeki Sincanlı bebenin dediklerini deseydiniz daha iyi olurdu sn. Yavaş ve sn. İmamoğlu. Emin olun hem daha samimi olurdunuz, hem de konuşurken sesleriniz titremezdi. Alışmadık dilde homofobi durmazmış. Umarım alışmazsınız…

*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. Yazının KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.


Etiketler: insan hakları, nefret suçları, kent hakkı, aile, siyaset
İstihdam