18/05/2021 | Yazar: Kaos GL

Diyarbakır Barosu LGBTİ+ Hakları Komisyonu’nun 17 Mayıs etkinliğinde Akademisyen Reyda Ergün bir insan hakkı olarak cinsiyet kimliğini, Av. Polat Yamaner ise nefret söylemini anlattı.

“Cinsiyet kimliğinin yasal olarak tanınmasında öz belirlenim hakkı esas olmalı” Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Diyarbakır Barosu LGBTİ+ Hakları Komisyonu, 17 Mayıs Uluslararası Homofobi, Bifobi, İnterfobi ve Transfobi Karşıtı Gün dolayısıyla eğitim çalışması düzenledi.

Dün (17 Mayıs) çevrimiçi ortamda yapılan eğitimde Akademisyen Reyda Ergün ve Avukat Polat Yamaner konuştu.

Öz belirlenim hakkı

İlk olarak Reyda Ergün, bir insan hakkı olarak cinsiyet kimliğinden bahsetti. Cinsiyet kimliğinin tanınması, cinsiyet uyum sürecine erişim hakkı ve cinsiyet kimliğine uygun muamele görme hakkını aktardı. Devletlerin nüfus kayıt bilgilerinde seçenekleri arttırması ya da hiçbir seçenek koymaması gerektiğine dair uluslararası insan hakları alanındaki tartışmaları ve perspektifleri aktaran Ergün şöyle devam etti:

“Son dönemlerde pek çok ülkede bu konuda yasalar da gündeme geliyor. Pek çok ülke ikili cinsiyet dışındaki cinsiyetleri tanıyacak düzenlemeler yapıyor. Burada önemli olan öz belirlenim hakkının göz önüne alınması ve kişilerin kendi beyanları doğrultusunda cinsiyetinin yasal olarak tanınması gerekliliğidir.”

Reyda Ergün YOGYAKARTA ilkelerinin bağlayıcı olmasa da pek çok ülkenin iç hukukunda karşılık bulmaya başladığını da hatırlatarak, “Öte yandan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin henüz cinsiyet kimliğinin tanınmasına ilişkin net bir tavrını göremiyoruz. Kararlarda çelişkiler bulunuyor” dedi.

“Uluslararası insan hakları hukukuna uygun revizyonlar yapılması gerekiyor”

Anayasa Mahkemesi kararlarında ise ısrarla cinsiyet kimliği ifadesini kullanmaktan imtina edildiğini vurgulayan Ergün, geçtiğimiz günlerde AYM’nin isim değişikliğine ilişkin kararını ise, “İyi bir karar ancak eksik yanları bulunuyor” diye değerlendirdi. Ergün genel anlamda bir yasal ve yargısal reforma ihtiyaç duyulduğuna dikkat çekerek şöyle devam etti:

“AYM pek çok kararda LGBTİ+’ları tanımaktan imtina ediyor. Öte yandan transların uyum süreçlerini düzenleyen Medenî Kanun Madde 40 ise meseleyi patolojik ve tıbbi bir konu olarak ele aldığı için insan hakları hukuku açısından kötü bir madde. Uluslararası insan hakları hukukuna uygun revizyonlar yapılması gerekli.”

“Kırılgan gruplar” ve nefret söylemi

Ergün’ün ardından Polat Yamaner nefret söylemini tanımlayarak sözlerine başladı. AİHM’in bu konudaki içtihatlarını aktaran Yamaner, “Vejdeland ve diğerleri v. İsveç” kararını hatırlattı. Bu kararın pek çok ülkede yankı bulduğunu söyleyen Yamaner, SPoD olarak Türkiye’den bir seks işçisi trans kadının AİHM başvurusuna üçüncü göz görüşü yazdıklarını söyledi ve ekledi:

“Nefret söylemine ilişkin kararlar verilirken özellikle seks işçisi trans kadınların kırılgan durumunu da göz önüne alınmalı. Nefret söyleminin yaygınlaştırılması bu kırılganlığı daha da arttırıyor. Kırılgan gruplara yönelik mahkemenin takdir marjı, bu kırılganlığı esas olarak düzenlenmeli.”

Yamaner, üst düzey yetkililer tarafından sarf edilen söylemlerin nefrete teşvik ettiğinden de bahsetti.

Yogyakarta İlkeleri hakkında

cinsiyet-kimliginin-yasal-olarak-taninmasinda-oz-belirlenim-hakki-esas-olmali-1

2006 yılından bu yana, ‘çeşitli cinsel yönelimleri ve cinsiyet kimlikleri’ bulunan kişilerin insan haklarına dair sözü geçen bir beyan haline gelen ilkeler 2017 yılında güncellendi. İlkeler’in ilk versiyonunu da Türkçeleştiren Kaos GL Derneği, 2017 yılında yayınlanan genişletilmiş versiyonu çevirdi ve yayınladı.

“Cinsel Yönelim, Cinsiyet Kimliği, Cinsiyet İfadesi ve Cinsiyet Özellikleri ile İlişkili Olarak Uluslararası İnsan Hakları Hukukunun Uygulanmasına Dair Yogyakarta İlkeleri” metni adını 6-9 Kasım 2006 tarihinde Endonezya Yogyakarta’daki Gadjah Mada Üniversitesi’nde yapılan bir uzman toplantısının ardından hazırlanmasından alıyor. İlkeler seneler içerisinde LGBTİ+ hakları alanında temel bir metne dönüştü. 2017 yılında ise güncellendi.

İlkelerin giriş bölümünde “çeşitli cinsel yönelimleri veya cinsiyet kimlikleri olan kişilerin eşit koşullarda ve hak ettikleri saygı çerçevesinde yaşayabilmelerinin sağlanması için çok ciddi ilerlemeler” kaydedildiği vurgulanıyor. Ancak insan hakları ihlallerinin sürdüğü şöyle açıklanıyor:

“Yine de gerçek veya algılanan cinsel yönelim veya cinsiyet kimliği, esaslı insan hakları ihlalleri ciddi endişeler uyandıracak küresel ve sabit bir örüntü oluşturmaktadır. Bunlar içerisinde yargı dışı cinayet, işkence ve kötü muamele, cinsel saldırı ve tecavüz, mahremiyetin ihlali, keyfi gözaltı, istihdam ve eğitim fırsatlarının göz ardı edilmesi ve diğer insan haklarında ciddi ayrımcılık yapılması sıralanabilir. Bu ihlallere sıklıkla diğer şiddet türleri, nefret ve ayrımcılık ve dışlama gibi tecrübeler eşlik etmektedir ki bunlar ırk, yaş, din, engellilik veya ekonomik, sosyal ve başka statüleri esas alabilir.

“Pek çok Devlet ve toplum, gelenek, yasa ve şiddet aracılığıyla bireylere toplumsal cinsiyet ve cinsel yönelim normlarını empoze etmekte, kişisel ilişkilerini ve kendilerini neyle özdeşleştirdiklerini bu yollarla kontrol etmeye çalışmaktadır. Cinsellik polisliği halen toplumsal cinsiyet esaslı şiddetin ve eşitsizliğin arkasındaki temel güç olmaya devam etmektedir.”

Metinde detaylarıyla birlikte 38 ilke yer alıyor.

Yayının çevrimiçi haline ulaşmak için tıklayın.

Vejdeland kararı hakkında

AİHM’in, İsveç’te bir okulda eşcinsel karşıtı bildirilerin dağıtılmasına ilişkin kararını Türkçeleştirdik. AİHM’in nefret söyleminin ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilemeyeceğine hükmettiği mahkeme kararını Sena Çiçekli, KaosGL.org için çevirdi. Karar metninin uzunluğu gerekçesiyle ve okunabilirliğin sağlanması amacıyla Mahkeme’nin hak ihlâli iddialarına yönelik yaptığı değerlendirmeler ve hüküm bölümü aynen tercüme edildi. Dava konusu olay, başvurucuların hak ihlâli iddiaları ve hükümetin savunması anlam kaybı olmayacak biçimde özetlendi.

Kararın Türkçe metnine ulaşmak için tıklayın.


Etiketler: insan hakları, nefret suçları
İstihdam