17/05/2021 | Yazar: Belgin Günay

“Özellikle cinsiyetle ilgili bir değerlendirmede bedensel bütünlüğün dışarıdan tanımlanması doğru değil.”

Doç. Dr. Koray Başar: “Hekimin değil, hakimin değil, kişinin iradesi yön vermeli” Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı’ndan Doç. Dr. Koray Başar, interseks bireylerin hakları, tıp alanında yaşadıkları sıkıntılar ve bu alandaki gelişmelerle ilgili sorularımı cevapladı.

Doç. Dr. Koray Başar’ın katkısının benim için ne kadar değerli olduğunu anlatabilmek için ufak bir şeyden bahsetmek istiyorum. Ben 14 yaşımdan itibaren rızam olmadan doktor ziyaretleri, laboratuar ziyaretleri, hormon iğneleri ve ilaçları ile ilerleyen ve bana ne olduğunun anlatılmadığı bir sürece başlatıldım, 17 yaşımda ise aslında var olmayan bir sağlık sorunum gerekçe gösterilerek ameliyat edildim.

Ameliyatta aslında - reşit olmama bir kaç ay kala, bana sorulmadan ve bana yalan söylenerek – bütün kimliğimi, bedenimi ve sağlığımı etkileyecek, gereği olmayan başka bir müdahale yapılmıştı. Operasyon öncesinde sanırım resmi prosedür gereği doktor beni bir psikiyatriste de sevk etti operasyona izin vermesi için. Bu psikiyatrist bana söylenen yalan hakkında beni uyarmadığı, bilgilendirmediği gibi sadece beş dakikada "nasılsın? boş zamanlarında ne yaparsın? sinemayı sever misin?" gibi bir kaç soru sorup "çok iyi, çok mutlu" olduğuma kanaat getirdi ve gönderdi. Sonrasında yıllardır yaşadığım ve yaşamaya devam ettiğim psikolojik sorunlardan burada bahsedip uzatmayacağım, zaten daha sonraki yıllarda kendi isteğimle kendi seçtiğim yerlerden iki kez çeşitli sürelerde psikolojik danışma aldım. Demem o ki, yaşadığım tıbbi istismar ve ilgisizlikten sonra Koray Başar gibi uzmanların desteğini görmek bana en azından gelecek nesil için umut veriyor.

Şimdi sizleri kendisinin kapsamlı ve değerli yanıtları ile baş başa bırakıyorum.

Cinsiyet nedir, nasıl tanımlarsınız?

Cinsiyeti tek karşılığı olan bir kavram, tek boyutu olan bir yapı diye kabul etmediğimiz için tanımlaması kolay değil. Cinselliği sadece üremeyle ilişkili kabul eden düşünce biçimi halen yaygın olduğu için, kişi doğduğunda sahip olduğu üreme organlarına bakılarak bir cinsiyet tayin ediliyor. Bu haliyle beden özelliklerine bakılarak atandığımız bir cinsiyet var; bu da kadın/erkek ikiliği içinde tanımlanıyor. Yasal olarak bu cinsiyet belgelere işleniyor, ebeveyne çocuğunuzun cinsiyeti budur deniliyor. Çocuğa o cinsiyettenmiş gibi davranılıyor. Buna biyolojik cinsiyet dememeyi tercih ediyorum. Zira gruplar halinde değerlendirip arada bulduğumuz biyolojik farklara göre değil, üreme ile ilişkisine göre cinsiyetlendirmenin saf biyolojik olduğunu düşünmüyorum. Dahası üremeyle ilişkili bedensel özelliklerin, dahası herhangi bir bedensel özelliğin, diğer bedensel özellikler için mutlak belirleyici olmadığını biliyoruz. Karışık söyledim; bir insanın penisinin olması ergenlik döneminde kanındaki bir hormonun düzeyini kestirmeyi de, o hormona yanıt olarak ne kadar kıllı bir vücuda sahip olacağını da mutlak bir şekilde belirlemez. Ya da bir insanın vajinasının olması, hangi kromozomlara sahip olduğu ya da yumurtalığının olup olmadığını bilmemizi sağlamıyor. 

Böyle söyleyince bu kadar temel bir er ve dişi ikiliğini inkar ediyorum diye oturduğu yerde huzursuzlananlar için söyleyeyim: gruplar arasındaki farklılıkları inkar etmiyorum. Yani siz bir özelliğe göre insanları gruplandırıp büyük grupları birbirleriyle karşılaştırdığınızda anlamlı farklar bulabilirsiniz. Ama bu sizin ayırdığınız gruplara düşen tüm bireylerin birbiriyle benzer özellikler sergilediği ve diğer gruptan farklı olduğu anlamına gelmiyor. Aksine, cinsiyetle ilişkilendirilen bedensel özelliklerimiz açısından geniş bir çeşitlilik sergiliyoruz.

Ama doğumda atanan cinsiyet dışında, bu cinsiyetlerle yakından ilişkili olsa da içeriği toplum içinde şekillenmiş cinsiyet kategorileri var; kişinin giyim, görünüm, davranış, başkalarıyla ilişki kurma özelliklerini de içeren yönü. Toplumsal cinsiyet olarak adlandırılan bu yönümüzle ilgili hangi gruba girdiğinize göre sizden beklenen özelliklerin, cinsiyet rolünün ise bedensel özelliklerle, bedensel farklılıklarla doğrudan ilgisi yok, toplum içinde kurulmuş özellikler kümesi bunlar. Dahası herhangi bir toplumsal cinsiyet kategorisiyle ilgili özellikler kümesi herkesin zihninde aynı değil. Aynı toplumda yaşıyor, aynı ailenin üyesi, aynı meslekten, dinden olabilirsiniz, erkek denildiğinde anladığınız, beklediğiniz toplumsal özelliklerin dört dörtlük örtüşmesi mümkün değil. Bunlarla ilgili toplum içinde egemen beklentiler zamanla değiştiği gibi, aynı kişinin cinsiyetle ilişkilendirdiği özellikler de yaşamı boyunca sabit kalmaz. Dolayısıyla cinsiyetin toplumsal yönüyle de ilgili geniş bir çeşitlilik sergiliyoruz. Bu açıdan da cinsiyetin iki seçenekle sınırlı olmadığını söyleyebilirim.

İnterseks nedir, nasıl tanımlarsınız?

Doğduğunda kişinin sahip olduğu cinsiyetle ilişkilendirilen bedensel özellikler, tıbbın kural kabul ettiği kadın/erkek ikiliğinden birine tam olarak uygun olmadığında kişilerin kendileri için tercih ettikleri tanımlama interseks. Bazen bu nedenle doğumda cinsiyet tayininde güçlük yaşandığında, bazen yaşamın daha sonraki dönemlerinde bedensel özelliklerin aralarında bir cinsiyet yönünde tutarlılık göstermediği anlaşıldığında bu durum açığa çıkıyor.

Eskiden tıpta bu durumdakiler için, antik zamanlardan beri kullanılan ‘hermafrodit’ terimi kullanılıyordu. Her iki cinsiyetin özelliklerini bir arada bulundurmaya atıfla. Ancak işin aslı, her bireyin bedeninde kimi erkeklerle daha çok ilişkilendirilen, kimi kadınlarla daha çok ilişkilendirilen özellikler bir arada bulunuyor zaten. Yani yukarıda bahsettiğim gruplar arası karşılaştırmalara göre erkek ve kadın özelliği olarak adlandırılan bedensel özellikler var. Bu açıdan kural olan her iki cinsiyetten özellikler barındırmak, istisna olansa saf bir cinsiyet özelliği sergilemek. Yani adem elmanızın belirginliği ve sesinizin kalınlığı erkeklik lehine değerlendirilebilir, ama yüz ve vücudunuzun kıllanmamış olması, boyunuzun kısa, el ve ayaklarınızın küçük olması da kadınlık lehine.

Bin yılın başında hermafrodit terimi yerini durumu hastalıkla eşleştirdiği için kullanmayı çok tercih etmediğimiz “cinsiyet gelişim bozukluğu” tanısına bıraktı. Halen de kayıtlarda, araştırmalarda kullanılan tanı bu. Maalesef Dünya Sağlık Örgütünün önümüzdeki günlerde uygulamaya geçecek tanı sınıflandırma sisteminde de (ICD 11) bu kategori korundu. Oysa günümüzde cinsiyetle ilgili bedensel özelliklerin gelişimsel seyrinin geniş bir çeşitlilik sergilediği kabul ediliyor. Doğumda veya daha sonra artık geçerli olmadığını bildiğimiz ikili cinsiyet doğrultusunda bedensel özelliklerden her türlü sapmayı “hastalık” ya da “bozukluk” olarak yaftalamak doğru değil. Cinsiyetle ilişkilendirilen bedensel özelliklerin gelişimiyle ilgili eskiye göre çok fazla bilgimiz varsa da, her adım, her etken belirlenmiş değil. Bu süreçte bazı adımlarda yaşanılan farklılıkların cinsiyet tayininin ötesinde sağlıkla ilgili önemli olabilecek sonuçları olduğunu ve bazen müdahale gerektirdiğini biliyoruz. “Bozukluk” ifadesi de buna dayanılarak savunuluyor. Ancak böyle bir adlandırmanın faydadan çok zararı olduğu düşüncesindeyim. Alternatifleri üzerinde de duruluyor. Bugün için, ben ve bu alanda çalışan birçok sağlık çalışanı, kişilerin ağırlıklı olarak kullandığı “interseks” ifadesini tercih ediyoruz.

İnterseks olma durumunu bozukluk olarak kabul etmenin işaret ettiği, bunun cinsiyetle ilgili temel bir bozukluk olduğu. Kişinin ‘normal’ olmadığı. Bu sadece bedenle ilgili değil, cinsiyetin kişisel, toplumsal yönünün, cinselliğin, bunlarla ilgili kişinin ruhsal yapısının, bireysel, sosyal işlevlerinin bozuk olduğu, olacağı ön kabulü. Oysa böyle değil, böyle olmak zorunda da değil. Cinsiyetle ilgili tüm bu özellikler iki kategoriden birine sığmadığında felaket olmadığı gibi, birbirine zannedildiği gibi bağlı değiller. Cinsiyetin bedensel herhangi bir yönüyle ilgili çeşitliliğin neresinde olduğunuz bedeninizin bozuk olduğu anlamına gelmez; ruhsal yapınızı belirlemez, ruhsal ve sosyal olarak sizi bozmaz.

Bir insanın ruh sağlığı ve benlik algısı için bedeni ve bedensel bütünlüğü ne anlama gelir?

Daha önce söylediklerimden anlaşılmıştır diye umuyorum, ama yine de vurgulamam gerek: özellikle cinsiyetle ilgili bir değerlendirmede bedensel bütünlüğün dışarıdan tanımlanması doğru değil. Bu tanımlamayı yapan toplum da olsa, toplumsal yargılardan muaf olduğunu zanneden tıp da yapsa insanların sergilediği çeşitliliğe karşılık gelmeyen, tek tip insan beklentisine dayanıyor. Tek tek kişilere dayatıldığında bu bedensel bütünlük, sadece intersekslerin değil, yine sadece transların değil, tüm insanların kendilerini kıyaslamalarına, eksik ya da fazla hissetmelerine neden olan gerçekçi olmayan idealler yaratıyor.

Kişinin ruh sağlığı veya iyilik hali bedeninin bedensel özelliklerle ilgili kendi beklentilerini ne kadar karşıladığıyla, mevcut özelliklerinden ne kadar hoşnut olduğu veya olmadığıyla, bu özelliklerin başkaları tarafından nasıl algılandığı, kendisinin buna ne kadar önem verdiğiyle ilişkili. Bunlarla ilgili bir bütünlük varsa, bu başkasının değerlendirmesiyle değil kişinin kendi algısıyla ilgili bir bütünlük. Herkes için geçerli, evrensel bir özellikler kümesi yok. Üstelik bu söylediklerim bir kişinin tüm yaşamı boyunca sabit kalması gereken özellikler de değil. Kişinin bedensel, ruhsal ve sosyal olarak iyilik halini deneyimleyebildiği durumun ne olduğunu, toplumun -belki de tıbbın- beklentilerinden olabildiğince bağımsız keşfetmesi, konforlu hissettiği özelliklere sahip olmakla ilgili mümkün olan desteğe erişebilmesi gerekiyor. Bu sözlerim yine ne intersekslere ne translara özel. Ben kaslı olmam gerektiğine inandığımda, kıllı veya kılsız olduğumda rahat hissettiğimde ne yapabiliyorsam interseks ve transların da bunun benzerini yapmaya hakları olmalı. Buna hekimin değil, hakimin değil, kişinin iradesi yön vermeli. Tabii tıbbi uygulamalarla ilgili sınırlılıklar var ve benim doktor olarak önerilerim olur. Tabii yasal olarak bazı düzenlemeler var, güncel durumda olmalı da. Ama ne tıbbi ne yasal düzenlemelerin kişiyi istemediği özelliklere mahkum, tercih etmediği uygulamalara zorunlu bırakmaması gerekiyor.

Tıp ve/veya ruh sağlığı alanında interseks bireylere yaklaşımı nasıl buluyorsunuz?

Tıbbi yaklaşım yıllar içinde önemli değişiklikler gösteren bir seyir izliyor, tek bir yaklaşımdan bahsetmek mümkün değil. Ancak halen izlerini gördüğümüz yaklaşım, ikili cinsiyet yaklaşımını benimsemiş tıbbın, bunun dışında tüm bedensel özellikleri, çoğu zaman kişinin gıyabında sorun kabul etmesi ve ikiliğe uydurmaya çalışması. İnsanın bu yönden çeşitliliğini göremediği dönemde, dahası ikiliğe herhangi bir yönden uymamayı bozukluk saydığında, bunun kişi için de toplum için de sorun olacağını kabul etmiş tıp. Uydurmak için uygulanabilecek yöntemlerin gelişmesiyle de bunu mümkün olan en erken dönemde uygulamanın kişinin iyiliğine hizmet ettiğini varsaymış.

Bu müdahalelerin erken dönemde yapılmasında o sıra psikiyatri ve psikolojinin cinsel kimlik gelişimiyle ilgili kabullerinin etkisi var: bedensel özelliklerin ve ailenin yetiştirme biçiminin kişinin cinsiyet kimliği, ifadesi ve cinsel yönelimi üzerinde temel belirleyici olduğu yanılsaması. Böylece hedeflenen, kişinin bedensel ve ruhsal yönden toplumun kendisinden beklediği ikilikte kurulabilmesi. Bu “düzeltici” yaklaşımın beklenen amaca hizmet etmediği, ister cerrahi, ister hormon tedavileriyle, belirli bir cinsiyet tayini ve o yönde yetiştirmeyle kişilerin yaşadığı güçlüğün ortadan kalkmadığı ancak yıllar içinde görülmeye başladı. Bunu görünür kılanlar da, mücadelesini sürdürenler de interseksler. Dahası sıklıkla hayatın erken döneminde yaşanan bu girişimler, kişinin, çoğu durumda ailenin bile yeterli bilgisi olmadan, hemen her zaman kişinin onayı sorulmadan yapılıyor. Kişinin bunları tercih edip etmeyeceğinden bağımsız olarak bu dönem yaşananların ciddi travmatize edici etkileri var. Yapılan işlemler yanlış olmasa bile kendinde bozukluk olduğu ve kendini “sır” olarak saklaması gerektiğinde ısrar edilen birinde bedensel değilse de ruhsal izler kalması çok anlaşılır.

Yapılan araştırmalar intersekslerin çok ciddi, bazı araştırmalarda LGBTİ grup içinde en yüksek oranda, damgalanma ve ayrımcılığa maruz kaldığını gösteriyor. Kendilerinin düzeltilmesi gerektiği mesajı, kendileriyle ilgili bu durumu gizli tutmalarının gerekliliğinde ısrar, yaşadıkları öğrenilirse kabul edilmeyeceğine ilişkin aile ve hekimlerin sözbirliği tüm bu damgalanma ve ayrımcılığa karşı dayanıklılık geliştirmiyor. Aksine kişinin bunları içselleştirmesine, sıklıkla hak vermesine neden olabiliyor.

Neyse ki son yıllarda daha çok interseks bireyi merkeze alan tıbbi yaklaşım yaygınlaşıyor. Yani ailenin kaygısını yatıştırmak ve toplumun beklentilerini karşılamaktan ziyade tıbbın kişinin yanında hareket etmesi, onun haklarını savunması. Bunu yaparken daha önce yaptığı gibi onun yerine karar verecek tümgüçlülüğe bürünmemesi. Birçok ülkede yaşamsal gereklilik olmadığında, geri dönüşlü olmayan tıbbi işlemlerin kişilerin karar süreçlerine dahil olabilecekleri yaşlara ertelenmesi bununla ilgili. Yeterince yaygın, yeterince standart hale gelmiş bir yaklaşım değil maalesef. Türkiye’de de bazı merkezler bu güncel yaklaşımı benimsiyor, benimsemeye çalışıyor. Yeterli değil tabii, daha çok gündemde olmalı.

Yaklaşımda olumlu yönde gelişim desem de, tıbbın sadece tanı koyma ve tıbbi müdahalelerle sınırlı kalma şeklindeki yaklaşımının eksik kaldığını, kalacağını söyleyebilirim. Şimdiye kadar tıbbi izleme girmiş, müdahaleye maruz kalmış çok sayıda insan olması gerekiyor, olduğunu biliyoruz. Araştırmalar yapıldığında bedensel, ruhsal, cinsel, sosyal sorunlar yaşadıkları ortaya konuyor. Ama görünür değiller. Kamuoyundaki görünürlükten bahsetmiyorum, sağlık sisteminde yoklar. Gereksinim duydukları sağlık hizmetine erişebildikleri kanısında değilim. Başka ülkelerde yapılan araştırmalar başka nedenlerle başvurduklarında, sağlık alanında da ayrımcılığa maruz kalmanın yaygın olduğunu gösteriyor. Bu nedenle kişiler çekiniyor olabilir.

İnterseks bireylere sunulan bakım ve danışmanlık hizmetlerini nasıl buluyorsunuz?

Sunulduğunu sanmıyorum. Sistemli bir şekilde sunulmadığını biliyorum. Kişinin de, ailenin de çok ciddi psikososyal desteğe, bu desteğin sürekliliğine ihtiyacı var. Baştan itibaren etkileşim içinde oldukları sağlık kurumlarının bunu sağlamasını bekleriz. Oysa tanı, nedene yönelik araştırmalar, hormon ve cerrahi müdahaleler ötesinde kapsamlı bir bakım planı maalesef yapılmıyor. Böyle bir plan ailenin de kişinin de baştan itibaren bilgilendirildiği, karar süreçlerine dahil edildikleri şekilde sürdürülmeli. Bunun için ailenin ciddi psikososyal desteğe gerek duyduğunu, özellikle ilk dönemde yoğun kaygı yaşadıklarını, belirsizlik içinde olduklarını biliyoruz. Bu nedenle bazen aileler tıbbi girişimler için hekimlere ısrar edebiliyor. Ancak bu kaygının, sıkıntının tıbbi işlemlerle de yatışmadığını gösteren çalışmalar var. Dolayısıyla zor olan bu olsa da, sağlık çalışanlarının ailenin başta verdiği tepkiyi de yönetmesine imkan verecek psikososyal desteği sağlayabilmesi gerekir. Çocuğun gelişimsel dönemine uygun şekilde bilgilendirilmesi ve sürece dahil edilmesi önemli. Bunlar gerçekçi olmayan, uygulanamayacak ütopik beklentiler değil. Evet zor, ama interseksi merkeze alan, hizmet alan özne olarak aileyi ya da toplumu değil de interseksi benimseyen sağlık hizmeti böyle planlanmalı.

Sıklıkla bu olgularda birden çok tıp uzmanlık alanının müdahil olduğu ileri basamak sağlık kurumlarında bu işlemler sürdürülüyor. Ancak buralarda da psikiyatrist ve psikologlara olması gerekenin çok altında rol verildiğini düşünüyorum. Sıklıkla cinsiyet tayini gereken olgularda ya da cerrahi işlemlerle ilgili karar aşamasında ruh sağlığı uzmanlarına başvurulabiliyor. Oysa erişkinliğe kadar uzanan uzun süreli desteğe ihtiyaç var. Bu desteğin kişiyi ve aileyi damgalanma karşısında güçlendirici, iletişim konusunda yol gösterici ve ruhsal dayanıklılığı arttırıcı boyutu ihmal ediliyor. Tıbbi girişimlerle ilgili karar aşamalarında kişinin ve ailenin cinsiyetin çeşitliliği konusunda toplumsal ön yargılarla baş başa bırakılması büyük bir kayıp. Bunun bedellerini herkes, en çok da interseksler ödüyor.

Cinsiyet tayini kısmını açmam gerek belki. Ailenin cinsiyetin belirsiz olduğu durumda çocuğu hangi cinsiyetle yetiştireceği, çevreye çocuğun hangi cinsiyetten olduğunu söyleyecekleriyle ilgili ciddi sorunlar var. Cinsiyet kimliğini yaşamın erken döneminde yapılacak bir değerlendirmeyle  kestirmek mutlak bir şekilde mümkün değil. Farklı durumlarda, ki onlarca farklı tıbbi durum interseks olmayla ilişkili, cinsiyet kimliğinin gelişimiyle ilgili oranlar, ihtimaller biliniyor. Ama ne tıbbi işaretler, ne erken ruhsal değerlendirmenin mutlak sonuç vermeyeceği bu durumda, kestirmeden varılan sonuçlarla belirsizliği dindirme çabası gerçekçi değil. Ailenin cinsiyetin bedensel ve ruhsal gelişimiyle ilgili çeşitliliğe açık olabilecek, çocuğun önünde değil, onunla birlikte hareket edecek, onu koruyacak şekilde yanında durabilecek hale getirilmesi gerekiyor. Bunu sağlamadan yetiştirilecek cinsiyetin tayin edilmemesini beklemek, çocuğun cinsiyetsiz yetiştirilmesini önermek de uygulanabilir değil. Aile ve toplumun beklentilerini yok sayıp, görmezden gelmek günümüzde gerçekçi bir beklenti değil.

Cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği ile ilgili güçlük yaşayan kişiler ve aileler için akran desteğinin önemini, ruhsal iyiliklerine katkılarını biliyoruz. Oysa interseksler ve aileleri durumun sadece kendi başlarına geldiği hissiyle baş etmek durumunda kalıyorlar. Sağlık sisteminin benzer deneyim yaşayan kişiler ve ailelerle temasa imkan verecek, cesaretlendirecek mekanizmalar geliştirmesi gerekiyor.

Alanınızdaki eğitimde interseksin bahsi geçiyor mu, geçiyorsa ne şekilde?

Geçmiyor, çok net. Erişkin psikiyatri eğitiminde yer almıyor, çocuk ve ergen psikiyatri uzmanlık eğitiminde belki bir yeri vardır, emin değilim. Ama yeterli olmadığına eminim. Tıp fakültesinde de, yani hekimlik eğitimi aldığımız dönemde, interseksin sınırlı ve mümkün olduğunca mekanik şekilde aktarıldığını söyleyebilirim üzülerek. Hangi enzim eksikliği, hangi hormon fazlalığının cinsiyet gelişimiyle ilgili nasıl durumlarla sonuçlanabildiğiyle ilgili şemalara ayrılan vaktin kişilerin ve ailelerin yaşadığı, yaşayacağı zorluklara ve bunlarla başa çıkmakla ilgili önerilere, tıbbi uygulamayla ilgili olası yanlışlıklara ayrılmadığını söyleyebilirim.

Bebeklik, çocukluk, ergenlik döneminde sürece müdahil olan çocuk ve ergen psikiyatri uzmanlarının cinsiyet gelişimi ile ilgili çeşitlilik, cinsel kimlikle ilgili boyutlar, bunların ikili sistem dışında anlaşılması ve birbirleriyle ilişkisizliği üzerine eğitim almaları gerekiyor. Bu uzmanların ikili cinsiyetle ilgili tıbbın iliklerine işlemiş tutum ve uygulamalardan uzaklaşması kolay değil, sadece kuramsal eğitimlerle mümkün değil. Bu konuda tıbbi uygulamalarla ilgili gelişim intersekslerin müdahaleleriyle mümkün oldu aslında. İntersekslerin ve ailelerinin sağlık çalışanlarının günlük klinik uygulamalarına dahil edilmesinin yollarını bulmak gerekiyor.

Mesleki yaşantınızda sizin intersekslere yaklaşımınız nasıl/bundan sonra nasıl olacak?

Ben cinsel terapi uyguluyorum ve genel olarak çalışma alanım cinsel kimlik. İntersekslerle temasım doğumda veya tıp eliyle tayin edilen cinsiyetiyle cinsiyet kimliği örtüşmeyen kişilerin cinsiyet uyum süreci için başvurmalarıyla oldu. Erişkin dönemde geriye dönük öyküleri, aile ilişkileri, güncel zorluklarını dinleyerek bu konudaki açıkların, eksikliklerin farkına vardığımı söyleyebilirim. Cinsiyet uyum süreci kişinin kendini benimsediği cinsiyetin, kendisine uygun bedensel ve toplumsal özellikleri edinmesiyle ilgili. Dolayısıyla psikiyatri kliniğine bu amaçla başvuran mevcut özelliklerinden hoşnutsuzluk yaşayan kişilerdekine benzer şekilde kişinin seçimleriyle ilerleyen bir süreç inşa etmeye çalışıyoruz. Bunu yaparken cinsiyet, cinsiyet kimliği, ifadesi ve cinsel yönelimle ilgili çeşitliliğin kavranması ve toplumun dayattığı ikili düşüncenin ötesine geçerek kendiyle ilgili kararları verebilmesini desteklemek temel işlevimiz. İntersekslerde de translara benzer, ancak tıbbi ve yasal yönleriyle eksikliklerin daha belirgin olduğu bir süreç yürütüyoruz. Dahası tıbbi işlemlerle ilgili psikiyatrik değerlendirme için başvuran on altı yaşını doldurmuş başvurularda, kişiyle ve ailesiyle görüşme ve izlemi olabildiğince biraz önce tarif ettiğim şekilde sürdürmeye çalışıyoruz.

Ancak cinsiyet uyum süreci dışında yeterli başvuru aldığımızı düşünmüyorum. Erişkin dönemde sağlanabilecek tıbbi destek yeterince duyurulmadan, özellikle geçmişte tıpla ilgili olumsuz deneyimleri bu kadar yüklü olmasının başvurunun önüne geçtiği bir grupla karşılaşmamız güç. Dolayısıyla bu aşamada daha çok psikiyatri topluluğu ve genel olarak sağlık çalışanlarının  bu konudaki farkındalık ve bilgi düzeylerini arttırmaya yönelik çalışmalara ağırlık verdiğimi söyleyebilirim. Bir dönem yönetiminde yer aldığım ve eğiticilerinden olduğum Cinsel Eğitim Tedavi ve Araştırma Derneği (CETAD) cinsel kimlik çeşitliliğine sağlanacak ruh sağlığı ile ilgili önemli bir rol oynuyor. Bu dernek eğitim ve toplantılarında bu konuya yer açmak için girişimlerim olduğunu söyleyebilirim. İstanbul’da yapılan son CETAD ulusal kongresinde bu konuda bir interseks aktivistinin katıldığı panel gerçekleştirdik. Bu panelin cinsel sağlıkla ilgili çalışan profesyonellerin kafalarında önemli soru işaretlerine neden olduğu kanaatindeyim. Aynı kişiyle çocukluk döneminde cerrahi müdahalelerde bulunan uzmanların ulusal kongrelerinde de yer aldık. Bu şekilde, interseks aktivistlerin ve konuya duyarlı sağlık çalışanlarının bir kıvılcıma neden olduğunu düşünüyorum. Son birkaç yılda tıp öğrencilerinin bu konuda çok fazla etkinlik düzenlediğini, bu konuyu merak ettiklerini ve gündemlerine aldıklarını sevinerek söyleyebilirim. Tıbbi uygulamalarda değişiklik kolay değil, ama ben umutluyum.

Hem LGBTİ+ örgütlerinin hem LGBTİ+ ailelerinin oluşturduğu grupların interseks görünürlüğü konusunda çaba sarf etmesinin, sağlık meslek örgütlerinin bu konuda daha duyarlı ve aktif hale gelmesinin önemli olduğuna inanıyorum. 2020’de Türk Tabipleri Birliği’nin Etik Bildirgelerinin güncellenmiş hali yayınlandı. Cinsiyetle ilgili bildirgede açıkça cinsiyetle ilgili yaşamsal gereksinim duyulmayan ve geri dönüşlü olmayan tıbbi işlemler için kişinin karar verme süreçlerine dahil olabilecek olgunluğa erişmesinin beklenmesi gerektiği belirtiliyor. Bunların önemli kazanımlar olduğunu söyleyebilirim. Ama daha kat edilmesi gereken önemli bir mesafe var.

İnterseks bireylerin tıpta yanlış uygulamalara maruz kaldığını ve bunun onlarda travma yarattığını düşünüyor musunuz?

Birçok interseksin yanlış uygulamalara maruz kaldığını, doğru sağlık hizmeti ve destekten mahrum kaldığını düşünüyorum. Bu cümleyi aileleri için de yineleyebilirim. Bu durumun neden olabileceği, bazıları yaşam boyu süren, önemli düzeyde bedensel ve ruhsal hasar var. Bu süreçte herkesin aynı deneyimi yaşadığı, aynı şekilde travmatize olduğunu da söyleyemem.

Bu yanlış uygulamalar yapan kişilerin kötü niyetiyle, farklı çıkarlarıyla ilgili değil. En azından tümü değil. Ama tıbbın interseks ve ailelerine borçlu olduğunu öne sürebilirim. Bilimsel olarak doğru olduğu kabul edilerek, kişi için olumlu sonuçları olduğu düşünülerek yapılmışsa dahi bunların uzun dönemli etkileriyle ilgili desteğin gecikmeden sistemli bir şekilde sağlanması ve bundan sonra benzer uygulamaların sürmemesi için hızlıca değişikliklere gidilmesi gerekiyor. Tıp güncel bilimsel bilgiyle uygulamalarında değişiklik yapar; yapması sağlık çalışanlarının meslek kimliklerine sahip çıkması için gerekli. Geçmişte cinsel yönelimle, cinsiyet kimliğiyle ilgili çeşitliliğin toplumun cinsiyet ve cinsellik anlayışıyla örtüşmeyen kesimiyle ilgili, eşcinseller ve translarla ilgili yapılan yanlış uygulamalardan dönüldü. Bunu LGBT hareketin mücadelesi ve bu alanda yapılan çalışmalarla elde edilen bilimsel bulgular sağladı. Aynı değişimin her zaman LGBTİ+ kısaltmasında anılan ama açıkça üzerinde durulmayan interseks için de gerçekleşmesi mümkün. Bunun için intersekslerin ve ailelerinin hak mücadelesini güçlenerek sürdürmeleri, sağlık çalışanlarının da uygulamalarını gözden geçirip sistemle ilgili değişiklikler için çaba sarf etmesi gerekiyor.

Editör notu: Bugün 17 Mayıs Uluslararası Homofobi, Bifobi, İnterfobi ve Transfobi Karşıtı Gün. 17 Mayıs, 1990 yılında Dünya Sağlık Örgütü’nün eşcinselliği hastalıklar listesinden çıkarmasının yıl dönümü olarak, LGBTİ+’ların maruz kaldığı nefret, ayrımcılık ve hak ihlallerine dikkat çekmek amacıyla 2004’ten beri 130’dan fazla ülkede kutlanıyor. Ancak interseksler hâlâ patolojikleştiriliyor, tıp ve aile eliyle istismarlara maruz bırakılıyor. İnterseks dosyamızdaki bu içeriği 17 Mayıs günü yayınlayarak intersekslerin haklarına dikkat çekmek istedik.

Dosyadaki diğer içerikler:

İnterseks Genital Mutilasyonu (IGM) nedir?

Irene Kuzemko’dan Türkiyeli intersekslere: “Yalnız değilsiniz!”

İyi bir ilk adım: Almanya interseks ameliyatlarını yasakladı ancak yasal boşluklar var

İnterseks çocuklara tıbbi müdahaleler çocuk istismarıdır

Yasemin: Kendimi en çok belalı civcive benzetiyorum

İnterseks ve spor

İnterseksler için sağlık hizmetlerinin çehresini değiştiren 9 doktorla tanışın


Etiketler: insan hakları, sağlık
İstihdam