04/02/2022 | Yazar: Yıldız Tar

Hafta boyunca farklı mecralarda yayınlanan yazıları okuduk ve sizler için seçtik. Haftasonunda ne okusam diyenlere ilaç niyetine beş yazı!

Editörün seçimi – 4 Şubat 2022 Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

#TransÇocuklarVardır: “Biz, bizim olan hayatı istiyoruz” – 5Harfliler / Tuğçe Yılmaz

Tuğçe Yılmaz, 17 yaşındaki trans kız çocuğu Azra’yla 5Harfliler için konuştu:

Çok bir şey istemiyoruz. İnsanlar bizim bakımımızı üstlensin demiyoruz, sadece çok zor olan yaşam koşullarımızı normal koşullara çekmemize yardımcı olsunlar istiyoruz. Eşit olalım istiyoruz. Ama trans olduğumuza dahi ikna edemiyoruz insanları. Ailelerimizi edemiyoruz. Bir doktorun “Çocuğunuz kanser,” demesi ciddiye alınıyor da, bir psikiyatrın “Evet çocuğunuzun söyledikleri doğru,” demesi neden ciddiye alınmıyor? Ailelerimizi ikna etsek ve onların bizi korumasını sağlasak bu da yetmiyor. Çünkü ailelerimiz bizi dışarıda koruyamıyor. Ben kaynak yaptırdığımda saçlarım belime geliyordu, bir gün deniz kenarında arkadaşlarımla yürüyordum. Biri saçımdan tutup tehdit etti beni ve emin olun o anki öfkeyle öldürebilirdi beni. Arkadaşlarım araya girip korudular beni. Onlar kurtardı hayatımı. Lütfen can güvenliği en fazla tehlikede olan gruplardan biri olduğumuz unutulmasın.

Söyleşiye ulaşmak için tıklayın.

Shuggie Bain: Aile bazen cehennemdir – Gazete Duvar / Okan Çil

Okan Çil, Douglas Stuart'ın ilk kitabı Shuggie Bain’i Gazete Duvar’a yazdı:

Kitaba ismini veren Shuggie Bain on altı yaşında, bir markette üç kuruşa çalışan, kötü bir pansiyonda yaşayan, hayattaki tüm zorluğa tek başına direnen kuir bir gençtir. Birden fazla cephede savaşır; gelecek kaygısı ve yoksulluk belinin ne kadar bükerse, gerek marketteki orta yaşlı kadınlar gerekse pansiyondaki kat komşusu olan bir erkek tarafından uğradığı taciz de o kadar büker.

Yazıya ulaşmak için tıklayın.

Ladino: Sefarad dilinde eşcinsellik ve kuirlik – Kaos GL / Nesi Altaras

Nesi Altaras, Ladino’da eşcinselliğin izini sürdü:

Ladinonun eşcinsel cinselliği bu üstü kapalı ifadeleri kopyalaması ve anlatmak için kendi versiyonlarını üretmesi ise şaşırtıcı değil. Ladino uzmanı Marie-Christine Varol Bornes Sefarad dilinin seksten direkt olarak bahsetmekten kaçındığını, bu nedenle cinsel aktivite için bolca mecaz kullanım olduğunu söylüyor. Bu kelimelerin neredeyse tümü Rumca, Türkçe ve İspanyolca kökenli. Ladino konuşanlardan birine göre bu terimlerin İbranice yerine bu kökenlerden gelen kelimeler olmasının sebebi eşcinselliğin ana akımda namakbul oluşu olabilir. Sefaradlar lashon hakodesh (kutsal dil) yani İbranice kökenli kelimeleri bu konuda kullanmaktan çekinmiş olabilirler. Ancak ben bu tespiti pek ikna edici bulmuyorum zira İbranice kökenli başka ‘uygunsuz’ terimler ve küfürler Ladino’da kullanıyor. Türkçe terimlerin ağırlıklı olarak tercih edilmiş olması bunların komik bulunması veya daha popüler olması olabilir.

Yazıya ulaşmak için tıklayın.

Avukat Sena Yazıbağlı: Nefret dili trans cinayetlerini artırıyor – Ekmek ve Gül / Eda Aktaş

Ekmek ve Gül’den Eda Aktaş, İzmir’de trans kadınlara nefret saldırılarını Av. Sena Yazıbağlı ile konuştu:

Normalde devlet yöneticilerinin insanları sakinleştirmesi ve herhangi bir nefret odağı haline getirmemesi gerekirken bunun aksine bunlar sergilendiğini görüyoruz. En son Hande Buse Şeker davasında da gördük ve yani bunu aslında devlet erkanının her tarafında görüyoruz. Hastanede de görüyoruz, mahkemede de görüyoruz Mecliste de sarf edildiğini görüyoruz. Bütün bunların ifade ediliş şeklindeki en önemli neden aslında toplumda buna ilişkin bir bilinçsizlik olması ve hepsinin dinle ilişkilendiriliyor olması.

Habere ulaşmak için tıklayın.

Normal, A-normal, İ-normal… - Şalom / İzel Rozental

İzel Rozental, Şalom’daki yazısında Kulüp dizisi üzerinden “normali” sorguluyor:

Ancak dizide normal gitmeyen bir şey var: Başlarda Selim’e sevecenlikle, anlayışla yaklaşan Orhan’ın birden bire ünlü şarkıcıyı “normalleştirme” çabası! Oysa iki hemcins arasındaki duygusal ilişkilere Netflix dizileri sayesinde aşina izleyici, “tamam işte, bunlar da öylesine normal” diye düşünüyordu ki, tam o noktada senaristler ters köşe yaparak Orhan’a, “Normal ol” cümlesini kurdurttular! Nedense o sahnede benim aklıma Bülent Ersoy’un 1980 darbesinden hemen sonra yaşadıkları geliverdi. Senaristler o duruma mı gönderme yapmak istemiş? Ama tarihler uymuyor, sakın bu da “zorunlu” bir kurgu olmasın?

Yazıya ulaşmak için tıklayın.


Etiketler: insan hakları, kadın, medya, kültür sanat, yaşam
İstihdam