14/01/2022 | Yazar: Yıldız Tar

Hafta boyunca farklı mecralarda yayınlanan yazıları okuduk ve sizler için seçtik. Haftasonunda ne okusam diyenlere ilaç niyetine beş yazı!

Editörün seçimi – 14 Ocak 2022 Kaos GL - LGBTİ+ Haber Portalı

Cinsiyet, ırk ve biyoloji – Evrensel / Sinan Birdal

Sinan Birdal, Evrensel gazetesindeki köşesinde toplumsal cinsiyet düşmanlığı üzerine yazılarına devam ediyor:

“Nitekim, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini doğallaştıran heteroseksizm ve cinsiyetçiliğin yabancı kökenli olduğunu savunan ırkçılık kadınların üreme işlevine indirgendiği yerli ve milli bir nüfus politikasında birbirini tamamlıyor. Nüfusu azalan Avrupa’yı kadın düşmanı mültecilerin istilasından korumak için kadınlar annelik için görev başına çağrılıyor. Bu güncellenmiş aşırı sağcı ideolojide toplumsal cinsiyet karşıtlığı Nazizmden bu yana tabu haline gelen (sözde) biyolojiye dayalı ırkçılığa yeni bir kisve sunuyor. Cinsiyetin biyolojisi ırkın biyolojisinin yerine geçerken aşırı sağ toplumsal eşitsizliği doğallaştıracak, ebedileştirecek ve yüceltecek yeni bir söylem üretiyor.”

Yazıya ulaşmak için tıklayın.

İlaç endüstrisi, HIV ve bir pazarlama stratejisi olarak kurumsal sosyal sorumluluk projeleri – Kaos GL / Tankut Atuk

Tankut Atuk, ilaç endüstrisinin HIV politikalarına etkisini Birlikte HIV’den Güçlüyüz projesi üzerinden inceledi:

“Birlikte HIV’den Güçlüyüz gibi sosyal sorumluluk projeleri ile halkı bilinçlendirmeyi amaçladığını iddia eden bir ilaç firması doğru ve bilimsel bilgiler yaymaktansa politik çekinceler yüzünden bilime aykırı ve ayrımcılık besleyen açıklamalar yapmayı daha uygun görmüştür. Ancak bütün bunlara rağmen HİV alanında kurumsal sorumluluk projelerinin yarattığı sorunlar hala göz ardı ediliyor ve Gilead hekimler ve bazen sivil toplum tarafından yere göğe sığdırılamıyor. Sanki Gilead HIV’in tedavisini arıyor gibi değil de kür Gilead’ın kendisiymiş gibi de davranılabiliyor.”

Yazıya ulaşmak için tıklayın.

erkek şiddetiyle mücadelede bundan sonra nereye  - 5Harfliler / ayşe düzkan

ayşe düzkan, 5Harfliler’de yayınlanan yazısında itaat ettirmenin yollarından biri olarak şiddeti ve erkek şiddetine karşı mücadeleyi yazdı:

“genelde solcuların müdavimi olduğu bir barda iki solcu avukatın yanında üç genç kadın oturuyordu. sohbete başladılar, kadınlar paşabahçe işçisiydi, anlattıklarına göre bütçeleri o kadarına yettiği için, ayda bir bara içmeye çıkıyorlardı. akşamın sonunda, avukatlardan biri, aynı yere gittiklerini, onları arabayla bırakabileceğini söyledi ve, “bize güveniyorsunuz herhalde?” dedi. hemen yanında oturan kadın, “tabii olur,” dedi, “biz size değil, kendimize güveniyoruz.”

“feminizmi yeni benimsiyordum, o kadını hâlâ içimden alkışlıyorum, bana verdiği ilham için minnettarım.”

Yazıya ulaşmak için tıklayın.

Aman ne bileyim ben: Taşınmak – Kaos GL / Defne Güzel

Defne Güzel, KaosGL.org’taki köşesinde bir taşınma hikayesinin açtıklarını yazdı:

“Taşınmak LGBTİ+’lar için barınma hakkının tehdit ya da ihlal edildiği bir süreç. LGBTİ+’ların taşınmak isteyip taşınamadığı süreçlerin altında ise birçok fiziksel, sözlü ya da psikolojik şiddet yatıyor.

“Bir yıl sonra Ankara’dan Bursa’ya dönüş yaptım. İstanbul’da hissettiğim boşluk hissindense Bursa’ya dönüşümde kendimi hissettim. Bir yılda Ankara’da biriktirdiğim anılar güçlenerek dönmemde epey yardımcı oldu. Taşınmaya dair ise en çok bir trans olarak daha az eşyaya sahip olmam gerektiğini öğrendim.”

Yazıya ulaşmak için tıklayın.

Herkese bir gökkuşağı: Demokratikleşme ufuk turu-1 – Gazete Duvar / Vural Özdemir

Vural Özdemir, cinsiyetin ve cinselliğin ikili ve özcü kavramsallaştırmalarını yazdı:

“LGBTQ+ bireylerin ne başkalarının acımasına, ne de başkalarının iyi hissetmesi için araçsal hikayeler olmaya ihtiyacı var. LGBTQ+ bireylere gerekli olan şey, diğer pek çok şeyin yanında, onurlu bir yaşam sürebilmek, özerklik, kendi hayatı hakkında karar verebilmek, anayasa tarafından eşit haklarla güvence altına alınmak ve ikili tanımlara sıkışmadan, yetişkinler olarak istedikleri partneri karşılıklı rıza dahilinde seçebilmektir.”

Yazıya ulaşmak için tıklayın.


Etiketler: insan hakları, kadın, medya, kültür sanat, yaşam
nefret