21/01/2022 | Yazar: Yıldız Tar
Hafta boyunca farklı mecralarda yayınlanan yazıları okuduk ve sizler için seçtik. Haftasonunda ne okusam diyenlere ilaç niyetine beş yazı!
Benim Bedenim, Benim Kararım Mı? – 5Harfliler / Arya Zencefil
Arya Zencefil, 5Harfliler’deki yazısında bir trans kadın olarak sağlığı ve mahremiyeti gözetilmeden bedeni üzerindeki söz hakkına müdahaleleri yazdı:
Feminizm toplumsal ve kişisel haklarımızı, biyoloji üzerinden tartışmayı bırakalı çok oldu. Bugün kadın ve erkeğin fıtrat olarak ayrı olması fikrini eşitlik karşıtı politikalar üretmek için kimler kullanıyor, özün değişmez ve kesin olduğunu söylüyor, kimler kadın düşmanlığı için temel alıyor, hepimiz biliyoruz. Fakat ne derlerse desinler, insan haklarımız, bedenimiz, mahremiyetimiz ve hayatımız bize ait.
Trans kadınların uyum süreci dahilinde geçirdikleri ameliyatlar, kendi ruh sağlıkları ve iyilikleri için olmalı; hukuki haklarımızla bedenlerimizin mahremiyeti ayrı tutulmalıdır. Hormon ve diğer tıbbi süreçler ulaşılabilir olmalı ve de her zaman öznenin iyiliği düşünülmelidir.
Çünkü benim bedenim, benim kararım!
LGBT ergene kapsayıcı ve olumlayıcı ruh sağlığı yaklaşımı – Kaos GL / Zeynep Tüzün
Psk. Dr. Zeynep Tüzün, LGBT ergenlerle kapsayıcı ve olumlayıcı ruh sağlığı yaklaşımını yazdı:
Ergen yaş grubunu izleyen ruh sağlığı çalışanları olarak karşımıza gelen ergen cinsiyet kimliği, cinsel yönelimi konusunda net olabilir ve beyan edebilir, araştırma ve keşfetme aşamasında olabilir ve bu sürece yönelik bazı sorularla gelebilir, sorguluyor olabilir ve endişelerini, zorluklarını konuşmak ihtiyacı hissedebilir. Kendi isteği ile gelebileceği gibi, aile, okul ya da başka bir sağlık profesyoneli tarafından toplumsal cinsiyet normlarına uymama nedeniyle yönlendirilmiş ve hatta zorla getirilmiş olabilir. Ruh sağlığı hizmeti sunanların yapması gereken bu farklı aşamaların herhangi birindeki ergenin kendini ifadesini, beyanını, sorularını, sorgulamasını, endişelerini kısaca ergeni bütün olarak kapsayan ve olumlayan bir yaklaşım göstermektir. Olumlayıcı yaklaşım LGBT olmayı bir patoloji olarak değil insan çeşitliliği ile ilgili bir durum olarak görmeyi ve bireyin kendisini kabule dayanan, kendini olumlu görmesinin yolunu açabilecek bir süreci sağlamayı amaçlamaktadır.
Yeni Türkiye Sineması'ndan manzaralar: Can Merdan Doğan – Unlimited / Çağnur Öztürk
Unlimited’ın yeni röportaj serisi Yeni Türkiye Sineması'ndan manzaralar, serisinin ilk konuğu yazar ve yönetmen Can Merdan Doğan. Çağnur Öztürk sordu, Doğan yanıtladı:
Bir hikâyeye aslında bir durumu merak ederek, o duruma dair soru sorarak başlıyorum. Stiletto özelinde mesela, “Bir nesne kim olduğumuzu tarif edebilir mi?” sorusuydu benim merakımı uyandıran. Soru sorabilmek için teorik olarak beslenmek çok önemli. Kuir okumalar burada devreye giriyor. Kuir bir kimlik değil, kimliğin karşısında duran ve ikili toplumsal inşaları yapıbozuma uğratan bir tür araç aslında. Tarifi zor olmakla beraber, her türlü ikili inşa yapısına, kadınlık erkeklik gibi, kimlik inşalarına dair altüst edici sorular soruyor. Yani siz “kadınlık” derken, hangi kadınlıktan bahsediyorsunuz? Ya da “erkeklik” gibi... Bu kadınlıklar ve erkeklikler bir inşa değil mi ve üretilmemişler mi? Niye kadın ya da erkek olmakla bu kadar özdeşleşiyoruz? Çünkü bütün sistem bunun üzerine kurulu bir yandan. Medya bu temsilleri pazarlıyor adeta. Kuir okumalar tam da bu noktada ufuk açıcıydı benim için. Çünkü beni sürekli tarif eden bir kurgu var. Beni sürekli normların karşısında tarif eden, normlara uygun olup olmamakla sınayan bir sisteme soru sorma ve belki de dönüştürme imkânı veriyor kuir.
Söyleşiye ulaşmak için tıklayın.
Çok yaşa gey bar – Kaos GL / Kelly Roberts, çev.: Özde Çakmak
Kelly Roberts’ın Public Books’taki yazısını Özde Çakmak KaosGL.org için Türkçeleştirdi:
Kuir tarih eğer bir arzu hikayesi ise, aynı zamanda arzulama tarihinin de hikayesidir. “Gey, arzu dolu bir kimliktir,” diyor Atherton Lin dalgın bir şekilde, “ve onu bir bina şeklinde seyretmenin kederli bir yanı var, bir tiyatroya baktığınızda hayalgücünüzün harekete geçmesi gibi.” Lin’in tanımına göre, bu kederli imgelem etrafımızdaki dünyayı canlandırabilir fakat buna karşılık kuir özlemle yaratılan dünya da bizi biz yapan hikayenin bir parçasına dönüşür: “Tuğlalara dokunabildiğim için şimdilik eşcinselliğin toplumsal bir inşa ya da boğucu bir icat yerine bir miras olduğuna inanıyorum. Bu yüzden, onunla aşırı özdeşleşiyorum.” Failed States adlı derginin yardımcı editörü Atherton Lin uzun zamandır mekanın ve zamanın anlatı ve özdeşleşme işlevleri olmasını inceliyor. Kurucu editör Jamie Atherton derginin amacını tanımlamak için mekansal çalışmalar yapan kuramcı Doreen Massey’den alıntı yapıyor: “Eğer bir mekan … şimdiye-kadar-olan-hikayelerin bir eşzamanlılığı ise, mekanlar bu hikayelerin derlemesidir.”
Esaret ve intihar – Evrensel / Sinan Birdal
Sinan Birdal, Evrensel’deki köşesinde bu hafta Enes Kara’nın intiharını yazdı:
Zihin muharebelerinin yorgunluğu insanı felç eder. Hareketsiz kılar. Binlerce olasılığı, çıkış yolunu görürsünüz ama oraya gidecek takatiniz yoktur. Gelecek yoktur. Gelecek hayal edebilecek enerjiniz bile yoktur. Benim tecrübemde beni buradan çıkartan bir başkası, başkaları oldu. Zihin muharebelerinde yegane zafer benzer muharebelerde savaşanlarla ortaklaşmaktan geçer, aksi halde zihin kendisiyle savaşır durur. Velhasıl çare toplumsallaşmaktır, örgütlenmektir, siyasallaşmaktır. LGBTİ+lara “Ne halt yiyorsanız yiyin. Mecbur musunuz kendinizi afişe ederek ortalıkta dolaşmaya” diyerek siyasallaşmayı eleştirenlere kısa cevap burada gizlidir: “Evet, hayatta kalmak için mecburuz.”
Etiketler: insan hakları, kadın, medya, kültür sanat, yaşam