16/03/2025 | Yazar: Alican E
Alican E. hazırladı: LGBTİ+ karşıtı nefret yarışında kıyasıya rekabetin yaşandığı haftada yüz güldüren tek şey, kadınların ve LGBTİ+’ların sloganlarının yankılandığı 8 Mart alanlarıydı.

Tıklayın-Geçen hafta: Kaos haftalık gündem
“Toplumsal cinsiyet” lafı bile LGBTİ+ karşıtlarını çıldırtmaya yetti
Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası'nın (Eğitim Sen), toplumsal cinsiyet eşitsizliğine dikkat çekmek ve cinsiyetçi eğitim politikalarına karşı ses yükseltmek için 10 Mart'ta okullarda "toplumsal cinsiyet eşitliği dersi" yapacağını duyurmuştu.
Eğitim-Sen’in toplumsal cinsiyet eşitliğine ilişkin farkındalığı yükseltmek için planladığı ders, önce iktidar medyası ve kurumları tarafından hedef gösterildi. Okullardaki tahtaların gökkuşağı renklerine boyanacağı ve “LGBT propagandası” yapılacağı iddia edildi. Eğitimciler Birliği Sendikası (Eğitim-Bir-Sen) “aile kavramına savaş açan düşüncelerin, eşcinsellik ve benzeri sapkın yaşam biçimlerinin çocuklarımıza ders adı altında propagandasına müsaade edilemez” diyerek etkinliği yasaklama çağrısında bulundu. Hedef göstermelerin ardından bir günlük “toplumsal cinsiyet eşitliği dersi”, Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) tarafından engellendi.
Dersin verilmesinin planlandığı gün, saat 01.00’de apar topar açıklama yapan İstanbul Valisi Abdullah Gül, “yetkili mercilerce belirlenmemiş içeriklerin derslerde anlatılması, mevzuata aykırılık teşkil edecek olup, bu tür durumlarla ilgili adli ve idari işlemler başlatılacaktır” diyerek LGBTİ+ karşıtı linci yatıştırmaya çalıştı.
Sabah saatlerinde basın açıklaması yayınlayan Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), Eğitim-Sen’in farkındalık etkinliğinin “Sendikal hürriyet iddiasıyla yürütülen ötekileştirici, ayrıştırıcı, kamplaştırıcı ve illegal faaliyetlerin sendikal özgürlük kavramını dejenere ettiğini” iddia etti. Eğitim-Sen’in dersine izin verilmeyeceğini duyuran Bakanlık, gerekli adli ve idari süreçler yürütüleceğini açıkladı. Açıklamanın ardından basına konuşan Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin de, toplumsal infiale yol açabileceğini iddia ettiği dersin “anayasaya aykırı” olduğunu ve işlem yapılacağını söyledi.
MEB engelinin üzerine Eğitim-Sen, “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Mücadelemiz Üzerinden Sendikamıza Yönelik Saldırılara Karşı Basın Açıklamamız“ başlığıyla bir video mesaj yayınladı:
“Bakan’a soruyoruz, uzun zamandan beri tarikat ve cemaatlerle, Diyanet İşleri Başkanlığı’yla yaptığınız protokoller çerçevesinde, ÇEDES Projesi çerçevesinde birçok kurum ve kişiyi okullara sokarak, o mevzuatı bizzat ihlal ettiğinizi hatırlatmak isteriz. İşinize geldiğinde mevzuat, yasa işinize geldiğinde keyfi uygulamalarla devleti ve milli eğitimi yönetme anlayışınızı kınıyoruz.”
Meclis’in nefret siyaseti mesaisi yine yoğun geçti
Cumhurbaşkanından AKP Grup Başkanvekili’ne, HÜDA PAR’ından Cumhuriyet Kadınları Derneği’ne, bu hafta Meclis’te kürsüye çıkan pek çok siyasi aktör, nefret değirmenine su taşımak için mesai harcadı.
Partisinin grup toplantısında konuşan Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, başta CHP olmak üzere muhalefet partilerinin belediyelerinin “LGBTİ+’lara sponsorluk yaptığını” iddia etti. Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Donald Trump’ın yalnızca “iki cinsiyeti” tanıdığını belirten kararnamesine atıf yapan Erdoğan, “cinsiyetsizleştirme”, “sapkın ideolojiler” ve “LGBT belası” ifadeleriyle yine LGBTİ+’ları hedef aldı.
Erdoğan’ın ardından bayrağı devralan AKP’li isim Grup Başkanvekili Bahadır Yenişehirlioğlu oldu. Meclis Genel Kurulunda konuşan Yenişehirlioğlu, LGBTİ+’lar için “toplumu ayakta tutan değerleri ortadan kaldırmak için tasarlanmış bir kitle imha silahı” dedi.
“LGBT örgütü” ifadesini kullanarak Meclis’te basın açıklaması düzenleyen HÜDA Par Mersin Milletvekili Faruk Dinç ise RTÜK’ün LGBTİ+ karşıtı uygulamalarına destek verdi, “gençlerimizin cinsiyet karmaşasını yaşaması için bu örgüt maalesef arka planda çalışmalar yapıyor” iddiasını ortaya attı. Dinç, partisinin Meclis’te LGBTİ+ karşıtı söylem üretmek için görevlendirdiği basın sözcüsü gibi çalışmaya devam ediyor.
LGBTİ+’ları adı, Kadına Karşı Şiddeti Araştırma Komisyonuna da geldi. Komisyonda, bir suç örgütüymüş gibi LGBTİ+’lardan bahseden Cumhuriyet Kadınları Derneği Genel Başkanı Tülin Oygür, İstanbul Sözleşmesini de hedef aldı: “İstanbul Sözleşmesi LGBT'nin truva atıdır. İstanbul Sözleşmesinin kaldırılması memleket için iyi olmuştur.”
Neyse ki Meclis’te, LGBTİ+’lara karşı yürütülen nefret kampanyasına sessiz kalmayanlar da vardı. Kadına Karşı Şiddeti Araştırma Komisyonunda söz alan DEM Parti İstanbul Milletvekili Özgül Saki, LGBTİ+’ları savunmanın suçlulaştırılmasına itiraz etti, Diyarbakır Milletvekili Adalet Kaya da İstanbul Sözleşmesini hedefe kadın örgütlerine “LGBTİ+ hakları da insan haklarıdır” cevabını verdi.
Saki ayrıca, Meclis Genel Kurulunda yaptığı konuşmada LGBTİ+’ların var oluşunu tehdit eden gelişmeleri es geçmedi. Saki, “antidemokratik, faşizan, otoriter bir toplum inşası çabası” diye tarif ettiği LGBTİ+ karşıtı kanun teklif taslağına karşı tüm toplumsal muhalefete dayanışma çağrısı yaptı.
Trump’ın LGBTİ+ karşıtı kampanyası yeni hamlelerle büyüyor
Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Donald Trump’ın ikinci döneminin sac ayaklarından biri LGBTİ+ karşıtı siyaset. Başta translar olmak üzere, LGBTİ+’ların kazanımları geriye almaya yönelik saldırılardan her hafta başka biri kamuoyuna yansıyor. O uygulamalardan en sonuncusu, “Detrans Farkındalık Günü” yani cinsiyet uyum sürecinden vazgeçenler için farkındalık günü.
Detrans Farkındalık Günü ilk kez 2021’de gündeme geldi; ancak daha önce hiçbir ABD başkanı ya da kurum söz konusu günü resmi olarak tanımamıştı. Bu sene, hükümet desteği ile gerçekleştiren etkinlik dizisi büyük bir kampanya olarak ortaya çıktı. Öyle ki etkinliğin biletlerinin günler öncesinde tükendiği, yerinde takip edemeyenler için panellerin çevrimiçi yayınlanacağı duyuruldu.
Çarşamba günü hükümet merkezi Washington Capitol Hill'de toplanan Cumhuriyetçi Parti milletvekilleri ve muhafazakar grupların “Detrans Farkındalık Günü” etkinliğinin merkezinde, Trump’ın trans karşıtı siyaseti yer alıyor.
Advocate’te yer alan habere göre, kendisini daha önce trans olarak tanımlayan ancak sonradan vazgeçen kişilerin merkezde olduğu etkinliklerle hazırlanmış program, cinsiyet uyum süreçlerine yönelik yasakları meşrulaştırmayı ve transların yaşamı üzerinden “zararlı” anlatılar kurmayı amaçlayan trans karşıtı siyasetin stratejinin bir parçası. Haber, bilimsel araştırmaların uyum sürecine girmiş kişiler arasında pişmanlığın nadir olduğunu gösterdiğini; aksine, cinsiyet uyum hizmeti almış transların çoğunun ruh sağlıklarının ve yaşam kalitelerinin iyileştiğini hatırlatıyor.
Detrans Farkındalık Günü, Başkan Donald Trump’ın trans haklarına yönelik saldırılarının son halkası oldu. 28 Ocak'ta Trump, reşit olmayanlara ve gençlere hizmet sunan kurumları hedef alarak, cinsiyet uyum süreçlerine yönelik hükümet desteği kısıtlayan bir kararname imzalamıştı.
Bu hafta ayrıca, Almanya Dışişleri Bakanlığı, ABD’ye seyahat edecek trans ve non-binary (ikili cinsiyet rejiminin dışındaki) vatandaşlara uyarıda bulundu. Uyarı, ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio'nun tüm vize başvuru sahiplerinin doğumda atanan cinsiyetlerini belirtmelerini gerektiren bir direktif yayınlamasının ardından geldi. Rubio'nun talimatı uyarınca; vize başvuru formundaki cinsiyet hanesi doğumdaki atanan cinsiyetiyle uyuşmayan vize başvuru sahipleri, kimlik sahtekarlığı yaptıkları ve kimliklerini yanlış beyan ettikleri gerekçesiyle geri çevrilebilecek hatta ömür boyu ABD’ye girişleri yasaklanabilecek.
RTÜK ve Aile Vakfı, LGBTİ+'ları hedef alan protokol imzaladı
Büyük Aile Buluşması adı verilen nefret mitinglerini örgütleyen, mitinge çağrı için LGBTİ+’ların suçlu olarak temsil edildiği kamu spotlarını hazırlayan İstanbul Aile Vakfı’nın, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) ile işbirliği resmiyete döküldü. RTÜK ve İstanbul Aile Vakfı arasında "Ailenin Korunması ve Güçlendirilmesine İlişkin İş Birliği Protokolü" imzalandı. RTÜK daha önce, 2025 yılını “LGBT ile mücadele yılı” ilan ettiğini açıklamıştı.
RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin, İstanbul Aile Vakfı ile yapılan protokolün ardından yaptığı açıklamada, “bu sapkın zihniyetin Türk aile yapısına daha fazla zarar vermesini engellemek adına gerekli tüm önlemleri almaya kararlılıkla devam edeceğiz” diyerek nefret söylemlerine bir yenisini ekledi.
Bu hafta ayrıca, “Aile Yılı” isimli nefret kampanyasının peşine takılanlara bir yenisi eklendi. Memur-Sen, “Anayasa değişsin aile korunsun” başlıklı bir imza kampanyası başlattığını duyurdu, sendika başkanı “Sapkın lobiler”, “cinsiyetsizlik”, “aileyi ifsat” ifadeleriyle LGBTİ+’ları hedef aldı. İktidarın sendikalarından Diyanet-Sen de 28 Şubat’ta, “Aile Yılı Eylem Planı” hazırladıklarını ve dijital platformların denetlenmesi için imza kampanyası başlatacağını duyurmuştu.
Nefret siyaseti ve polis şiddeti, LGBTİ+’ları 8 Mart’tan koparamadı
Eylem alanına girişlerdeki yoğun güvenlik kontrollerine, gökkuşağı bayraklarına müdahaleye, kadınları ve LGBTİ+’ları hedef alan polis şiddetine rağmen 8 Mart yine, sokakları terk etmeyen kadınların ve LGBTİ+’ların direniş coşkusu ile geride kaldı. 8 Mart Dünya Kadınlar gününde Ankara, İstanbul, Mersin ve daha pek çok şehirde gerçekleşen yürüyüşlerde, 2025’in “Aile Yılı” ilan edilmesine ve LGBTİ+’ları hedef alan kanun teklif taslağına yönelik tepki vardı.
Bu yıl, 8 Mart alanlarındaki LGBTİ+ görünürlüğüne yönelik yoğun polis baskısı göze çarptı. İstanbul Taksim'de düzenlenen 23. Feminist Gece Yürüyüşü’nde gözaltına alınan 112 kişiden sadece biri, tutuklama talebi ile mahkemeye sevk edildi. “Cumhurbaşkanına hakaret” ve “2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet” suçlamasıyla savcının tutuklama talep ettiği trans aktivist İris Mozalar, adli kontrol ve yurt dışına çıkış yasağı kararıyla serbest bırakıldı. 8 Mart Feminist Gece Yürüyüşü Komitesi, “İris’in trans olduğu için hedef alındığını, bunun sürdürülen nefret siyasetinin bir parçası olduğunu biliyoruz” açıklaması ile keyfî karara tepki gösterdi.
Polisin LGBTİ+ paniği, İstanbul’da Feminist Gece Yürüyüşü başlamadan kendini göstermişti. Kadıköy’de gerçekleşen gündüz mitinginde gökkuşağı bayraklarına müdahale edildi, LGBTİ+’ların kürsüde söz alması engellenmeye çalışıldı. Kadıköy’de çok sayıda kadın ve LGBTİ+ gözaltına alındı.
Mersin’de 11’incisi düzenlenen Feminist Gece Yürüyüşü ise gökkuşağı bayrağına getirilen yasağın, müdahalenin, alıkoymanın gölgesinde geçti. Feminist Gece Yürüyüşüne gökkuşağı renkli başörtüsü takarak gelen LGBTİ+ aktivisti, polisin saldırısına maruz kaldı. İki erkek polis tarafından başındaki örtü çekiştirilerek gözaltına alındı. Tepki gösteren kitleyle polis arasında arbede yaşandı. Müdahale sırasında bir kadın darp edilerek gözaltına alındı.
Ankara’da polis ise Kolej’den Güvenpark’a yürümek isteyenlere “LGBT bayrağı görmek istemiyoruz” dedi. Kadınlar ve LGBTİ+’lar polise karşı Mithatpaşa Caddesi'nde oturma eylemi yaptı.
İstanbul Tarlabaşı’nda translara yönelik polis şiddeti
İstanbul Trans Onur Haftası Komitesi, sosyal medya hesaplarından yayınladığı mesaj ile 12 Mart Çarşamba günü saat 00.30’da İstanbul Tarlabaşı Caddesi’nde 8 trans kadına polis tarafından şiddet uygulandığını açıkladı.
Açıklamaya göre 8 trans kadına “Kabahatler Kanunu” gerekçe gösterilerek “gürültü yapma” bahanesiyle keyfi ceza paraları kesildi, sivil polisler tarafından kimlikleri alındı ve zorla fotoğrafları çekildi. Trans kadınlar, polis şiddetine karşı koyunca darp edildi.
LGBTİ+ dernekleri, LGBTİ+ karşıtı kanun teklif taslağına dair bilgi notu yayınladı
Medeni Kanun’da ve Ceza Kanunu’nda LGBTİ+’ları hedef alan değişiklikler yapılmasını öngören kanun teklif taslağına karşı #HepimizHedefteyiz kampanyasını başlatan LGBTİ+ dernekleri, taslağın yasalaşması halinde olabileceklere dair üç bilgi notu yayınladı.
LGBTİ+ derneklerinin sosyal medya hesaplarından yayınladığı bilgilendirme notunun ilkinde, Türk Ceza Kanunu’nun Hayasızca Hareketler başlıklı 225. maddesinin kapsamının genişletilmesinin planlandığı hatırlatıldı ve “bu doğrudan LGBTİ+’ları hedef gösterse de, aslında tüm toplumu baskı altına alabilir” ifadeleriyle nefret siyasetinin kapsamı işaret edildi.
İkinci notta bedenleriyle ilgili karar alma hakkının, kanunlarla ellerinden alınması planlanan transların var oluşunu tehdit eden riskler ele alındı. Cinsiyet uyum sürecine başlama yaşı, süreç için gerekli sağlık raporu, ameliyatların cezalandırılması başlıklarına değinen açıklamada, taslakta yer alan değişikliklerin cinsiyet uyum sürecini neredeyse imkansız hale getireceği ortaya kondu.
Üçüncü not, Türkiye’de evlilik eşitliği hakkı tanınmayan eşcinsellerin kendi aralarında düzenlediği sembolik nişan ya da evliliklerin cezalandırılabileceğini hatırlatıyor. Teklif Meclis’ten geçerse, evlilik eşitliğinin yasal olduğu ülkelerde evlenen çiftler de Türkiye’de ceza karşılaşabilir.
Mahpus gazeteci Yıldız Tar’dan ilk yazı: “Silivri o kadar da soğuk değil”
Halkların Demokratik Kongresi (HDK) soruşturması kapsamında "örgüt üyeliği" suçlamasıyla gözaltına alınan ve 21 Şubat'ta tutuklanan KaosGL.org Genel Yayın Yönetmeni Yıldız Tar, “benim tutuklanmamı anlatmaya değer bir konu olmaktan çıkardı” dediği LGBTİ+ karşıtı yasa teklifi taslağı hakkında yazdı.
Bir yandan transların cinsiyet uyum süreçlerini zorlaştıran diğer yandan “biyolojik cinsiyete uygun olmayan tutumları” cezalandırmaya öngörerek LGBTİ+’lardan suçlu icat etmeye yeltenen taslağı irdeleyen Tar, henüz taslak halindeki teklifin değişmesi ya da rafa kaldırılmasının mümkün olduğunu hatırlattı:
“Toplumsal ve siyasal eşitlik, özgürlük ve adalet mücadelesi yürüten herkesin hem bireysel hem de mensubu oldukları topluluklar düzeyinde önemli bir sorumluluğu var. Tarihin ve insanlığın doğru tarafında yer almak, sadece pozisyon belirtmek yerine harekete geçmek.”
Etiketler: insan hakları, kadın, medya, yaşam, nefret suçları, kent hakkı, barınma, sosyal hizmet, siyaset, dünyadan, sağlık hakkı, yıldız tar için gazetecilik için, kaoshaftalıkgündem