24/05/2023 | Yazar: Yıldız Tar
LGBTİ+ hak savunucuları Mülkiyeliler Birliği Çarşamba Söyleşileri’ndeydi: “Rusya’dan Macaristan’a, Polonya’dan Türkiye’ye tüm popülist liderler aynı söylemi kullanıyor ve bunun yerli ve milli olduğunu iddia edebiliyor.”
Mülkiyeliler Birliği’nin gelenekselleşen Çarşamba Söyleşileri’nde bu hafta konu LGBTİ+ hareketi, konuklar hak savunucularıydı.
Mülkiye Kültür Merkezi Oral Sander Konferans Salonu’nda yapılan söyleşide Kaos GL’den Umut Güner ve Aylime Aslı Demir ile GALADER’den Nedime Erdoğan, iktidarın LGBTİ+’lara baskı politikası ve LGBTİ+ hareketinin direniş yöntemlerini anlattı.
Mülkiyeliler Birliği İkinci Başkanı Elçin Aktoprak, söyleşinin “Biz hepimiz önce bir çocuktuk” ismiyle Mülkiyeli eşcinsel, devrimci şair Arkadaş Z. Özger’i selamladıklarını söyledi ve iki seçim turu arasında LGBTİ+ hareketinin önemine değindi.
“Her alanda aynı soru: Burada ne işiniz var?”
İlk olarak sözü Kaos GL Derneği Genel Koordinatörü Umut Güner aldı. Kaos GL’nin 1980 askeri darbesi sonrası diğer toplumsal ve siyasal hareketler gibi dergi çevresinde örgütlendiğini belirten Güner, “Örgütlenme, eşcinsellerin sözü her yerde engellendiği için kendi sözünü söyleyebilecekleri bir yer kurma niyetiyle başlıyor” dedi.
Güner, Kaos GL’nin 2001’de ilk kez 1 Mayıs’a katılmasıyla birlikte, “Eşcinsellerin 1 Mayıs’ta ne işi var” sorusuyla karşılaştıklarını hatırlatarak şöyle dedi:
“Diğer alanlarda da her daim orada ne işimiz olduğu sorusuyla karşılaştık. Buna karşılık Kaos Kültür Merkezi’miz vardı. Bizim Mülkiyeliler Birliği’mizdi orası. Sesi kısılanlar olarak bir aradaydık. Ancak merkezimizin olduğu binadan da kovulduk. Kaos’un hikayesi tam da böyle kovulmaların hikayesi. Ve bizi kovanlar öyle çok uzağımızdaki insanlar da değildi. Hatta bazen sırf bizim iyiliğimiz için bizi kovduğunu söyleyen dostlarımız bile oldu.”
Ankara’da feminist hareketle dayanışmanın da 1994 yılında İnsan Hakları Derneği’nden kovulmaları ile başladığını, kovulan eşcinsellerin yanında feministlerin durduğunu da vurgulayan Güner, “Ankara yerelinde bizi satmayan iki hareket oldu: Feminist hareket ve eşcinsel hareket” ifadelerini kullandı.
Güner, LGBTİ+ hareketinin siyasi tarihini anlattıktan sonra Kaos Kültür Merkezi’nin 2015’te IŞİD tehdidi sonucu kapanmak zorunda kaldığını söyledi. 2015 ve ardından OHAL döneminde LGBTİ+ hareketinin yaşadıklarından bahseden Güner, “2017’de süresiz LGBTİ+ etkinliği yasağı geldi. O süreçte üç lubunya pazara gidip domates almamız bile yasak mı diye düşünüyorduk. O süreç biraz yalnız bırakıldığımız, yalnızlaştığımız bir süreçti. Ama ona rağmen dayanışmayla etkinliklerimizin bir kısmını yapabildik” diye ekledi.
“Tarihte LGBTİ+’ların var olmadığı bir dönem yok”
Seçim sürecindeki LGBTİ+ düşmanı söylemi değerlendirerek sözüne başlayan Kaos GL Akademik ve Kültürel Çalışmalar Koordinatörü Aylime Aslı Demir ise şöyle dedi:
“Tüm dünya değişiyor ama değişmeyen şeylerden biri LGBTİ+’lara saldırılar. Bir kölenin insan olma mücadelesi kolay ortaya çıkmadı. Kadınların insan olma mücadelesi kolay gerçekleşmedi. Benzer şekilde LGBTİ+’ların insan olma mücadelesi de kolay olmuyor.”
Demir, sağ popülist iktidarların LGBTİ+ karşıtı söylemlerini aktararak “Sağ popülist liderleri en çok ortaklaştıran mesele tutarsızlıkları. En tutarlı oldukları mesele tutarsızlıkları” dedi.
Uganda, Gana ve Zambiya’daki son LGBTİ+ karşıtı dalgadan bahseden Demir, “Hepsinde ortak yan LGBTİ+ haklarını ve LGBTİ+ hareketini ‘Afrika değerlerine’ aykırı olarak tariflemesi” dedi. Rusya ve dünyanın geri kalan yerlerinde LGBTİ+ karşıtı siyasi hareketlere de değinen Demir, Türkiye’deki “yerli ve milli” söylemin nasıl kurulduğunu şöyle anlattı:
“Rusya’dan Macaristan’a, Polonya’dan Türkiye’ye tüm popülist liderler aynı söylemi kullanıyor ve bunun yerli ve milli olduğunu iddia edebiliyor. Faşist ideolojilerin hepsinde bir altın çağ olması gibi, bütün bu söylemlerde ortaklaşan da ‘doğal cinsel düzenin olduğu’ bir dönemin olduğu iddiası. Sanki LGBTİ+’ların olmadığı, ‘doğal cinsel düzenin’ olduğu bir dönem varmış gibi yapıyorlar ama yok. Hiç olmadı. Tarihte LGBTİ+’ların var olmadığı bir dönem yok.”
TIKLAYIN - Siyasal homofobi 21. yüzyılın illetidir
TIKLAYIN - Rusya, homofobi ve “geleneksel değerler” uğruna muharebe
TIKLAYIN - Önyargı ihracatı: Batı, Afrika'da homofobiyi nasıl teşvik ediyor?
“Artık LGBTİ+ aileleri de görünür olmaktan korkmuyor”
Son konuşmacı, Ankara Gökkuşağı Aileleri Derneği’nden (GALADER) Nedime Erdoğan, Demir’in bıraktığı yerden “yerli ve milli” söylemin çekirdeği olarak görülen aileye geçti. Türkiye’de LGBTİ+’ların ailelerinin mücadele tarihini aktaran Erdoğan, şöyle konuştu:
“Biz aileler olarak geçmişte çocuklarımızın yanında yer alamamayı örgütlenerek, bir araya gelerek telafi etmeye çalışıyoruz. Çok çeşitliyiz. Her sınıftan, sosyal kesimden, inançtan, kültürden ebeveynler olarak bir araya geliyoruz. Duymamızı, öğrenmemizi, okumamızı, temas etmemizi, kısıtlayarak kurulan ve bizleri acı çekmeye iten meselelerin ortadan kalkması için bir araya gelmemiz çok önemli.”
Erdoğan, LGBTİ+’ları toplum ve ailelerin çoğu zaman “kör noktada” bıraktığını söyleyerek kendi hikayesini de paylaştı: “Çocuğumun eşcinsel olduğunu dilim hemen kabul etti ama gerçekten kabul etme denilen meselede şunu fark ettim: Anneliğimi sorgulamam da gerekiyordu.”
Çocukları LGBTİ+ olan ebeveynlerin de artık görünür olmaktan korkmadığını vurgulayan Erdoğan, “Kimle temas etsek yeni bir hikayeyle karşılaşıyoruz” dedi ve ekledi:
“Çocuklarımızı birer sayıya dönüştürmeyi istemesem de birçok araştırmanın toplumdaki bireylerin yüzde onunun gizli yahut açık LGBTİ+ olduğunu gösterdiğini belirtmek istiyorum. Kısacası her alanda mücadele verilmesi, hak eşitliği için sürekli çaba içinde olunması gereken bir büyüklükten söz ediyoruz fakat maalesef LGBTİ+’lar mücadelelerinde yalnızlar, bu yalnızlaştırılmanın taraflarından biri de kendi aileleri aynı zamanda. LGBTİ+’ları, onların birilerinin çocuğu, kuzeni, yeğeni, torunu olduğu gerçeğini göz ardı ediyoruz. LGBTİ+ çocukların teyzeleri, amcaları, dedeleri, anneleri ve babaları olarak bizler bunun böyle olmak zorunda olmadığının göstermeye çalışıyoruz ve onların yanındayız.”
Etiketler: insan hakları, aile, siyaset, tarihimizden