09/02/2021 | Yazar: Ali Erol
2021’in ilk ayından LGBTİ+’lar için gökkuşağı “köşe”leri T24, Cumhuriyet, Hürriyet, Evrensel yazarlarından…
2021’in ilk ayından LGBTİ+’lar için gökkuşağı “köşe”lerini T24, Cumhuriyet, Hürriyet ve Evrensel yazarlarından derledik.
Gökkuşağının hakkını veren, LGBTİ+’lara (Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Trans, İnterseks) selamı esirgemeyen, en azından homofobik nefret söyleminden medet ummayan pozitif “köşe”leri yeni yılda da okumaya devam ediyoruz.
T24, Pınar Doğu: “Gökkuşağını silemezsiniz!”
T24 yazarı Pınar Doğu, “Gökkuşağını silemezsiniz!” başlıklı köşe yazısında, “LGBT'ler hep vardı ve var olacaklar” diyor ve ekliyor: “LGBT ve Trans bayrakları legaldir. LGBT hakları insan haklarıdır. İnsan olmaya yakışan ise eşitliği savunmaktır.”
T24 yazarı, Ocak ayının son günü yayınlanan yazısında, Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin atanmış rektöre itiraz etmelerinden ötürü gözaltına alınmalarına dikkat çekiyor ve İçişleri Bakanı’nın LGBTİ+’lara yönelik “sapkın” söylemini eleştiriyor.
Özellikle son yedi sekiz aydır “sosyal medyada şaha kalkan nefrete” dikkat çeken T24 yazarı Pınar Doğu, “LGBT'ler örgütlü saldırılara maruz kalıyorlar belli aralıklarla” diyor ve devam ediyor: “LGBT sapkınlığı, LGBT Hollanda'ya gibi etiketler Twitter gündeminde ilk sıralarda yer alıyor devamlı. Gerçek ya da anonim hesaplar LGBT'leri hedef göstererek hakaret, küfür ve tehdit içerikli paylaşımlarda bulunuyor. İtibar suikastinin de ötesinde bir taarruz bu. Kuru gürültü değil. Dünyanın hiçbir yeri LGBT'ler için çok güvenli olmadı hiçbir zaman belki ama Türkiye'de hayatları pamuk ipliğine bağlı.”
Transların maruz kaldıkları psikolojik ve fiziksel şiddetin boyutlarına ayrı bir parantez açmak gerektiğini belirten T24 yazarı, LGBTİ+’ların “en dezavantajlı grup olduklarını söylersek yanlış olmaz” diyor: “Ömürleri boyunca psikolojik ve fiziksel şiddete maruz kalıyorlar, sürekli öldürülme riskiyle yaşıyorlar ama eşitlik mücadelesinde en çok yalnız bırakılan, hak hiyerarşisinde sona kalan grup onlar.”
“Gökkuşağının hiçbir rengini silemeyeceksiniz” diyerek bitirdiği yazısına şöyle devam ediyor T24’ten Pınar Doğu: “Öfke kusan güruhun asıl derdi dini değerlerinin incinmesi değil, zaten ezelden beri nefret besledikleri LGBT'leri fırsat bulmuşken itibarsızlaştırmak, hatta tarih sahnesinden silmek. Ötekileştirmenin ilk adımı yok saymak ise ikinci adımı da yok etmektir.”
“Adlı adınca yazalım öyleyse, LGBT'lere düşman kesilenler siyasal islamcı yobazlardır. Aynı zamanda İstanbul Sözleşmesi'nin kaldırılması için ellerinden geleni ardına koymayanlardır. Sol gösterip sağ vuranların olduğunu da gayet iyi biliyoruz elbet.”
“Bir resim yüzünden dört genç apar topar, saniye sekmeden gözaltına alınıyor. İkiyüzlü adaletin resmidir bu asıl! LGBT'ler hep vardı ve var olacaklar. LGBT olmak hastalık değildir, anormallik değildir, sapkınlık değildir. LGBT ve Trans bayrakları legaldir. LGBT hakları insan haklarıdır. Ve insan kutsalımızdır. İnsan olmaya yakışan ise eşitliği savunmaktır.”
Cumhuriyet, Zafer Arapkirli: “Tercih” değil “yönelim”…
Ocak ayının başından bir köşe yazısı, Cumhuriyet gazetesinden Zafer Arapkirli, “İyi diyelim, iyi olsun” başlıklı yazısıyla yeni yıl dileklerini sıralıyor: “İnsanların birbirlerine düşman edilmediği, etnik, dini, mezhepsel, milli, cinsel tercihleri nedeni ile husumet beslemediği bir dünyanın yaratılmasını temenni ediyorum.”
Cumhuriyet yazarı Arapkirli’nin 2021 temennilerine katıldığımızı belirtelim ve “cinsel tercih” ifadesiyle ilgili bir lubunya güllümü ekleyelim: “Tercih” değil “yönelim”…
Kaos GL Sözlüğü, Derneğin LGBTİ+ haklarına ilişkin temel kavramları açıkladığı ve sıkça sorulan sorulara yanıtlar verdiği broşüründe, “cinsel yönelim” terimini şöyle tanımlıyor:
“Belli bir cinsiyetteki kişiye ya da kişilere karşı süregelen duygusal, romantik ve/veya cinsel çekimi ifade eder. Kişiler beyanlarıyla cinsel yönelimlerini ifade edebilecekleri gibi etmeyebilirler veya baskı ve şiddet görme ihtimalinden dolayı edemeyebilirler de. Dışarıdan gözlenerek, birtakım kalıp yargı ve önyargılar üzerinden veya varsayımlarla kişinin cinsel yönelimi anlaşılamaz. Bir kişinin kadınsa erkeklere, erkekse kadınlara karşı süregelen duygusal, romantik ve/veya cinsel çekimini ifade eden heteroseksüellik ile LGBTİ+ kısaltmasındaki lezbiyen, gey, biseksüel kimlikleri ve + şemsiye teriminin içerisinde yer alan kimliklerin bir kısmı cinsel yönelimler arasındadır. Cinsel yönelim çeşitliliği, cinselliğe ilişkin çeşitliliğin doğal bir sonucudur. Cinsel yönelimlerin hiçbiri diğerinden daha doğal, daha sağlıklı, daha üstün, daha “normal” değildir.”
Bu kez, Ocak ayının sonundan, gene Cumhuriyet köşe yazarlarından Mine Söğüt, “Ülkeyi şeften değil, Reis’ten tanımak” başlığı altında, “bu ülkeyi nasıl bilirdiniz” diye soruyor ve ekliyor: “Kadınların ve farklı cinsel yönelimi olanların hiçe sayıldığı.... Muhafazakârlığın arttıkça arttığı... İktidara muhalif olan sıradan insanların hukuken hayatlarının karartıldığı... Demokratik hak ve hürriyetlerin hiçe sayıldığı... Sanatın her fırsatta sansürlendiği... Sanatçıların soruşturmaya uğradığı... İfade özgürlüğünün hiç kalmadığı... Sivil toplum örgütlerinin tehdit altında olduğu...”
Cumhuriyet yazarının köşe yazısındaki “farklı cinsel yönelim” ifadesinde geçen “farklı”nın ise adı anılma gereği bile duyulmayan “heteroseksüel” olduğu tabii ki bilinir!
Heteroseksüelliği merkeze alan, doğal, normal, üstün ve kabul edilir cinsel yönelimin heteroseksüellik olduğunu öne süren, “diğer” cinsel yönelimleri ise “farklı” addeden ideolojiyi de yeri gelmişken ekleyelim: “Heteroseksüelliği bir zorunluluk olarak gören ve tek varoluş biçimi olarak dayatan heteroseksizm bir ayrımcılık ideolojisidir. Cinsiyetçilik ve ikili cinsiyet rejimi ile yakından ilişkilidir. Heteroseksizm doğal, normal, üstün ve kabul edilir olan cinsel yönelimin heteroseksüellik olduğunu öne süren; heteroseksüel olmayan her türlü davranış, kimlik veya ilişkiyi damgalayan, reddeden ve aşağılayan ideolojik sistem anlamına gelir. Cinsiyetlere heteroseksüel cinsel yönelim de atayan heteroseksizm, baskı, eşitsizlik ve şiddet yaratan bir ayrımcılık ideolojisidir.”
Hürriyet, Savaş Özbey: Homofobi…
Hürriyet’ten Savaş Özbey, “Özdemir Erdoğan’ın tedavi parası benden” başlığı altında, adı geçen şarkıcının Zeki Müren’le ilgili sarf ettiği söylemin homofobi olduğunu vurguluyor.
Hürriyet köşe yazarı, “Homofobi dünyanın medeni toplumlarında tedavi edilmesi gereken bir durum olarak kabul ediliyor” dese de tabii ki homofobi “hastalık” değil tam tersine bir ayrımcılık ideolojisi olarak görülüyor.
Kaos GL Sözlük, “homofobi” terimini şöyle tanımlıyor: “Eşcinsellere yönelik önyargı ve nefreti anlatır. Eşcinselleri ve eşcinselliği aşağılayan, hakaret ya da komedi unsuru olarak gören söylem ve eylemlerin tümünü içerir. Nefret söylemi ve nefret suçları ile yakından ilişkilidir. Bireysel ve psikolojik bir korkudan ziyade, toplumsal hiyerarşilerden güç alan, o hiyerarşileri sürekli olarak yeniden üreten bir toplumsal olgudur.”
Hürriyet köşe yazarı Özbey, “Yaptığı müziklere baksanız dünyanın en şeker insanı Özdemir Erdoğan. Fakat ne fırsat, ne sıra bulsa çıkıp Zeki Müren’e sallıyor” diyor ve devam ediyor: “Yok şöyle ahlaksızmış; yok gençlere, çocuklara böyle travma yaşatmış. Bugüne kadar kimseden “Zeki Müren travması” yaşadığını falan duymadım. Çevresinden böyle bir şey duyan var mı? Bu şikâyetle kendisine başvurulan bir psikiyatrist varsa da çıksın açıklasın. Homofobi dünyanın medeni toplumlarında tedavi edilmesi gereken bir durum olarak kabul ediliyor.”
Evrensel, Turgay Olcayto: “Kendinizi bu ülkede yaşamakta olan LGBTİ’lerin yerine koyun”
Evrensel gazetesi yazarlarından Turgay Olcayto, “Hrant ve almamakta direndiğimiz ders” başlıklı yazısı: “Hrant’ın ölümü toplumumuza bir ders oldu mu? Siyasetçilerimize ya da pek sayın devletlilerimize… Hiç zannetmiyorum… Meydan zorbalara kaldı. Bir empati yapın isterseniz. Kendinizi bu ülkede yaşamakta olan Ermenilerin, Rumların, Kürtlerin, Yahudilerin, ateistlerin ve LGBTİ’lilerin yerine koyun. Bakalım özgürce soluk alma şansı tanınıyor mu size. Empati yapmak bir yana düşünmek bile zor.”
***
LGBTİ+’lara selamı esirgemeyen, en azından homofobik nefret söyleminden medet ummayan “köşe”leri okumaya devam edeceğiz: “Hep kahır, hep kahır, hep kahır, hep kahır” nereye kadar…
Etiketler: medya